18 Kasım 2015

[bisikletle]Türkiye: Yalova - Gemlik - İznik - Yalova / “Teşrin-i Sani“ (Yalova-Armutlu-Gemlik)

Armutlu Yarımadası’nı kıyı boyunca izleyen, Gemlik Körfezi’ne bakan, İznik Gölü’nü çevreleyen, Orhangazi’den Samanlı Dağları’nı aşan mini tur.


5 Kasım 2015, Perşembe / Yalova - Armutlu - Gemlik (1. gün)

Sabah 8.15 Pendik-Yalova feribotuna Firuzan beni arabayla bırakıyor. Bu hafta sonu havada yağış yok. Şöyle 3 gün temiz hava alayım diye kendime izin verdim. Bileti internetten almıştım. Araç girişinde kartı okutup bileti bastırıyorum. Yolcu olduğumdan beni buradan almıyorlar.

Turnikelerden geçerken bisiklet ilgi çekiyor. Yokuşlarda nasıl? Ben de bunu görmek için yola çıktım.

Güzelce gemi güvertesine sabitledikten sonra gazetemi de alıp 119 nolu koltuğa geçiyorum. Karşımda bir hanım. Günaydınlaşıyoruz. Sanırım bu gemidekiler Yalova’da çalışan insanlar. Görünümleri öyle.












50 dakikalık yolculuk çabuk geçiyor. Hava puslu, soğukça da. Giysilerle gemide oturunca serin geldi birden dışarısı. Hani güneş, neredesin? Yola çıkmadan önce deniz otobüsü iskelesini de öğreniyorum ki dönüşte telaş olmasın.

Bugüne kadar eşyaları arka bagajda taşırdık. Çok dengesizdi. Önde bir şey yok, kuş gibi. Arkada 15 kilo, tırmanışlarda şaha kalkıyorsun. Şimdi öne de bagaj takınca ağırlıkları paylaştırdım. Tabii gidon ağırlaştı ama bisiklet tam dengede yola basıyor. 22 kilo var üzerinde. Kendi de en az 25. Ehh bende 85. Yani 132 kilo hareket halindeyiz :))

Kahvaltı etmedim. Kendime bir çay ocağı bulayım. Yanımda peynir ekmek var.

2 çayla şöyle birazcık doyurduktan sonra mideyi bir de ihtiyaç gidersem iyi olacak. Umumi WC-Bay 75 krş. Çaya verdim 1 lira, boşaltmasını eklersen 1,75 çok para diyerek beleşini aramak için tura başlıyorum.

Şuradaki bir Halkbank ATM’si, biraz bozuk para çekeyim. Elimde tek yüzlük var. Sıkıntı olmasın.

Yandaki taksi durağında ihtiyacı da gideriyorum ve haydi bastır Ankaragücü.

Kasım, Gregoryen Takvimi'ne göre yılın 11. ayı olup 30 gün çeker. Bir de erkek adıdır.

Türkiye'de, Atatürk devrimine değin Sümer-Babil-İbrani-Süryani-Arami Tişri’den gelme ad ile Teşrin-i Sani olan ayın adı Cumhuriyet'ten sonra İkinci Teşrin, İkinciteşrin olarak kullanıldı, 10 Ocak 1945'te kabul edilen 15 Ocak 1945'te yürürlüğe giren ve dört ayın adlarını değiştiren yasa ile ayın adı kasım yapıldı.

Güneş ara sıra yüzünü gösteriyor. Bugün güzel olmalı da yarın – öbür gün kapayacak. Hatta damlacıklar da düşebilirmiş :((

Yolun trafiği fazla değil, ama satıh çok bozuk. Zamanında dökülen ziftin üzeri aşınmış ve taşlar ortaya çıkmış. Dangıl dungul gidiyorsun. Yani herhalde tüm cıvatalar gevşiyordur.

Şimdi efendim bu gezide ilk defa yeni e-bisiyi deniyorum, uzun yolda. Şehir içi tecrübesi tam not aldı. Esas merakım uzun yolda ne gösterecek?

Geçtiğimiz aylarda birer E aldık. Orta motor, Shimano Steps sistem, Di2 vites... falan filanlı bir Scott. Kendimize göre modifiye ettik, ilaveler eksiltmeler, oldu sana bir tur bisikleti. Pedal destekli, yani ‘Pedelec’ dedikleri.

Amacım bu gün Armutlu’yu geçip Fıstıklı’da konaklamak. Orada pansiyonlar varmış. Yani bu turu çadırlı yapmamaktayım.

Bu yolun durumu da ne feci, adamın tüm keyfini kaçırıyor. Nereye kaçacağımı şaşırdım. Kaza olacak!

Çınarcık’a geldiiik. Ana yol düz gidiyor. Şehir merkezi sağdan iniyor. Hiç görmedim burayı. İneyim. Nasılsa tırmanış derdim yok :)) Burası Yalova ilinin en büyük ilçesi diyorlar. Yazın nüfus 300 bini geçiyormuş.

Denize doğru iniyoruz. Yolu kazmışlar sonra kapatıp bırakmışlar. Rezalet. Herhalde oy çıkmadı ki ceza yemiş.

Güzel bir pazarın içinden geçip sahil boyunca ilerliyorum. Güneş de çıktı. Ara sıra binalar kapatınca serin oluyor gene de.

Çok güzelmiş burası. Hele Teşvikiye denilen yer. Sakin sessiz. Yaz-kış açık pansiyonlar, bungalovlar var.












Çınarcık: İlçenin bulunduğu topraklar, Milat'tan 3-4 bin yıl önce kurulmuş yerleşim merkezlerindendir. Bölge sırasıyla; Frigyalılar, Kimiryalılar ve Vitrinyalılar'ın hakimiyetinde kaldıktan sonra MÖ 74 yılında Roma Devleti'ne geçmiştir. Çınarcık uzun yıllar süren Bizans hakimiyetinin ardından 1307 yılında Osman Bey tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır. Kurtuluş Savaşı yıllarında üç kez işgal edilmiş ve en son 19 Temmuz 1921 tarihinde düşman işgalinden tamamıyla kurtarılmıştır. Rum döneminde adı 'temiz havası olan şehir' anlamına gelen KİO olan ilçenin günümüzdeki adının tam olarak nereden geldiği bilinmemektedir.

Sahil yolunun sonuna kadar gittim, kıyıyı hiç bırakmadan. Sonra yol Kocadere’ye, sola sapıp içerilere girdi. Beraberinde şahane bir manzara başladı. Yeşil her taraf. Kimsecikler yok ortalıkta. Tek tük geçen minibüsler, o kadar. Bisikletin keyfi burada çıkıyor. Anayolda gitmek fazla stresli. Sürekli süratle gelip geçenler.

Esenköy yokuşuna geldim, tırmanıyorum. Ama ne tırmanış ben basıyorum motor da basıyor, 25’le rampa çıkmak ayrı bir keyifmiş :))

Esenköy’e önce çıkıyorsun sonra iniyor ve sahil boyunca ilerliyorsun. Bir kere bu yolu tersten yapmıştık. Öylesine bir karşı rüzgar vardı ki, herhalde boşuna Esenköy dememişler, gitmiyordu velespit. Sanki arkandan biri tutuyor. Baktık olmuyor attık kamyonetin arkasına taşıdık Yalova’ya (Yalova-Osmaniye-İznik-Karacaali-Esenköy). Bugün durum sakin ama.

Esenköy’ü 4 km kadar geçtim, bir yer bulayım da biraz daha atıştırayım. Neresi, şurası mı burası mı derken Bülbülderesi’nde bir alabalık-et-mangal durumları, ama mevsim dışı olduğundan sakin görünen yere giriyorum. Çay var mı? Taze mi? Dışarıda oturacağım. 3 cümle yetiyor.

Buraya kadar 5 çizgiden 1’i söndü. Yani 5’te 1’i  gitti. Hazır oturmuşken bataryayı da prize takayım.

Hüseyin bey, 23 yıldır burayı işletiyor. Rizeli. Birazdan yanımıza katılan Oktay bey, o da Rizeli, fırıncı. Ve Emrah bey, Mardinli, burada çalışıyor. Ordan burdan derken herhalde 40 dakikadır laflıyoruz. Bir yandan da çaylar içiliyor. Velespitin özelliklerini anlatıyorum. Çok ilgilerini çekiyor.








Çayların parasını almıyor Hüseyin bey. Bir daha geçersen mutlaka uğra diye tembihini alıp ‘Bülbül Deresi Et Mangal’ mekanından ayrılıyorum. Armutlu 15 km kadar önümde.

Esas rampa şimdi. 3 km olmalı. Belki de daha fazla. Kıvrılarak çıkıyor yol. Fazla araç trafiği olmaması iyi. Burası da başarıyla aşılıp Armutlu’ya doğru mermi gibi iniyorum. Yolun durumu gene içler acısı. Neyse ki inişte düzeliyor da rahatça salıyorum kendimi.

Bölge kaplıcalarla dolu. Bir de İslami geleneğe göre tatil yerleri. Efendim; bayana havuz, muhafazakar otel, helal kaplıca... gibisinden durumlar. Ah ahhh, erkek olmak mı zor kadın olmak mı?

Hem göreyim nasıl yermiş, hem de biraz mideyi doyurayım diye ilçeye giriyorum. Şöyle bir kısa şehir tur sonrası küçücük bir lokantada (Çiçek Burger) az pilav ve yoğurtla (5 TL) doyup yakındaki kahvede de sade (1,5 TL) ısmarlayıp biraz etrafı kesiyorum.

Zeytin diyarı buraları. Her yerde bidon bidon satılmakta-alınmakta.










Armutlu adının "Armodo" veya "Armodies" sözcüklerinden geldiği sanılmaktadır. Bu sözcükler "Donanma" veya "Donanmaya gözcülük eden kimse" anlamına gelmektedir. Bununla birlikte tarihi süreçte Enrutluk, Emrudili, Imrudili isimleri ile de anılmıştır. Armutlu adının nereden geldiğine dair iki rivayet bulunmaktadır:
  • Bizans Kralı'nın kızı Armodies’in vücudunun her yerinde yaralar çıktığı bildirilmiştir. Kral kızının bu durumundan utandığı için askerleriyle birlikte kızını şimdiki kaplıcaların bulunduğu mevkide bırakmıştır. Kız buradaki termal sularla her gün yıkanmış ve bütün yaraları iyileşmiş. Kral kızının iyileştiğini görünce onu tekrar yanına almış ve Armodies adı Armutlu olarak günümüze kadar gelmiştir.

  • Evliya Çelebi ise Armutlu isminin nereden geldiğini ünlü Seyahatname'sinde de şöyle anlatır; "Nahiyedir. Naib oturur. Bursa Beyi tarafından tayin edilir. Kasaba düz sahraya bağlı, bahçeli ve etrafı armut bahçeleri ile süslü olup bakımlıdır. Onun için Armutlu derler."
Vikipedi

Fıstıklı şurası, 8 km kadar. Geldim bile. Köy 1 km içeride. Bir de sahilde iskelesi var. Merak, köye gireyim de göreyim.

Güzel bir yer ama pansiyona benzer yer göremiyorum. Herhalde sahilde olmalı. Hani deniz mevsimi durumları.

Eee, son durağa geldim ve saat daha 2 buçuk. Gemlik 28 km ötede. Güzel de gidiliyor. Bas pedallara Mustafa, alırsın akşam olmadan.

Sağım harika bir manzara, Gemlik körfezi. Hava temiz, bolca ciğerlerime çekiyorum. Armutlu yarımadası çok güzel bir yer. Hele yaylaları, tepeleri, gölleri. Bir kere de Erikli yaylasına çıkmıştık. Ama ne yoldu. Sırf Mtb’lik, ve ben 28 tekerle çıkıyorum. Bugün yap deseler yapmam.

Narlı ile yol düzeliyor, artık kaymak asfalt. Sürmenin de keyfi geliyor. Neydi geride kalan durum. Yazık mı yazık. Bu güzelim bölge böyle bir yola nasıl mahkum edilir ki?

Sırasıyla Karacaali, Büyükkumla geçiliyor ve Gemlik levhası gözüküyor. Saat daha 4. Çok iyi geldim, 99 km geride kalmış. Çok da iyi kavradım E’yi. Desteği gereğinden fazla kullanma, daha 2 çizgim var.

Öğretmenevi’nin tadilatı bitmemiş. Tüh, orada kalmayı tasarlamıştım. O zaman otel aramalı. Trafik polisi bana meydandaki Gürle Otel’i öneriyor. Bir diğeri de Pak Otel. Önce Otel Pak’a uğrayıp 80 lirayı duyunca biraz irkiliyorum . Ö-Evinde 30-35’lere hazırlanmışken bu fazla oldu. Bir de Otel Gürle’ye bakayım. 60 diyor. Çaresiz kabul ediyorum. Velespit 1. katta bir odaya taşınıyor ben de 5. kattaki 121’e.








Yayılıp saçılıp ayakları diktikten sonra akşam yemeği için yakındaki Lezzet Lokantası’nda yerimi alıyorum. Nohut+az pilav+yoğurt+soda=14. Biraz da CNNTürk’deki haberler... Bakalım bu kanala ne zaman müdahale edecekler?

Ana caddesinde dolanıp, meydandaki zeytin festivaline uğrayıp (yabancı folklor ekipleri sahnedeydi), biraz baklava, sonra da bir sade ve aynı yerde çizilen daire sonrası odaya geri dönüyorum. Yarım saat akıtılan su sonucu banyo ve notları-fotoları vs’yi aktararak günü sonlandırıyorum.














Gemlik’in ortaçağdaki adı Kius=Cius’tur. Bursa civarında kurulan en eski kent olup, kuruluşu İ.Ö. XII. yüzyılda Argonotlara kadar gider. Herodot’un ünlü Tarih’inde bölgeden söz edilen tek kent budur. Gemlik, 1333 yılında Kara Timurtaş Paşa’nın gayretiyle fethedilmiştir. Gemlik sözcüğünün, Gemilik, yani gemilerin yanaştığı ve gemi üretildiği bir yer anlamından gelmiştir. 1087 yılında Ebulkasım, Gemlik’i ele geçirip burada donanma yaptırdığı için bu adı aldığı söylenir. Ancak bu konuda başka savlar da vardır. Texier, Bursa’nın gömlekleri Gemlik limanından ihraç edildiği için, bu adın “Gömlek’ten geldiğini savunur. Bilge Umar ise bu sözcüğün, Luwi dilindeki “Kama=Gama” sözcüğünden geldiğini savunur. Kamila (Kam-İla), yani ”Kama Yurdunun Körfezi”, Gemili’ye dönüşebileceğini savunur. Bu savın tek savunulacak yanının Gemlik’in eski bir kent olması ve hemen hemen tüm eski kentler gibi bu kentin de adı Türklerden önceki devirde kullanılmasıdır. Nitekim Gemlik fethedildiğinde de bu adı taşıyordu. Ancak bu yakıştırmanın yani Kam İla’nın fonetik yapısı Kumla’ya daha çok uymaktadır. Olasılıkla kumla sözcüğü buradan gelmiştir. Çünkü bu köyler de eski köylerdir. Gemlik, Türklerin ilk tersanesidir. İnegöl’den gelen keresteler bu limandan İstanbul’a taşınmıştır. Bozburun ise kürek için kesim alanıdır.













Yalova – Armutlu - Gemlik

Tur tarihi: 5 Kasım 2015
Kat edilen mesafe: 99,81 km.
Ortalama hız: 13,5 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 7 sa. 24 dk., dışarıda geçen süre 12 sa. 47 dk.  
En yüksek sıcaklık 23 ˚C, en düşük 16 ˚C, ortalama 19 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 3.292 m, kaybı (iniş) 3.290 m.
En alt yükseklik 1 m., en üst 260 m.

Garmin yol bilgisi Yalova-Gemlik




Asfaltın durumu


Çınarcık pazar



Çınarcık




Hüseyin bey, Emrah bey ve Oktay bey ile


Armutlu







Gemlik girişi




Gemlik by night






















2. gün (devamı) Gemlik-İznik




[bisikletle]Türkiye: Yalova - Gemlik - İznik - Yalova