29 Temmuz 2021

[bisikletle]Türkiye: Friglerin İzinde (Afyonkarahisar-II)

 

27 Temmuz 2021, Salı / Afyonkarahisar II (17. gün)

 

İyki doğdun Firuuu... 

 

Dün akşam artık dayanamadım, gözlerim kapanırcasına son satırları yazabildim. Sabah biraz tembellik yaparak kalktım. Bugün 2’nci günüm olacak Afyon’da. Piyasaya çıkmadan buranın tarihine bir bakalım:

 

Afyon’un ilk sahipleri Hititlerdir. Pek çok höyüklerde Hititlere ait tarihi zenginlikler ortaya çıkarılmıştır. Afyon kalesini yapan Hitit imparatoru “Mürsil”dir. Hititlerden sonra Sakarya boylarında hüküm süren Frigler (Frigyalılar) Afyon’a sahip oldular. Frigyalılar bu şehre “Sineda” ismini vermişlerdir. Afyon müzesi, Hitit ve Frigyalılara ait eserler bakımından en zengin olanıdır. Frigyalılardan sonra Lidlar (Lidyalılar) bu bölgeye sahip oldular. MÖ 6. yy’da Perslerin eline geçti. MS 4. yy’da Makedonya Kralı Büyük İskender’in istilasına uğradı. Bunun ölümünden sonra Selevkosların, sonra da Bergama Krallığının eline geçti. MS 2. yy’da Bergama Krallığı ile birlikte Roma İmparatorluğuna katıldı. Roma İmparatorluğu MS 395 yılında ikiye ayrılınca burası Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğunun elinde kaldı. Müslüman Araplar ve İranlı Sasaniler Afyon’a kadar geldiler. Müslümanların meşhur kahramanlarından Battal Gazi’nin Afyon’da Bizanslılarla savaşırken 739 senesinde şehit olduğu rivayet edilmektedir. Bizanslılar, Afyon’a "yüksek kale” anlamına gelen Akronium (Akroenos) ismini verdiler. 1071 Malazgirt Savaşından sonra Anadolu Fatihi ve Anadolu’daki Türk devletinin kurucusu Kutalmışoğlu Süleyman Şah bütün Anadolu gibi Afyon’u da fethetti. 1146’da I. Kılıçarslan, Bizans İmparatoru Manuel Komnenos’u Bolvadin civarında yendi. Birinci Haçlı Seferinde haçlı orduları Afyon’u geri aldılar. Afyon şehri civarında Türklerle Bizanslılar arasında büyük ve kanlı savaşlar oldu. Selçuklular, Afyon’u Bizanslılardan yeniden aldılar. Selçuklu sultanı Alaeddin, Afyon şehrini imar ettirdi. Devlet hazinesi burada saklandı. Bu sebepten Selçuklu devrinde, Afyon’un bir ismi de “Hisar-ı Devlet”, devlet hazinesinin saklandığı hisar olmuştur. Moğolların Anadolu genel valisi Timurtaş, taht şehri Konya'yı işgalden sonra Afyon’u kuşatmış, fakat Selçuklu veziri Sahib Ata şehri teslim etmemiştir. On üçüncü yüzyılın ikinci yarısında Sahib Ata Fahreddin Ali Bey, oğul ve torunları da yüzyılın sonuna kadar Afyon valiliği yaptılar. Şehir sonra Germiyan Beyliğine geçti. 1390 senesinde Sultan Yıldırım Bayezid Han, Afyon’u Osmanlı Devletine kattı. 1402’de Timur Han burasını yeniden Germiyan Beyliğine verdi. Germiyanoğlu Yakub Beyin ölümü ve vasiyeti üzerine Afyon, Osmanlı toprağı oldu. 1451’de Kütahya’da bulunan Anadolu Beylerbeyliği’ne (eyaletine) bağlanarak, Karahisar-ı Sahib Sancağı ismini almıştır. 1685’te Hüdavendigar (Bursa) vilayetine bağlı sancak, Tanzimat’tan sonra Kütahya’ya bağlı bir ilçe olmuştur. 1914’te bağımsız sancak olan Afyon, Cumhuriyet devrinde Afyonkarahisar ismiyle il olmuştur. Osmanlı devrinde yolların birleştiği ve ikmallerin yapıldığı bir üs olarak kullanılmıştır. On yedinci yüzyılda Celali isyanları, on dokuzuncu yüzyılda Anadolu’nun an’anevi sanayiinin yıkılışı ile Afyon geriledi. 1833’te Kavalalı Mehmed Ali Paşanın birkaç ay işgalinde kaldı. 28 Mart 1921’de şehri Yunanlar işgal etti. Sonra 7 Nisan 1921’de geri çekilip 13 Temmuz 1921’de yeniden aldılar. Türk İstiklal Harbinin dönüm noktası olan Başkomutanlık Meydan Savaşı, Afyon’da gerçekleşti. 27 Ağustos 1922’de, Afyon yeniden hakiki sahipleri olan Türklerin eline geçti... Yunanlar 1 sene 25 gün süren işgallerinde Afyon’u aşırı derecede tahrip ettiler. 27 Ağustos’ta Afyon’un kurtuluş törenleri, 30 Ağustos Zafer Bayramında ise Dumlupınar’da törenler yapılır.

Coğrafya


10 gibi DSİ’den çıkıyorum. Güvenlikçiden yarınki yola ilişkin bilgi aldım. Şuhut üzerinden gideceğim Sandıklı’ya. DSİ’nin önünden giden yoldan devam etmem lazımmış. 3’üncü ışıklara gelmeden sağdan, levha da varmış. Bu güzel oldu. Şehre geri dönmek zorunda olmayacağım.

 

DSİ karşısından minibüse binip 2,75’e ParkAfyon’da iniyor ve Ambaryolu denilen uzun caddeyi yürüyorum. Sıra sıra dükkanlar var. Giyim kuşam, kuruyemişçiler, Migros bile var. Yara bandı aldım (1-), Seylan çayının kilosunu sordum (80-), yanımdan geçmekte olan bisikletin düşen pedalı, şaşkınlık içindeki sürücüsü... Keyifle caddede ilerliyorum. Çok güzel ekmekler var, görüyorum, taş fırında pişmiş. İstanbul’da olsaydı bayılırdım. Yürüye yürüye dün minibüse bindiğim noktaya geldim. Kahvaltı için dünkü katmercide tahinlisini denemek istiyorum.

 

8 yıl önce bir turumuzda Firuzan’la misafir olduğumuz, tanıştığımız Sema Hanım arıyor. İki gündür mesajlaşıyorduk. Eski yazışmaları bulmuş ve nasılsınız diyordu. O tarihte kalacak yer bulamamış ve kapılarını çalmıştık. Eşi ve oğluyla birlikte güzel bir evleri vardı, bize misafir odalarında yer vermişlerdi. Aradan uzun zaman geçti, tekrar iletişim kurmak benim de hoşuma gitti. Bunca zaman içinde yaşamda değişikler olmuş elbette. Uzunca konuşuyoruz. Bafa Gölü yolunda bir köydeler. Belki bir gün yolumuz oradan geçerse tekrar dünya gözüyle görüşmek isteriz.

 

Öğle oldu, sıcaklaştı hava. İki çay ve katmer ile doyuruyorum karnımı, 14 lira tutuyor. Çaylar 2’şer liradan, karton bardakta. Bazlamanın dışında bükme diye bir hamur işi yapılmakta, tatmadım ama.

 

Ve ardından çarşı denilen bölgeyi geziyorum. Bedesten (*) var ama bugün sünnet-düğün için süsleme, aksesuar gibi şeyler satılmakta. Arkasında bıçakçılar-bileyicilerin toplandığı bölge. Bir bıçak arıyorum, belki bulurum diye hepsine girip soruyor, mevcutları inceliyor ama biraz daha küçüğü gerektiğinden almıyorum. İstanbul’da aramaya devam edeceğim. Börek bıçağı diyorlar. Keskin yeri yuvarlar dönüyor.

 

(*) Afyon Bedesten Çarşısı 1914 yılında, Hacı Bekir Tiryaki tarafından Fransız mimara ve Ermeni bir ustaya yaptırılmıştır. Bağlantı demirleri raylardan, camları İngiltere’den getirilmiştir. Çarşı yan yana dizilmiş 71 dükkandan oluşmaktadır. 

 

Öğle tatili bitip açılınca Kültür Sanat Müzesi’ne giriyor, iki katını ve şimdilik kapalı olan bodrum katını geziyor -eski Afyon’daki yaşam, odalarda (gelin odası, keçe ve lokum yapım odaları ile eski mutfak) mankenler ve objelerle anlatılmış-, yönetici hanım ile sohbet ediyor, buraya, müzeye ilişkin bilgiler ediniyorum: “Burası eski ambar olarak da bilinir. 632 metre karelik alanı kapsayan, Son Dönem Osmanlı mimari özelliklerini taşıyan, üç kat görünümlü, altı taş üstü kerpiç- ahşaplı kârgir bir yapıdır. 1910 yılında Cafer Genelioğlu tarafından yaptırılmıştır.” Yönetici hanım uzun yıllar İstanbul’da yaşamış, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi kürsüsünde okumuş. Arkadaşım Zafer’in de annesini iyi tanıyor. Zafer buralı, ama Ankara’da Deneme Lisesi’nden okul arkadaşım.

Visitafyon


Müze sonrası Mevlevi Konağı’na doğru yürüyor, sıcaktan biraz mayışmış olarak gölgeleri seçiyor, Mevlevi Camii’deki (**) müzeyi ziyaret ediyor ve bahçesindeki bankta dinleniyor -bahçede gezinen 4 kaplumbağanın ısrarlı çiftleşmesinde erkeğin dişiye tok atarak mesaj vermesi, ancak dişinin pek istekli olmadığından kaçması ve erkeğin ısrarı- gözleniyor, biraz da sırtüstü uzanarak hem gökyüzünü izliyor, hem telefondan buranın tarihçesini okuyor, hem de şekerleme yapmaya çalışıyorum. Arkadaki çoluklu gürültülü kadınlara rağmen. 

 

Sultan Dîvânî Mevlevihane’si, Anadolu’da kurulan ilk Mevlevihanelerdendir. İlk kuruluşu 13. yüzyıla kadar dayanır. Afyonkarahisar Mevlevihane’si, Konya Mevlevihane’sinden sonra en önemli Mevlevihane’dir. Özellikle 16. yüzyılda Hz. Mevlânâ’nın yedinci kuşak torunlarından Sultan Dîvânî zamanında Mevlevîlik açısından çok önemli bir merkez olmuştur. Ayrıca başka Mevlevihanelerde olmayan “40 Hatimli Şifalı Aşure” geleneği ilk defa burada başlamış ve birçok Mevlevihane’ye buradan yayılmıştır.  

Visitafyon


(**) 1844 yılında Abdülmecit tarafından camii ve dergah olarak yaptırılmıştır. Buna ek olarak 1905 yılında ise II. Abdülhamit zamanında onarım görmüştür.


Güneş biraz hafifleyince camiyi de gezip resmettikten sonra sokak aralarından tekrar çarşıya doğru yürüyüp, parktaki masalardan birinde içilen çay (2-) ve soda (2,5), langırt oynayan bebelere 1 lira vererek bir tur daha oynamalarına yardımcı olup, sucukçuların yoğun olduğu sokaklarda yürüyüp, Sarraflar Sokağı’ndan devamla, kaymaklı kabak tatlısı (20-) yedikten sonra (kaymak 130-/kabak 40- kg) -sahibi suratsızın teki, TV’ye çıkmış, havaya girmiş- kapalı olan Zafer Müzesi (Batı Cephesi karargâh binası olarak kullanılmış, Başkomutan Meydan Muharebesi burada planlanmış.) karşısındaki Zafer Anıtı’nın (***) fotosunu çekip DSİ’ye geri yürümekteyim. Yolda gördüğüm bir dükkandan (Tutkum İç Giyim) Firu’ya doğum günü hediyesi olarak bir pijama altı (17,50) beğenip-alıp, ağır ağır yürüyerek, mobilyacılar, halıcılar bölgesinden geçerek, alt geçit çalışmaları nedeniyle inşaat sahasına dönmüş, daracık bozuk geçitler bırakılmış yerleri de aşıp odama varıyorum.

 

(***) Zafer Anıtı (Büyük Utku Anıtı); 1932 yılında Avusturyalı heykeltıraş Heinrich Krippel tarafından yapımına başlanan anıtın açılışı 24 Mart 1936 yılında yapılmıştır. Bronz heykel gurubunun yüksekliği kaideden itibaren 5,15 metre, anıt yüksekliği 7,95 metredir. Kaidesi Afyonkarahisar taşı olarak tanımlanan trakitten yapılmış olup, ağırlığı 3 tondur. Sonuç olarak yapılan anıt “Büyük Taarruz “anısına yapılmıştır.

 

Acıkmam sanıyordum -gerçi fazla bir şey yemedim bugün- ama acıkınca DSİ’nin mutfağında bulduğum sandviç ekmeğine 2 tüp ketçap sıkıp, kesmeyince cevizli sucuktan da iki ısırıkla mideyi sakinleştiriyorum.

 

Kalp, insanoğlunun duygusal, ahlaki ve ruhsal yönünü gösteren 

sembollerden biri. Kimine göre 12 bin yıldır kullanılıyor. Son 

dönemler bizde de kent isimlerine bu sembol eklendi. Bu 

kullanımın tarihçesine bakacak olursak: 1977’de kalp sembolü 

başka bir değişime uğradı. “ NY” logosu, kriz altındaki bir 

şehrin moralini artırmak için oluşturuldu. Turizmi artıracak 

bir imaj tasarlamak için çalışan grafik tasarımcı Milton Glaser, 

zamandan beri klişeleşen ünlü logoyu yarattı. Bu logoyla 

kalbin anlamı, romantik sevginin ötesine taşındı ve 

yeni kullanımlara kapı açtı. 


ParkAfyon



ParkAfyon


Ambaryolu denilen uzun cadde. Afyonkarahisar


Sıra sıra dükkanlar var. Giyim kuşam,
kuruyemişçiler, Migros bile var.



Afyon Berberler Çarşısı


Çarşıda bir de bisiklet tamircisi var.


Nerden kafanı kaldırsan kaleyi görüyorsun :))



Acar Katmer Salonu



Kültür Sanat Müzesi. Afyonkarahisar


Bedesten. Afyonkarahisar


Bedesten’de bugün sünnet-düğün için süsleme...


... aksesuar gibi şeyler satılmakta.


Bedesten

Bedesten’in arkasında, bıçakçılar-bileyicilerin toplandığı bölge.


Tarihi Taşhan, Alem-i Çarşı


Kültür Sanat Müzesi. Keçe yapımı / 

Mutfakta kullanılan araç-gereçler.


Haşhaş. Kültür Sanat Müzesi


Afyon Lokumu / Oturma odası. 

Kültür Sanat Müzesi





Evlenme gelenekleri. Kültür Sanat Müzesi




El yazması Kur’an-ı Kerim. Mevlevîhâne Müzesi


Mevlevî Camii



Mevlevî Camii içi.



Fatima Zehra Hanım (şair Namık Kemal’in annesi)


Postnişin / Hücrenîşin. 

Mevlevîhâne Müzesi


Semazen. Neyzen. Ney. Küdüm. Daire.

 Kudumzen / Mesnevîhan. Hattat. 

Mevlevîhâne Müzesi



Mevlevi Konağı Müzesi. Afyonkarahisar


Mevlevî Camii 


Nerden kafanı kaldırsan kaleyi görüyorsun :))


Yıllardır içtiğimiz Türkiye’nin maden suyu. 

1890-1899 / II. Abdülhamit sayesinde hayra akan su.






Sarraflar Sokağı. Afyonkarahisar


Cumhuriyet Sucukları



Adam suratsızdı ama kaymaklı kabak tatlısı lezzetliydi.


Zafer Müzesi. Afyonkarahisar  


Zafer Anıtı. Afyonkarahisar  




İmaret Camii




































18. gün (devamı) Afyonkarahisar-Sandıklı - 16. gün (öncesi) Çukurca-Afyonkarahisar







[bisikletle]Türkiye: Friglerin İzinde 

 

İstanbul-Mudanya-Görükle = 44 km

 

Görükle-Keles = 65 km

 

Keles-Tavşanlı = 65 km

 

Tavşanlı-Emet = 44 km

 

Emet-Simav = 44 km

 

Simav-Gediz = 50 km

 

Gediz-Çavdarhisar = 39 km

 

Çavdarhisar-Kütahya = 58 km

 

Kütahya-Bozüyük = 78 km

 

Bozüyük-İnhisar = 53 km

 

İnhisar-Eskişehir = 49 km

 

Eskişehir-Çukurca = 69 km

 

Çukurca-Afyonkarahisar = 77 km

 

Afyonkarahisar-Sandıklı = 62 km

 

Sandıklı-Banaz = 77 km

 

Banaz-Çivril = 62 km

 

Çivril-Bekilli = 36 km

 

Bekilli-Dazkırı = 92 km

 

Dazkırı-Dinar = 33 km

 

Dinar-Burdur = 60 km

 

Burdur-Ağlasun = 36 km

 

Ağlasun-Isparta = 0 km

 

Isparta-İstanbul = 0 km






İlginizi çekebilir [bisikletle]Türkiye: Çoruh Nehri Boyunca (Bayburt–Köse)