15 Haziran 2017

[bisikletle]Türkiye: Hititlerin İzinde (Kayseri–Bünyan)

17 Mayıs 2017, Çarşamba / Kayseri – Bünyan, 48 km (11. gün)

İki gün Kayseri sonrası gene yollara koyulacağım. Toparlanıp 8 buçuk kahvaltıya iniyorum. Karnımı güzelce doyurduktan sonra, 2 gündür omlet yiyorum, değişiklik oldu, hesabı da kapatıp (120-) 9’u 10 geçe otelden ayrılıyorum. Hava puslu, serince. Umarım gün içinde biraz ısınır, güneşi görürüz. Tramvayı takip edin demişti resepsiyondaki bey. Aynen yapıyorum. Kayseri trafiği içinde pedal çeviriyorum. Dış mahallere doğru ilerledikçe AVM’ler, siteler, 20 katlı bloklar çoğalıyor. Gerçi otelin olduğu yerler de yüksek apartmanlarla doldurulmuştu. Tramvayın yolu ayrı, İldem’e kadar gidiyor, ortasını çimlendirmişler. Yeşil yeşil güzel duruyor. Tarihi Germir Bezirhanesi yakınından geçiyorum.

Harikalar Diyarı, lunapark, eğlence dünyası. Bu saatte kimse yok tabi. Köprü altında sivil polisler vardı. Nereden nereye, merak ettiler. Bugün yolum uzak değil, Bünyan 45 km uzakta. Yol üzerinde Karum-Kaniş-Kültepe var, orayı da görmek istiyorum. Kültepe, MÖ 2000 yılında Anadolu’ya gelen Hititlerin kurduğu ilk şehir.

Kuzeydoğu yönüne gidiyorum. Rüzgar karşımda, ama sert sayılmaz. Kayseri girişinde trafik polisi çevirme yapıyor. Çok su içtim, haliyle 00 ihtiyacı fazlaca. Pus kalktı, güneş biraz göründü, rüzgar esmeye devam ediyor. Sivas yolu oluyor burası. Duble yol, güvenlik şeridi var, asfalt kaymak. Saat 10, 17,5 km geride, 29 km önümde.

Dikkatimi ne çekti biliyor musunuz? Ne Kayseri’de, ne de Yozgat’ta cam kumbara vardı. Yozgat belediye başkanına bunu hatırlatmak isterdim doğrusu.

Karum, Kaniş, Kültepe sapağı geldi (23. km). 2 km içerideymiş. Tren yolunun üzerinden geçip tarlaların arasından devam ediyorum. Mevsimlik işçilerin çadırları. Çokça gördüm yollarda bunlardan. Soldaki kapının arkasından bir havlama ve siyah bir karartı bana doğru fırlıyor. Hav hav peşimden, ben de ona hav havlıyorum. İlk %20’de burada, 23,5 km’de bitiyor.

Ören yeri ücretsiz geziliyor. Hangisine önce gireyim derken bir genç ile sohbette geçiyoruz. Boks yapıyor, göbek yağlarını eritmek için bisiklet iyi gelir mi soruyor. Sonra Karum kapısına doğru beraber gidiyoruz, o arabayla. Meraklı, o ne-bu ne? soruyor. E-bisi olduğunu öğrenince illaki bir bineyim istiyor. Tedirginim, ağır velespit, devirirse... Vaz geçiremiyorum, veriyorum. Bayılıyor ayılıyor.

Karum etkileyici bir alan. Arkada uzakta Erciyes, muhteşem bir dağ. Kim bilir eskiler nasıl yaşadılar burada, bu dağa her gün bakarak. 3916 metreye ulaşan zirvesi ile İç Anadolu'nun en yüksek dağı. Jeologlar, Erciyes'in tarihini 20 milyon yıl öncesine kadar götürürler. Yapılan araştırmalara göre, bugünkü dağ ve çevresi 20 milyon yıl önce denizle kaplıydı. Zamanla yer kabuğundaki çatlamalar sonucu deniz çevresindeki kara parçaları oluştu ve çevre göl halini aldı. Bu iş için milyonlarca yıl geçti ve nihayet 15 milyon yıl kadar önce, bu gölde volkanik patlamalar oldu. "Neojen Dönemi" adı verilen bu devrede meydana gelen bu patlamalar, gölün ortasında bu günkü Erciyes’ten 400 metre daha yüksek koni şeklinde bir dağın oluşmasına sebep oldu. Tepede bulunan krateri iki baca beslediği için, buradan fışkıran lavların iri parçaları göl içerisinde tortullaşarak yeni bir tabaka; ince toz parçaları ise dağın 100 km ötesine kadar savrularak buralarda kül yığınları meydana getirdi denilmekte Vikipedi’de.

Karum, Asur dilinde liman ve rıhtım anlamına gelen, asıl anlamıyla ‘kentin yanında kurulan ticaret merkezi’dir. Asur ticaret kolonileri zamanında 
Anadolu'da Karumlar kurulmuştur. Anadolu'daki Karumlar
Mezopotamya'dakilerden daha küçük yerleşimlerdir. En önemlileri; 
Kültepe'de Kaneş Karumu, Hattuşa Karumu ve Alişar Karumu'dur.

Karum sahası; höyüğün doğu ve güneydoğu eteklerini çevirmektedir. MÖ 1950-1650 yıllarında Anadolu'ya ticaret maksadıyla gelen Assurlu tüccarlar tarafından iskân edilmiştir. Höyük ve Karum alanında açığa çıkarılan büyük dinsel ve resmi yapılar, evler, dükkanlar ve atölyelere ait mimari kalıntılar açık hava müzesi olarak sergilenmektedir.

Eski adı Kaniş yada Neşa olarak anılan Kültepe de ayrı bir heyecan. Anadolu’daki en eski yazılı belgeler, 1800’lü yıllarda burada ortaya çıkarıldı. Eski Assurca çivi yazısı metinlerin çözülmesi ve 1948’de başlayıp halen devam eden arkeolojik kazılar sayesinde, Hititler öncesinde Anadolu’nun siyasi yapısı, Kültepe ve yakın civarında koloni kurmuş olan Assurlu tüccarların varlığı ve günlük hayata dair bilgiler aydınlanmaya başladı.

19. yüzyılın sonunda, Ortadoğu’da arkeolojik keşif ve kazı faaliyetleri hızlanmıştı. O dönemdeki araştırmacıların pek çok farklı hedefi bulunuyordu: Estetik değeri yüksek arkeolojik eserleri belli başlı Avrupa müzelerine kazandırmak, kutsal kitap coğrafyasının kanıtlanmasına çalışmak, eski Ortadoğu dillerinin çözülmesini sağlamak ve siyasi amaçlı bilgi toplamak gibi... İşte bu araştırmacılar, Osmanlı İmparatorluğu topraklarında gerçekleşen arkeolojik çalışmaların da öncüleri olmuşlardır. Bu yıllarda Avrupa eski eser piyasasında "Kapadokya tabletleri" diye adlandırılan, çivi yazılı kil tabletler satılıyordu. Orta Anadolu’dan geldiği bilinen bu tabletlerin kaynağını bulmak üzere Th. G. Pinches, Ernst Chantre, Hugo Winckler ve H. Grothe, Kültepe’de kısa süreli kazılar yaptılar; ama hedefe ulaşan, Hititçe’nin çözülmesine de katkısı olan Çekoslovak dilbilimci Bedrich Hrozny oldu.

Güvenlik memurlarına veda ederek ayrılıyorum ören yerinden. Ve gene otoyoldayım (11.30/26,2 km).

Hava ara sıra açıyor, güneş çıktıkça içim ısınıyor. Yol sıkıntısız sürmekte. Pek bir tırmanış yok. Felahiye ayırımı geliyor. Evdeki hesap tutsaydı buradan gelecektim. (35. km/%40 tükendi). Az sonra da Bünyan sapağı geliyor (36. km). Ve şimdi %3-4’lerle başlayan 7-8’leri bulan bir tırmanış. Ama bu da bayıltıcı değil. 90 m kadar yükseliyorum, 1310’lardayım. Yol şimdi dümdüz ilerliyor. Hava puslu ve serin. Yol kenarında gelincikler çok güzel parlıyor.  Oldukça sakin bir bölgeye benziyor. Sağda ÇimSa, dev çimento fabrikası. Bir canavar gibi dikili. Yol fabrikaya kadar dubleydi, şimdi bir çalışma yapılan bölüm geçmekteyim, teke düştü ama fazla uzun sürmeden duble oldu gene.

Peki kimlerdir Hititler? (8)

Hitit Kanunları. Hititler’de kanun, Büyük Kral’ın yetkisi altındaydı. Kral, başkomutan, baş yargıç ve başrahip sayılıyordu. Ancak Kral, kararları onaylatma yükümlülüğü altındaydı. Onaylayan kurum ise, Pankuş adı verilen soylular meclisiydi. İnsana ve insanın yaşama hakkına saygı duyan ve önem veren bir uygarlık olan Hititler, Anadolu’da bundan binlerce yıl önce halka istediği dine inanma ve istediği dili konuşabilme hakkı vermiştir. Kadın ve erkek her koşulda eşit sayılmış ve kanunlar önünde cinsiyet ayrımcılığı yapılmamıştır. Hitit kanunları, kölelere de para ödeyerek özgürlüğüne kavuşabilme ve evlenme hakkı tanıyordu. Kralın, konumu nedeniyle ölüm cezalarını kaldırma yetkisi vardı; ölüm cezaları ise büyücülük ya da krala karşı gelme sonucu veriliyordu. Ayrıca “kardeşlerle ilişki kurmak ya da evlenmek” de Hititler’de sonu ölüm olan bir suçtu. İdam cezası uygulayan bir toplum olan Hititler, işkenceye ise karşıydı. Boşanma ve aile konusunda da kanunları olan Hititler’den günümüze, bu kanunların yer aldığı tabletler de kalmıştır. Bunların dışında askerlik, Hititler’de bir zorunluluktu. Herkes askerlik görevini yerine getirmek zorundaydı.

Hitit Savaş Arabaları

















Bünyan da geliyor. (47,8 km/%60 tükendi/12.40/1312 m rakım). Burası da  E’ci, %68! Ana yoldan sağ, şehir merkezi. İlkin Devlet Hastanesi, sonra sağ ve yokuş başında ÖE, sağda. Müdür Osman Bey ile daha önce telefonda konuşmuştuk, yer ayırtırken. Beni candan karşılıyor, çay içiyoruz ve gezinin amacını anlatıyorum. Bisiklet haliyle merak konusu. Sonra 4 no’lu odayı ayırdığını söylüyor. Bisikleti kat arasına bırakıp eşyaları 2. kata çıkartıyorum. Makul bir oda, hele de 20 lira fiyatını düşünürsek gayet iyi. Ben biraz tedirgin olmuştum. 20‘iklerde hep WC dışarıdaydı. Hele Alaca’daki tam bir rezalet. Burada 5 oda var, salon, çay ocağı yok. Zaten otelin dış kapı anahtarını da verdiler.

Kuruluşunun Hititler dönemine kadar dayandığı, ilçede bulunan Kayabaşı mağaralarındaki şekil ve resimlerden anlaşılmaktadır. Hititlerden sonra Persler, Medler, Frigyalılar, Makedonyalılar, Kapadokya krallığı ve Roma imparatorluğunun hakimiyetine girmiştir. Türklerin ilk kez ilçeye yerleşimi 14. yüzyıl öncelerine dayanmaktadır. Bünyan’ın eski adı Sarımsaklı’dır.

Duş, hafif dinlenme, sonra karın doyurmak ve turlamak için çıkıyorum. Çok küçük bir ilçe, pek de bir özelliği yok. Yemek, hepsi etli, kuruya da,  mercimek çorbasına bile bulyon koymuşlar. Sonunda az pilav+az yoğurt+çoban s.+az peynir=8 lira ile işi hallediyorum (Erzurum Sofrası). Turlamaya devam. Daha eski, daha yıpranmış bölümleri geziyorum. Bu kare taş evler çok güzel. Sanırım bunlar da Ermenilerin. Zaten bu bölgede fazlasıyla Ermeniler varmış zamanında. Mağaralar var, Kayabaşı deniliyor.

Daha sonra bir kahveyle (1,5) turumu sonlandırıp odaya çıkıyor rutin işleri tamamlıyorum.

‘İster İnan İster İnanma’ :)) Zaytung

Bu da oldu! Hitit İnandık Vazosu müstehcen bulunarak sansürlendi. Çankırı’nın 22 km güneyinde bulunan İnandıktepe höyüğünde 1966-67 yıllarında yapılan kazılarda Hanhana adlı kült merkezi ve bir tapınak ortaya çıkartılmıştı. İnandıktepe, Fırtına Tanrısı’nın kült merkezlerinden biriydi. Bu kazıda ele geçen en önemli parça ise Eski Hitit sanatının seçkin örneklerinden biri olan İnandık Vazosu’dur. Astarı koyu kırmızı renkte olan bu kült vazosu, parlak açkılıdır. İçbükey silindirik boyunludur. Kalıpta dökülen kabartmaların yapıştırıldığı dört geniş frize ve geometrik desenlerin bulunduğu iki dar frize sahiptir. Kabartmalar kutsal bir evlilik törenini betimlemektedir. Kabartmalardaki insan figürleri, belli bir iş bölümü içinde bu törenle ilgili olarak görevlerini icra etmektedirler. Yukarıdan aşağıya doğru sıralarsak 1. frizde lir, saplı-lut, simbal gibi çalgılar çalan müzisyenler resmedilmiştir. Bunların arasında akrobatik gösteri yapan iki figür bulunur. Ortam bir sirk sahnesini hatırlatmaktadır. Bu esnada kutsal evlilikle bağlanmış kadın ve erkek üreme ve bereketin ifadesi olarak, cinsel ilişki halindedir. Ancak erkeğin ilgisi eşinden ziyade sunulan gösteriye yönelik gibidir. İşte frizdeki bu ilişki sahnesi müstehcen bulunduğu için geçtiğimiz günlerde siyah bir bantla sansürlendi. Ancak yetkililer yaptıkları açıklamada olayın şehven/sehven gerçekleştiğini bununla birlikte vazonun depoya kaldırılacağını ve çıkmaz ayın son çarşambasında yeniden sergileneceğini belirttiler.



























Kayseri - Bünyan
Tur tarihi: 17 Mayıs 2017
Kat edilen mesafe: 48,46 km.
Bisiklete biniş süresi 2 sa. 54 dk., dışarıda geçen süre 3 sa. 46 dk. 
En yüksek sıcaklık 25 ˚C, en düşük 17 ˚C, ortalama 20,6 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 432 m, kaybı (iniş) 156 m.
En düşük irtifa 1054 m., en yüksek 1338 m.

Garmin yol bilgisi Kayseri-Bünyan

Bünyan ÖE 0352-7121158 / 0531-9967968 Osman Bey




Harikalar Diyarı    



Kuzeydoğu yönüne gidiyorum, rüzgar karşımda ama sert sayılmaz





Tren yolunun üzerinden geçip... 

Tarlaların arasından devam ediyorum    




Karum 




Karum, ufukta Erciyes 



Erciyes (3916 m)    

Kaniş, Kültepe 


Kral İnar’ın oğlu Kaniş Kralı Varşama’nın sarayı


Kültepe    






Hava ara sıra açıyor, güneş çıktıkça içim ısınıyor    






Dev çimento fabrikası bir canavar gibi dikili



Bünyan










Erzurum Sofrası    



Kayabaşı







?!!!    









































12. gün (devamı) Bünyan–Pınarbaşı - 9. gün (öncesi) Boğazlıyan-Kayseri




[bisikletle]Türkiye: Hititlerin İzinde


Sungurlu-Alaca = 51,37 km

Alaca-Boğazkale = 49,23 km

Boğazkale-Yozgat = 45,08 km

Yozgat-Sorgun = 38,20 km

Sorgun-Sarıkaya = 49,84 km



Kayseri-Bünyan = 48,46 km


Pınarbaşı-Sarız = 38,17 km

Sarız-Afşin = 71,15 km

Afşin-Elbistan = 45,39 km

Elbistan-Nurhak = 42,64 km

Nurhak-Doğanşehir = 58,78 km


Malatya-Kale = 46,47 km

Kale-Sivrice = 66,38 km

Sivrice-Elazığ = 32,60 km

Elazığ-Tunceli = 78,63 km