Heybeliada, İstanbul Prens
Adalarının en yeşil adasıdır. Eski adı Yunanca bakır anlamına
gelen Halki'dir. En yükseği 140 metreye yaklaşan dört tepesi vardır.
İskeleden inilince
solda Deniz Lisesi ve ona bağlı binalar uzanır. Bu binaların
arasından geçilerek arkada, Çam Limanı tarafında, şu an faaliyeti olmayan
Sanatoryum’a gidilir. İskelenin sağında çarşı, meyhane ve kahveler yer alır.
Büyük Rum Kilisesi Aya Nikola (Ayios Nikolaos) buradadır. Otel
Panorama'nın yanından geçilerek Çamlık piknik yerlerine gelinir. Piknik
alanlarının hemen ilerisinde Değirmen Burnu denilen bölgeye ulaşılır. Bölgeye
adını veren değirmen kalıntıları hala ayaktadır.
Fazla yapılaşmamış
olan diğer tepede, geçmişi Bizans İmparatorluğuna kadar giden Ayia Manastırı
(Trias Manastırı) ve Rum Ortodoks Ruhban Okulu vardır. Ortodoks Rum dini
kurumlarının yanında 1940’larda yapılmış Beth Yaakov sinagogu bulunur.
Kuzey kıyısında da
Hidiv ailesinden Sait Halim’in kardeşi Abbas Halim Paşa’nın konağı hala
ayaktadır. Bu yapı aynı zamanda Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın da yaşadığı yerdir.
Heybeliada aynı zamanda İsmet İnönü'nün evini barındırmaktadır. İnönü ve ailesi
1924 yılında Heybeliada'ya yaz için taşınmış olup, İnönü'nün vefatına kadar
kalmışlardır. İsmet İnönü evi bugün bir müzedir... denilmekte özetle Vikipedi’de. Biz de Adalar
dizimizin ikinci gezisini Heybeli’ye İhsan ve Varujan rehberliğinde yaptık.
Aslında çok daha önce istedik bu turu yapmayı, işte yağmur rüzgar girdi araya.
Ne derler, şimdiye kısmet... :))
Serhan
Eminönü’nden kalkan Adalar Vapuru’na binip yer tuttu. Biz de Kadıköy’den
Haldun, Nurhan, İhsan, Mehmet, İnci, Haluk, Esin ile katıldık. Gültekin ve
Varujan Beşiktaş’tan gelen motorla dahil olunca 12 kişilik bir grup olarak
adayı turlamaya başladık.
Gemiyle
Heybeli’ye yaklaşırken uzaktaki Yassıada’nın görüntüsü içler açısı. Hükümet
tarafından “Demokrasi adası ve hafıza mekanı yapılacak” denilerek imara açılan
Yassıada’nın beton yığınına dönüştüğü uzaktan bile fark ediliyor. Adalar Savunması’nın
paylaştığı fotoğrafta, adada tek bir ağacın kalmadığı, her metrekaresinin
betonlaştığı görülmekte. Şimdiden ‘demokrasi adası’ olma umudunu çoktan
kaybetmiş.
İskele
karşısındaki kafelerin birinde biraz oyalandıktan sonra sahilden başlayarak, ara
sokaklara girip dik yokuşlardan kah pedallayarak kah iterek Ruhban Okulu’na
vardık. Bisikletleri dışarıda bırakarak, deftere de adımızı ve imzamızı atarak
okulu gezmemize izin verdiler. 1971 yılında özel yükseköğretim kurumlarının bir
devlet üniversitesine bağlanması kararından sonra Rum Ortodoks Patrikliği
okulun amacına ulaşamayacağı düşüncesiyle 127 yıl eğitim vermiş olan manastırı
kapatmış. Burası Ortodoks âleminde, Atina Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden
sonra kurulan akademi düzeyindeki ilk okul olma özelliği taşıdığından tüm
Ortodoksların okulu olduğu için ayrı bir anlamı olduğu yazılmakta. 127 yılda
1000’e yakın mezunu var. Mezunlardan 12’si sonradan İstanbul Ortodoks Patriği,
ikisi İskenderiye Patriği, üçü Antakya Patriği, dördü Otosefal Atina
Başpiskoposu, biri ise Otosefal Arnavutluk Başpiskoposu seçilmiş.
Mekan çok
güzel. Bazı odalar kapalı ancak kendimize bir sınıf seçiyor dersimize
başlıyoruz: Adaların İdam Fermanı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Adalar Belediyesi’nin onayladığı yeni imar
planının Koruma Kurulu’ndan geçmesi halinde adaların nüfusu katlanarak artacak.
Üstelik söz konusu planda onca tescilli yapı, arkeolojik ve doğal sit alanıyla
ilgili tek bir not bulunmuyor. Planın en büyük eksiklerinden biri de onaylı
kıyı kenar çizgisi paftalarının kullanılmaması. Kıyı Kanunu gereği kıyı kenar
çizgisine 50 metre mesafeye kadar yapılaşma yasağı bulunuyor. Bu dikkate
alınmadığından adalarda kıyıların imara açılması tehlikesi baş gösteriyor. Bu ne demek, denize girecek yer bulamazsın.
Ege ve Akdeniz’de gördüğümüz site yapılaşmalarını başlatır. Bir de tematik
olarak bölüştürmüşler adaları. Büyükada’yı “eğlence”, Heybeliada’yı
“sağlık”, Kınalıada’yı “spor” ve Burgazada’yı ise “kültür” adları altında.
Aya Triada
Manstırı’nın büyük terasından İstanbul’a bakıyoruz. Karşımızda Başıbüyük
semtinin sırtları, beton tarafından nasıl kemirildiği görünüyor. Yeşil rengi
görmeniz mümkün değil. Fazla bakamıyor şimdilik halen hayatta olan bu mekana geri
dönüyoruz. Keçiler var, kafeslerinin önlerinde oynaşıyorlar, tavus kuşları
salına salına dolanıyorlar bahçesinde. Aya Triada Kilisesi kapalı. Sadece
dıştan görebiliyoruz. Ebegümeci her tarafa yayılmış. Esin ve Firuzan
topluyorlar. Faydası çok olan bir bitki. Protein ve C vitaminince zengin.
İçeriğindeki malvin ve malvidin ile diş etleri için plak önleyici ve ağızdaki
bakterilere karşı mükemmel bir prooksidan. Öksürük ve bronşitte, ses
kısıklıklarında, anfizemde, mide ve bağırsakların düzenli çalışmasında…
saymakla bitmez kullanım alanları var.
Manastırın
etrafını dıştan, kimimiz bisikletle kimimiz yürüyerek turladıktan sonra merkeze
inip acıkan midelerimizi rahatlatmak üzere kumanyamızı toparlıyor ve Kablo
Mevkii denilen yere geri pedallıyoruz. Haliyle adada yolunuz hiç bir zaman düz
değil, sürekli iner çıkarsınız. Bu da kimimizi sevindiriyor kimimizi
kızdırıyor. Grupta homurdanmalar duymaktayım. Niye buradan çıktık, başka yol yok mu, buraya bisikletle nasıl
girerim...
Güzel bir
patikadan dikkatlice inip genişçe bir yeşil alana geldik. Kenarda ağaçlar
arasından İstanbul gözüküyor. İleride bir kemerli kapı, mesire alanına
giriliyor, altında dikili iki kişi. Bisikletleri park edip yayılmaya
başladığımızda kapıdakilerden birisinin bize doğru, elinde, sonradan
öğreneceğimiz makbuzlarla geldiğini görüyoruz. Hadi hayırlısı, bakalım ne
diyecek? Kişi, bulunduğumuz alanın da kendilerine ait olduğunu ve 5 lira adam
başı bastırmazsak kalamayacağımızı söylüyor. Uzatmayayım, kalırsın kalmazsın,
senin alanın kemerli kapıdan sonrası burası değil itirazları pek fayda etmiyor,
kişinin 40 liraya bağlama teklifi de grupça kabul görmeyip, kavga etmektense
başka yere gitmek üzere ayrılıyoruz. Sonra yoldan geçen polise durumu
aktardığımızda, bizi kovduğu bölümün kendilerine ait olmadığını, kiraladıkları
alanın kemerli kapıdan sonrası olduğunu açıklıyor memur. Hakaret varsa
şikayetimizi karakolda yapmamızı, aksi durumda belediyeye bildirmemizi istiyor.
Değirmen
diyorlar, paralı, burası paralı, adada her yer parsellenmiş, para kesilmekte.
Şimdi de imar değişikliği ile adada denize para vermeden girilemeyeceği çok net
ortaya çıkmış bile.
Güzelce
tırmandıktan sonra İhsan bizi bir başka köşeye çıkarıyor ve sıkıntısız
karnımızı doyurup demleniyoruz. Bolca sohbet ediyor, yüzünü gösteren güneşin
sıcaklığı ile rahatlıyoruz. Adamın hali tavrı oldukça gerdi hepimizi.
Adada
kiralık bisikletler var, 3 teker elektrikli araçlar da var dolanan. Hatta bir
bisiklet gördük el gazıyla pedal çevirmeden hızla geçti yanımızdan. Merkezde
lokantalar, marketler, fırınlar, kafeler bolca. Fiyatlar yalnız biraz yüksekçe.
Çay 2,5, Türk kahvesi 6 liraydı. Yazın çok kalabalık, en iyisi bu mevsimlerde
gezmek. Bayrak direğine pedalladık, çakıllı patikaları geçtik, merdivenlerden indik, kedileri köpekleri
sevdik, H. R. Gürpınar’ın müze evi tadilattaydı, İnönü Evi’ni unuttuk... Güzelce
bir zamanı güzel bir havada paylaştık. Şehir hatları fazla sık değil, o nedenle
15.15 gemisiyle ayrıldık. Gemi kalabalıktı, sabahki sakinlik yoktu. Bulduğumuz
yerlere yerleşip hafif de sıcaklığın etkisiyle küçük şekerlemelerle dönüşe
geçtik. Nereden çıktı şimdi, MFÖ’nün güzel bir parçası takıldı aklıma/dilime; Mazeretim Var Asabiyim Ben.
Kadıköy’de
evli evine köylü köyüne diyerek ayrıldık. Heybeli’si de böylece...
Heybeliada:
Dudullu-Kadıköy-(gemiyle) Heybeliada-(gemiyle) Kadıköy-Dudullu
Tur tarihi:
26 Kasım 2017
Kat edilen
mesafe: 43,57 km.
Ortalama
hız: 11,5 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 3 sa. 46 dk., dışarıda geçen süre 9 sa. 31 dk.
En yüksek sıcaklık 24 ˚C, en düşük 9 ˚C, ortalama 17,8 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 748 m, kaybı (iniş) 721 m.
En düşük irtifa 0 m., en yüksek 123 m.
Bisiklete biniş süresi 3 sa. 46 dk., dışarıda geçen süre 9 sa. 31 dk.
En yüksek sıcaklık 24 ˚C, en düşük 9 ˚C, ortalama 17,8 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 748 m, kaybı (iniş) 721 m.
En düşük irtifa 0 m., en yüksek 123 m.
Garmin yol
bilgileri Heybeliada
Relive yol
bilgileri Heybeliada
Foto
katkıları için Haldun’a teşekkür.
İlginizi
çekebilir Büyükada, Kestir(e)meden Tuzla, Sizlere Niyaz Tuzlada Piyaz