15 Ekim
1928, Almanya'dan hareket eden dünyanın en büyük hava gemisi Graf Zeppelin
Amerika'da New Jersey'e ulaştı. Uçuş 111 saat sürdü. Biz de 15 Ekim 2017 sabahı
08.15’de evden çıkıp 113 km sonra akşam saat 20.15’de eve dönmüş olduk. İstanbul’da
halen var olan yeşil alanlar, köy yolları, temiz hava bulabileceğiniz güzel bir
coğrafya; Akbaba, Dereseki, Paşamandıra, Öğümce, Mahmutşevketpaşa,
Zerzavatçı... taraflarını pedalladık, Serhan, Haluk, Nurhan, Varujan, Gültekin
ve son dakika Mehmet ile.
Gün olmuyor
ki İstanbul’la ilgili akıl almaz niyetler, kararlar alınmıyor/uygulanmıyor.
Üsküdar İskele Meydanı’nda bulunan Mimar
Sinan’ın yaptığı 469 yıllık Mihrimah Sultan Medresesi’nin tavanını tamamen
aynalarla kapladılar. Tarihi caminin 16 odalı medresesi
1994 yılından bu yana tıp merkezi olarak kullanılıyor. Merkezde göz ve göğüs
hastalıklarından nörolojiye, dermatolojiden psikiyatriye kadar birçok alanda
hizmet veriliyor. Merkezin hasta kabul ve kayıt alanı olarak kullanılan,
asırlara meydan okuyan avlusunu görenler ise hayrete düşüyor. Zira tarihi
binanın tavanı tamamen aynayla kaplı. Tüm tavanın ayna olması, tarihi medresede
neresi taban neresi tavan karmaşası yaşatıyor.
1548’de
açılan eserde 5 kubbe, 2 minare ve 16 odalı medrese, Rüstem Paşa’nın oğlu Osman
Ağa’ya ve Kaptan-ı Derya Sinan Paşa’ya ait 2 türbe ve Sıbyan Mektebi
bulunmaktadır.
Herhalde bu fikri veren çocukluğundan kalma lunaparktaki aynalı odadan
çık(a)mamış daha.
Kuleli'nin Bahçesi ‘Paylaşılamıyor’. Kapatılan Kuleli Askeri Lisesi’nin
bahçesi, iki bakanlığı karşı karşıya getirdi. Milli Savunma Bakanlığı müze
olarak sadece binayı vermekte diretince, 180 dönümlük bahçenin bir bölümünü de
isteyen Kültür ve Turizm Bakanlığı ile görüşmeler tıkandı.
Sultan 2. Mahmud’un süvari birlikleri için
inşa ettirdiği kışla, Kuleli Askeri Lisesi’nin ilk yapısıydı. Abdülmecid
devrinde, 1843’te kışlanın yenisi inşa edildi. İki tarafına da kuleler
yapıldığından kışlaya bu tarihten itibaren Kuleli Kışla denilmeye başlandı.
Dönem dönem hastane olarak da kullanılan bina Sultan Abdülaziz devrinde,
1871’de ana duvarları kâgir, iç bölmeleri, tavan ve tabanları ahşap olarak iki
kat halinde inşa edilerek, kışlanın bugünkü hali ortaya çıktı. 1925 yılında
okul “Kuleli Askeri Lisesi” olarak bugünkü adını aldı. 1940’lı yıllarda yine
hastane olarak kullanıldı. Lise II. Dünya Savaşı’nın sona ermesinden sonra,
1947’de tekrar İstanbul’a taşındı.
OHAL ile
akıllarına geleni yapmaktalar. Kalkınca bu keyfi uygulamalar ne olacak?
Akbaba’da
güzelce kahvaltı ediyoruz. Bir yandan da Gültekin’in son Avrupa turunu
dinlemekteyiz. Hem ziyaret hem ticaret yapmış. Gidip Almanya’dan aldığı
bisikletle Atina’ya kadar pedallamış, bir kaç arkadaşıyla. Kaldığı yerler,
geçtiği yollar... dinlemesi çok güzel. Yaşamak daha da keyiflidir.
Bu arada
Akbaba’ya gelmeden kazılmış koca bir çukur var, kanal açıyorlar galiba. Yolu
üstten döndürmekteler. Haluk’la geride kaldığımdan dolanmamak için kapalı
bölümü iterek geçtik. Biraz çamura batsak da zaman kazanmış olduk.
Dereseki
sağlam bir tırmanış, her zamanki gibi (%12-15 arası değişir). Sonrası otoyol,
kaymak asfalt. Alibahadır’a girerek yolun eğimini hafifletebilirsin. Hem de köy
içinden geçersin. Bugün Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu’nun İstanbul ayağı koşulmakta.
Nedense kimsenin ilgisini çekmedi. Zaten katılanlar, performans falan oldukça
düşük sürüyor. Gittiğimiz bölgeden geçecek, ama otoyoldan. F1 pistinde başlayıp
3. Köprü yolundan Sultan Ahmet’e gelecekler. Hani etabın tamamını F1 içinde de
yapabilirlerdi. Dünyada bir ilke de imza atılmış olunurdu.
Paşamandıra’da
Firuzan’ın köpek sahiplendirdiği bir çiftliğe uğruyoruz, Romanov Koyunları
yetiştirilmekte. Mişa bir Kangal. Firu’yu görür görmez zaten kucağına atlıyor. Daha
1 yaşında. Kedilerle arası çok iyi. Çiftlik sahibesi de köpeği çok sevmiş,
artık buranın bir parçası diyor. Firu’nun yüzü gülüyor, bir köpek yuva sahibi
oldu. O kadar çok köpek var ki sahiplenilmeyi bekleyen.
Romanov Koyunu'nun anavatanı Rusya'dır. Genel
olarak Volga bölgesindedir. Romanov kenti adını Romoanov koyunlarından
almıştır.
Romanov
Koyunu ilk olarak 18. yüzyılda Rusya'da fark
edildi. Yılda iki kez doğuran Romanov
Koyunları bir seferde, 2-3-4-5-6 adede kadar kuzu vermektedir.
Beslenme durumuna göre kuzu sayısı artmaktadır. Romanov
kısa kuyruklu bir koyun ırkıdır.
Doğduklarında renkleri saf siyahtır, daha sonra rengi hızla griye
dönüşmektedir. Erkek Romanov
Koyunu'nun ortalama ağırlığı 55-80 kilogram iken, dişilerinin ağırlığı
40-50 kilogram arasındadır.
Paşamandıra’dan
ekmeklerimizi yumurtalarımızı aldık. Ekmekler çok lezzetli, somunu 6 lira
olmuş, yumurtalar 1 liradan. Yol üzerinde bu çeşit malzeme satan çokça tezgah
var, domates, kabak, biber, salata... Hatta çok da güzel turşular alıcılarını
beklemekte. Emekli bir öğretmen bey yanımıza kadar gelerek tattırdı. Gelecek
sefer almadan geçmeyeceğim, çok lezzetliydi. Riva deresi kenarı yeşil bahçeler
içinde restoranlarla dolu. Hepsi birbirinden güzel. Buraları yiyecek pek çok
şey sunmakta, kendin pişir kendin ye durumları da var. Hava da açmaya başlıyor,
ısındıkça daha da keyif vermekte. Yol boyunca at çiftlikleri, muhteşem,
alabildiğine yeşil ovalar ve Cam Ocağı’nın yanından geçmekteyiz. Buradaki
etkinliklere gelmek bir tur programı olabilir. Bir tarihte gelmiştim, çok
etkileyici sunumlar oluyor. Cam hamurunun döndüre döndüre - üfleye üfleye
aldığı form, ustaların maharetleriyle.
Öğümce’yi
geçip Bozhane’ye girmeden sağdan ayrılan yoldan M. Şevketpaşa yönüne girmemizle
tırmanış da başlıyor. Turun ikinci rampası. Buraya kadar düzgün olan asfalt
artık eskimiş olana yerini bırakıyor.
Zeplin, bir tür hava gemisi
olup, ulaşım aracı olarak kullanılan itme kuvvetiyle yol almalarını
sağlayan motorları ve havada yönlenmesini sağlayan dümenleri olan puro
biçiminde ve altında yolcu kabini bulunan güdümlü balonların genel
adıdır. Omurgalı güdümlü balonların en başarılı yapımcısı olan
Kont Ferdinand von Zeppelin adlı Alman, güdümlü balonların
isim babasıdır. İlk zamanlar hidrojen ile dolu olmasına
karşın 1937'de
Hindenburg
faciası üzerine hidrojen yerine helyum kullanılmaya
başlanmıştır.
1927 sonbaharında L-59 adını
taşıyan bir zeplin havada 96 saat kalarak 7.000 km yol aldı. 1928'de Dr.
Eckener tarafından yönetilen Graf Zeplin Atlas Okyanusu'nu aştı.
Graf Zeplin ve yerine geçen Hindenburg, uzun yıllar yük ve yolcu taşımada
kullanıldı. Zeplinler, II. Dünya Savaşı öncesine dek 52.000 kişiyi Atlas
Okyanusu'nun iki kıyısı arasında taşıdıktan sonra, yeni yolcu uçaklarının
geliştirilmesi ve kaza ve kayıp olaylarının çoğalması nedeniyle 1950’lere gelmeden
üretimden kaldırıldı.
3. Köprü
bağlantı yolunun üzerini bir viyadükle geçtik. Daha önceleri burayı sert bir
şekilde iner sonra çıkardık, çoğumuz iterdi, çok dikti ve topraktı. Yol
çalışması nedeniyle etraf perişan edilmişti. Bu yolları açmak için kesilen
ağaçlar, yuvalarından edilen yaban hayvanları. Çok yazıldı çizildi, fayda etti
mi? Sanmıyorum. Doğayı tahrip etmeye devam ediyoruz. Beton yığınına dönüştü
İstanbul. Bu kadar büyütürsen, sadece İstanbul dersen altından kalkamayacağın
büyük sorunların olur. Ne yapsan çözemezsin! Tüm Anadolu buraya akıyor. Metro
projeleri yavaş ilerliyor, yeni yollar çare olmuyor. Her gün daha beter oluyor.
İstanbul nefes alamıyor, hayatta kalması mümkün değil!
Bu bölge
çok güzel, zevkle bisiklete biniyorsun. Halen var olması büyük bir nimet. Yol
boyunca piknik için kenara çekilmiş çokça araba vardı. Daracık yolda son sürat
giden TIR tarafından ezilmeden, köpeklerin yanından selamlaşarak, zaman zaman
birbirimizi bekleyerek, bolca sohbet ederek M. Şevketpaşa’ya geldik. Acıkanlar
lahmacun ve çorbaya daldılar. Yanında kumanyası olan da çay/ıhlamur eşliğinde,
buradaki 200 yıllık çınar ağacının altındaki kahvede doydu. Sürpriz telefon
Mehmet’ten geldi, Zerzavatçı’daymış, aramıza katılıp yolun geri kalanını
birlikte pedalladık. 3. rampa MŞP sonrası geldi. Tepe noktasında çekilen bir
foto, Zerzavatçı’yı pas geçtik ve 4. rampayı da geride bırakıp Kavacık’a
yöneldik. Kavacık sonrası artık şehir trafiğinin içindeydik. Buraya kadar
soluduğumuz temiz havanın yerini egzoz kokusu ve korna sesi aldı.
Gültekin
Kavacık’ta ayrıldı, Üsküdar’da da Nurhan. Serhan ve Varujan Beşiktaş’a geçti,
Kızıltoprak’ta da Mehmet ve Haluk’a el salladık. Bizim daha 10 km yolumuz var.
Hava kararmakta, sabrımızın ve enerjimizin sonuna yaklaşmaktayız.
Haydoy bağışları için teşekkürler.
Haydoy bağışları için teşekkürler.
Paşamandıra,
±113: (Dudullu-Beylerbeyi)-Beykoz-Akbaba-Dereseki-Alibahadır-Paşamandıra-Öğümce-MŞP-Zerzavatçı-Kavacık-A.Hisarı-Üsküdar-Kadıköy-(Dudullu)
Tur tarihi:
15 Ekim 2017
Kat edilen
mesafe: 113,37 km.
Ortalama
hız: 13 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 8 sa. 44 dk., dışarıda geçen süre 11 sa. 43 dk.
En yüksek sıcaklık 30 ˚C, en düşük 13 ˚C, ortalama 19,6 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 1834 m, kaybı (iniş) 1820 m.
En düşük irtifa 0 m., en yüksek 252 m.
Bisiklete biniş süresi 8 sa. 44 dk., dışarıda geçen süre 11 sa. 43 dk.
En yüksek sıcaklık 30 ˚C, en düşük 13 ˚C, ortalama 19,6 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 1834 m, kaybı (iniş) 1820 m.
En düşük irtifa 0 m., en yüksek 252 m.
Garmin yol
bilgileri Paşamandıra,±113
Relive yol
bilgileri Paşamandıra,±113
Foto
katkıları için Varujan’a teşekkürler.
Bu bölgeye
yapılmış geziler Paşamandıra, ±94, Riva; Sabah Ola, Hayır Ola, Alibahadır, Yağmurdan Sonra