18 Eylül 2024, Çarşamba / Acıpayam - Çavdır, 63 km (15. gün)
Yatak çift kişilik olunca geniş oluyor-rahat oluyor. Ağır battaniye de uyumamı kolaylaştırıyor. Gece odada internete takıldım, 12 gibi kapattım gözlerimi. Sabah da 7’ye doğru açtım. Kesintisiz bir uyku çektim. Acele etmeden hazırlanıp çantaları iki postada indirip, bisikleti saklandığı yerden çıkartıp bahçede, ön bölümde yüklüyorum. Çekilen ilk foto sonrası 08.48 hareket saatim. Hava hafif puslu. Bugün boynumda Buff, kollarımda kolluklayım. Yelek zaten hep var. Üşüttüm, hapşırıp duruyorum. Burnum da akıyor. C vitamini aldım destek için.
Google’da yürüme seçeneği ile otoyola bağlanmaya çalışmaktayım. İlçe içinden gidiyorum. Yollar kilitli taş döşeli. Bugün Gölhisar-Çavdır, 60 km gibi bir uzaklık. Sonunda geldiğim bölgede yön duygum karışıyor. Sağ gibi algıladım ama sorduğumda soldan devam edip otoyola çıkabiliyormuşum. Ve öyle de yapıyorum. Dünkü yolun devamı, çift gidiş-geliş. Güvenlik şeridinde sürmekteyim. Araç trafiği var ama Denizli çıkışı gibi bir furya yok. Saat 09.11, hava 18.4 °C. 886 m rakımda güneydoğu yönündeyim. Yol kenarında kavun satıcıları, “Acıpayam Kavunu Tattınız mı?” diye soruyorlar. Kocaman yazmışlar.
Acıpayam Ovası; Neojen dönemde meydana gelen tektonik hareketler sonucunda oluşmuş bir çöküntü alanı olduğunu okumuştum. Kuzeyde Babadağ ve Honaz Dağı, güneyde ise Akdağ ve Bozdağ ile çevrili. Bu dağların erozyon ve diğer jeolojik süreçlerle aşınması sonucu oluşan alüvyonlar, ovanın verimli toprak yapısına katkıda bulunmuş. Bereketli bir yer.
Eğimi olmayan bir yol. Arada biraz yükseliyor, o kadar. Zaman zaman çizgi üzerindeyim. Asfaltın durumu iyi, kaymak. Çift şerit. Adı gibi bir çayın üzerinden geçtim, Kuru Çay. Kurumuş, yağmurları beklemekte. Güney’de verilen incirlerin son ikisini de dün yedim. Şarabı Kamil’e vermiştim. Fıstıklar duruyor halen. Onu da Firuzan’a veririm. İleride kıvrılarak çıkan bir rampa görüyorum. Tırmanış geliyor. Acaba sonrasında Gölhisar diye ayrılacak mıyım? 22’nci km.de ayrılmam lazımdı diye hatırlıyorum. Kumafşarı diye bir yerden geçiyorum. Köy veya kasaba. Geride Keloğlan diye bir mağara vardı, 3,5 giriş 3,5 çıkış. Fazladan 7 km yapmak istemeyip pas geçtim. Ama hakkında okuduklarımı paylaşayım: Mağaranın ortalama yüksekliği 5-6 metre, gezi alanı 145 metre olup turizme açık 31 mağaradan biridir. İçindeki hava nemli ve sıcaktır. Mağara astım ve bronşit gibi hastalıkların tedavisinde kullanılmıştır.
%1-2 ile geliyordum, şimdi o rampaya başladım, 4’e çıktı eğim, hatta 5 oluyor. 20’nci km.deyim. Saat 09.52. Rakım 917 m. Yönüm güneydoğu, hava 21,5 °C, ortalamam 20,7 km/s şeklinde ilerliyorum. (...) Ve %6 ile çıkıldı. Şimdi 991 m oldu rakım. Saat de 10. İnce ince yükselmeye devam, 3’le 4’le. 1045 oluyor rakım. Ve ardından hafiften iniş başlıyor. İleride sanıyorum Burdur İl Sınırına girece’m. (...) Evet, 25’inci km.de giriyorum. Girmemle de yolun kalitesi düşüyor, 2. sınıf kaba pütürlü asfalta döndü. İleride yol ayırımı gözüktü, bu yoldan ayrılaca’m.
Gelen yol ayrımı beni sağdan çıkartıyor. Düz direkt Çavdır’a gitmekte. Bense Gölhisar üzerinden gidece’m. Çünkü Kibyra Antik Kentini (*) görmek istiyorum. Çok şey duydum-okudum hakkında. Ve sapmamla yolun durumu düzeldi. Tek şerit, güvenlik şeridi yok ancak öylesine trafiği de yok, gürültüsü de. En sevdiğim, süper bir durum. Sağımda bir bostan, bunlar kavun mu karpuz mu? Ful dolu üstü. Antik dönemde adı İndos olan Dalaman Çayı bu topraklarda doğmakta. Üzerine kurulu olan Yapraklı Barajı'nın suları da Gölhisar Ovasını sulamakta. Bölge çok güzel. Yol bir çamlıktan geçiyor. Etraf muhteşem. Değişik kuş sesleri var burada, hiç duymadığım cinsten. Gelen giden de pek olmayınca bir kuş senfonisinin içinden geçiyorum adeta.
(*) [bisikletle]Türkiye: Batı Anadolu Arkeolojisi’nin izinde... 'Kibyra'
Arada kaideyi rahatlatmak ihtiyacındayım. Ya ayağa kalkıyor ya da biraz durup devam ediyorum. Karnım açıktı. Muzun tekini çıkmadan yemiştim, diğerini de şimdi indiriyorum mideye. Ve devam. Büyük, yüksek seraların olduğu bir bölge burası. Ama öyle böyle değil, her yer sera sera sera... Gölhisar’a ne kadar kaldı acaba? Sanırım ileride gördüğüm yerleşim olmalı. Hayır burası Gölhisar değil, Yusufça imiş. Ben soldan devam ediyorum. Belediye başkanı kocaman da bir mesaj yazmış, yol kenarında duran panoya: “Tarım ve Hayvancılık Diyarı”.
Nihayet Gölhisar yazısı gözüktü. Sağdan ilçe girişi var. Nedense yazmamışlar ama şehir merkezi diye. Geldiğim göbekte Kibyra için sağ gösterilmiş. Ve kilit taşı bir yoldan, Google’u da devreye sokarak ören yerinin girişine ulaştım. Güvenlikçiye 65’lik olduğuma inanır mısın diyorum. Elbette diyor ve sohbete başlıyoruz. Çıkabilir gezebilir miyim bisikletle? “800 metre sonra ilk, bir 800 metre daha sonra da ikinci otopark geliyor. Oralara çıkman lazım. Veya 200 metre sonra solda kazı başkanlığı var, durumunu anlat belki patika yoldan gitmene izin verirler. Ancak bisikletle zorlanırsın. İstersen bisikleti burada bırak, seni arabayla yukarı yollayayım.” Alırlar mı? “Ormancılar gelir, onlarla.” Bu teklif hoşuma gidiyor ve dükkanların oraya bisikleti götürüyor, sandaletleri giyiyor ve kamera mamera gibi şeyleri toplarken ormancıların gelmesiyle beni onların aracına yerleştiriyor. Onlar da beni 2’nci otoparka çıkartıyorlar. İyi ki bisikletle gelmeye çalışmamışım, perişan olurdum. Yolun son bölümü toprak ve çakıl, üstelik de tırmanış. Teşekkür edip başlıyorum yönlendirmeleri takibe. Ve 2300 yıllık kentte karşıma önce Roma İmparatorluk Dönemine ait hamam çıkıyor. MS II. yüzyılda inşa edildiği tahmin edilmekte. Burada fazla oyalanmadan devam ediyor ve tepenin doğu yamacına yerleştirilmiş tiyatroya geliyorum. Yarı dairesel planlı, üç katlı oturma sırası, beş kapılı sahne binası, yaklaşık 8 bin kişilik olduğu yazılı yandaki açıklamalarda. Ama bir bölümü çökmüş.
Ve en çok merak ettiğim, fotoğraflarından hayran kaldığım, Medusa mozaiğinin bulunduğu Odeion’a yöneliyorum. Yaklaşık 3 bin 500 kişilik kapasitesi olduğu söylenen, dünya çapında ün sahibi bir amfiteatr. Mozaik, orkestra bölümünün zemininde, beyaz, yeşil ve kırmızı ince mermer plakalardan yapılmış. Ancak fotolardaki kadar canlı renkte değil. Belki ışığın parlaklığından ve açısından kaynaklanıyor olabilir. Odeion’un sıralarına oturup mozaiği seyrederken, o günlerde burada yaşasaydım neler dinler, neler düşünürdüm diye hayallere dalıyorum. Herhalde telli, vurmalı ve nefesli çalgılarıyla müzisyenlerin sahne aldığı, savaş ve acı çığlıklarını ölçülü bir harmoniye dönüştürmek adına, dans ve müzikten oluşan, inanılmaz bir koronun eşliğinde anlatılan bir ‘tragédia’ olurdu.
Odeion’un güneydoğu köşesinde bulunan, Doğu Roma İmparatorluğu Dönemine ait (MS V.–VII. yüzyıllar) Geç Antikçağ Hamam yapısı, bölümleri, ısıtma ve su sitemlerini de görüp Kahraman Savaşçıların ve Hızlı Atların Şehri’nde keşfe devam. Neredeyse öğle sıcağında, güneş tepemde yürümekteyim. Suyumu da yanıma almayı unutmuşum. Antik kentin ikinci önemli yapısına gidiyorum; Tholos Nymphaeum. Yani Yuvarlak Planlı Çeşme. Yaklaşık bin üç yüz yılın ardından yeniden suyunun akmaya başladığını okumuştum. Heyecanla bunu gözlemlemek için patikayı çıkıyor ve anıtsal çeşmenin karşısına geliyorum. Tek kelimeyle muhteşem. Sessizliğin içinde suyun şıkır şıkır sesi adeta bir melodi gibi ortalığı kaplamış. Tam fotoğraf çekmeye hazırlanırken bir grup yabancı çıka geliyor. Gitmiyorlar bir türlü. Karenin içinde onları istemiyorum. Bekliyorum ama gidesi yok bu adamların. Onlar gidiyor başkaları geliyor, geliyor da geliyor. Neredeyse vaz geçmek üzereydim ki boş bir anı yakalayıp fotoğrafı çekip ayrılıyorum.
Çeşmenin hemen altındaki iki terasta antik kentin Agora’sı gelmekte; yani çarşısı, pazar yeri. Antik dönemde agoralarda halkın alışveriş yaptığı dükkanların, dinlendikleri veya sohbet ettikleri galerilerin bulunduğunu biliyoruz. Kibyra her şeyden önce demir işleme, dericilik ve at yetiştiriciliğinde çok ünlü, o kadar ki “Hızlı Koşan Atların Şehri” olarak anılmış.
Bugün burada gördüğümüz tüm mimari kalıntılar Roma döneminden kalma. Kibyra MS 23 yılında meydana gelen büyük depremle yıkılır, dönemin Roma İmparatoru Tiberius’un getirdiği vergi affı ve para yardımıyla yeniden inşa edilir. Kibyralılar da kentlerinin adını “Caesarea Cibyra” olarak değiştirirler. Kibyra’da en parlak dönemin MS I. ve III. yüzyıllar arasında yaşandığı, sonrasında zayıflayarak MS 417 depremine kadar devam ettiği anlatılıyor.
İyi ki bisikletle çıkmamışım. Sürekli geri dön bisikleti al devam et - geri dön şeklinde zorlanacak, hem de ağır yükle hareket ederek yorulacaktım. Bu şekilde tepe noktasından yokuş aşağı yürüyerek geziyorum ve “Ana Cadde” boyunca, yükseklik farkından ötürü basamaklı merdiven şeklinde yerlere döşeli dev taş blokların üzerinden geçerek ören yerinin bir başka önemli yapısına ulaşıyorum; Stadion. Yani stadyum. Tepeden, en üst sıralardan bu dev alana neredeyse kuşbakışı bakmaktayım. U şeklindeki yapıda atletizm yarışmaları yanında gladyatör dövüşlerinin yapıldığı söyleniyor. Bu nedenle de “Gladyatörler Kenti” olarak anılıyor. Türkiye'de antik döneme ilişkin en uzun gladyatör frizleri Kibyra'da ele geçmiş. Bunlar şimdi Burdur Müzesi'nde.
Gladyatörlerin, hızla koşan atların, coşkulu izleyicilerin seslerinin yankılandığı antik kentteki Bazilikaya gitmiyor, Nekropol kenarından iniyor, güvenlikçi beyin kulübesine gidip teşekkür ediyorum, akında bin yaşa. Beni arabayla yolladın, gezemezdim başka türlü. Hele bisikletle, tam bir işkence olacaktı.
Çay ısmarlıyor, ben de yanımdaki sarma tatlılardan çıkarıyorum. Bolca sohbet ediyoruz. İşte yaşadıkları, insanların tuhaf davranışları, üstelik eğitimli, Prof. ünvanlı kişilerin şaşılası konuşmaları... Neyse ki sakin bir tip ve gereksiz diyaloglara girmiyor. Ağaç oyma işçiliği hobisi, kıl testere ile şekiller çıkartıp tablolar yapıyor. Yarım saat kadar kalıyorum yanında, 4 bardak çay içiyor ve veda ediyorum. Bana otoyola kestirme bir yol tarifi veriyor. Google’a işaretleyip bırakıyorum velespiti serbest, çıktığım yokuşu inerken yoldaki çeşmeden suyumu doldurarak.
İlçe içinde biraz yönümü şaşırıp-sorup devam ediyorum. Ara yollardan gitmekteyim. Keşke tüm yollar böyle olsa. Tarlaların, bahçelerin, seraların olduğu bir bölgeden geçen yol 4 km sonra beni otoyola çıkartıyor. Çavdır için 10 km diyor. Biraz sıkılma belirtileri başladı. Hava da sıcak, 32 derece. Güneş bulut arkasında da olsa yakıyor. Zaten Buff ve kollukları çıkartmıştım önceden.
Öyle böyle geldim Çavdır’a. Rezervasyon yaptığım Yükseller Oteline önce bakıp sonra şehir turu atayım diye az ters yönden giderek, otelin merkeze pek yakın olmadığını görüp (otoyol kenarında) acaba başka neresi olabilir diye gördüğüm bir Apart’a soruyorum. Ama onlar yurt olarak vermişler. Başka otel? Bir tane daha varmış içerde, lokantanın üstü deniliyor, Cevizli Otel. Alınan tarifle oraya gidiyorum. Resepsiyonda kimse yok. Lokantaya soruyorum, ilgilenen bir bey telefonla birini arayıp fiyat alıyor, 600. Yükseller 500 idi. Bir odayı görsem. Ortalama bir oda, küçük değil en azından, boğmaz beni, rahat yayılırım. Nakit 500 versem olur mu? Aradığı kişi kabul ediyor ve 106 No’ya geçiyorum, diğerini arayıp iptal ederek. Asansörünün olması iyi ama. Eşyaları merdivenden çıkartmam gerekmiyor. Açıl saçıl yayıl duş al ayakları uzat… Ama saatler de 5’e gelmek üzere. Fazla oylanma yemeğe git. Alttaki lokanta kuru var demişti. İyi olurdu ama bitmiş. Gene pideye kaldık. Bir de ayran, onlar da salatamsı bir şey ikram ediyorlar. Yanımdaki acı biberler ve soğanla mideye indiriyorum. Biber ve soğan da üşütmeme karşı vitamin olsun. 95 lira ödeyip Çavdır’da turluyorum. Bir parka giriyor, masalımsı bir dekor yapılmış, dev mantarlar, kenar çitlerinin üstleri maviye boyalı, sanki kar veya başka bir şey akıyor gibi, köpük de olabilir, bir kafede (Oscar) sade içiyor (40-) ve fazla da uzatmadan odaya dönüyorum. Pek bir halim de yok.
Burası çok küçükmüş ama. Pek de gelişmemiş. Acıpayam daha büyük, Gölhisar da buradan büyüktü. Odada günün son işlerini de tamamlayıp, internet olmasıyla sörf yapıyor, önümüzdeki günlerde göreceklerime dair bilgi ediniyorum. İlçe tarihinin Selçuklular dönemine kadar uzandığı, Oğuz Türklerinin Üç Ok kolundan olan Çavuldurluların Anadolu’nun fethi sırasında gelerek bölgeye yerleştiği anlatılmış belediyenin sayfasında.
Cevizli Otel 0248 4271112 / 0532 2639087 Osman b.
Yükseller Otel 0542 2991515 Zeki b.
Acıpayam - Çavdır
Tur tarihi: 18 Eylül 2024
Alınan yol: 63,80 km
Ortalama hız: 19 km/s
En yüksek hız: 46,6 km/s
Bisiklete biniş süresi 3 s 20 dk, dışarıda geçen süre 6 s 34 dk
En yüksek sıcaklık 33 ˚C, en düşük 17 ˚C, ortalama 24,1 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 546 m, kaybı (iniş) 391 m
En düşük yükselti 853,8 m, en yüksek 1103,2 m
Garmin yol bilgileri Acıpayam–Çavdır
Relive yol bilgileri Acıpayam–Çavdır
![]() |
Acıpayam’dan ayrılışım 08.38. |
![]() |
Google’da yürüme seçeneği ile otoyola bağlanmaya çalışmaktayım. |
![]() |
İlçe içinden gidiyorum. Yollar kilit taşı döşeli. |
![]() |
Dünkü yolun devamı, çift gidiş-geliş. Güvenlik şeridinde sürmekteyim. |
![]() |
Buradan Keloğlan Mağarasına yol ayrılıyor. 3,5 giriş 3,5 çıkış. Fazladan 7 km yapmak istemeyip pas geçiyorum. |
![]() |
10.04, Burdur İl Sınırı |
![]() |
İlerideki yol ayrımı beni sağdan çıkartacak. Düz direkt Çavdır’a gitmekte. Bense Gölhisar üzerinden gidece’m. |
![]() |
Sağımda bir bostan, bunlar kavun mu karpuz mu? Ful dolu üstü. |
![]() |
Bölge çok güzel. Yol bir çamlıktan geçiyor. Etraf muhteşem. Değişik kuş sesleri var burada, hiç duymadığım cinsten. |
![]() |
Büyük, yüksek seraların olduğu bir bölge burası. Ama öyle böyle değil, her yer sera sera sera... |
![]() |
Gölhisar |
![]() |
Gölhisar |
![]() |
Geldiğim göbekte Kibyra için sağ gösterilmiş. Ve kilit taşı bir yoldan çıkıyorum ören yerine. |
![]() |
Kibyra; 2300 yıllık kentte karşıma önce Roma İmparatorluk Dönemine ait hamam çıkıyor. |
![]() |
Tiyatro; yarı dairesel planlı, üç katlı oturma sırası,... |
![]() |
... beş kapılı sahne binası, yaklaşık 8 bin kişi kapasiteli. |
![]() |
Medusa mozaiğinin bulunduğu Odeion’a yöneliyorum. |
![]() |
Odeion’un ön kısmındaki Stoa’da Anadolu'nun en sağlam ve büyük mozaik alanı olma özelliği taşıyan mozaikler dikkat çekiyor. |
![]() |
Yaklaşık 3 bin 500 kişilik kapasitesi olduğu söylenen, dünya çapında ün sahibi bir amfiteatr. |
![]() |
Odeion’un sıralarına oturup mozaiği seyrederken, o günlerde burada yaşasaydım neler dinler, neler düşünürdüm diye hayallere dalıyorum. |
![]() |
Mozaik, orkestra bölümünün zemininde, beyaz, yeşil ve kırmızı ince mermer plakalardan yapılmış. |
![]() |
Antik çağlarda üzeri bir çatıyla kapatılmış olup iç bezemeleriyle Kybira’nın en görkemli eserlerinden. |
![]() |
Doğu Roma İmparatorluğu Dönemine ait (MS V.–VII. yy)… |
![]() |
… Geç Antikçağ Hamam yapısı, bölümleri, ısıtma ve su sitemleri. |
![]() |
Yapı, kuzey-güney doğrultusunda uzanan art arda sıralanmış beş mekândan oluşmakta. |
![]() |
Hamamın ısıtma sistemi. |
![]() |
Antik kentin ikinci önemli yapısına gidiyorum; Tholos Nymphaeum. Yani Yuvarlak Planlı Çeşme. |
![]() |
Patikayı çıkıyor ve anıtsal çeşmenin karşısına geliyorum. Tek kelimeyle muhteşem. |
![]() |
Yaklaşık bin üç yüz yılın ardından yeniden suyu akmakta. |
![]() |
Tam fotoğraf çekmeye hazırlanırken bir grup yabancı çıka geliyor. |
![]() |
Gitmiyorlar bir türlü. Karenin içinde onları istemiyorum. Bekliyorum ama gidesi yok bu adamların. |
![]() |
Kibyra Antik Kenti’nde 3 teras hâlinde büyük bir agora (çarşı) var. |
![]() |
Aşağı Agora |
![]() |
Ana Cadde |
![]() |
Yokuş aşağı yürüyerek geziyorum ve “Ana Cadde” boyunca, yükseklik farkından ötürü basamaklı merdiven şeklinde yerlere döşeli dev taş blokların üzerinden geçerek… |
![]() |
… ören yerinin bir başka önemli yapısına ulaşıyorum; Stadion. Yani stadyum. |
![]() |
Tepeden, en üst sıralardan bu dev alana neredeyse kuşbakışı bakmaktayım. U şeklindeki yapıda atletizm yarışmaları yanında gladyatör dövüşlerinin yapıldığı söyleniyor. |
![]() |
Yaklaşık 10 bin kişi kapasitesi olan ve 200 m uzunluğundaki Stadion, Anadolu’daki en görkemli antik stadyumlardan birisi sayılıyor. |
![]() |
Nekropol Yolu |
![]() |
Doğu Nekropolis; Aile Mezarları |
![]() |
Ara yollardan gitmekteyim. Keşke tüm yollar böyle olsa. |
![]() |
Tarlaların, bahçelerin, seraların olduğu... |
![]() |
... bir bölgeden geçen yol… |
![]() |
… 4 km sonra beni otoyola çıkartıyor. |
![]() |
14.44, Çavdır’a vardım. |
![]() |
Çavdır |
![]() |
Çavdır Kaymakamlığı |
![]() |
Cevizli Otel |
![]() |
Cevizli Restaurant |
![]() |
Cevizli Otel |
![]() |
Çavdır Belediyesi |
![]() |
Çavdır’da turluyorum. Bir parka giriyor, masalımsı bir dekor yapılmış, dev mantarlar,… |
![]() |
… kenar çitlerinin üstleri maviye boyalı, sanki kar veya başka bir şey akıyor gibi, köpük de olabilir. |
![]() |
Başına bir talih kuşu konacak… |
![]() |
Çavdır çok küçükmüş ama. Pek de gelişmemiş. |
16. gün (devamı) Çavdır–Korkuteli - 14. gün (öncesi) Denizli–Acıpayam
[bisikletle]Türkiye: Batı Anadolu Arkeolojisi’nin izinde...
İstanbul-Güzelyalı-Görükle, 35 km
Görükle–İnegöl, 36 km
İnegöl-Bozüyük, 59 km
Bozüyük-Kütahya, 79 km
Kütahya–Altıntaş, 52 km
Altıntaş-Dumlupınar, 41 km
Dumlupınar–Uşak, 60 km
Uşak–Güney, 82 km
Güney–Denizli, 81 km
Denizli–Acıpayam, 58 km
Acıpayam–Çavdır, 63 km
Çavdır–Korkuteli, 67 km
Korkuteli–İstanbul, 7 km
İlginizi çekebilir [bisikletle]Türkiye: Safranbolu’da Zaman (Devrek–Yenice İncebacaklar)