7 Ağustos 2021, Cumartesi / Isparta II (28. gün)
İkinci günüm. Kalkmakta acelem yok. Oda yola yakın olduğundan trafik gürültüsü odaya kadar geliyordu. Bir ara uyandım sonra gene sızmışım. Sıcaktı, sonra serinleyince üzerime pikeyi çektim.
Dün fotoları yüklememiştim, o işi halledip DSİ’den çıkışım 9 buçuğa doğru. Yolumu öğrendim artık. Uzunca bir yürüyüş sonrası Eski Üzüm Pazarı çarşısının yakınlarına geldim. Yolda iki kırtasiyecide gezi için not defterleri buldum-aldım. Kahvaltıyı su böreği -bildiğimizden değildi, kaşarla yapmışlar, demek ki su böreği değil börekti- ve iki büyük çayla yaptım, Bülent Börekçilik’te ve 16 lira ödedim.
İki kilise ve Etnografya Müzesi’ni görmek üzere, hem yönbul hem de vatandaştan tarif alarak yürüyorum. Geldiğim bölgede ağaçlı bir bulvar var; ortasında bir su kanalı, koşu ve yürüme kulvarı olan. Bazı insanlar tempolu hareket etmekteler. İki de lokanta-kafe-bistro tarzı yer var. Birinde kahvaltı edenler görüyorum. Bazı kamelyalarda sofra kurmuş gruplar, ders çalışanlar, uyuklayanlar... Burası güzel bir yer. Hafta sonları 18-24 arası trafiğe kapanıyormuş.
İlkin Aya Baniya (Aya Payana) Kilisesi geliyor. Mahallenin arasında kalmış. Geniş bir avlu içinde, bahçe kapısı kilitli, giremiyorum. Kaderine terk gibi. Neden buralarını değerlendirmezler. Gayrı Müslim vakıflara mı ait yoksa ne olabilir? Tarihçesine bir göz atalım bakalım ne diyor: Isparta’nın eski yerleşme yerlerinden olan Turan Mahallesi'ndedir. 1750 yıllarında yapıldığı tahmin edilmektedir. Ana aksı kuzey-güney istikametinde olan kilise dikdörtgen planlı, üç nefli ve apsislidir. 15x26 metre ölçülerindeki yapının kuzey, batı ve doğudan birer giriş kapısı vardır. Tavan ahşaptan yapılmış olup, dışı harçla sıvanmış çapraz tonozla örtülüdür ve on sütun üzerine oturur. Sütunların içi ahşap dışı sıvalıdır. Sütunlar kaidesiz ve Korint başlıklıdır. Apsis, tabanı ana mekandan 70 santimetre daha yüksektedir. Apsis altta üç büyük, üstte üç küçük pencere ile aydınlatılmaktadır. Apsis dışta beşgendir. Pencere pervazları dıştan kesme taşlarla kemerli yapılmıştır. Yapı 1993 yılında Göller Bölgesi Projesi dahilinde restorasyon kapsamına alınmış; fakat fazla bir çalışma yapılamamıştır. 1999 yılında kilisenin çatısı tamamıyla yenilenmiştir.
Ardından Etnografya Müzesi’ne (Prof. Dr. Turan Yazgan Halı ve Kilim Müzesi) yöneliyorum. 10 katlı bir bina, kule görünümünde. Ön cephesinde, 52 ton ağırlığında olduğu söylenen, dev üç gül heykeli sizi karşılıyor. Giriş ücretsiz. 2013 yılında açılmış. En üste asansörle çıkıp önce Isparta'yı kuş bakışı seyrediyorum. Burası bir seyir terası. Paralı dürbünler de var. Sonra kat kat inerek gezmekteyim. Halılar ve halıcılıkta kullanılan araç gereçler sergilenmiş. En altta kilimlerin katı var. 3 binin üzerinde halı-kilim örnekleri toplanmış. Bu şekliyle Türkiye’nin en zengin müzesi olduğu yazılı. 200 kadarı sergilenmekteymiş.
'Dünü unutma, bugünü daha iyi anlarsın' sözünden yola çıkarak hazırlandığı söylenen etnografik ürünler sadece tek katta ve o da biraz zayıf. Çok daha zengin müzeler gördüm. Girişte gül yağının elde edilişi de aşamalarıyla tanıtılmış. Türkiye’de yağ gülü üretiminin %80’i Isparta’da. Kalanı Burdur Afyon il sınırları içinde. Isparta gülcülüğü 150 yıllık bir tarihe sahip. Daha gülcülük Isparta'da bilinmez iken Burdur, Denizli, Çal yörelerinde gül tarımının yapılmakta olduğu bilinmekte. Gülcülüğü Isparta'ya, Yalvaç ilçesinden gelip Isparta'ya yerleşen Meydanbeyoğlu Mehmet İzzet'in oğlu İsmail Efendi getirmiş. Bu getirişin de çileli çok ilginç bir öyküsü anlatılmakta. Buradan okuyabilirsiniz > TürkiyeKültürPortalı
Turan Yazgan (1938-2012), Türk akademisyen ve yazar. İlk ve orta öğreniminin ardından yüksek öğrenimini 1959 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde tamamladı. Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı kurucusu Prof. Dr. Turan Yazgan 1980'de kurduğu vakıfla başladığı hizmet yarışında 25-30 kişinin yapacağı çalışmaları tek başına yaparak Türk dünyası çocuklarının okumasında katkı sahibi olmuştur. Kurduğu vakıf oğlu Közhan Yazgan yönetiminde halen etkinliklerini sürdürmektedir
Buradan aldığım tarifle 2’nci kiliseyi buluyorum; Aya Ishotya (Yorgi) Kilisesi. Bu da kaderine terk durumlarında. Bölge zaten bir dönüşüm geçirmeye başlamış. Eski evlerin yerine apartmanlar dikilmiş. Her yerde olduğu gibi rant hesapları ağır basıyor. Buranın da tarihçesine bakacak olursak: Doğancı Mahallesinde yer alan kilisenin yapım tarihi 1857-1860 yılıdır. Bununla ilgili giriş kapısı üzerinde bulunan kitabe bugün Isparta Müzesinde bulunmaktadır. Yazıt Rum alfabesi ile Türkçe yazılmıştır. Doğu-batı yönünde uzanan yapı dikdörtgen planlı üç nefli, apsisli ve nartekslidir. Dış duvarlar yerel taş kövke ile yapılmıştır. Batı, kuzey ve güneyden birer girişi vardır. Kuzey girişi üzerinde dışarı taşkın ve iki sütun üzerine oturan yağmurluk vardır. Yapının çatısı kövkeden çapraz tonozla örtülüdür. Neflerin yükseltisi çatıda izlenir. Narteks iki kısımdır. Narteks önündeki çan kulesinin çanı bugün Isparta Müzesinde yer alır. Çanın yapım tarihi 1903 yılıdır. Çatıdaki pencereler üçgen alınlıklı dikdörtgen ve yuvarlaktırlar. Apsis doğu yönünde olup, tabandan 60 cm yüksekliktedir. Apsis tabanı çay taşlarıyla döşenmiştir. Apsis dışta beş kenarlıdır. Sütunlar ve yan duvarlar alçı ile sıvanmış, resimlerle süslenmiştir.
Geldiğim yolun bir kısmını geri yürüyor, sonra farklı rotalardan gene Eski Üzüm Pazarı bölgesine geliyor, dün gördüğüm Antalyalılar Lokantası’nda tahinli piyaz yiyor (15-) ve öğle sıcağında kavrulmamak için DSİ’ye dönüyorum. Isparta güzel bir ilimiz. Sürücüsü de yayaya saygılı, yol veriyor. Belediyesi gayet temiz WC’ler yapmış, üstelik de ücretsiz.
Üzüm Pazarı ile okuduğum bir yazıyı paylaşayım: Bir zamanlar eşek ve katır sırtında köylerden ve ilçelerden getirilen üzüm ve benzeri ürünler, üzüm pazarımızda satışa çıkarmış. Köylüler getirdikleri ürünleri Isparta’da bulunan tacir ve halka sattıktan sonra, pazarda bulunan derici, demirci, manifaturacı, ayakkabıcı, bakırcı gibi esnaflardan de kendi ihtiyaçlarını alıp köylerinin yolunu tutarlarmış. 460 yıllık tarihi ‘Üzüm Pazarı’ sadece Isparta’nın değil aynı zamanda Türkiye’nin önemli pazarlarından birisidir. Kısaca; İstanbul’da Mısır çarşısı neyse Üzüm Pazarı da aynı anlam ve karaktere sahip korunması gereken tarihi, turistik bir çekim merkezidir.
Kentin kalbinin attığı nokta olarak bilinen Eski Üzüm Pazarı, Mimar Sinan Çarşısı olarak da adlandırılır. Mimar Sinan adını nasıl aldığına bakacak olursak, çarşının hemen yanında bulunan tarihi caminin Mimar Sinan projesi olması, rivayete göre Üzüm Çarşısını da yapan büyük üstat Mimar Sinan olduğu söylenmektedir.
Üzüm Pazarı, kuyumcudan çantacıya, bıçakçıdan kahveciye, butik hediyelik eşya vb. esnaflarımıza barınma ,kaybolan sosyokültürel yapıya sahip çıkma, ayrıca sosyoekonomiği canlandırma görevini üstlenmiştir. Bir ‘kapalı çarşı’ mantığıyla 8 sokak ve yaklaşık 150 esnafla Isparta yerli halkına ve aynı zamanda dışarıdan gelen yerli ve yabancı turistlere hitap ederek, şehrin kalbi sayılacak bir yerde hizmet vermeye devam etmektedir.
Tabletten okumalar, hafif kestirmeler, bu arada beklenen yağış -az da olsa iyi gene de-, 6’dan sonra gene dolaşmak üzere çıkıyorum. Dün görüştüğüm Kuyucaklı Süleyman Bey bana akşam üstü siparişlerimi yollayacak. Seyreltilmemiş lavanta yağı. Migren için iyi geliyor, Firu’ya lazım.
Farklı yerlere yürüyor, açılmamış bir yapı kompleksi kenarından geçiyor. Esnaftan hikayesini dinliyor, Afrikalı insanların (siyah) dükkanlarının olduğu, mobilyacıların, spot satıcıların çokça bulunduğu bir caddede dünkü dondurmacıdan (İrfan Usta) gene 2 top alıp (5-) sabahki ağaçlı yol bölgesine gidiyorum. Saat 18’den sonra trafiğe kapatılıyormuş burası. Süper.
Çimenlerde, kamelyalarda oturalar. Bir marketten Eti’nin krikkrak tarzı ürününden alıp çay bahçesinde iki büyük çayla (8-) dinleniyor, eşle dostla WA üzerinden mesajlaşıyor ve yarın yolcu olduğumdan eşyaları da toplamak üzere DSİ’ye dönüyorum. Yağan yağmur havayı serinletmiş, esen rüzgar üşütüyor.
Gezilerimde önüme çıkan lağım kapaklarını fotoğraflıyor, topluyorum. Epey birikti. Bir gün sergilemem lazım. |
Geceye hazırlık, dinleniyorlar. |
Bülent Börekçilik |
Üzüm Pazarı ve çevresi her daim hareketli. |
Bayağı süslemiş. Arkaya oturan ayaklarını nereye koyacak? Oturmasın ayakta dursun! |
Gülcü İsmail Efendi (1840-1915); gayretleri ile Isparta “Türkiye’nin Gül Bahçesi” ve dünyanın en önemli gülyağı üretim merkezi olmuştur. |
Köylü Pazarı kurulmuş. Çok da güzel mallar var. |
Bu bölge cidden güzel. Yeşillik, yürüme bandı, kafeler ve kamelyalar... |
... Hafta sonları akşam trafiğe kapanması. Bravo belediyeye. |
Burada oturanlar şanslılar. Önlerinde yeşillik. |
Bir ön cepheye bak, bir de yana! |
Cumhuriyet Hamamı iyi olmuş. |
Aya Baniya (Aya Payana) Kilisesi. Isparta |
1750 yıllarında yapıldığı tahmin edilmektedir. |
1999 yılında kilisenin çatısı tamamıyla yenilenmiştir. |
Ana aksı kuzey-güney istikametinde olan kilise dikdörtgen planlı, üç nefli ve apsislidir. 15x26 metre ölçülerindeki yapının kuzey, batı ve doğudan birer giriş kapısı vardır. |
Pencere pervazları dıştan kesme taşlarla kemerli yapılmıştır. |
Türkmenevi |
Etnografya Müzesi ön cephesinde, 52 ton ağırlığında olduğu söylenen, dev gül heykeli. |
Kuş bakışı Isparta. |
Halı Makası. Etnografya Müzesi |
Isparta Halısı (1940) / Hereke (İpek, pamuk, yün) |
Isparta Halısı (1960) / Döşemealtı (1980) |
Ladik Halısı (1980) / Kars Halısı (1980) |
Kilim |
Ahşap Kirkit |
Etnografya Müzesi |
Etnografya Müzesi |
Bu gaz ocaklarını çocukluğumdan hatırlıyorum. Pompalanarak basınç oluşturulurdu, yanması için. |
Etnografya Müzesi |
Etnografya Müzesi |
Yol tarifi verirlerken karpuzcunun yanından gireceksin demişlerdi. |
Bölge “Kentsel dönüşüm” geçirmeye başlamış. |
Aya Ishotya (Yorgi) Kilisesi. Isparta |
Yapım tarihi 1857-1860 |
Doğu-batı yönünde uzanan yapı dikdörtgen planlı üç nefli, apsisli ve nartekslidir. |
Dış duvarlar yerel taş kövke ile yapılmıştır. |
Kuzey girişi üzerinde dışarı taşkın ve iki sütun üzerine oturan yağmurluk vardır. |
Yapının çatısı kövkeden çapraz tonozla örtülüdür. |
Çatıdaki pencereler üçgen alınlıklı dikdörtgen ve yuvarlaktır. |
Kimi elden geçmiş, kimi sırasını bekliyor. |
Doğum günü pastası gibi olmuş. |
Az kaldı inmeye! |
İlk çıktığında 124 idi, sonra Serçe oldu. Çok fazla yakıt tüketirdi, sonra gazlıya döndü. |
Araya sıkışmış böyle çokça bina görüyorum bu bölgede. |
Osman iddialı, bir de ® eklemiş. |
Güzel bir gün, güzel de bir ışık var. |
Zamanında buradaki evler böyleymiş herhalde. Güzel olmalı. |
Böcüzade Süleyman Sami Bey (1852-1932). Isparta’nın tarihini kaleme almış Türk yazarı. |
Hafız İbrahim Demiralay (1883-1939). Kurtuluş savaşçısı örnek bir din adamı. |
Bitkiler evi tamamen sarmış, gizlemiş. |
Antalyalılar Lokantası |
Isparta’nın bisiklet yolu olmuş oto park yolu. |
Modern mimari örnekleri de görüyorum Isparta'da. |
Bitmiş ama halen açılmamış. Nedense! |
Bisiklet grubumuza eskiden katılırdı bu arkadaş :)) |
Isparta Belediyesi Kültür Merkezi |
Lord diye hamam olurmuş da bilmezmişiz : )) |
Maden önünden geçiyorum boş geçmeyeyim. |
Isparta Belediyesi Evlendirme Memurluğu |
Anıtsal bir ağaç. Kim bilir kaç yaşında, neler neler görmüştür. |
Gün kararmak üzere, lambalar yanmaya başlıyor. |
29. gün (devamı) Isparta-İstanbul - 26. gün (öncesi) Burdur-Ağlasun
[bisikletle]Türkiye: Friglerin İzinde
İstanbul-Mudanya-Görükle = 44 km
Görükle-Keles = 65 km
Keles-Tavşanlı = 65 km
Tavşanlı-Emet = 44 km
Emet-Simav = 44 km
Simav-Gediz = 50 km
Gediz-Çavdarhisar = 39 km
Çavdarhisar-Kütahya = 58 km
Kütahya-Bozüyük = 78 km
Bozüyük-İnhisar = 53 km
İnhisar-Eskişehir = 49 km
Eskişehir-Çukurca = 69 km
Çukurca-Afyonkarahisar = 77 km
Afyonkarahisar-Sandıklı = 62 km
Sandıklı-Banaz = 77 km
Banaz-Çivril = 62 km
Çivril-Bekilli = 36 km
Bekilli-Dazkırı = 92 km
Dazkırı-Dinar = 33 km
Dinar-Burdur = 60 km
Burdur-Ağlasun = 36 km
Ağlasun-Isparta = 0 km
Isparta-İstanbul = 0 km
İlginizi çekebilir [bisikletle]Türkiye: Çoruh Nehri Boyunca (Uzundere–Yusufeli)