30 Mayıs 2017, Salı / Elâzığ - II (24. gün)
Bugün 2.
günüm olacak Elâzığ’da. Sabah tembellik yapmak da ayrı bir keyif. Ama kahvaltı
durumunu bilmediğimden, ramazan diye yok demişlerdi. Gececilerden rica ettik,
sahurdakilerden bana sabaha ayıracaklardı. 8 buçuk gibi iniyorum. Bir tabak
ayrılmış, malum sıradan şeyler. Bir de yumurta. 54 liralık oda için az. Kredi
kartımın hesap kesimi de geçtiğinden beklemesin diye iki gecelik 108 lirayı
ödüyorum. Bir de kahvaltıya 8,5 istemezler mi? Hoppala da zoppala... Hem
ekstra, hem de kuş besler gibi, bileydim yemezdim. Zaten DSİ’de ilk defa oda
kapatma diye fiyat yükselttiklerini görüyorum. Sözüm ona kamu hizmeti veriyor.
Hepsinin gözü dönmüş, sinekten yağ çıkartmaktalar.
Arkeoloji
Müzesi’ne yürüyorum. Merkezin ters yönünde, belediyeye doğru. Hava sıcak, güneş
sırtımı yakıyor. Bu bölge ağaçlıklı, güzel mekanlar var. Ama Arkeoloji Müzesi
kapalı, tadilatta. Hayret de ne hayret, hiç bir yerde yazmamışlar. Ne
belediyenin, ne de valiliğin sitesinde duyuru var. Yani üstelik de epey olmuş
kapanalı. Can sıkıcı. Bir müzesi vardı o da gezilemeyecek. Tipik Türkiş
durumlar, ne gereği var duyurmanın. Vatandaş geldiği gibi döner.
Turizm
bürosuna gideyim bu taraflara gelmişken, Elâzığ’a ilişkin broşür alırım. Yürü
yürü, onu da geçtim. Meğerse Devlet Tiyatroları’nın binası içindeymiş. Hadi
geri yürü. Oradaki çalışanların da müzenin kapalı olduğundan haberleri yok. Bu
daha da komik bir durum. Kurumlar arası iletişim sağlanamamış, herkes müstakil
takılıyor.
Merkeze
doğru yürümekteyim, yeni yerler burası. Kültür Park’ın içinden geçiyorum.
Keyifli bir alan yaratılmış. Spor kompleksi, yürüyüş ve koşu yolları, kafeteryalar,
seyir terası, festival alanı, oyun parkları, gölet ve fıskiyeler falan hoş
olmuş. Elazığ’ın bir güzel yani, çok yerde çeşme olması. Suları da içiliyor,
zaten herkes damacasını buralardan dolduruyor. Ama bisikletli hiç yok kadar.
Cam kumbara da görmedim. Pusetli motorlar var, yük için, hatta insan da
taşıyorlar.
Bugün biraz
yerel bakliyat alıp İstanbul’a kargolayacağım. Dünkü hanı (Buğday Pazarı) bulup
zahireci Güngör Ticaret’ten nohut, mercimek, bulgur, maş, börülce, susam gibi
şeyler alıyorum. Sahibiyle yapılan sohbette Harputlu oldukları çıkıyor ve
dededen kalan bir işmiş, yani buranın ilk tüccarlarındanlar. Saat da 12’ye
gelmekte, şimdi öğle tatiline girer PTT, Yavuz Bey’e bırakıp ben Tuncelililerde
(iyi ki varlar yoksa aç kalacağım) Saray Lokantası’nda dünkü şeyleri (yayla
çorbası+az bulgur+az salata=10 lira) yiyorum. Biraz da sokak kahvesinde takılıp
yanımdaki vatandaşla sohbet, ziyaret sebeplerimizi paylaşarak, kendisi alış
verişe gelmiş. Elazığ Diyarbakır’dan daha yakın, buradan alıyoruz ihtiyacımızı
diyor.
Dün 29
Mayıs, dünyada üzerinden yüzyıllar geçmiş bir işgal için düzenlenen tek
kutlama ‘İstanbul’un Fethi’ törenlerinde 1453 kamyon dizmişler, haberlerde
duydum. İlyas Salman konuya ilişkin çok yerinde yorum yapmış. Üçüncü havalimanı inşaatını yapan firma,
"İstanbul'un Fethi" adı altında tuhaf bir "tören" yaptı.
1453 kamyonu sıraya dizerek yapılan kutlama için kamyonların geçidi 1 saat 47
dakika, hazırlıkları ise yedi saat sürdü. Sosyal medyada tartışmalara
sebep olan tören için bir açıklama da İlyas Salman'dan geldi. İlyas Salman
sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada "1453 tane Alman malı kamyonla
nispet yaptığımız için sorma gereği duydum: Bu 3. Havalimanını Almanlar
kıskanmıyor muydu?" ifadelerini kullandı. Dikkat edecek olursanız,
dünyada her ülkenin türlü türlü kurtuluş bayramları var ama bir tanesinde de
fetihle ilgili bir şenlik göremezsiniz. Niye, bu adamlar hiç şehir almadı mı?
Tabii ki aldılar, ama hiçbiri bunun için geleneksel kutlama yapmıyor.
Saat 1’e
gelmekte, Yavuz Bey’den torbamı alıp sonra Tuğra Baharat’tan dünkü hurmalardan
da alıp PTT’nin yolunu tutuyorum, çok uzakta değil, ancak kargo bir buçukta
açılıyormuş. Biraz sıra bekliyorum ve 17 liraya malları İstanbul’a yolluyorum.
Yapılacak,
gezilecek görülecek fazla şeyler yok, ben gene Harput’a çıkayım. Orası beni
çağırıyor sanki. Minibüste nedense dün de bugün de uykum geliyor. Etrafı
seyretmek istemesen kapatacağım gözlerimi.
Şefik Gül
Kültür Evi pazartesi-salı kapalıymış, şansızlık, gezemiyorum. İl Özel İdarenin
Konukevi de halen yapılmakta, içeri sokmuyorlar. Etudur’un Kürsübaşı Okuma
Kültür Evi’ni ziyaret ediyorum. Ayakkabılar çıkartılıp terlikle dolaştırıyorlar
ve bir hanım buranın tarihine ve işlevine ilişkin bilgi veriyor. Sekiz ay olmuş
açılalı, siteleri daha yok (biraz ağırdan yol alıyorlar anlaşılan), kitaplar
var, şimdilik Diyanetin yayınlarıymış ama daha geniş kapsamlı bir kütüphane
olacağını söylemekte. Harput’a ilişkin araştırma yapanların gelip
faydalanabileceği valiliğin arşivine ulaşabiliyormuşsunuz. Güzel bir sohbet
geçiyor, ben de kendisine burada bulunuşumun nedenini, bisiklete ilişkin
bilgileri paylaşıyorum.
Dönüş
yolunda minibüsçüyle sohbette buradaki kartal yuvası gibi okulun, galiba
yurtmuş, çocuk tacizi olayına karıştığından kapatıldığını öğreniyorum.
Elazığ'da
kimsesiz ve bakıma muhtaç çocukların kaldığı ve 2013 yılında kapatıldığı
öğrenilen Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü’ne bağlı Harput Bakım, Sosyal
ve Rehabilitasyon Merkezi’nde 15 yaşından küçük 2 çocuğa cinsel istismarda
bulunduğu iddia edilen 3, olayı bilerek gizleyen 4 kişi olmak üzere 7 şahıs
hakkında iddianame hazırlanarak ağır ceza mahkemesine gönderildiği bildirildi.
Buraya
gelirken minibüsün girdiği bir sokaktaki bisikletçi dükkanı dikkatimi çekmişti,
Shimano falan yazıyordu. Şimdi orayı bulmak istiyorum. Atapark’ta (burası
lunapark) minibüsten inip merkeze doğru yürümekteyim. Hatırladığım kadarıyla
bir sokağa girip gerçekten de dükkanı buluyorum. Kron bisikletler sıralı
vaziyette durmakta. Demek bunlara burada rağbet var ki bu kadar çok yığmışlar.
Birazdan dükkan sahibi Süleyman Bey’le tanışıyorum. Eskiden makam ve otobüs
şoförlüğü de yapmış, sonra motosiklet ve şimdi sadece bisiklet satış ve
tamiriyle uğraşmakta. Çok yer gezmiş haliyle şoförlüğü sırasında. Güzel bir
sohbet oluyor.
İzzet Paşa
Camii’yi gezip, biraz midemi Dominos’ta bir küçük boy vegi pizzayla yatıştırıp
ardından dünkü Lavazza kahvecisinde duble espresso’yla cila çekip avare avare
sokak aralarında yürümekteyim. Dünkü yoldan farklı bir arka caddeden DSİ’ye
doğru yürürken bir bisikletçi dükkanı daha çıkıyor karşıma, TurcuBaba
BisikletEvi. Bu isim hiç de yabancı değil, hafızamı yoklarken dükkanının daha
açık olduğunu fark edip bir bakayım diye kaldırım değiştiriyorum. İki genç bey,
tamirat işiyle meşguller, dükkan biraz dağınık, yanı satıştan çok tamir işi
yürütülüyor. 2 kardeş Eyüp ve Yusuf Beyler. Ama sanki 40 yıllık dostuna
rastlamışsın gibi bisiklet üzerinden başlayan sohbette çok fazla ortak nokta
çıkıyor. İlkin Sivrice’den gelirken Elâzığ yakınında gördüğüm (Akçakiraz’da)
iki yol bisikletçilerinin olduklarını öğreniyorum. Sonra da Bisikletforum ile
ilgili bir eleştiri yazısının sahipleri oldukları ki bu yazıyı okumuştum. Benim
gibi onlar da forumun tutumunu kınamışlardı. Sonra buraya geliş nedenleri,
üniversitedeki araştırma görevliliğine, Elâzığ’ın bisikletle olan ilişkisi, Warmshowers,
turlar... Bisiklet dolu bir sohbet sürmekte. Ne bitmez bir deryadır şu bisiklet
meselesi, anlat anlat sonu gelmiyor. Ama hava da karardı, onların da işleri
vardı, ben girince bölmüş oldum, yavaştan döneyim, yarın yolcuyum. Bir hatıra
fotosu ve tekrar görüşmek üzere diye ayrılıyoruz. Aslından bu turda bir Malatya’da
Muko, bir de burada TurcuBaba ile tanışmak çok keyifli oldu, çok da güzel bir
tesadüf.
Peki
kimlerdir Hititler? (22)
IV. Tuthaliya.
Hattuşili ve Puduhepa’nın oğlu IV. Tuthaliya, MÖ 1236 yılında tahta
geçti. IV. Tuthaliya Hitit İmparatorluğu’nda pek
görülmeyen şekilde veliaht gösterilerek tahta çıktı. O zamanda öyle görünmese
de, bu durum imparatorluğun sona yaklaştığını işaret ediyordu.
İlk başta IV. Tuthaliya değil,
ağabeyi taht varisi olarak görülüyordu. Ancak Hattuşili bu durumu değiştirdi.
Ama bu ani bir karar değildi: IV. Tuthaliya, babası tarafından
sistematik bir biçimde veliaht olarak yetiştirildi. Babası tarafından Hakpiş
hükümarı ve Nerik’in Fırtına Tanrısı ile Şamuha İştarı’nın rahibi yapıldı.
Ayrıca ülkenin en yüksek payelerinden saray baş muhafızlığına sahipti.
IV. Tuthaliya’nın
tahta çıkma töreni Hattuşili’nin ölümünden sonra ortaya çıkan sorunlar
nedeniyle ertelendi. Kutlamalar ancak Hitit Yeni Yıl Bayramı’nda (bahar
başında) yapılmıştı.
Tek sorun sadece bu değildi. Aşağı Ülke’deki
Lalanda’da ayaklanma çıktı. Ancak bu isyan başka yerlere sıçramadı.
Dış siyasette ise işler daha sorunsuz devam
ediyordu. Bunun sebebi ise Hattuşili’nin kurduğu sağlam diplomatik ilişkilerdi.
Mısır’la ilişkiler aynen devam ediyordu ve IV. Tuthaliya II.
Ramses’e bir kız kardeşini eş olarak vermişti. Asur’la oluşturulan barış ortamı
devam ediyordu.
IV. Tuthaliya Babil’e
ilişkiler kuvvetlendirmek için hanedanlar arasında kan bağı kurdu ve bir Babil
prensesiyle evlenerek onu birinci eş yaptı.
IV. Tuthaliya,
Amurru Kralı Şauskamuva’yla yaptığı bağlılık antlaşmasıyla, dünyada ticari
ambargo uygulayan ilk hükümdar olmuştur.
IV. Tuthaliya,
Asurlularla devam eden gerginliğin sona erdirebileceğini umarak Asur Kralı
Tukulti-Ninurta’ya dostça mektuplar yazdı. Asur Kralı da aynı nezaketle cevap
verdi. Ancak Tukulti-Ninurta içten içe Hitit İmparatorluğu’nun güneydoğusuna
bir sefer düzenleme hazırlığı içindeydi. IV. Tuthaliya bundan
haberi olunca Asurlulara bir mektup yazarak bu düşünceden vazgeçmelerini
istedi. Ama Tukulti-Ninurta bu mektubu dikkate almayarak Papanhi’yi ele
geçirdi. İşte bu olay IV. Tuthalya’nın ticaret yasağı
koymasına sebep oldu.
IV. Tuthaliya Doğu
Akdeniz’de stratejik öneme sahip olan Alaşiya’ya (Kıbrıs) sefer düzenledi ve
adayı kontrol altına aldı.
IV. Tuthaliya üvey
kardeşi Tarhuntaşşa Kralı Kurunta’yı büyük kralın vekili konumunda getirdi.
Ancak bu olay Kurunta’yı sorumsuzlaştıedığından krallıktan aldı ve yerine
Ulmi-Teşup’u geçirdi.
Bu sırada tahta geçişinin 11. yılında
Tukulti-Ninurta, Babil’i fethetti. Daha sonra kuzeye yöneldi. Bunun
üzerine IV. Tuthaliya birliklerini bu yöne doğrulttu. Bundan
yararlanan Kurunta bir darbe ile Hattuşa tahtına geçti. Ancak bu durum fazla
uzun sürmedi ve 1 yıl sonra tahta yeniden IV. Tuthaliya geçti.
IV. Tuthaliya elde
ettiği başarıdan sonra kendini güçlü hissetmiş ve yeni zaferler kazanacağını
düşündüğünden Asurlulara saldırdı. Ancak o sırada 40 yerel krala karşı savaş
yapan Tukulti-Ninhura bu savaşı kazandı. Ayrıca 40 yerel kralı da yenilgiye
uğrattı. IV. Tuthaliya ölmeden önce İşuva Krallığı Asur’a
dahil oldu.
DSİ tarafı oldukça yeşillik |
Devlet Tiyatrosu ve Turizm Müdürlüğü
|
Kültür Park
|
Vali Fahribey Caddesi
|
Tuğra Baharat, Kapalı Çarşı
|
Saray Ocakbaşı
|
Harput Konukevi
|
Mansur Baba Türbesi
|
Şefik Gül Kültür Evi |
Arap Baba Türbesi |
Kürsübaşı Okumaevi
|
Ulucamii |
Harput Kalesi |
Kürsübaşı Okumaevi
|
Kurşunlu Camii içi
|
Kurşunlu Camii
|
Asırlık Çınar
|
Jandarma
|
Kapatılan Harput
Bakım, Sosyal ve Rehabilitasyon Merkezi
|
Atapark
|
Pehlivan Ticaret
|
Süleyman Bey, Pehlivan Ticaret
|
Farklı bir
mimari tarz
|
İzzetpaşa Camii içi
|
Dominos Pizza
|
Mis gibi... II
|
TurcuBaba |
Yaşar Bey ve Yusuf Bey kardeşler ile, TurcuBaba
|
25. gün (devamı)
Elâzığ–Tunceli - 22. gün (öncesi) Kale-Sivrice
[bisikletle]Türkiye: Hititlerin İzinde
Kırıkkale-Sungurlu = 96,77 km
Sungurlu-Alaca = 51,37 km
Alaca-Boğazkale = 49,23 km
Boğazkale-Yozgat = 45,08 km
Yozgat-Sorgun = 38,20 km
Sorgun-Sarıkaya = 49,84 km
Sarıkaya-Boğazlıyan = 64,78 km
Boğazlıyan-Kayseri = 83,59 km
Kayseri-Bünyan = 48,46 km
Bünyan-Pınarbaşı = 62 km
Pınarbaşı-Sarız = 38,17 km
Sarız-Afşin = 71,15 km
Afşin-Elbistan = 45,39 km
Elbistan-Nurhak = 42,64 km
Nurhak-Doğanşehir = 58,78 km
Doğanşehir-Malatya = 55,51 km
Malatya-Kale = 46,47 km
Kale-Sivrice = 66,38 km
Sivrice-Elazığ = 32,60 km
Elazığ-Tunceli = 78,63 km
İlginizi
çekebilir Trakya, Fikret Albay'la