13 Mayıs 2017, Cumartesi / Sorgun – Sarıkaya,
49 km (7. gün)
Perdeleri
de karartınca derin uyumuşum. Gerçi tablet mablet derken gece yarısını
bulmuştum. Ama yolum uzun değil bugün, tembellik edebilirim. Sarıkaya 40 km
ancak. Yol üzerinde Alişar Höyüğü’nü de görmek istiyorum.
Kahvaltı
yok ÖE’de. Dünden meyveli yoğurdum vardı, 2 küçük kutu. Onunla biraz
bastırıyorum midemi. Sonra toparlanmak, yüklenmek vs 9 gibi ayrılıyorum ÖE’den.
Hayat çoktan başlamış. Gün güzel, güneş gülen yüzüyle bize bakıyor. İki velet
bir bisiklet üzerinde hızla kaldırımda yanımdan geçmekteler. Belli ki bana
gösteri yapıyorlar. Onlar için de araba görmekten daha keyifli olsa bir
bisikletli görmek. Gerçi sadece onlara değil, oturan iki kişi de “bu neee?”
diye birbirlerine sesleniyorlar, “turiiiist...”
Sorgun’un
hemen dışında termal otel geliyor, Safa Sorgun. Kaplıcalar ilçe turizminde
önemli bir yer tutmakta. Tabii bir de şeker fabrikası var burada. 1997’de
kurulmuş.
Ana yola
bağlanıyorum. 7 km sonra yol ayırımı geliyor. Ben sağa (Sarıkaya-Kayseri), güney
yönüne sapıyorum. Asfalt kabalaşıyor. Güvenlik şeridi de pek gidilir cinsten
değil. Haliyle az yolun kenarından pedallıyorum. Bu bekleşen çocukların ne işi
var burada?! Suriyeli olduklarını tahmin edebilirsiniz. Arı kovanına çomak
soktular, şimdi toparlayamıyorlar. Cehenneme döndürdüler Suriye’yi.
Mevsimin en
güzel zamanı. Etraf yeşil mi yeşil. Göz alabildiğine tarlalar gitmekte.
Köylüler için ilaçlama zamanı olsa. Her biri traktörünün arkasına taktığı
aletin kanatlarını açmış, ilaç püskürte püskürte tarlada dönmekte.
Yolda
yanımdan geçen araçlar çok değil, az da değil. Pek benzinci yok, 10. km’de bir
çeşme/yalak geliyor. Su ihtiyacım olsaydı dururdum ama dün matarayı
doldurmuştum.
750 metre
boyunca %6’dan bir tırmanış bildiriyor karayolu levhası. Yanımdan geçen bir
hanım şoför Sarıkaya yolunu teyit ettiriyor. Ben de adres doğrular oldum.
Hafiften acıkma belirtileri artmakta. Bir buçuk saat oldu yola çıkalı. Solda,
karşı yolda iki TIR park yerinden çıktı, patates herhalde yükleri. Ben de gireyim
belki çay vardır. Ama terk edilmiş bir benzinciymiş. Tahin pekmez karışımı bir
şey vardı, Koska’nın. Onu açıp emiyorum. Bu numara iyi bir durum. Hazır ve
kullanışlı. Özellikle bisiklette. Daha vardı ama artık hangisini ne kadar
alacaksın ki. Yoldan almak lazım, bulursan.
Alişar’a gelmişim bile. Sağdan giriş 2 km diyor. Güzel bir köy yolundan ilerliyorum. Keşke tüm yollar böyle olsa. Köy boş gibi, kahve mahve hak getire. Etrafta insan da yok. Neyse ileride bir genç görüyorum, sonra iki köylü. Merhaba falan derken sohbet başlıyor, ve ne hikmetse E/H’ye geliyor. Burası E’ciymiş. Olurdu, olmazdı, şakayla karışık konuşuyoruz. Muhtar da birazdan aramıza dahil olunca çay daveti alıyorum. Ben de zaten bunu bekliyordum. Muhtar adaşım, H’ci. Turgut Bey, kaynakçılık yapmış zamanında İstanbul’da, E’ci. Konuşuyoruz durumdan. Hak veriyor gerçi ama köyden E çıkmazsa adamlar hizmeti kesiyorlar. Elimiz mahkum veriyoruz. Evet, maalesef durum böyle. Fena cezalandırıyorlar.
Fotolar,
çaylar, adresler, sohbet bir saati geçiyor. Vaktim de var, ben de yayıldım ama
artık yola koyulmak gerek (12.45/32. km). Höyük yolun karşı tarafında, köyün olduğu
yerde değil, 3 km kadar kuzeyinde. Hemen hemen Hititlerin başkenti Hattuşaş
(Boğazkale) ve eski Asur ticaret kolonisi Kaniş’in (Kültepe) ortasında. Asur ve
Hitit belgelerinde Amkuva veya Ankuva olarak isimlendirilmiş. Orta Anadolu’da
doğu-batı, kuzey-güney bölgeleri arasında geçiş güzergahı üzerinde, antik
dönemin en önemli yerleşim merkezlerinden. Uzaktan bir resim alıp devam
ediyorum.
Alişar.
1927–1932 yılları arasında Alişar’da yapılan kazılarda yedi kültür tabakası
ortaya çıkarılmıştır. Alişar’da çıkan seramik eserler, Truva’da bulunanlara
benzemektedir. Alişar’ın üst tabakalarında bulunan yazılı tabletler, Anadolu
tarihinin kronolojisi bakımından önem taşımaktadır. Höyüğün stratigrafisi
(kültür tabakalaşması) beş evrede incelenmektedir.
Höyüğün ilk kuruluşundaki hali (MÖ
3200-2600) dörtgen planlı, kerpiç duvarlı, düz damlı evleriyle basit bir köy
görünümündedir. Bundan sonraki devirlerde şehrin iç kalesi olduğu, evlerin
belirli bir plana göre yapıldığı ve bazılarında duvarların içten ve dıştan
sıvandığı görülür. Bu devirde şehir surla çevrilmiştir. Mezopotamya ile kültür
alış verişinin bu devirde başladığı anlaşılmaktadır.
Üçüncü devirde ise, iki sur da, yani iç kale ve dış kale kuvvetlendirilmiş, iç kalenin alanı genişletilmiştir. Bu devir, MÖ 2200-2000 yılları arasında olup, Hitit çağına kadar devam eder.
Dördüncü devre gelince, Alişar’ın gelişmeleri iyice seçilebilmektedir. MÖ 2000-1500 yılları arasında Alişar büyük bir şehir hüviyetine bürünmüştür. Eski tunç çağının tersine, Hititler alt şehri yurtlandırmışlardır, yine alt şehir eski Hitit çağını karakterlendiren büyük bir surla sağlamlaştırılmıştır. Şehir, geniş planlı kale kapıları, yeraltı yolları ve yer yer kulelerle kuvvetlendirilerek savunmalı bir hale getirilmiştir. Büyük Hitit çağında (MÖ 1400-1200) önemini kaybetmeyen höyük, yine küçük bir yerleşme alanı olmuştur.
Beşinci devirde MÖ 1200-700 yıllarında Alişar’da, Hitit-Frig Kültürü görülür. Artık bu devirden sonra alt şehir önemini kaybetmiştir. Bundan sonra şehirde ortaya çıkan eserler Frig kültürünün ağırlığını ortaya koymuştur. Bu çağda iç kale eski temelleri üzerine yeniden yapılmışsa da MÖ 19. yüzyıla ait olan ilk yapı katının iç kale suru bir yangınla ortadan kalkmıştır.
Frig devrinden sonra önemini iyice kaybeden Alişar; Med, Pers, Helenistik çağ, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı devirlerini yaşamışsa da bu devirlerden söz edilebilecek önemli izler yoktur.
Üçüncü devirde ise, iki sur da, yani iç kale ve dış kale kuvvetlendirilmiş, iç kalenin alanı genişletilmiştir. Bu devir, MÖ 2200-2000 yılları arasında olup, Hitit çağına kadar devam eder.
Dördüncü devre gelince, Alişar’ın gelişmeleri iyice seçilebilmektedir. MÖ 2000-1500 yılları arasında Alişar büyük bir şehir hüviyetine bürünmüştür. Eski tunç çağının tersine, Hititler alt şehri yurtlandırmışlardır, yine alt şehir eski Hitit çağını karakterlendiren büyük bir surla sağlamlaştırılmıştır. Şehir, geniş planlı kale kapıları, yeraltı yolları ve yer yer kulelerle kuvvetlendirilerek savunmalı bir hale getirilmiştir. Büyük Hitit çağında (MÖ 1400-1200) önemini kaybetmeyen höyük, yine küçük bir yerleşme alanı olmuştur.
Beşinci devirde MÖ 1200-700 yıllarında Alişar’da, Hitit-Frig Kültürü görülür. Artık bu devirden sonra alt şehir önemini kaybetmiştir. Bundan sonra şehirde ortaya çıkan eserler Frig kültürünün ağırlığını ortaya koymuştur. Bu çağda iç kale eski temelleri üzerine yeniden yapılmışsa da MÖ 19. yüzyıla ait olan ilk yapı katının iç kale suru bir yangınla ortadan kalkmıştır.
Frig devrinden sonra önemini iyice kaybeden Alişar; Med, Pers, Helenistik çağ, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı devirlerini yaşamışsa da bu devirlerden söz edilebilecek önemli izler yoktur.
Bu bölgede
Ses Turizm otobüsleri çokça çalışıyor. 36. km’deyim ve %60’ı daha var
bataryanın. Saat de 13’i gösteriyor bu arada. Sarıkaya’ya 11 km kalmış. Yol
mülayim, kırıcı değil.
Ve
Sarıkaya’ya vardım. Girişinde bir anı fotosu ve merkezin içinden geçen yol
başta sanayii kesimiyle başlıyor. Fazlasıyla tarım aleti yol kenarında satış
için beklemekte. Ve dükkanlar, bürolar falan. Zabıtaya Roma Hamamını soruyorum.
3-4 sene önce buradaki hamamı keşfetmişler (fotolarını gördüm, muhteşem) ve
ortaya çıkarmışlar. Şehrin içinde, yolun bir altında diyor memur. En hoşuma
giden, sen biriyle konuşurken bir meraklı yanaşıp durumu soruyor ve diğerinin
lafının içine dalıp kendi tarifini veriyor. Az aptalı oynamak da keyifli
oluyor. Maksadım onları konuşturmak. Burası da E’ci, %80!
Hamamın su
kemerleri inanılmaz güzel duruyor. Etrafını tel örgüyle çevirmişler. Girebilmek
için bekçisinin açması lazım. O da şu an yok. Beklersin, kahvede mola verirsin
ve Sarıkayalılarla sohbete geçersin. Bisiklet, hamam, Felahiye yolu, ÖE,
ilçe... çok şey. Şunu öğreniyorum ki, daha 3 sene öncesine kadar bu 3 bin
yıllık eserin üstü bina-dükkan ile kaplıymış. Havuzunda esnaf bulaşığını
yıkarmış. Sonra, arkeolojik olmayan bir yöntemle, kazma kürekle açmışlar,
etraftaki/üzerindeki evleri yıkmışlar, daha da yıkacaklarmış. Sarıkaya termal
sularla kaplı bir ilçe, antik dönemde de bu amaçla kullanılmış. Ancak suların
zaman içinde taşıdığı çamur vs ile havuz, kemerler falan örtülmüş ve
umursamazlıkla bugüne gelinmiş. Sonra uyanılmış ve bugün nasıl değerlendiririz
düşüncesindeler.
Sarıkaya ilçe merkezinde bulunan yerleşimin
Roma Döneminde Aquae Sarvenae, Bizans Döneminde ise Therma Basilica olarak
isimlendirildiği bilinmektedir. Hristiyanlık kaynaklarında Hz. İsa’nın on iki
havarisinden biri olan Aziz Petrus’un Sebasteia’dan (Sivas) Mazaka’ya
(Kayseri) ve Mazaka’dan da Tavium’a (Yozgat Büyüknefes Köyü) yaptığı
yolculuklarda Therma Basilica’dan geçtiği ifade edilmektedir. Ayrıca, orijinali
3.-4. yüzyıllara ait “Tabula Peutingeriana” isimli dünya haritasında Tavium ile
Caeserea arasında Aqua Sarvenae olarak gösterilen yerleşimin de burası olduğu
ifade edilmektedir. Saravene bölgesi Bizans İmparatorluk Döneminde Kapadokya
Prima bölgesinin bir parçasıydı. Tavium Proje Başkanı Prof. Karl Strobel’e göre
Therma Basilica MS 451 yılına kadar bir piskoposluk merkezi idi. Therma
Basilica ile ilgili yazılı kaynaklardaki son bilgiler, MS 979 yılında İmparator
II. Basileos’un desteğinde General Bardas Phocas’ın isyancı Bardas Sclerus’un
ordusunu Basilica Therma’da hezimete uğrattığıdır.
Bütün bu bilgiler ışığında Sarıkaya ilçe
merkezindeki ilk yerleşimlerin tarihini MS 1. yüzyıla kadar indirmek olasıdır. Antik
yerleşimler 10. yüzyıla kadar devam etmiş, Selçukluların Anadolu’yu ele
geçirmesinden sonra terkedilen bölge 19. yüzyıl sonunda bölgeye gelen Kafkasya
göçmenleri sayesinde tekrar canlanarak gelişmiştir.
Modern kaynaklarda Roma Hamamı ile ilgili
ilk bilgiler Fransız gezgin Chantre tarafından verilmektedir. Chantre 1893-1894
yıllarında Anadolu’da yaptığı gezilerde Roma Hamamı’nın cephesini görmüş ve bir
çizimini yaparak, burada yapılacak kazılarla ilginç yeni buluşların ortaya
koyulabileceğinden bahsetmiştir. Türkçe kaynaklarda ise, Başbakanlık Devlet
Arşivlerinde bulunan 1905 yılına ait bir belgede “Boğazlıyan kazasında Lutf-ı
Hamidi namıyla açılan mekteb-i ibtidai muallimlerine maaşları verilemediğinden
kaza dâhilindeki Ilısu Kaplıcası gelirlerinin Kaza Maarif Müdüriyeti'ne
tahsisinin araştırılması”ndan bahsedilmektedir.
Ülkemizin birçok yerinde bulunan termal
kaynaklar Roma zamanında da kullanılmış ve bunlardan bazılarının üzerine termal
hamam binaları yapılmıştır. Sarıkaya Roma Hamamı Anadolu’daki Roma Dönemi’ne
ait sayılı termal hamamlardan biridir. Bu yapıda yeraltından çıkan sıcak su
kaynağı doğrudan kullanılmıştır. Kazılar sonucu elde edilen verilere göre
binanın bazı bölümlerinde sıcak su kullanılarak mekânların zeminden ısıtılması
sağlanmıştır. Yapının bir kısmı halen toprak altında olup, 2014 yılında tarihi
yapının önünü kapatan binalar Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından sağlanan
kaynaklarla kamulaştırılarak kaldırılmış ve büyük havuz ortaya
çıkarılmıştır.
Sarıkaya Roma Hamamı’nın antik dönemde bir
termal tedavi merkezi olduğu anlaşılmaktadır. Yapının en üst kısmındaki friz
süslemelerinde boğa başı figürü ve yılan figürleri birlikte işlenmiştir. Yılan
figürü mitolojide tıp ve sağlık tanrısı olan Asklepios’un simgesidir. Ayrıca
Yozgat Müze Müdürlüğüne Sarıkaya İlçesinden getirilen bir kadın heykeli torsosu
Asklepios’un kızı sağlık ve temizlik tanrıçası Hygeia’ya heykellerini
andırmakta, en çok da Antalya’da bulunan Tlos Antik Kenti 2011 yılı tiyatro
kazılarında ortaya çıkan Faustina Minor heykeline benzemektedir. Bundan başka,
2014 yılı kazılarında 145-146 yıllarına tarihlendirilen Antoninus Pius’a ait
bir Kayseri şehir sikkesi de ele geçmiştir. Bu bilgiler ışığında Sarıkaya Roma
Hamamının yapılış tarihini MS 2. yüzyılın ortaları olarak belirlemek mümkündür.
ÖE’ye bir
yokuşla çıkılıyor. Az dışarıda. Yunus Emre Okulu yanında. Uzaktan dik görünüyor
ama sıkıntısız çıkıyorum. Telefonla yerimi ayırtmıştım Md. Yrd. Nejdet Bey’e.
Kapısına telefonunu yazmış, arıyorum, camdan anahtarı atıyor. Bu ÖE küçük, WC umumi,
o nedenle 20 TL. Ama çarşaflar falan temiz. Çaycıda tanıştığım, İstanbul’da
oturan buralı Agâh Bey de bana eşlik etmek için gelmiş. Nejdet Bey’in ofisinde
sohbet ediyoruz. Üst katta daimi kalanlar varmış. Genelde ÖE’ler bu amaçla
kullanılıyor.
Su sıcak,
güzelce tozumu-tuzumu akıtıp odama geçiyorum. Üstümdekileri de camın önüne
havalanmaları için asıyorum.
Bir şehir
turu atmadan önce karnımı Önder Restaurant’ta az kuru+az pilav+az yoğurt+çoban
s.+az kızarmış patates+su ile 15 liraya doyuruyorum. Etsiz kuru buldum, ne
mutluyum. TV’de yabancı maçların özeti verilmekte, goller atılıyor bolca.
Küçük bir
ilçe, Sorgun’un yarısı bile değil. Kaplıca turizmi, bu nedenle iki otel ve günübirlik
banyolar var anlaşılan. Pek de pahalı değilmiş oteller. Gerçi bir gün
kalınmıyor böyle yerlerde. Belki de paket programları vardır. Fazla gezilecek
yeri yok. Bir daire atıyorum, bir iki sokak arasına giriyor, foto çekiyorum.
Sabahki
Avcılar Kahvesi’nde Ayhan Bey’in yanındayım. Işığın kızıllığı Roma Hamamı’na
güzel vurmuş. Sabahki çiğ ışıktan daha iyi. 1-2 foto da bu ışıkta alıp kahvemi
içerken etrafı kesmekteyim. Küçücük yer ama herkes arabayla dolanıyor. Bazıları
yeni almış herhalde, gıcır gıcır. Bu durumu dün Sorgun’da da görmüştüm. Pat
arabayı kaldırıma çek, in kahveye git, çay, yak bi cıgara sonra bas git.
Saat 7’yi
geçti, yorgunluk belirtileri de başladı. Bim’den meyveli yoğurt alıp ÖE’nin
yolunu tutuyorum. Yokuşu yürümek pedallamaktan daha zor geliyor. Nejat Bey’in
odasında, kalan bir başka öğretmenle Fetö, Bankasya, Boydak, yaş-kuru durumlarını
konuşuyoruz. Anladığım kadarıyla yapılan yanlışlıkları herkes görmekte.
Evet, esas
meseleyi unuttum. Yarın Felâhiye-Bünyan olarak çizmiştim rotamı. Ama
Felâhiye’de yer yok, belediye misafirhanesi de tadilatta, yani otel de yok
ilçede. Mecburen Boğazlıyan olarak rotamı çeviriyorum. Bu da araya Kayseri’yi
sokacak. Hiç hesapta olmayan.
Sorgun - Sarıkaya
Tur tarihi:
13 Mayıs 2017
Kat edilen
mesafe: 49,84 km.
Ortalama
hız: 16,1 km/sa.
Bisiklete
biniş süresi 3 sa. 5 dk., dışarıda geçen süre 6 sa. 7 dk.
En yüksek
sıcaklık 34 ˚C, en düşük 21 ˚C, ortalama 28 ˚C
İrtifa
kazancı (çıkış) 384 m, kaybı (iniş) 315 m.
En düşük
irtifa 1152 m., en yüksek 1027 m.
Garmin yol
bilgisi Sorgun-Sarıkaya
Sarıkaya ÖE
0354-7723808 / 0544-9128910 Nejdet Bey
Mevsimin en güzel zamanı, etraf yeşil mi yeşil |
Muhtar
Mustafa Bey, Turgut Bey ve köy sakinleri ile, Alişar
|
Uzakta
Alişar Höyüğü
|
Sarıkaya
|
Sarıkaya
Roma Hamamı
|
Önder Restaurant |
Kaplıcalar
|
8. gün
(devamı) Sarıkaya–Boğazlıyan - 6. gün (öncesi) Yozgat-Sorgun
[bisikletle]Türkiye: Hititlerin İzinde
Kırıkkale-Sungurlu = 96,77 km
Sungurlu-Alaca = 51,37 km
Alaca-Boğazkale = 49,23 km
Boğazkale-Yozgat = 45,08 km
Yozgat-Sorgun = 38,20 km
Sorgun-Sarıkaya = 49,84 km
Sarıkaya-Boğazlıyan = 64,78 km
Boğazlıyan-Kayseri = 83,59 km
Kayseri-Bünyan = 48,46 km
Bünyan-Pınarbaşı = 62 km
Pınarbaşı-Sarız = 38,17 km
Sarız-Afşin = 71,15 km
Afşin-Elbistan = 45,39 km
Elbistan-Nurhak = 42,64 km
Nurhak-Doğanşehir = 58,78 km
Doğanşehir-Malatya = 55,51 km
Malatya-Kale = 46,47 km
Kale-Sivrice = 66,38 km
Sivrice-Elazığ = 32,60 km
Elazığ-Tunceli = 78,63 km
İlginizi
çekebilir [bisikletle]Türkiye: Kars-Digor-Tuzluca-Iğdır