25 Temmuz 2021, Pazar / Eskişehir - Çukurca, 69 km (15. gün)
Uyanma saatim 6, DSİ’den çıkışım 7.25. Bugün Çukurca, Frig Vadisi. Güvenlikçilerden aldığım yol tarifi ve bir iki kişiye teyit ettirerek 4 km sonra Afyon yoluna çıkıyorum. Seyitgazi 37 km denilmiş. İl dışına kadar bulvar, sonrası tek şerit oldu. Bayram tatili bitiyor, millet evinin yolunu tutmakta.
Bu arada eklemek istediğim, DSİ yakınında, üç sokak ötesinde gördüğüm Muratoğlu Bisiklet mağazası doğru dürüst bir yere benziyordu. Lazım olursa. Bkz. >
Sabahın serinliği içinde pedallıyorum. Bugün kırıcı tırmanışım yok. 70 km.lik bir yol. 798 metredeyim, ilkin 1000 m, sonra 1300 m.ye çıkmam lazım. Dün anlatılmıştı, buranın meşhur Kalabak Suyu varmış, 1800 m yükseklikte bir yerden çıkıyormuş. İlginç de bir tarihçesi var: Eskişehir halkı, yirminci asrın başlarına kadar sıcak termal suyunu testilerde soğutarak içmeye çalışırken 1900 yılında Asarcıklı Ali Efendi tarafından şehre 15 km uzaklıktaki Sarısungur Suyu, Odunpazarı semtine pişmiş toprak künklerle getirilmiş, kapalı dağıtım yerlerinden, dirhem hesabıyla evlere ve mahalle çeşmelerine dağıtılmıştır. Ancak bu su aşağı mahallelere kadar götürülememiştir.
1930'lu yıllara kadar nüfusu 15 bini geçmeyen şehrin içme suyu ihtiyacı bu şekilde karşılanmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra, Eskişehir'den sık sık geçen Mustafa Kemal Atatürk yine bir seyahatinde, aşağı mahallede bulunan tren garında mola verir. İşte bu mola, Eskişehir'in içme suyu ihtiyacında yeni bir dönemin başlamasına sebep olur. Bir bardak su isteyen Atatürk'e testide soğutulmuş termal suyu sunulur. Değişik bir tadı olan su, Atatürk'ün hoşuna gitmez, Eskişehir'in içme suyu ile ilgili bilgi ister. En kısa süre de içme suyu ihtiyacının karşılanması için orada bulunan dönemin Belediye Başkanı Kâmil Kaplanlı'dan (Kara Kâmil lakaplı) sorunun halledilmesini ister.
Bunun üzerine Kâmil Kaplanlı kaynak arayışına girer. Türkmen Dağının kuzey yamacında Kalabak Köyü yakınlarındaki kaynaklardan Kalabak Suyu olarak bildiğimiz memba suyu bulunur. Şehre giren tahıl ürünleri, kesim hayvanları üzerinden alınan rüsum ile şehrin zenginlerinden toplanan bağışlarla İsale hattı ve deponun finansmanı sağlanır. Hattın geçtiği bölgede yaşayan köy halkı ile birlikte çalışılır, kazılar elle yapılır, tamamen insan gücüyle orman geçilir, 45 kilometreye yakın bir hat inşa edilir. Uzun bir çaba ve zorlu bir çalışma sonucu 1936 yılında Kalabak Suyu 10 cm çapında pik döküm borularla Eskişehir'e ulaştırılır. Bademlik'te de 500 tonluk Kalabak Suyu deposu yapılır. Muhtelif bölgelere halkın içme suyu temini için çeşmeler konulur. 1970'li yıllarda Bademlik deposundan çekilen bir hatla Akarbaşı semtinde basit bir dağıtım istasyonu da kurulur.
3700 m tırmanma şeridi geldi. Bu beni acaba 918 m.den 1100 m.ye mi çıkaracak? Ama yokuş mülayim çıkıyor. Asfalt kullanıla kullanıla, bazı yerler böyle kaymak gibi pütürsüz olmuş. Kimi yerler aşınmış, alttaki taşlar ortaya çıkmış. 941’e çıktım. Hafif bir iniyorum, ama görüyorum ileride tekrar çıkılıyor. Solumda Eskişehir Asri Mezarlığı var. Bu coğrafya engebeli değil, düz. Kocakır Mesire Alanı sağımda geçiliyor. İnceden 982 m.ye çıktım. Burada tek şeride düştük. Eskişehir çöplüğü solumda. Feci bir koku sarmış ortalığı. Uzaklaşıyorum ama kokudan kurtulamıyorum.
Soldan Sarısungur Göleti’ne gidilen bir yol. Burada MTB Kriteryum ve Crosscountry Yarışları yapıldığını okumuştum. Jandarma kontrol noktası karşı şeritte. Ama kimseler yok önünde. 13’üncü km.de Akpınar mahallesi geçildi. Bu sefer tepeden indikten sonra bir güvenlik şeridi belirdi. Çizgileri hayal meyal gözüküyor. Hava bulutlu, güneş arkasında. Saat 08.12, sıcaklık 19,3 °C. Ortalamam 17,5 km/sa. Kent Ormanı girişi geliyor. Seyitgazi 27 - Afyon 120 dedi. Demek 10 km gelmişim bunları anlatırken. [e] 14. km/08.15/%20 harcandı/R: 971 m/18,9 °C/17,9 km/sa ort.
Yol tırmanışlarda çift şerit oluyor. Sonra teke düşüyor, tırmanış geldi mi gene çiftleşiyor. Dümdüz çekilmiş bir yol. Ağaçlandırma yapılmış, her iki tarafa çam dikilmiş. Anlaşılan yan rüzgarlar kuvvetli esiyor. Bazı yerlerde paravan bile konulmuş. Daha çok sağımdan geliyor olmalı. Yani güneyden. Derbent köyü geçildi. Hafif inip hafif çıkıyorum. Bin metreye gelemedik bir türlü, 970’lerdeyiz. Böyle %2’yle yükseliyorum. Sağ tarafta minik bahçe içinde evler görünüyor. Hobby Evleri olsa.
Üç gün yatınca da insan tembelleşiyor. Esasen üç gün fazla, iki gün yeterli. İşte Eskişehir’i rahat gezeyim diye üç yapmıştım. Diğer illerde iki gün kalacağım.
[e] 22,5. km/08.39/%40 harcandı/R: 1038 m/20,7 °C/19 km/sa ort. %2 ile çıkmaya devam. Römorklu traktörler geçti. Yoğun trafik yok ama, ana yol olmasına rağmen. Belki de pazar nedeniyle. Taşlık beldesine geldim, Seyitgazi ilçesine ait. Neredeyse 9 oldu saat. 31 km geride kaldı. 1028 m rakımda sürüyor yolum, 19,7 km/sa ortalama ile. Sanırım Seyitgazi’ye hafif inilecek. Bu arada yol dümdüz, hiç viraj yok. İp gibi çekilmiş.
Yolda kirpi, kuş, köpek ölüsü gördüm de ilk defa kedi görüyorum. Ne arıyordu yol kenarında hayvancağız acaba? Ağaçlarda kuşlar var herhalde, sesleri geliyor. Arada havalanıp başka ağaca konuyorlar, grup şeklinde. Solda derinlerde çalışan kepçe, kamyon, greyder var. Ne yaptıklarını anlayamadım ama. Ağaçlandırma çalışmaları tepelerde de yapılmış.
[e] 34. km/09.11/%60 harcandı/R: 1044 m/21,8 °C/19,9 km/sa ort. %3’le tıngır mıngır iniyorum. Seyitgazi 7 – Afyon 100 dedi. Yol boyunca gördüğüm ekinler tarım makinesi ile biçiliyor. Büyük alanlarda ayçiçeği ekili. Sarı sarı çok güzel parlıyorlar.
Antik Çağda adı Nakoleia olan Seyitgazi’ye (*) kadar geliyorum rahatlıkla, 42 km tuttu. Seyyid Battalgazi Külliyesi var görülecek yerler arasında ama ilçeye girmiyor, Afyon yönüne devam ediyorum. Çıkışta bir Bor-Etnografya Müzesi var-mış… Mışlı zaman. Bugün yok artık. Saat 09.42, sıcaklık 27,5 °C, rakım 967 m, ortalamam 20,4 km/sa. Solda mevsimlik işçilerin kurdukları çadırlar geçilmekte. Çamaşırlar yıkanmış iplere asılmış. Sağda büyükçe bir mısır tarlası. Lütfü Yüksel Çiçek Yağları, buranın markası olsa. Santral Park Bungalov Evleri, Piknik-Kamp alanı geçiliyor. Yol tek şerit, aşınmış bir asfalt. Sanki ıslakmış gibi görünüyor ama değil.
(*) İsmini, Arapların İslamiyeti Anadolu'ya yaymak üzere Bizans İmparatorluğu'na karşı verdiği mücadelelerin birinde şehit düşen Battal Gazi'den alır. Ayrıca günümüzde Alevi inancındaki Anadolu Müslümanlığının da önemli uğrak yerlerindendir.
Afyon yolundan, şöyle bir 4-5 km sonra (46. km) soldan ayrılıyorum, Frig Vadisine gitmek için (Yazılıkaya denmiş yolun başında). Bir 30 km.lik mesafem olacak Çukurca’ya kadar. Yolun durumu değişiyor tabii. Kaba asfalt, yer yer stabilize bölümler çıkıyor önüme. Ara sıra geçen araçlar toz kaldırıyorlar. Soldan gidiyorum ki rüzgar bana taşımasın. Beton yol yapılıyor diye bir yazı dikmişler. Böyle kalsaydı daha mı iyi olurdu?
Etraf çok keyifli. Bundan 3000 yıl önce Friglerin kayalara evler, kaleler, anıtlar oyularak kurduğu, kocaman bir medeniyete, enfes bir coğrafyaya giriş yaptım. 970 m.den yavaş yavaş yükseliyorum, 1300’lere. Coğrafya dersinde burasını Yazılıkaya Platosu olarak öğrenmiştik. Şöyle anlatılır: Yazılıkaya Platosu, üzerinde yer alan Yazılıkaya Platformu Eskişehir ilimiz sınırları içinde kaldığı için, genellikle Eskişehir'de yer alan bir plato olarak bilinir. Ancak aslında Yazılıkaya Platosu Eskişehir ve Afyon illeri arasında konumlanarak, Ege Bölgesi'ne doğru uzanır. Yazılıkaya Platosu özellikleri arasında en önde geleni, üzerinde Friglerin inşa ettiği Yazılıkaya platformunun yer almasıdır. Yazılıkaya Platformu aynı zamanda Midas Anıtı adıyla da anılır. Bu yapı, Frigler tarafından bir ibadet merkezi olarak inşa edilmiştir.... denildikten sonra oluşumu ise; tabakaları yatay şekilde konumlanan ve üzerindeki akarsular nedeniyle derin yarıklar oluşmuş platolara, tabaka düzlüğü platosu denir. Yazılıkaya Platosu, Sakarya Nehri ve onun kolları ile yarılmış bir plato olduğundan, bu plato da bir tabaka düzlüğü platosudur. 800 ila 1000 metre yüksekliğe sahip olan Yazılıkaya Platosu üzerinde yer yer tarım ve küçükbaş hayvancılık faaliyetleri yapılmaktadır.
[e] 47. km/%80 harcandı/R: 998 m/26,6 °C/20,1 km/sa ort. %4’le tırmanıyorum. 49’uncu kilometrede bataryayı tazelemem gerekiyor. Saat 10.05, 1038 m rakım, sıcaklık 25 °C, ortalamam 19,9 km/sa. (...) Ve %9’luk tırmanışlar geldi. Yol yer yer stabilize ve toprak, arada sadece dar bisikletlik asfalt şeritler var. 1141’e çıktım, saat 10.24 ve sıcaklık 25,2 derece.
[e] 56. km/10.38/%20 harcandı-II. Şimdi 1217 metredeyim. Yolun durumu pek parlak değil. Bir asfalt bir toprak. Egzotik ve gizemli bir atmosferde ilerlemekteyim. Etraf ormanlık, çam ağaçları ile kaplı. Durup bazı fotolar alıyorum. Belki yılbaşı kartı olur. 1316 m oldu. 8’lerle-9’larla tırmandım. %10’u da gördüm. Hava 27,3 derece, saat 10.56, ortalamam 18,6 km/sa. 60 kilometreyi geride bırakmışım. Çoğu gitti azı kaldı derler ya.
Yol kenarlarında mor çiçeği ile deve dikenleri. Akrep burcunun çiçeği deve dikeni adeta bir çirkin ördek yavrusudur. Güzel görünümünü fark etmek için biraz büyümesi gerekir. Taşlık alanlar, tarlalar gibi sakin ama çetrefilli yaşam şartlarının bulunduğu alanlarda yetişebiliyor bu çiçek. Açık yeşil dikenli yapraklarının üzerinde mor püsküllü görünümlü bir çiçeği mevcut. Büyüleyici bir renge sahip olan deve dikeni, kısa süreli de olsa taze kaldığı dönemde çok hoş bir koku yayıyor. Etrafındaki dikenler, adeta güzelliğini koruma altına almış, kendisine zarar verme ihtimali olan hiçbir şeyi yanına yaklaştırmıyor. Bazen güzelliğine kapılıp elde etmek isteseniz de, onu incitmemek için son derece dikkatli ve nazik olmanız gerekiyor, yoksa nereden geldiğini bile anlayamadığınız bir dikenini elinize batırıveriyor. Çiçeklerini genellikle yazın ortasından itibaren sergiler. Temmuz ve Ağustos ayları deve dikeninin aylarıdır. Nadiren beyaz çiçekler de açabilir. Tıpkı akrep burcu insanları gibi, deve dikeni de zor koşullara rağmen güzelliğini sergilemekten çekinmiyor.
[e] 63. km/11.00/%40 harcandı-II/R: 1278 m/27,4 °C/18,7 km/sa ort. Sağdan bir kale çıkışı için ok var. Uzakta bir şeyler görmüştüm. Deneyeyim bakalım çıkabilecek miyim diye dalıyorum. Yol toprak, bazı kısımlar taşlık. Dikkatlice gitmekteyim. Yüküm de var, dengeyi tutturmak lazım. Ne var ki çıktıkça yolun durumu bozuluyor, bir yerde siliniyor izler, sonra tekrar çıkıyor ama yerler kozalak dolu, teker üzerinden geçince sarsılıyorum. Birinde düşecek gibi oldum. Bayağı ağırım. Ön-arka dopdolu. Geldiğim noktadan daha ileriye gitmek zor. Acaba bisikleti bırakıp inip yürüsem mi, ama ağaçlardan bir şey de gözükmüyor. Yakında da olabilir, belki de çok çok uzakta. Ne edeyim dersiniz? Haklısınız. Tamam denedim olmadı, tornistan ediyorum ve geldiğim gibi dönüyorum ana yola.
Ülkemizde tematik yürüyüş yollarının sayısı her geçen gün artıyor. Likya Yolu ve Karia Yolu’ndan sonra Frig Yolu da turizme açıldı. 506 km uzunluğu ve 4 il sınırları (Ankara-Afyonkarahisar-Eskişehir-Kütahya) içinden geçen yürüyüş ve bisiklet parkuru üç farklı rotadan oluşmakta: Rota-1 (140 km), Afyonkarahisar sınırları içindeki Frig izlerini süren güzergâh. Bu güzergâhta Friglerin en güzel jeolojik oluşumları görülebilmekte. Rota-2 (147 km) ise Kütahya-Eskişehir karayolu üzerinde Yenice Çiftliği’nden başlamakta. Bu rota üzerinde antik yollar yer yer yoğun bir şekilde mevcut. Bu yol, Frigya’daki en görkemli güzelliklere sahip Zahran Vadisi’nden geçerek Yazılıkaya’ya ulaşmakta. En uzun parkur olan Rota-3 (219 km), Friglerin merkezi Gordion ve Yazılıkaya’ya bağlanmakta. İdari merkez olarak Gordion seçilmişse de Friglerin en görkemli kutsal yapıları Yazılıkaya’da görülebilir.
Böyle 1300 metrelerde pedallıyorum. Bazen iniyor sonra çıkıyor ama yumuşak bir eğimle sürmekte… [e] 71. km/11.51/%60 harcandı-II/R: 1261 m/27,6 °C/18,2 km/sa ort. Tepede uzakta görünen bir kale, Doğanlı Kale ve Deveboynu Kale (**) denmiş. Bayağı taşlık bir yol, bisikletle ulaşmak zor gibi. Deminkine çıkamayıp geri dönmüştüm. Bunu hiç denemeyeyim.
(**) Doğanlı Kale ve Deveboynu Kale, vadide Çukurca köyünün yaklaşık 1,5 km kuzeybatısında, vadi tabanından oldukça yüksek, kayalık bir plato üzerinde yer alan iki kaledir. Deveboynu Kale, kayalık bir yamacın kenarında yer almaktadır. Kayanın kuzeybatı tarafında iki tipik Frig kaya mezarı bulunmaktadır. Doğanlı Kale, Deveboynu Kale’nin yaklaşık 50 m batısında tek bir kaya üzerine inşa edilmiştir. Kayaya oyulmuş yedi katın tamamına yakını Bizans dönemine aittir. Tipik bir Bizans kalesine benziyor ancak vadiyi kontrol eden stratejik konumu nedeniyle alanın Frig döneminde zaten kullanıldığına inanılıyor.
Ve geldim Çukurca’ya, 72. km. Saat 11.53. Sağdan giriş var, Midas Han diye de yazıyor. Kalacağım yer. Telefonla konuştum, rezervasyonumu da teyit ettirdim Nihal Hanım’a.
100 m girdikten sonra solda bir grup insan oturmakta. Çay var mı? Gel diyorlar. Park edip yanlarına varmamla muhabbet başlıyor. İlkin neredensin, nerden gelirsin, sonra kaç yaşındasın, sonra bisiklet, gezi nedenim, sonra da ülke durumu, dünya hali derken biri benden büyük (1946’lı, Hannover Bosch’da çalışmış Almancı) diğeri benle, kalanlar benden küçük Çukurcalılarla 45 dakikamı geçiriyor 3 çay içiyor -parasını ödetmiyorlar- ve Midas Han’a varıyorum. Nihal Hanım bahçede, tanışıyoruz, kalacağım odayı gösteriyor. Bayramcılar gitmiş, mekan boşalmış. Burası buranın ucuz yeri (125- O.K.), kamp alanı içinde. WC dışarıda, odada 3 yatak var. Eşyaları yayıyor, velespiti WC’nin bulunduğu yapıya taşıyor, bir duş alıp dinleniyorum.
Midas Han, eski bir avlulu köy evinin restore edilerek mini otele çevrilmiş hali. 8 odası, 26 yatağı, restoranı ve interneti olan, Taş ev, Köy evi ve kamp alanından oluşmakta. Güzel bir mekan, bisikletçi için ucuz değil ama temiz. Bu önemli.
Akşamüstü 500 metre yakınındaki Gerdekkaya Mezarı’na yürüyor, fotolar çekiyorum. Büyük bir kaya kütlesine oyulmuş, ön yüzü Dor Tapınağı biçiminde düzenlenmiş anıtsal mezara demir merdivenden çıktığınızda giriş holünün arkasında yan yana, ayrı kapıdan girilen iki mezar odası görürsünüz. Odaların yan ve arka duvarlarındaki kemerli mezar tekneleri ilginizi çekecektir. Gerdekkaya Mezarı araştırmacılar tarafından Geç Helenistik döneme tarihlendirilmekte (MÖ 3.-1. yy). Yapılan araştırmalar buranın Roma ve Bizans dönemlerinde de kullanıldığını gösteriyor. İlginç mimarisi ile göz dolduran bu anıtın, tarihi açıdan bu kadar önemli bir bölgenin, bu kadar korumasız, bu kadar tahribata açık kalmaması gerekiyor! Buraları bir şekilde koruma altına alınmadığında önüne gelen adını duvara kazır!
Akşam yemeği için nefis bir menemen (sabah kahvaltısı yerine), yanında köy yoğurdu ve turşu ile doyuyor, soğuyan hava karşısında uzun kollu t-shirt’e ihtiyaç duyuyorum. Bu arada biraz heyecan da yaşıyoruz; benim gibi bugün gelen İstanbullu bir genç bey, ormanda yediği yabani mantarla midesini bozmuş, giren kramplar karşısında zehirlenme olabilir endişesiyle çağrılan cankurtaran aracıyla Eskişehir’e taşınmakta. Umarım bir şey olmaz.
Nihal Hanım Eskişehir’e dönmüştü. Ben çalışan iki hanımla biraz sohbet ediyor fazla da geç kalmamak üzere odama dönüyorum. Hava burada bu mevsimde bile soğuk. Unutmadan, kısa programda çamaşırları yıkamış olmam da işin cabası-belirteyim (caba: Fazla olarak, fazladan, üstelik).
Frig Sanatı ve Kültürü
Eskiçağ yerleşmeleri Midas, Ayazini, Aslantaş, Yazılıkaya, Gordion, Pazarlı, Alişar Höyüğü, Alacahöyük ve Boğazköy'de Friglerle ilgili kalıntılar bulunmuştur. Bu eski Hitit yerleşkelerinde yaşayan Frigler, Hitit uygarlığından etkilendiler ve kendileri de güçlü bir uygarlık yarattılar. Frig sanatı, Hititlerin yanı sıra Urartu, Asur ve Eski Ege uygarlıkları sanatının da izlerini taşır. Frigler, kaya anıtları çeşitli insan ve hayvan motifleriyle bezediler. Tanrıça Kibele için yaptıkları tapınakların duvarlarını, pişmiş topraktan levhalarla süslediler.
Frig kültürünün en önemli özelliği ise Tümülüslerdir. Bunlar, MÖ 8. yüzyıl ile MÖ 6. yüzyılın ilk yarısı arasında yapılmış yapay mezarlardır. Sayıları yüz civarındadır. Friglerden önce bu yapılar Anadolu’da görülmemiştir. Büyük olasılıkla Frigler Avrupa’daki ölü gömme geleneklerini Frigya'ya yerleşince de devam ettirdiler. Tümülüslerin içindeki oda mezar, ana zemin üzerine inşa edilmiştir.
Friglere ait yazılı belgeler, MÖ 8. yüzyıl ile MÖ 4. yüzyıl arasındaki dönemden kalmadır. Bugüne kadar ele geçen yazılı metinler sayısı az ve içeriği de kısa olduğu için tam olarak çözülememiştir. Ancak Frigler Hint-Avrupa kökenli bir dil konuşmuşlardır.
Midas Han 0533-4846863 Nihal Hanım
Eskişehir-Çukurca
Tur tarihi: 25 Temmuz 2021
Alınan yol: 69,89 km
Ortalama hız: 18,2 km/sa
En yüksek hız: 53,2 km/sa
Bisiklete biniş süresi 3 sa 50 dk, dışarıda geçen süre 5 sa 45 dk
En yüksek sıcaklık 29˚C, en düşük 17 ˚C, ortalama 22,9 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 1164,9 m, kaybı (iniş) 719,7 m
En düşük yükselti 788 m, en yüksek 1326,8 m
Garmin yol bilgileri Eskişehir-Çukurca
Relive yol bilgileri Eskişehir-Çukurca
Eskişehir DSİ’den çıkışım 7.25. |
DSİ yakınında, üç sokak ötesinde gördüğüm Muratoğlu Bisiklet mağazası doğru dürüst bir yere benziyor. |
Sabahın serinliği içinde pedallıyorum. |
3700 m tırmanma şeridi geldi. Bu beni acaba 1100 m.ye mi çıkaracak? |
Eskişehir çöplüğü solumda. Feci bir koku sarmış ortalığı. Uzaklaşıyorum ama kokudan kurtulamıyorum. |
Asfalt kullanıla kullanıla bazı yerler kaymak. Kimi yerler aşınmış, alttaki taşlar ortaya çıkmış. |
Üç gün yatınca da insan tembelleşiyor. Esasen üç gün fazla, iki gün yeterli. İşte Eskişehir’i rahat gezeyim diye üç yapmıştım. |
Yol tırmanışlarda çift şerit oluyor. Sonra teke düşüyor, tırmanış geldi mi gene çiftleşiyor. |
Dümdüz çekilmiş bir yol. Ağaçlandırma yapılmış, her iki tarafa çam dikilmiş. |
Her iki yanım ayçiçeği. Sarı sarı çok güzeller. |
Antik Çağda adı Nakoleia olan Seyitgazi’ye kadar geliyorum rahatlıkla, 42 km tuttu. Saat 09.27. |
Seyitgazi |
Seyyid Battalgazi Külliyesi var görülecek yerler arasında ama ilçeye girmiyor, Afyon yönüne devam ediyorum. |
Seyitgazi çıkışında bir Bor-Etnografya Müzesi varmış… Mışlı zaman. Bugün yok artık. |
Seyitgazi, Lütfü Yüksel Çiçek Yağları, buranın markası olsa. |
Her yer van Gogh. |
Afyon yolundan, şöyle bir 4-5 km sonra (46. km) soldan ayrılıyorum, Frig Vadisine gitmek için. |
Yolun durumu değişiyor tabii. Kaba asfalt, yer yer stabilize bölümler çıkıyor önüme. |
Etraf çok keyifli. Bundan 3000 yıl önce Friglerin kayalara evler, kaleler, anıtlar oyularak kurduğu, kocaman bir medeniyete, enfes bir coğrafyaya giriş yaptım. |
Yol yer yer stabilize ve toprak, arada sadece dar bisikletlik asfalt şeritler var. |
Sarıcailyas köyü |
Yolun durumu pek parlak değil. Bir asfalt bir toprak. Egzotik ve gizemli bir atmosferde ilerlemekteyim. Etraf ormanlık, çam ağaçları ile kaplı. |
Durup bazı fotolar alıyorum... |
... Belki yılbaşı kartı olur. |
Şükranlı köyü |
Tıpkı akrep burcu insanları gibi, deve dikeni de zor koşullara rağmen güzelliğini sergilemekten çekinmiyor.
|
Deveboynu Kale |
Midas Han. Çukurca |
Midas Han. Çukurca |
Akşamüstü 500 m yakınındaki Gerdekkaya Mezarı’na yürüyorum. |
Gerdekkaya Mezarı. Çukurca |
Büyük bir kaya kütlesine oyulmuş, ön yüzü Dor Tapınağı biçiminde düzenlenmiş anıtsal mezara demir merdivenden çıktığınızda... |
... giriş holünün arkasında yan yana, ayrı kapıdan girilen iki mezar odası var. |
Odaların yan ve arka duvarlarındaki kemerli mezar tekneleri ilginizi çekecektir. |
Gerdekkaya Mezarı araştırmacılar tarafından Geç Helenistik döneme tarihlendirilmekte (MÖ 3.-1. yy). |
Yapılan araştırmalar buranın Roma ve Bizans dönemlerinde de kullanıldığını gösteriyor. |
Midas Han. Çukurca |
Midas Han, eski bir avlulu köy evinin restore edilerek... |
... mini otele çevrilmiş hali. |
8 odası, 26 yatağı, restoranı ve interneti olan... |
... Taş ev, Köy evi ve kamp alanından oluşmakta. |
Akşam yemeği için nefis bir menemen, yanında köy yoğurdu ve turşu ile doyuyorum. |
Kamp alanı, Midas Han. Çukurca |
16. gün (devamı) Çukurca-Afyonkarahisar - 14. gün (öncesi) Eskişehir III
[bisikletle]Türkiye: Friglerin İzinde
İstanbul-Mudanya-Görükle = 44 km
Görükle-Keles = 65 km
Keles-Tavşanlı = 65 km
Tavşanlı-Emet = 44 km
Emet-Simav = 44 km
Simav-Gediz = 50 km
Gediz-Çavdarhisar = 39 km
Çavdarhisar-Kütahya = 58 km
Kütahya-Bozüyük = 78 km
Bozüyük-İnhisar = 53 km
İnhisar-Eskişehir = 49 km
Eskişehir-Çukurca = 69 km
Çukurca-Afyonkarahisar = 77 km
Afyonkarahisar-Sandıklı = 62 km
Sandıklı-Banaz = 77 km
Banaz-Çivril = 62 km
Çivril-Bekilli = 36 km
Bekilli-Dazkırı = 92 km
Dazkırı-Dinar = 33 km
Dinar-Burdur = 60 km
Burdur-Ağlasun = 36 km
Ağlasun-Isparta = 0 km
Isparta-İstanbul = 0 km
İlginizi çekebilir [bisikletle]Türkiye: Çoruh Nehri Boyunca (Köse–Şiran)