Mahmut Şevket Paşa
köyünden ayrılan, ilk yerleşimin Zerzevat çiftliğinde 1948 yılında olduğu,
halkın büyük bir kısmının Kastamonu’nun Bozkurt ilçesinden geldiği, zamanla
Trakya ve Giresun’dan da gelenlerin olduğu, camisinin 1968 yılında yapıldığı,
içerisinde ekmek fabrikası, konfeksiyon ve cam eşya yaldızlama atölyelerinin
bulunduğu Zerzevatçı, İstanbul ilinin Beykoz ilçesine bağlı bir köyüdür.
İstanbul’a 20 km, Beykoz’a 10 km uzaklıktadır. Köyün ekonomisi tarım ve
hayvancılığa dayalıdır diye yazıyor internette.
Biz de bayramda yapmayı düşündüğümüz ancak gelişmeler
nedeniyle ertelemek zorunda kaldığımız Zerzevatçı turumuzu 19 Ekim Pazar günü
yapalım istedik.
Üsküdar’dan hareketle bir daire çizerek tekrar Üsküdar’a
kadar yaklaşık 55 km tutmakta. Beykoz’a kadar sahilden fazla tırmanışı olmayan,
sonra içerilere girilince önce Dereseki’de sonra da Zerzevatçı’dan Görele’ye
bir tırmanışı olan yeşillikler içinde bir rota.
Bu mevsimde tabii yağmuru takip etmek lazım. Yani hava
raporunu sürekli izlemek gerek. İstanbul’da da durum her gün değişiyor. Cumartesi
yağan yağmur biraz endişelendirmedi değil. Acaba pazara değişir mi?
Kızıltoprak’tan hareket ettiğimiz sırada düşen damlalar geri dönsek mi sorusunu
ikimizde de aklımıza getirdi. Neyse ki sadece bir buluttu.
8.45’de Serhan ve Haldun’la Üsküdar’da buluştuk. Ayaküstü
kısa bir sohbet ve Beykoz’a doğru pedal basmaca. Bizi Gültekin bekliyor
olacaktı orada.
Güneş boğazın Avrupa yakasını aydınlatmış. Bizse burada
gölgede kalıyorduk. Kuzeye doğru da yol aldığımızdan rüzgar karşıdan esmekte.
Gücü de bayağı iyi, 33 km/sa olacağını söylemişti Meteo.
Havanın güzelliği, bazen kapatsa ve soğusa da, pek çok
velespitçiyi yollara dökmüş. Karşıdan gelenler gibi bizi sollayanlar da çokça.
Yolda Gökhan ve arkadaşına rastlıyoruz, onlar da Alibahadır’a kahvaltıya
gidiyorlarmış. Önden basıp gittiler.
Güneşin aydınlattığı ve ısıttığı bölgeler ilaç gibi geliyor.
Soğuk rüzgâra karşı kısa da olsa biraz ısınmak.
Bu şekilde Beykoz’da Gültekin ve eşi Gülcan’ı da alıp terimizi
soğutmadan devam ediyoruz. Bir gelişimizde uğradığımız kahvede (Özlem Aile Çay
Bahçesi) mola verelim istedik ama çay fiyatının 1,5 olduğunu duymamız bizi
süratle oradan uzaklaştırıyor. Haldun’un Akbaba köy kahvesi teklifi için
peşinden gidiyoruz. Sahil yolundan ayrıldık. Sırmakeş’in dolum tesisini de
geçip (1880 yılında romancı ve gazeteci
Ahmet Mithat Efendi kendi arazisinde çıkan suya Sırmakeş adını veriyor ve
şişeleyerek satışına başlıyor. O gün bugün Sırmakeş burada yüz yıldır akıyor)
Akbaba’da kahvede yerimizi aldık. Artık yeşilliklerin içindeyiz.
Masa etrafına dizilen 6’lı, beraberinde getirdiği kumanyayı,
sürekli gelen çayların eşliğinde mideye indirirken, bitmez tükenmez bisiklet
maceralarıyla da süslemekte. Turlar-geziler, teknik ekipman, bisiklet grupları,
dedikodular... bolca.
Sahil yolunda gelirken aklıma okuduğum bir konu geldi: Friganizm.
Deniz Alan Held ‘Cumhuriyet, Sürdürülebilir Yaşam’ ekinde konuya ilişkin güzel
bir yazı kaleme almış. Özetle: Friganizm
genel olarak; yeni bir ürün almadan, halî hazırda satın alınmış yiyecek ve
eşyaları kullanarak, kapitalizmi ve aşırı tüketim toplumunu protesto etmek,
yani geleneksel ekonomiye en az seviyede katılıp, doğadaki kaynakları en az
şekilde tüketmektir. Friganizm’e göre dünyada şu ana kadar üretilmiş şeylerle
ya da doğada var olan kaynaklarla hayatımızı sürdürmemiz mümkün ve ayrıca
gereklidir. /.../ Yaşadığımız bu dünyada açlıktan ölen insanlar varken çöpe yemek atmak,
sokakta yaşayanlar varken yaşamaya hazır evleri boş tutmak, kışın okula terlikle
giden çocuk varken odaları dolduracak kadar ayakkabıya sahip olmak
friganistlerin vicdanının kabul edemeyeceği şeylerdir.
Yazının tamamını okumak isterseniz CumhuriyetArşivi
Bizler de, bisiklet-li/-çi’ler olarak doğanın, çevrenin,
ekolojik sistem dengesinin korunması gibi konulara duyarlı değil miyiz?
Beraberimizde taşıdıklarımızı etrafa atmayıp, şişeleri/plastikleri geri dönüşüm
kutularına, kedilere, köpeklere ve tüm canlılara saygılı ve sevecen davranmıyor
muyuz?
Bu vesile ile SürdürülebilirYaşamTV’nin de açıldığını
duyurayım.
Karınlar doyup fotolar da çekildikten sonra Akbaba’yı geride
bırakıp Dereseki yokuşunu tırmanıyoruz. Gülcan ilk defa aramızda. Çok güzel bir
bisikleti var. Göbekten dinamosuyla ön-arka farı sürekli yanmakta. Aslında çok
da iyi oluyor. Arkasından giderken fark ettim ki gündüz bile o küçük kırmızı
ışık dikkat çekmekte.
Riva yoluna bağlanıp sağa sapıyoruz, MŞP yönüne. Fazla
trafik olmadığında bu yol çok keyifli. Geniş bir güvenlik şeridi ve hafif
tırmanan yokuşuyla. Birazdan gelecek camiden sola MŞP’ye doğru.
Mete’yi arıyorum, Görele’deki arkadaşımız. Ancak defalarca
denedim açılmıyor. Oraya kadar gitmişken onu da görmek hatta her seferinde
yaptığı gibi bize az da olsa eşlik etmesi, ama yanıt yok.
Zerzevatçı girişinde yeni açılmış bir cam-boncuk gibi eşya
imalathanesi dikkatimizi çekiyor. Fındık ağaçları ve sebze bahçeleri. Güneş çok
güzel tepemizde bizi ısıtıyor. Kıraathanede bir mola, kuruyemiş ikramı
Gültekin’den. Çaycı kahve yapmayı bilmediğinden hazır nane-limon ve çay.
Güneşin ışınları arasında mayışıyoruz. Şurada yatası geliyor insanın.
TDK’ya baktığımızda Zerzevat:
1. Sebze, 2. Küçük, önemsiz nesneler denilmekte. Frasça ‘sebze’, + Arapça
‘tı’. Yani Farsça kelimeye Arapça ek takmışız, olmuş ‘zerzeva:tı’.
Köyde tezgahlarda, bahçelerden çıkan zerzevatlar satılmakta.
Mevsimine göre bazen müşterilerin arabalarıyla sıraya girdiğini gördük. Biz de
bugün gözümüze ilişen bir köy ekmeğine 5TL verip çantamıza
yerleştiriyoruz. Halen sıcak, nefis bir
kokusu ve görünümü var. Üstü hafif kızarmış, yapraklar altına yapışmış, şahane.
Zerzevatçı çıkışında dikkatimizi ‘Kelebek Çiftliği’ yazısı
çekiyor. Solda, yoldan biraz içerlek. ‘Giriş 20TL’. Her gün 9-18 arası ziyarete
açık. Burası için Türkiye’nin ilk kelebek çiftliği deniliyor. Tropikal türlerde
450 kelebek bulunuyormuş. Emekli kimya öğretmeni Çiğdem Yetgin Ünlü ile Doç. Dr.
Nafiz Ünlü tarafından kurulmuş. Kısaca çiftlikte kelebeğin yaşam döngüsünü,
yumurta, tırtıl, pupa ve erişkinlik dönemlerinin her birini gözlemlemek mümkün.
Görele’ye ulaşmak için tırmanıyoruz. Polonezköy yolu ile
birleşip Acar evlerine doğru, sonra da (ilk
yerleşenlerin Giresun’un Görele ilçesinden gelenler olması hasebiyle bu isimle
anılan ve halkının köy dışındaki çeşitli işlerde çalışarak geçimlerini
sağladıkları) Görele Köyü.
Mete’yi uyandırıyor ve kahveye yerleşiyoruz. Yanımızda
kalanları temizlerken yan masadaki okey şıkırtıları kulağa gelmekte. Heyecanlı
bir mücadele var.
Anlaşılan Mete’nin geleceği yok diyerek köye veda ederken
Mete’yi son dakika da olsa görmek sevindiriyor. Bebesi olmuş 5 yaşında, 2
tekeri kullanıyor bile diyor Mete. Gelecek sefer önceden haber vermek üzere
ayrılıyoruz.
Buradan sonra hep iniş sayılır. Hele Kavacık’tan A.Hisarı’na
uçuyorsun. Gültekin ve Gülcan A.Hisarı’ndan Emirgan’a geçecekler. 15.10/16.20,
bakalım hangisine yetişirler.
Sağda, çukura tekerini düşürmüş bir Şahin. Yanı araba tabii.
Gültekin iniyor, biz de. Yardım etmeye çalışıyoruz ama nafile. Öyle ki teker
toprakla temas etmiyor bile. Çaresiz çektirmesi lazım.
Kavacık her zamana nazaran daha boş. Kavşak öyle karmaşık
değil. Bazen arabaların arasından yol bulmakta zorlanıyorduk. Peş peşe, bazen
koparak A.Hisarı’na varıyoruz. G&G ayrılıyorlar, biz de 4’lü olarak Üsküdar
yolunu tutuyoruz. Boğaz yolu her zamanki gibi ‘abartılı dolu’.
Kuzguncuk’ta verilen bir kahve molası (+kek) ve
Üsküdar-Salacak-Kadıköy. Serhan’ın ayrılması, bizim Kızıltoprak’a, Haldun’un
ayrılması ve Mutlu Bahçe’ye dönmemiz.
Bir duş ve tazelenme sonrası karşıya geçiş (Avrupa yakası),
Aydın’ın doğum ve evlilik yıldönümünü kutlamaya. ‘İyki doğdun Aydııııın’ ve ‘Bir
yastıkta kocayın Amy&Aydın’.
Haydoy’a bağış yapan tüm arkadaşlara teşekkür ederiz.
Zerzevatçı Turu: (Kızıltoprak)-Üsküdar-Beykoz-Akbaba-Dereseki-Zerzevatçı-Görele-Kavacık-A.Hisarı-Kuzguncuk-Üsküdar-(Kadıköy-Kızıltoprak)
Tur tarihi:
19 Ekim 2014
Kat edilen
mesafe: 70,27 km.
Ortalama
hız: 13,2 km/sa.
Bisiklete
biniş süresi 5 sa. 19 dk., dışarıda geçen süre 8 sa. 31 dk.
En yüksek sıcaklık
20 ˚C, en düşük 15 ˚C, ortalama 16,8 ˚C
İrtifa
kazancı (çıkış) 1206 m, kaybı (iniş) 1207 m.
Garmin yol bilgileri Zerzevatçı, ±70
Tur bilgisi: Üsküdar-Beykoz
arası sahilden düz. Beykoz-Dereseki sonrası tırmanış ardından iniş. Otoyoldan
MŞP ayrımına kadar hafif tırmanış, sonrasında Zerzevatçı’ya kadar düz.
Zerzevatçı sonrası Görele’ye tırmanış. Görele-Kavacık hafif inişli çıkışlı,
Kavacık’a kadar iniş.. Kavacık-A.Hisarı dik uzun iniş, sonrası Üsküdar’a kadar
sahil yolu. Kavacık bölgesi trafiği kalabalık, dikkat edilmesi gerek. Boğaz
yolu genelde kalabalık, dikkat edilmeli.
Akbaba’da köy kahvesi, fırın, bakkal mevcut. Zerzevatçı’da
kahve, Görele’de bakkal, fırın, kahve, pideci (her zaman açık değil) mevcut.
Kuzguncuk’ta her türlü yeme-içme mümkün.
Kaynak Karakiraz, EmlakKulisi, Biamag
Bu bölgeye yapılmış geziler MahmutŞevketPaşa,±84, 8+1=Riva, Riva-Muhteşem Yedili
İlginizi çekebilir Wiener Räder/Viyana Bisikletleri