Cumhurbaşkanlığı
turunun bu seneki parkurunda Beykoz Akbaba’da tırmanış olduğunu duyduğumuz an
kafamızda “neden olmasın” ışığı yandı. Hem gider kahvaltımızı eder, TUR’u izler
ve devamında Fener’e pedallarız. Aaaa... pazara sağanak göstermesin mi Meteoroloji
Genel Müdürlüğü. Ne var ki yabancı kanallar yağmuru akşam üstü gösteriyordu. Bu
sefer yabancılara güvenip çıktık yola (geçen sefer yerliye güvenmiş bütün gün
yağmuru beklemiştik).
Sabah erken yollar
çok keyifli oluyor, üstelik de pazar, fazla araç yok. Evden (Dudullu) E5’e
paralel basıp Altunizade’ye çıkıp Nakkaştepe’den iniverdik Beylerbeyi’ne. Tam
45 dk.’da. Bekleme noktasındaki minik kahveye yerleşip, çaycıyı da kafaya alıp
(1,5’dan 1,25’e indirttik), Cumhuriyet’e göz atarak arkadaşları beklemeye
koyulduk.
Yarış hazırlığı
yapılmakta etrafta. 11’de başlayacak, buralardan 11 buçuk gibi geçecekler. Her tarafta
fosforlu polisler, şeritler çekilmiş, araçlarla yollar kapatılmış... Ne kadar
da polis varmış dedirten durumlar.
Önce İhsan, sonra
Ali ve Serhan, derken Levent ve Özgür (bugün bizimle) çıka geldi. Olduk mu 7?
Bastık pedallara. Yollar trafiğe kapatıldığından bom boş. İlk defa sahilde arabasız
bisiklete biniyorum. Ne keyif ama. İster sağdan ister soldan git, istersen
kavşağa ters gir. Kimsecikler yok. Bir tek bizim gibi bu fırsatı bilen
bisikletçiler. Herkes mutlu, birbirini selamlıyor.
Paşabahçe’den Kamil
de katılınca 8’li olarak Akbaba yolunu tutuyoruz. Delikleri yamamışlar, iyi ki
TUR var da yollar biraz olsun düzeltilmiş. Bisiklete binmeden yollarımızın ne
rezil olduğunu anlamak mümkün değil. Bazı yerler var, utanılacak gibi. İstanbul
diyorsun, göz bebeğim diyorsun ve yolların haline bakmıyorsun :((
Akbaba’da
kahvaltıdayız. Ama aklımız yarışta. Cepten start alındığını öğrenebiliyoruz.
Hatta kimimiz cepTv’den izliyor. Çıktılar, geçtiler, geliyorlar heyecanı içinde
tırmanış noktasına doğru yola çıkıyoruz. Onlar Beykoz’dan R. Kavağı’na inip
tırmanacaklar Akbaba’ya doğru (nedense parkur şemasında tersi gösterilmiş). Biz
de tersini yapacağız ve tepe noktasında buluşacağız.
52.TUR İstanbul parkuru
Buluşma noktası. Herkes
kendine yer seçiyor. Özgür daha aşağılarda konuşlanıp uygun bir açı peşinde.
Firuzan ve Levent hafif tepe noktasını tercih ediyor. Oradan daha iyi çekim
olur düşüncesiyle. İhsan acaba bir bisiklet kapabilir miyim sevdasında, Serhan cepTv’den
takipte. Kamil ise Tv’ye nasıl çıkarım derdinde. Üzerine geçirdiği fosforlu
ceketle bir oraya bir buraya koşarak tepemizdeki helikopterin dikkatini çekmeye
çalışıyor.
Evet öncü motorlar
gelmeye başladılar. Köşeyi 3 yarışçı döndü, hızla bize doğru geliyorlar. Bir
ikili daha çıktı ve arkalarından bir üçlü. Önümüzden süratle geçiyorlar. Alkışlıyor,
tezahüratta bulunuyoruz. Ve nihayet peloton gözüküyor. Müthiş bir kalabalık. Rengârenk
formalar. Şahane bisikletler (hepimizin suları akıyor, ağzımızın tabii) ve hızla
dönen pedallar... O güçlü yarışçılar. Her şey çok çabuk olup bitiyor. Hani uzun
seyredelim diye de rampaya yerleşmiştik :((
Olay bu kadar.
Ayrılalım derken polislerden biri “1 tur daha atacaklar” lafı etmez mi!
Hoppala, yazmıyordu böylesine. Dönüp yerimizi gene alıyoruz. Heyecanla
gelmelerini bekleyerek. Ama Tv’den izlediğimizle adamlar çoktan Kuleli önlerine
varmışlar bile. Polisin dünyadan haberi yok, bittiğini biz haber veriyoruz.
TUR’u geride
bırakmış Boğaz sırtlarından Fener’e doğru yol almaktayız. Buraları çok güzel. Poyraz
sapağını geçtikten sonra Üçüncü’nün yollarına denk geliyoruz. Halen bu bölgede
inşaat durumları devam ediyor. Üstten geçecek köprüyü bitirmemişler, öyle toz
toprak içinde bırakmışlar. Altta giden dev beton yol. Tüm çevrede ağaçlar
kesilmiş, sanki bir afet buradan geçip ortalığı perişan etmiş görünümünde.
Bugün 24 Nisan, 1915 yılında İstanbul’da Ermeni topluluğunun
önde gelenlerinden 2.345 kişi tutuklandı. Çeşitli kaynaklara göre Ermeni
katliamları, sağlıklı erkek nüfusun toptan öldürülmesi ya da askere alınarak
zorla çalıştırılması ve sonrasında kadın, çocuk ve yaşlılarla birlikte ölüm
yürüyüşü şartları altında Suriye çöllerine sürülmesi gibi olaylarla birlikte I.
Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında iki aşamada gerçekleşti. Askeri muhafızlar
eşliğinde sürülen Ermeni kitleler, evlerinden uzakta yiyecek ve su sıkıntısı
yaşadı; ayrıca aralıklarla soygun, tecavüz ve katliama maruz kaldı. Süryaniler
ile Rumlar gibi diğer yerli halklar ve Hristiyan etnik gruplar da Osmanlı
hükûmeti tarafından benzer şekilde hedef alındı. Bu durum bazı tarihçiler
tarafından "aynı soykırım politikasının" bir parçası olarak kabul
edildi.
Osmanlı askerleri
eşliğinde Harput'tan Mazraa (günümüzdeki Elazığ) yakınındaki bir hapishaneye
doğru sürülen Ermeni kafilesi, Nisan 1915
1915 Ermeni
Soykırımı ile yüzleşmek neden zor ama önemli?
Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Murat Paker, bu soruya açıklık getirmek
için bir makale kaleme almış. Okumak için tıklayın T24.
Ali’nin arka freni
sürtüyor. Tekerin akordu bozulmuş. Fren pabuçlarını açmaya çalışıyor ama pek
başarılı olamıyoruz. Hidrolik V-freni ben de pek bilmiyorum.
Fener gene
kalabalık. İllaki dibine kadar arabasıyla gelmek zorundalar. Yürümek ayıp olur.
Sonra ileri geri manevra ile uğraş. Muhtarlık en iyisi bir yerden kesmeli araç
girişini. Meydanda park ettirip yürütmeli ziyaretçileri.
3. köprü buradan
çok rahat görülüyor. Sanki burnunun dibinde. Kocaman. Yapımı tamamlandığında, 59 metre genişliği ile dünyanın en geniş, 320
metreyi aşan kule yüksekliği ile dünyanın en yüksek kuleye sahip asma köprüsü
ve 1408 metrelik ana açıklığı ile üzerinde raylı sistem bulunan en uzun asma
köprüsü olacaktır.
Raylı sistem
diyorlar ama nereden nereye gideceği söylenmiyor. Şu ray meselesi de nedir, bir
türlü bitirilmeyen Marmaray projesi? Efenim, İspanyol OHL firması (ihaleyi
alan) maliyet artışlarını göstererek daha fazla para istemiş. Bazı kamulaştırma
işleri bitirilememiş. Anıtlar Yüksek Kurulu kararı gecikmiş vs vs... Sözüm ona
2017’de bitecekmiş. İster inan ister inanma!
Fener köy
kahvesinde dinleniyor ve tıkınıyoruz. Köfte bazı arkadaşlarımızın iştahını
kabartıyor. Çaylar 1 lira ama soda 2 lira ki fahiş. Bakkalda 50 krş olan
kahveye gelince nasıl 4 katına çıkabiliyor? Öperim seni!
Dönüşümüz Kaynarca
üzerinden. Güzel bir yoldan geliyoruz buraya. Köy yolları, etraf yeşillik.
Güzel malikaneler var. Farklı mimari örnekler. Leylekler tepede uçuyor.
Hepimizin bu sene çok seyahat edeceği belli oluyor.
Kaynarca sonrası sıkı
bir rampa bizi karşılıyor. %17’yi bulduğu noktalar E’yi bile zorluyor.
Riva yolundan
hafifçe çıkıp Zerzavatçı’da kahvede yer kapmak için İhsan ve Özgür önden
gidiyorlar. Buraları da çok güzel ama bağlantı yolları bitip de araçlar
üzerlerinden geçince yağacak egzoz gazı herhalde 10 sene içinde yaşanmaz hale
getirir.
Cami dibindeki
kahvede yerimizi almış soda-ayran-çay karışımı bir sipariş veriyoruz. Çaycı
tatlı bir genç, hepsini aklında tutamadığından ayrı ayrı alıyor.
İhsan ve Özgür
burada gruptan ayrılıyorlar, Levent ve Kamil de Görele kavşağında.
Ama işte tam bu
noktada gökyüzünden öylesine bir sağanak iniyor ki, sormayın. Beklenen yağıyor.
Herkes bir tarafa sığınıyor. Şansımıza açık alanda değiliz ve kurtuluyoruz
ıslanmaktan. Levent, Kamil, İhsan ve Özgür ne yaptılar bilemiyorum.
Sonrası malumunuz;
Kavacık-A. Hisarı-Üsküdar şeklinde sürüyor. Boğaz trafiği kalabalıklaşmış.
Sabahki durumun tam tersi. Her yeşil alana yerleşmiş mangalcılar ortalığı
dumana boğmuşlar. Ne etidir bu böyle duman çıkaran? Çok yağlı olmalı. İstanbul’un
her yeşilinde bu insanlar tezgah açmış yelliyorlar. Kimi kaldırımda, kimi
bisiklet yolu üzerinde. İstisnasız! Ben buna göçebe geni diyorum.
Üsküdar’da Serhan
ve Ali Beşiktaş’a geçiyor biz de evin yolunu tutuyoruz.
Bataryanın şarjı
bayağı azaldı. 2 çizik kaldı. Biraz tasarruf için kapatıyoruz. Rampalarda ancak
devrede. Hâliyle ağır bisiklet yoruyor. Ama vardığımızda 103 km’yi görmek
menzile ilişkin ip ucu da veriyor. Molalarda şarja bağlarsan menzili rahat 120+’ya
çıkartabilirsin. Elbette rampa-rüzgar-kilo sonucu değiştirir.
Haydoy’a yapılan
bağışlar için çok teşekkürler.
bisikletle 52.TUR: (Dudullu)-Beylerbeyi-Beykoz-Akbaba-Anadolufeneri-Kaynarca-Zerzavatçı-Görele-Kavacık-Anadoluhisarı-Üsküdar-(Kadıköy-Dudullu)
Tur tarihi: 24
Nisan 2016
Kat edilen mesafe:
98,61 km.
Ortalama hız: 14,6
km/sa.
Bisiklete biniş
süresi 6 sa.45 dk., dışarıda geçen süre 10 sa. 26 dk.
En yüksek sıcaklık
30 ˚C, en düşük 17 ˚C, ortalama 22,5 ˚C
İrtifa kazancı
(çıkış) 1591 m, kaybı (iniş) 1575 m.
En düşük irtifa 0
m., en yüksek 253 m.
Garmin yol
bilgileri bisikletleTUR
Foto katkıları için
Levent’e teşekkürler.
Bölgeye yapılmış
geziler Poyraz-AnadoluFeneri, Bir Güzelliğin Katliamı, AnadoluFeneri, Yeşile hastayım...
İlginizi çekebilir Kısırkaya Yedilisi, RumeliFeneri, "Yolsuz"