18 Mayıs 2017,
Perşembe / Bünyan – Pınarbaşı, 62 km (12. gün)
Yağmur korkusundan, meteo saat 14 diye gösteriyordu, bir an
evvel Pınarbaşı’na varayım diye erken hareket ediyorum. ÖE’de kahvaltı da
olmadığından peynir ve dün aldığım yufka parçasını mideye indiriyorum. ÖE‘den
ayrılmam 8.30 oluyor. Hava kapalı, soğuk. Üstüme Adidas’ı, bacaklarıma ısıtıcı
çorapları giydim. Kapı ağzında elektrik teknisyenleriyle kısa bir sohbet ve
elveda Bünyan.
Peki
kimlerdir Hititler? (9)
Hititler'de
Madencilik. Önceleri doğal
bakırın işlenmesi, ateşle ısıtma tekniğinin keşfi ve bakırın maden
filizlerinden izabesi ile gelişen madencilik, daha sonraki dönemlerde dövme ve
döküm tekniklerinin gelişmesi ile hızla ilerleme kaydetmiştir. Anadolu’ya geldiklerinde
kendilerini hammadde kaynağı açısından yaterli, her türlü maden üretim
teknolojisinin uygulandığı bir kültür bölgesinde bulan Hitiler, M.Ö. 2.binin
ilk çeyreğinden itibaren, eski madencilik geleneğini daha da geliştirme olanağı
elde etmişlerdir. Hititler çubuk, yuvarlak ya da öküz gönü şeklinde elde
ettikleri metal külçelerini, fırın, ocak, körük, üfleç, pota gibi zengin üretim
malzemesine sahip yerel atölyelerde ergitmişler ve pişmiş toprak ya da taştan
yapılmış açık, iki parçalı ya da kaybolan modelli kapılarda, döküm ve dövme
tekniğinde çeşitli eserler üretmişlerdir. Hattuşa’da Aşağı Şehir, Büyükkale ve
Yukarı Şehir’de ele geçen az sayıda işlik, üretim malzemesi ve mamul eser, bize
yazılı belgelerde sözü edilen metal sanatı hakkında bir fikir verebilmektedir.
65 km’lik bir yolum var. Sabahın erken saatleri fazla gelip
giden yok. Yol 2. sınıf asfalt. Güvenlik şeridi yok. Bu yollarda nedense
benzinci de öyle fazla değil. Köy ise yol kenarında hiç mi hiç rastlamadım.
Gözlerim ufku izliyor. İleride bir şeyler oluyor, orada yağıyor. Karanlık ve
bana doğru geliyor. Acaba çıkarken taksa mıydım yağmurlukları?
11. km’de yol çalışması nedeniyle tek şerit oluyor, 300 m
demiş. Saat 9.20, tek tük damlaları yüzüme düşüyor, duruyorum. Güzelce
çantaları, üstümü başımı yağmura karşı korumaya alıyorum. Asfalt kabalaştı. Yol
da tek şerit olarak sürüyor. Yağmur daha tam olarak inmedi, hafiften yağıyor. Yolun
ıslaklığı nedeniyle gelip geçen arabaların suyu sıçrıyor. 15. km’de ilk %20
tükeniyor (9.30). 17. km’de 200 m’lik bir toprak bölümden daha geçiyorum.
Sağda, benzin istasyonuna benzer bir yer gözüküyor. Evet,
giriyorum. Biraz oturayım, kaç saattir pedallıyorum. Çay da var, oh ne âlâ. Biraz sohbet, 15 dk kadar
dinlenip yola tekrar çıkıyorum (29. km/10.30). Köprübaşı köyünde Anlı Anıt
Mezarı diye, solu gösteren bir ok var. Ve Kayseri’den gelen yola bağlanıyorum
(30,5 km/10.30). Şimdi duble oldu asfalt, 2. sınıf ve güvenlik şeritli. Önümde
bulutlar var ama arkası açık. Yağmur öyle şiddetli inmedi. Hep az çok çiseledi.
Ama ben önlemimi aldığımdan artık endişe etmiyorum.
Peki
kimlerdir Hititler? (10)
Hititler'de
Savaşçılık. Devlet
ekonomilerinin önemli ölçüde savaş yoluyla elde edilen ganimetlere bağlı olduğu
dönemlerde, savaş teknikleri de doğal olarak büyük önem taşıyordu. Savaş
tekniklerini ilerletebilen devletler, diğer devletlere üstünlük sağlayarak,
kendi tarihlerini olumlu bir şekilde yönlendiriyorlardı. MÖ 2. binin ikinci
yarısında Ön Asya’da bir dünya gücü haline gelen Hititler de, teknolojik ve
stratejik yönden savaşa önem vermiş ve bu sayede rakip ülkeler üzerinde
üstünlük sağlamıştır. Bu savaşlar, Anadolu’nun coğrafyası ve iklimi nedeniyle
sadece yaz aylarında yapılabiliyordu. Geri kalan zamanlarda ise yollar bir
ordunun hareket etmesi için uygun değildi. Hitit kaynaklarında deniz
savaşlarında ise oldukça az söz edilmektedir. Kaynaklar Hititlerin özel savaş
gemilerine sahip olmadığını gösteriyor. Boğazköy’de bulunan bir çivi yazılı
metne göre, Alaşiya (Kıbrıs) gemileri Hitit donanmasına karşı üç kez savaşmış
ve Hitit donanması tarafından batırılmıştır.
Kadeş Savaşı,
Hititler ve Mısırlılar arasında milattan önce 1274 yılında, antik Kadeş Kenti
yakınlarında yapılmıştır. Hitit Kralı Muvattali’nin, önceki liderleri
Şuppiluliuma’nın Suriye üzerindeki planlarını gerçekleştirmek yönündeki
siyasetini benimsemesi, Mısır Firavunu II. Ramses’in de Suriye’de egemenlik
kurmak istemesi, her iki devletin de ticaret yolları ve Suriye toprakları
içinde kalan Amurru ve Amka toprakları üzerinde hakimiyet amacı Kadeş Savaşı’nın başlamasına sebep
olmuştur. Çünkü II. Ramses’in Suriye’yi ele geçirebilmesi, Anadolu’daki
gücü elinde tutan Hititler’i saf dışı bırakmasına bağlıydı.
Kadeş Savaşı’nda Hititlerin elinde üç bin savaş aracı ile
on yedi bin zırhlı asker, Mısır ordusunda ise Amon, Ra, Ptah,
Seth isimleri verilmiş dört bölükten, her birinde yirmi bin asker ve iki
bin savaş aracı bulunmaktaydı.
Mısır ordusu üzerine bir baskın düzenleyerek üstünlük ele
geçiren ve böylece savaşın başında üstünlüğü elinde tutan Hititler, galip
geldiklerini sandılar. Bunun üzerine Mısır’ın yardımcı kuvvetlerle bir baskın
düzenlemesinin ardından üstünlüklerini yitirdiler.
Kadeş Savaşı, uzun ve zorlu bir savaş olmuştur. Ancak
uzun süren bu savaşta, galibiyetin hangi tarafta olduğu kesin olarak
belirlenemedi. Bunun üzerine, Asurlular’ın Önasya’da gittikçe güçlenmesiyle
oluşan tehdide ve savaşın bir sonuca varamayacakmış gibi görünmesi nedeniyle
Kadeş Antlaşması imzalanarak, Kadeş
Savaşı bitirildi.
Kadeş Savaşı, Mısır ve Hitit kaynaklarında farklı
sonuçlarla yer almıştır; her bir devlet de kendisini “kazanan” olarak
tarihlerine geçirmiştir.
Kadeş Antlaşması.
Tarihteki ilk yazılı barış antlaşması olarak bilinen Kadeş Antlaşması, MÖ 1280’de,
Mısırlılar ve Hititliler arasında imzalanmıştır.
Hititlerin ticaret yollarını ele
geçirmek istemeleri ve Nefertiti ile evlenmesi için gönderilen bir Hitit
prensinin öldürülmesi sonucunda Kadeş Savaşı yapılmış ve savaş sonucunda Kadeş
Antlaşması imzalanmıştır.
Hitit Kralı II. Mutavalli ve
Mısır Kralı II. Ramses’in başında olduğu ordular, iki gün boyunca Kadeş Kalesi
önlerinde savaşmıştır. Ancak savaş bir sona varamayacak şekilde ilerlediğinden,
Kadeş Savaşı bir antlaşma ile bitirilmiştir. Mısır kayıtlarında savaşı Mısır’ın
kazandığının yazmasına rağmen Hitit kaynaklarında bu tam tersi şekilde yer
almaktadır. Ancak imzalanan Kadeş
Antlaşması ile savaşan her iki devlet de birbirlerine saldırmama
sözü vermiş, Kadeş, Hitit topraklarında kalmış, birbirlerinin topraklarına
yapılan saldırılarda da birbirlerini savunacaklarına dair güvence vermişlerdir.
Bununla birlikte Kadeş Antlaşması, Doğu’daki
ticaret yolları sebebi ile o bölgeyi ele geçirmek isteyen Asur Devleti’nin
yarattığı tehdide karşı birlik olma amacını da barındırmıştır.
Kadeş Antlaşması, İstanbul Arkeoloji Müzesi.
Pişmiş Toprak,
Dili Akatça.
|
32. km’deyim ve %40 eksildi batarya (10.40). Bir yol çalışması
geliyor, işaretler başladı. Ve tek şeride düştük. Güvenlik şeridi durumu
kurtarıyor. Ama ben birazdan karşı yola, kapalı tutulan geliş yoluna geçtim. Araçlardan
çok fazla su sıçrıyor.
Kocaman çukurlar kazıyorlar, yolun asfaltını da oymuşlar. Bu
dördüncüsü. İçlerine, bazılarına beton dökülmüş. Herhalde bu yolun altından su
kanalı geçecek, onun hazırlığı gibi geldi bana.
Her çukurda inip kenarından iterek geçmek sıkınca tekrar araç
trafiğinin içine giriyorum. Yağmur gene ince ince başladı. Tek şeritten duble
yola geçtik. Soldan Süleyman Şah Türbesi’ne gidiliyormuş, 6 km. Kaç yerde
türbesi var bu zatın ki?
39. km’de duble yol gene başlıyor (11.05). -%3 ile bir
inişteyim. Hava açmaya başlıyor. Üstümdekiler de pişirmeye. Naylon torbanın
içindeyim. Bu durum yağmurdan ıslanmaya engel oluyor ama içerdeki ter daha
fazla ıslatıyor. Durup naylonları çıkartıyorum. Bir de cevizli sucuk atıyorum
ağzıma ve devam. Off güneş ne iyi geliyor. 46. km’yi geride bıraktım, bataryada
da %40’lık bir pay kaldı (11.30).
12.00/52,9 km,1561 m’ye yükseldim (100 m irtifa kazandım).
Pınarbaşı Bünyan’dan daha yüksekte. 1563 m’de seyrediyor yolum. Bir 10-11 km
daha var sanırım önümde.
Solda bir göl veya baraj. Üstünde kara lekeler. Herhalde balık
çiftliği olmalı. Evet, sağda gelen et-balık lokantası bunu kanıtlıyor. Yoksa
burada balığı nereden bulacaklar ki. Soldaki köyün adı Emegil. Sağda Bal Ormanı
var. Hava iyicene ısındı, 21,5°C oldu. 1593 m’deyim ve 56,8 km’de son %20’nin
kaldığını görüyorum. Solumda Pınarbaşı cezaevi. Ve nihayetinde hedefime
ulaşıyorum. Bir anı fotosu ve devam. ÖE’nin levhası sağı gösteriyor. Burası
merkezde değil mi acaba? 600 m sonra varıyorum. Kayıt vs, bisiye yer dert
oluyor. Kapı önü; çok kıymetli, olmaz.
Kazan dairesi; toz içinde kalır.
Yangın merdiveni; yağmur yağarsa
ıslanmasın. Odanıza alın; yok daha
neler, şurada inen merdivene koysam? Tamam diyor müdür Yunus Emre Bey.
Oda 35 TL, O.K şeklinde. Tek kişilik, rahat bir büyüklükte.
Duş, eşyaların açılması, havalandırılması vs sonrası yemek için çarşıya insem.
Ama ne göreyim, şiddetli yağmur yağıyor. Hoppala, aç mı kalacağız? Ne araç ne
şemsiye var. Bereket yarım saat sonra diniyor ve 10 dk’lık bir yürüyüşle
çarşıda az pilav+az kuru+çoban s.+cacık+(kuru soğan)=13 liraya Beyazsaray Et
Lokantasında doyuruyorum.
Antik dönemden beri önemli bir
yerleşim yeri olan Pınarbaşı ve çevresi, Asur, Hitit, Pers, İskender,
Kapadokya, Roma ve Bizans imparatorlarının hakimiyetinde kalmıştır. 1071
Malazgirt zaferinden sonra Türk hakimiyetine geçmiştir. 1399 yılında
Osmanlı İmparatorluğuna katılmıştır. Pınarbaşı “Aziziye” adıyla,
1861 tarihinde Sultan Aziz tarafından Sivas’a bağlı bir ilçe olarak kurulmuş,
1926 yılında halkın isteği üzerine Kayseri iline bağlanmıştır. Bu yıllarda Aziziye
adı kalmış, içinden kaynayan büyük suyun adı olan “Pınarbaşı” adı resmi
kayıtlara geçmiştir.
Şiddetli rüzgar var, kısa pantolon bacaklarımı korumuyor,
üşüyorum. Fazla da dolaşamıyorum bu nedenle. 101’den alınan bir çikolata,
yüzünü gösteren güneş şöyle bir kaç sokak arasına girmeme fırsat veriyor. Suni
bir şelale yapmışlar, bir minik parkın kenarında. Dr. Devlet Bahçeli
Parkı’ymış. Hastanenin arkasından dolanarak ÖE’nin yolunu tutuyorum. Küçük bir
ilçe burası, bir ana cadde ve arka sokaklardan ibaret. Burası da E’ci, %56!
Bünyan - Pınarbaşı
Tur tarihi:
18 Mayıs 2017
Kat edilen
mesafe: 62 km.
Ortalama
hız: 17,2 km/sa.
Bisiklete
biniş süresi 4 sa. 6 dk., dışarıda geçen süre 3 sa. 36 dk.
En yüksek
sıcaklık 23 ˚C, en düşük 11 ˚C, ortalama 14,8 ˚C
İrtifa
kazancı (çıkış) 542 m, kaybı (iniş) 359 m.
En düşük
irtifa 1324 m., en yüksek 1607 m.
Garmin yol
bilgisi Bünyan-Pınarbaşı
Pınarbaşı ÖE 0352-5122232
Bulutlar geliyor |
İnecek! |
Yağmura rağmen
|
Bu çukurları ne yapacaklar?
|
Hava bir
açıyor bir kapıyor
|
Böyle araç hiç görmedim
|
Ne bu, göl mü baraj mı?
|
Hava açtı J
|
Pınarbaşı
|
Yağmur sonunda indi
|
Beyazsaray Et Lokantası
|
Dr. Devlet Bahçeli Parkı
|
Yazım
hatası
|
13. gün (devamı)
Pınarbaşı–Sarız - 11. gün (öncesi) Kayseri-Bünyan
[bisikletle]Türkiye: Hititlerin İzinde
Kırıkkale-Sungurlu = 96,77 km
Sungurlu-Alaca = 51,37 km
Alaca-Boğazkale = 49,23 km
Boğazkale-Yozgat = 45,08 km
Yozgat-Sorgun = 38,20 km
Sorgun-Sarıkaya = 49,84 km
Sarıkaya-Boğazlıyan = 64,78 km
Boğazlıyan-Kayseri = 83,59 km
Kayseri-Bünyan = 48,46 km
Bünyan-Pınarbaşı = 62 km
Pınarbaşı-Sarız = 38,17 km
Sarız-Afşin = 71,15 km
Afşin-Elbistan = 45,39 km
Elbistan-Nurhak = 42,64 km
Nurhak-Doğanşehir = 58,78 km
Doğanşehir-Malatya = 55,51 km
Malatya-Kale = 46,47 km
Kale-Sivrice = 66,38 km
Sivrice-Elazığ = 32,60 km
Elazığ-Tunceli = 78,63 km
İlginizi çekebilir [bisikletle]Türkiye: Marmara (Çan–Toluklar)