11 Haziran 2017

[bisikletle]Türkiye: Hititlerin İzinde (Sorgun–Sarıkaya)

13 Mayıs 2017, Cumartesi / Sorgun – Sarıkaya, 49 km (7. gün)

Perdeleri de karartınca derin uyumuşum. Gerçi tablet mablet derken gece yarısını bulmuştum. Ama yolum uzun değil bugün, tembellik edebilirim. Sarıkaya 40 km ancak. Yol üzerinde Alişar Höyüğü’nü de görmek istiyorum.

Kahvaltı yok ÖE’de. Dünden meyveli yoğurdum vardı, 2 küçük kutu. Onunla biraz bastırıyorum midemi. Sonra toparlanmak, yüklenmek vs 9 gibi ayrılıyorum ÖE’den. Hayat çoktan başlamış. Gün güzel, güneş gülen yüzüyle bize bakıyor. İki velet bir bisiklet üzerinde hızla kaldırımda yanımdan geçmekteler. Belli ki bana gösteri yapıyorlar. Onlar için de araba görmekten daha keyifli olsa bir bisikletli görmek. Gerçi sadece onlara değil, oturan iki kişi de “bu neee?” diye birbirlerine sesleniyorlar, “turiiiist...”

Sorgun’un hemen dışında termal otel geliyor, Safa Sorgun. Kaplıcalar ilçe turizminde önemli bir yer tutmakta. Tabii bir de şeker fabrikası var burada. 1997’de kurulmuş.

Ana yola bağlanıyorum. 7 km sonra yol ayırımı geliyor. Ben sağa (Sarıkaya-Kayseri), güney yönüne sapıyorum. Asfalt kabalaşıyor. Güvenlik şeridi de pek gidilir cinsten değil. Haliyle az yolun kenarından pedallıyorum. Bu bekleşen çocukların ne işi var burada?! Suriyeli olduklarını tahmin edebilirsiniz. Arı kovanına çomak soktular, şimdi toparlayamıyorlar. Cehenneme döndürdüler Suriye’yi.

Mevsimin en güzel zamanı. Etraf yeşil mi yeşil. Göz alabildiğine tarlalar gitmekte. Köylüler için ilaçlama zamanı olsa. Her biri traktörünün arkasına taktığı aletin kanatlarını açmış, ilaç püskürte püskürte tarlada dönmekte.

Yolda yanımdan geçen araçlar çok değil, az da değil. Pek benzinci yok, 10. km’de bir çeşme/yalak geliyor. Su ihtiyacım olsaydı dururdum ama dün matarayı doldurmuştum.

750 metre boyunca %6’dan bir tırmanış bildiriyor karayolu levhası. Yanımdan geçen bir hanım şoför Sarıkaya yolunu teyit ettiriyor. Ben de adres doğrular oldum. Hafiften acıkma belirtileri artmakta. Bir buçuk saat oldu yola çıkalı. Solda, karşı yolda iki TIR park yerinden çıktı, patates herhalde yükleri. Ben de gireyim belki çay vardır. Ama terk edilmiş bir benzinciymiş. Tahin pekmez karışımı bir şey vardı, Koska’nın. Onu açıp emiyorum. Bu numara iyi bir durum. Hazır ve kullanışlı. Özellikle bisiklette. Daha vardı ama artık hangisini ne kadar alacaksın ki. Yoldan almak lazım, bulursan.

10.45, 27. km’deyim ve ilk %20’lik bölümü tükettim. Bir benzinci geliyor sağda, giriyorum: “çay var mı?” - “yok” - “niye, içmiyonuz mu?” - “bitirdik” :((

Alişar’a gelmişim bile. Sağdan giriş 2 km diyor. Güzel bir köy yolundan ilerliyorum. Keşke tüm yollar böyle olsa. Köy boş gibi, kahve mahve hak getire. Etrafta insan da yok. Neyse ileride bir genç görüyorum, sonra iki köylü. Merhaba falan derken sohbet başlıyor, ve ne hikmetse E/H’ye geliyor. Burası E’ciymiş. Olurdu, olmazdı, şakayla karışık konuşuyoruz. Muhtar da birazdan aramıza dahil olunca çay daveti alıyorum. Ben de zaten bunu bekliyordum. Muhtar adaşım, H’ci. Turgut Bey, kaynakçılık yapmış zamanında İstanbul’da, E’ci. Konuşuyoruz durumdan. Hak veriyor gerçi ama köyden E çıkmazsa adamlar hizmeti kesiyorlar. Elimiz mahkum veriyoruz. Evet, maalesef durum böyle. Fena cezalandırıyorlar.

Fotolar, çaylar, adresler, sohbet bir saati geçiyor. Vaktim de var, ben de yayıldım ama artık yola koyulmak gerek (12.45/32. km). Höyük yolun karşı tarafında, köyün olduğu yerde değil, 3 km kadar kuzeyinde. Hemen hemen Hititlerin başkenti Hattuşaş (Boğazkale) ve eski Asur ticaret kolonisi Kaniş’in (Kültepe) ortasında. Asur ve Hitit belgelerinde Amkuva veya Ankuva olarak isimlendirilmiş. Orta Anadolu’da doğu-batı, kuzey-güney bölgeleri arasında geçiş güzergahı üzerinde, antik dönemin en önemli yerleşim merkezlerinden. Uzaktan bir resim alıp devam ediyorum.

Alişar. 1927–1932 yılları arasında Alişar’da yapılan kazılarda yedi kültür tabakası ortaya çıkarılmıştır. Alişar’da çıkan seramik eserler, Truva’da bulunanlara benzemektedir. Alişar’ın üst tabakalarında bulunan yazılı tabletler, Anadolu tarihinin kronolojisi bakımından önem taşımaktadır. Höyüğün stratigrafisi (kültür tabakalaşması) beş evrede incelenmektedir.

Höyüğün ilk kuruluşundaki hali (MÖ 3200-2600) dörtgen planlı, kerpiç duvarlı, düz damlı evleriyle basit bir köy görünümündedir. Bundan sonraki devirlerde şehrin iç kalesi olduğu, evlerin belirli bir plana göre yapıldığı ve bazılarında duvarların içten ve dıştan sıvandığı görülür. Bu devirde şehir surla çevrilmiştir. Mezopotamya ile kültür alış verişinin bu devirde başladığı anlaşılmaktadır.

Üçüncü devirde ise, iki sur da, yani iç kale ve dış kale kuvvetlendirilmiş, iç kalenin alanı genişletilmiştir. Bu devir, MÖ 2200-2000 yılları arasında olup, Hitit çağına kadar devam eder.

Dördüncü devre gelince, Alişar’ın gelişmeleri iyice seçilebilmektedir. MÖ 2000-1500 yılları arasında Alişar büyük bir şehir hüviyetine bürünmüştür. Eski tunç çağının tersine, Hititler alt şehri yurtlandırmışlardır, yine alt şehir eski Hitit çağını karakterlendiren büyük bir surla sağlamlaştırılmıştır. Şehir, geniş planlı kale kapıları, yeraltı yolları ve yer yer kulelerle kuvvetlendirilerek savunmalı bir hale getirilmiştir. Büyük Hitit çağında (MÖ 1400-1200) önemini kaybetmeyen höyük, yine küçük bir yerleşme alanı olmuştur.

Beşinci devirde MÖ 1200-700 yıllarında Alişar’da, Hitit-Frig Kültürü görülür. Artık bu devirden sonra alt şehir önemini kaybetmiştir. Bundan sonra şehirde ortaya çıkan eserler Frig kültürünün ağırlığını ortaya koymuştur. Bu çağda iç kale eski temelleri üzerine yeniden yapılmışsa da MÖ 19. yüzyıla ait olan ilk yapı katının iç kale suru bir yangınla ortadan kalkmıştır.

Frig devrinden sonra önemini iyice kaybeden Alişar; Med, Pers, Helenistik çağ, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı devirlerini yaşamışsa da bu devirlerden söz edilebilecek önemli izler yoktur. 

Bu bölgede Ses Turizm otobüsleri çokça çalışıyor. 36. km’deyim ve %60’ı daha var bataryanın. Saat de 13’i gösteriyor bu arada. Sarıkaya’ya 11 km kalmış. Yol mülayim, kırıcı değil.

Ve Sarıkaya’ya vardım. Girişinde bir anı fotosu ve merkezin içinden geçen yol başta sanayii kesimiyle başlıyor. Fazlasıyla tarım aleti yol kenarında satış için beklemekte. Ve dükkanlar, bürolar falan. Zabıtaya Roma Hamamını soruyorum. 3-4 sene önce buradaki hamamı keşfetmişler (fotolarını gördüm, muhteşem) ve ortaya çıkarmışlar. Şehrin içinde, yolun bir altında diyor memur. En hoşuma giden, sen biriyle konuşurken bir meraklı yanaşıp durumu soruyor ve diğerinin lafının içine dalıp kendi tarifini veriyor. Az aptalı oynamak da keyifli oluyor. Maksadım onları konuşturmak. Burası da E’ci, %80!

Hamamın su kemerleri inanılmaz güzel duruyor. Etrafını tel örgüyle çevirmişler. Girebilmek için bekçisinin açması lazım. O da şu an yok. Beklersin, kahvede mola verirsin ve Sarıkayalılarla sohbete geçersin. Bisiklet, hamam, Felahiye yolu, ÖE, ilçe... çok şey. Şunu öğreniyorum ki, daha 3 sene öncesine kadar bu 3 bin yıllık eserin üstü bina-dükkan ile kaplıymış. Havuzunda esnaf bulaşığını yıkarmış. Sonra, arkeolojik olmayan bir yöntemle, kazma kürekle açmışlar, etraftaki/üzerindeki evleri yıkmışlar, daha da yıkacaklarmış. Sarıkaya termal sularla kaplı bir ilçe, antik dönemde de bu amaçla kullanılmış. Ancak suların zaman içinde taşıdığı çamur vs ile havuz, kemerler falan örtülmüş ve umursamazlıkla bugüne gelinmiş. Sonra uyanılmış ve bugün nasıl değerlendiririz düşüncesindeler.

Sarıkaya ilçe merkezinde bulunan yerleşimin Roma Döneminde Aquae Sarvenae, Bizans Döneminde ise Therma Basilica olarak isimlendirildiği bilinmektedir. Hristiyanlık kaynaklarında Hz. İsa’nın on iki havarisinden biri olan Aziz Petrus’un Sebasteia’dan (Sivas) Mazaka’ya (Kayseri) ve Mazaka’dan da Tavium’a (Yozgat Büyüknefes Köyü) yaptığı yolculuklarda Therma Basilica’dan geçtiği ifade edilmektedir. Ayrıca, orijinali 3.-4. yüzyıllara ait “Tabula Peutingeriana” isimli dünya haritasında Tavium ile Caeserea arasında Aqua Sarvenae olarak gösterilen yerleşimin de burası olduğu ifade edilmektedir. Saravene bölgesi Bizans İmparatorluk Döneminde Kapadokya Prima bölgesinin bir parçasıydı. Tavium Proje Başkanı Prof. Karl Strobel’e göre Therma Basilica MS 451 yılına kadar bir piskoposluk merkezi idi. Therma Basilica ile ilgili yazılı kaynaklardaki son bilgiler, MS 979 yılında İmparator II. Basileos’un desteğinde General Bardas Phocas’ın isyancı Bardas Sclerus’un ordusunu Basilica Therma’da hezimete uğrattığıdır.






Bütün bu bilgiler ışığında Sarıkaya ilçe merkezindeki ilk yerleşimlerin tarihini MS 1. yüzyıla kadar indirmek olasıdır. Antik yerleşimler 10. yüzyıla kadar devam etmiş, Selçukluların Anadolu’yu ele geçirmesinden sonra terkedilen bölge 19. yüzyıl sonunda bölgeye gelen Kafkasya göçmenleri sayesinde tekrar canlanarak gelişmiştir.

Modern kaynaklarda Roma Hamamı ile ilgili ilk bilgiler Fransız gezgin Chantre tarafından verilmektedir. Chantre 1893-1894 yıllarında Anadolu’da yaptığı gezilerde Roma Hamamı’nın cephesini görmüş ve bir çizimini yaparak, burada yapılacak kazılarla ilginç yeni buluşların ortaya koyulabileceğinden bahsetmiştir. Türkçe kaynaklarda ise, Başbakanlık Devlet Arşivlerinde bulunan 1905 yılına ait bir belgede “Boğazlıyan kazasında Lutf-ı Hamidi namıyla açılan mekteb-i ibtidai muallimlerine maaşları verilemediğinden kaza dâhilindeki Ilısu Kaplıcası gelirlerinin Kaza Maarif Müdüriyeti'ne tahsisinin araştırılması”ndan bahsedilmektedir.

Ülkemizin birçok yerinde bulunan termal kaynaklar Roma zamanında da kullanılmış ve bunlardan bazılarının üzerine termal hamam binaları yapılmıştır. Sarıkaya Roma Hamamı Anadolu’daki Roma Dönemi’ne ait sayılı termal hamamlardan biridir. Bu yapıda yeraltından çıkan sıcak su kaynağı doğrudan kullanılmıştır. Kazılar sonucu elde edilen verilere göre binanın bazı bölümlerinde sıcak su kullanılarak mekânların zeminden ısıtılması sağlanmıştır. Yapının bir kısmı halen toprak altında olup, 2014 yılında tarihi yapının önünü kapatan binalar Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından sağlanan kaynaklarla kamulaştırılarak kaldırılmış ve büyük havuz ortaya çıkarılmıştır. 

Sarıkaya Roma Hamamı’nın antik dönemde bir termal tedavi merkezi olduğu anlaşılmaktadır. Yapının en üst kısmındaki friz süslemelerinde boğa başı figürü ve yılan figürleri birlikte işlenmiştir. Yılan figürü mitolojide tıp ve sağlık tanrısı olan Asklepios’un simgesidir. Ayrıca Yozgat Müze Müdürlüğüne Sarıkaya İlçesinden getirilen bir kadın heykeli torsosu Asklepios’un kızı sağlık ve temizlik tanrıçası Hygeia’ya heykellerini andırmakta, en çok da Antalya’da bulunan Tlos Antik Kenti 2011 yılı tiyatro kazılarında ortaya çıkan Faustina Minor heykeline benzemektedir. Bundan başka, 2014 yılı kazılarında 145-146 yıllarına tarihlendirilen Antoninus Pius’a ait bir Kayseri şehir sikkesi de ele geçmiştir. Bu bilgiler ışığında Sarıkaya Roma Hamamının yapılış tarihini MS 2. yüzyılın ortaları olarak belirlemek mümkündür.

ÖE’ye bir yokuşla çıkılıyor. Az dışarıda. Yunus Emre Okulu yanında. Uzaktan dik görünüyor ama sıkıntısız çıkıyorum. Telefonla yerimi ayırtmıştım Md. Yrd. Nejdet Bey’e. Kapısına telefonunu yazmış, arıyorum, camdan anahtarı atıyor. Bu ÖE küçük, WC umumi, o nedenle 20 TL. Ama çarşaflar falan temiz. Çaycıda tanıştığım, İstanbul’da oturan buralı Agâh Bey de bana eşlik etmek için gelmiş. Nejdet Bey’in ofisinde sohbet ediyoruz. Üst katta daimi kalanlar varmış. Genelde ÖE’ler bu amaçla kullanılıyor.

Su sıcak, güzelce tozumu-tuzumu akıtıp odama geçiyorum. Üstümdekileri de camın önüne havalanmaları için asıyorum.

Bir şehir turu atmadan önce karnımı Önder Restaurant’ta az kuru+az pilav+az yoğurt+çoban s.+az kızarmış patates+su ile 15 liraya doyuruyorum. Etsiz kuru buldum, ne mutluyum. TV’de yabancı maçların özeti verilmekte, goller atılıyor bolca.

Küçük bir ilçe, Sorgun’un yarısı bile değil. Kaplıca turizmi, bu nedenle iki otel ve günübirlik banyolar var anlaşılan. Pek de pahalı değilmiş oteller. Gerçi bir gün kalınmıyor böyle yerlerde. Belki de paket programları vardır. Fazla gezilecek yeri yok. Bir daire atıyorum, bir iki sokak arasına giriyor, foto çekiyorum.

Sabahki Avcılar Kahvesi’nde Ayhan Bey’in yanındayım. Işığın kızıllığı Roma Hamamı’na güzel vurmuş. Sabahki çiğ ışıktan daha iyi. 1-2 foto da bu ışıkta alıp kahvemi içerken etrafı kesmekteyim. Küçücük yer ama herkes arabayla dolanıyor. Bazıları yeni almış herhalde, gıcır gıcır. Bu durumu dün Sorgun’da da görmüştüm. Pat arabayı kaldırıma çek, in kahveye git, çay, yak bi cıgara sonra bas git.

Saat 7’yi geçti, yorgunluk belirtileri de başladı. Bim’den meyveli yoğurt alıp ÖE’nin yolunu tutuyorum. Yokuşu yürümek pedallamaktan daha zor geliyor. Nejat Bey’in odasında, kalan bir başka öğretmenle Fetö, Bankasya, Boydak, yaş-kuru durumlarını konuşuyoruz. Anladığım kadarıyla yapılan yanlışlıkları herkes görmekte.

Evet, esas meseleyi unuttum. Yarın Felâhiye-Bünyan olarak çizmiştim rotamı. Ama Felâhiye’de yer yok, belediye misafirhanesi de tadilatta, yani otel de yok ilçede. Mecburen Boğazlıyan olarak rotamı çeviriyorum. Bu da araya Kayseri’yi sokacak. Hiç hesapta olmayan. 









Sorgun - Sarıkaya
Tur tarihi: 13 Mayıs 2017
Kat edilen mesafe: 49,84 km.
Ortalama hız: 16,1 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 3 sa. 5 dk., dışarıda geçen süre 6 sa. 7 dk. 
En yüksek sıcaklık 34 ˚C, en düşük 21 ˚C, ortalama 28 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 384 m, kaybı (iniş) 315 m.
En düşük irtifa 1152 m., en yüksek 1027 m.

Garmin yol bilgisi Sorgun-Sarıkaya

Sarıkaya ÖE 0354-7723808 / 0544-9128910 Nejdet Bey





Mevsimin en güzel zamanı, etraf yeşil mi yeşil









Muhtar Mustafa Bey, Turgut Bey ve köy sakinleri ile, Alişar


Uzakta Alişar Höyüğü






Sarıkaya


Sarıkaya Roma Hamamı





Önder Restaurant   






Kaplıcalar





















8. gün (devamı) Sarıkaya–Boğazlıyan - 6. gün (öncesi) Yozgat-Sorgun




[bisikletle]Türkiye: Hititlerin İzinde


Sungurlu-Alaca = 51,37 km

Alaca-Boğazkale = 49,23 km

Boğazkale-Yozgat = 45,08 km

Yozgat-Sorgun = 38,20 km

Sorgun-Sarıkaya = 49,84 km



Kayseri-Bünyan = 48,46 km


Pınarbaşı-Sarız = 38,17 km

Sarız-Afşin = 71,15 km

Afşin-Elbistan = 45,39 km

Elbistan-Nurhak = 42,64 km

Nurhak-Doğanşehir = 58,78 km


Malatya-Kale = 46,47 km

Kale-Sivrice = 66,38 km

Sivrice-Elazığ = 32,60 km

Elazığ-Tunceli = 78,63 km