10 Kasım 2020

Maydanoz Tarlasından Olimpiyatlara; Cavit Cav


1905 Selanik doğumlu olan Cavit Cav, Türkiye’de sporun, tıbbın, hatta Türk sanayisinin öncü isimlerindendir.

 

Maydanoz tarlalarından topladığı maydanozları satarak biriktirdiği parayla bisiklet ile tanışır Cavit Cav. Bit pazarından ikinci el İtalyan malı bir bisikleti satın alarak İstanbul’da surların altında hem bisiklete biner, hem de bisikletini kiralamaya başlar. Dönemin küçük İstanbul’unu kiralık bisiklet ile tanıştırıp bir ilke imza atmasıyla da tanınmaktadır Cavit Cav. Uzunca bir süre bisikletini kiralayarak kazandığı paraları biriktirmektedir. Kiraladığı ekmek teknesinin kırılması ile bisiklet tamirciliği ile de tanışmıştır. İlerleyen dönemlerde 4 bisiklet daha satın alarak bisiklet kiralama işini sürdürmektedir. Artık biraz daha büyük düşünmenin sırası gelmiştir. Bir süre daha bisiklet kiraladıktan sonra açtığı bir bisiklet tamirci dükkanıyla ticarete de resmi olarak adımını atar.


Okuduğu dönemde Taksim’de Topçu Kışlası bahçesinde bisiklet yarışmalarını izlerken olimpiyat seçmelerinin yapıldığını duyarak, ani bir karar ile seçmelere katılır ve birinci olur. 1924 yılında Paris’te düzenlenen 1924 Yaz Olimpiyatları’nda ilk milli formayı giymek için yola çıkar. Bisikletin yarış komitesi tarafından verileceğini sanan acemi bisikletçi Paris’e ulaştığında ne yazık ki bisikleti olmadığından yarışlara katılamayarak büyük bir acı ile geri döner. 1924 olimpiyatlarından alınan ders ile Türkiye’de bisiklet sporunun dünya standartlarına uygun hale gelmesi için kolları sıvayan Cavit Cav, 1924 yılında ilk kez resmi, İstanbul ve Türkiye bisiklet şampiyonalarına katılır. Bu yarışmalarda birinci olduğu gibi, “sürat” ve “dayanıklılık” olmak üzere iki ayrı dalda düzenlenen Türkiye Şampiyonası’nda da birinci olarak kendini bir kere daha kanıtlar. Bu başarılarını 1933′e dek sürdürecektir Cavit Cav. 1925 yılından başlayarak ilk kez İstanbul–Konya arasında düzenlenen, daha sonra diğer illerin de alındığı maraton yarışlarını birinci olarak bitirir. Bu yarışmanın adı daha sonra Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Koşusu olacaktır. 1927 yılında ise Bulgaristan ile yapılan ikili yarışmalarda ilk kez milli formayı giyerek Balkan birinciliğini kazanır.


1928 yılına gelindiğinde ise Amsterdam Olimpiyat Oyunları’na da katılarak bir kere daha olimpiyat oyunlarında milli formayı giymeye hak kazanır. Bu sefer milli takımda yine bisikletçi olan kardeşi Galip Cav da bulunmaktadır. Cavit Cav, 1000 metre yarışını 16. olarak tamamlar; 4000 metre takım yarışında ise Cavit Cav’ın da bulunduğu Türkiye, ikili eşleşmedeki rakibi İngiltere’ye geçilerek finali koşma şansını kaçırarak yarışmayı 9. sırada tamamlayacaktı

 

Türkiye’de ilklerin adamı Cavit Cav

 

1933 yılına geldiğimizde Cavit Cav atölyesinin ismini Cav Bisiklet Fabrikası olarak değiştirip bütün birikimini bu fabrikaya yatırmıştır. İlk yerli bisiklet olan CAV marka bisikletlerin üretimi artık ülkede resmi olarak başlamıştır. Bu ani atılım ile CAV Bisikletleri Avrupa’nın önemli üreticileri ile boy ölçüşebilecek nitelikte bir marka olma yolundadır.


Yaşamını ilklere adayan Cavit Cav’a Kazım Karabekir Paşa, ikizleri dünyaya geldiğinde: “Şu çocuklar için bebek arabası var mı? Bu arabaları hep ithal mi edeceğiz?” diye sorar. Ardından Cavit Cav yerli bebek arabasını da üreterek bir ilke daha imza atar. Cavit Cav’ın bir diğer ilki ise, Ankara’da o dönem engelli bir çocuğun yardıma gereksinimi vardır ve Cavit Cav ilk yerli tekerlekli sandalyeyi üreterek yaşamını adadığı ilklere bir yenisini daha ekler. Böylece Türkiye’de artık tekerlekli sandalye de üretilmektedir. İlerleyen yıllarda işleri daha da büyütecektir. Ancak 1960′larda ekonominin bozulması nedeniyle tefeciden para alır, fabrikası iflasın eşiğine gelir, buna karşın Cavit Cav bütün mal varlığını satarak şirketini iflastan kurtarır. Ancak 60’lı yıllarda dönemin devlet politikası olan “tüketiciyi yerli malından soğutma” çalışmalarına direnemeyerek fabrikasını kapatmak zorunda kalır.

 

Cavit Cav’ın 1961′de kurduğu bisiklet fabrikasının açılış törenindeki konuşmasından:


“Tophane sanat okulu atölye hocalığı için açılan imtihanlara katıldım; bu imtihanı başarıyla geçerek on dokuz yaşında öğretmen kadrosuna girdim. bugün memleketimizin en büyük fabrikalarında umum müdür olarak çalışan yüksek mühendis talebelerim mevcuttur. Bu çalışmalarım devam ederken, her sene Türkiye bisiklet şampiyonluklarını kazanarak bu sporun 1933 senesine kadar geçilmez, yenilmez tek adamı unvanını bırakmadım. 1928 Amsterdam Olimpiyatlarına gitmeden evvel, o zamanın Bisiklet Federasyonu Reisi Muvaffak Menemencioğlu’nun delaletiyle Paris’te bisiklet fabrikalarında çalışarak idmanlarımızı da gene Paris’te yaparak, olimpiyatlara Paris’ten iştirak ettim. Maalesef Amsterdam Olimpiyatlarında bir derece alamadık. Paris’teki çalışmalarımız bisiklet mevzusundaki bilgimi arttırdı ve bu işin imalciliği hevesine de kapılarak çocuk bisikletleri yapmaya başladım. İstanbul’daki mağazamı 1933 yılında Ankara’ya naklederek aynı mevzu üzerinde çalışmaya devam ettim. 1934 yılında dünyaya gelen kızıma çocuk arabası bulamamıştım. Kızımın ihtiyacından aldığım ilhamla çocuk arabası mevzusunu ele aldım. 1940′a kadar Ankara’da çocuk arabası yapmaya çalıştım. İmal etmenin Ankara’da inkişaf edemeyeceğini düşünerek tekrar İstanbul’a döndüm. 1941 senesinden bugüne kadar bu işlerimi yavaş yavaş ilerleterek çocuk arabası ve çocuk bisikleti mevzusunda Türkiye’mizin ihtiyacını karşılamaya gayret ettim.”

 

Üreterek Geçmiş Bir yaşam


Daha sonra rahatsızlanan Cav, 1982 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne yatırılır. Günlük yaşam sürerken gazeteden, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencilerinin eğitimlerini sürdürebilmek ve geliştirebilmek için kadavra bulamadıkları haberini okur. Yaşamının son deminde hasta yatağından vasiyetini şu şekilde yazacaktır: “Ben Cavit Cav, olimpiyatlara katılan milli atlet, Türkiye Cumhuriyeti’nin büyük sanayicilerinden, buradayım ve biliyorum çok ömrüm kalmadı. Bu yataktan kalkamayacağım. Bedenimi bu ülkenin bilimi aydınlansın diye, gençler öğrensin diye kadavra olarak bağışlıyorum.” Ayrıca bu da Türkiye’nin ilk kadavra bağışıdır.

 

Dönemin Türkiye’si düşünüldüğünde, ne kadar canla başla çalışıp bir şeyi yoktan var etmenin gerçek resmi olan Cavit Cav’ın ders alınacak hikayesi düşünüldüğünde hüzünlü bir tablo ortaya çıkıyor. Sıfırı bir yapmak çok zordur. Ancak bir kez sıfırı bir yaptığımızda, o birken iki, ikiyken dört olacaktır. Bu gün Türkiye’de bisiklet adına yapılan her ne var ise bunun içinde kesinlikle Cavit Cav’ın tuzu bulunmaktadır. 

Vikipedi











İlginizi çekebilir Fikri Çerçiler, Fikret Albay, Bisikletle Türkiye turuna çıkan maceraperest çift Ardahan’a geldi