6 Kasım 2015, Cuma / Gemlik - İznik (2. gün)
Uyanmam 8, otelden çıkmam
10’u buldu. Akşam oda serindi. Üstümde polar, altımda eşofmanla yattım. Biraz
da kokusu nahoştu odanın. Otelde bir tek ben vardım anlaşılan. Kahvaltı fazla
değildi. Aslında iyi de oldu. Yoksa tıka basa yola çıkmak da iyi değil.
Biraz kapalı bir günle
başlıyorum pedallamaya. Ama polar yeleği çıkardım. Fazla gelebilir, o da ayrı
bir sıkıntı. Tarif edilen yoldan giderek, otogarın kenarından geçerek
Orhangazi-İstanbul yolundayım. Baharda buradan grupla pedallamıştık İznik’e (İznik–ZeytinAğacı). O nedenle aşinayım çevreye.
Yolun trafiği var. Güvenlik
şeridi bu durumda çok fayda veriyor. Ama gene de aynadan arkayı kollamak gerek.
5-6 km gittikten sonra sağdan İznik yolu ayrılır. Beraberinde de yoğun trafik
kalkar.
Şimdi sakin ama asfaltı pek
düzgün olmayan yoldayım. Hava kapalı, rüzgarsa karşıdan esmekte. Takviyeyi
açıyorum. Bana biraz hız katıyor.
Gölyaka burası. Evdeki
hesaba göre burada çadır kuracaktım, ama nerede? Birinin bahçesinde ama vaz
geçmiş olmaktan mutluyum.
3 motorcu vın diye yanımdan
geçti. Selamlaştık. Daha doğrusu onlar beni selamladılar. Bu yolda manzara çok
keyiflidir. Hele de göl görünmeye başlayınca müthiş olur. Bölge insanı zeytin
ağaçlarının ya üstünde ya altında zeytinleri topluyor-sepetliyorlar. Yol
kenarında çiğ zeytin satanlar. Tam da mevsimi.
Sölöz’e geldim. Ehh bir mola
zamanı. Kahve içmenin sırası geldi. Gezilerde çay-kahve bolca tüketiliyor.
Biraz etrafı kesip üzerime kısmet yağınca masa değiştirip 1 lirayı bırakıp
ayrılıyorum köyden.
Narlıca’yı geçtikten sonra
yol kıyı kenarına iniyor. Gölün tadı şimdi geliyor. Balıkçı tekneleri kıyıda dizili.
Tek tük olta atmış kısmet bekleyenler. Güneş de hafiften kendini gösteriyor.
Yol kenarında köpekler, kimi uyumakta, kimi yemek aramakta. Geldik Göllüce’ye.
Hafiften açıktım. Şu soldaki kahveye yerleşeyim. Bir kalabalık ki kahve,
sormayın. Gelen giden, selamlaşan, el öpen, birbirine tos atan... Malumunuz,
erkekler sanki boynuz tokuşturur gibi kafasının bir sağını bir solunu
karşısındakine dokundurmakta. Az sonra durum anlaşılıyor, cenaze var.
Çaylar 75. 2 tane yuvarlayıp
ekmek+peynir+domatesle doyup yola devam.
Şimdi bayır aşağı iniyorum.
Yol ıslak. Yağmur mu, sulama mı anlayamadım. Ama kuru bölümlerini kollayarak
sürüyorum. Bu yükle bir kayarsam uçtum demektir.
Bayağı hızlı ilerliyorum.
Kahve molasında Öğretmenevi’ni aramış 3’e doğru gelirim demiştim, ama görünen
çok daha erken İznik’te olacağım.
İznik ufukta göründü bile.
Birazdan Yenişehir ayrımına gelince bir şey kalmayacak. Bu sefer Ö-Evinde
konaklayacağım. Aslında burada DSİ de var ama çok şehir dışında.
İstanbul’un Haçlılar tarafından 1204’te ele
geçirilmesinden sonra Bizans imparatoru ve yönetimi İznik’e gelip burada Bizans
İmparatorluğunu devam ettirmişlerdir. 1204-1261 yılları arasındaki bu dönemde
İznik surları onarılmış, ön surlar yeni burçlarla desteklenmiştir.
Saat bir buçuk ve İznik’in içindeyim
bile, sadece 56 km gelmişim. Kente Yenişehir Kapı’dan girdim.
Görkemli İznik surlarının en ilgi çekici kısımlarını,
kesme taşlarla Roma döneminde MS
1. yüzyılda yapılmış olan taç kapılar teşkil etmektedir. Bugünkü ana
caddelerin, Kılıçarslan Caddesi ile Atatürk Caddesi'nin her iki yönündeki
kapılar ana yerleşimlerin veya yerlerin adlarını taşımaktadır. Strabon, kent
merkezindeki Cymnaseum'dan dört ayrı yöne bakılınca bu kapıların görüldüğünü
yazmıştır. Yapılan araştırmalar doğuda Lefke, kuzeyde İstanbul, güneyde ise
Yenişehir Kapıları'nın birbirlerine benzer tipte inşa edildiklerini, Göl
Kapı'dan ise günümüze herhangi bir kalıntının ulaşmadığını ortaya koymuştur.
Yenişehir ve Bursa'dan gelen karayolu yakın tarihe kadar bu Yenişehir Kapı’dan
İznik'e bağlanmaktaydı. Konumu ve darlığı nedeniyle, Lefke ve
İstanbul Kapılarında olduğu gibi burada da sur duvarı açılarak geçirilen yol,
kapıyı tali duruma sokmuştur. Çevresinde çetin savaşlara sahne olan ve kent müdafaasında
katkılarda bulunan bu kapı depremlerde önemli derecede tahribe uğramış,
tamiratlar geçirmiştir. İmparator II. Claudis zamanında yapılmıştır. Yenişehir
Kapı diğer iki kapı gibi üç kısımdan oluşmaktadır.
Sora sora Ö-Evini buluyorum.
Ayasofya müzesinde bir kalabalık. Ne oluyor? Bakan gelmiş. Neye bakıyormuş? Bilmiyoruz.
:))
Ö-Evi Md. ve Yrd. ile
tanışma, çay ikramları, kısa bir sohbet, az mevcut durumlardan yakınma, kimlik
bildirimi, ücret ödenmesi (kamu 25 TL) ve 1 nolu odaya taşınma. Bisi kat arası
boşluğa yerleştiriliyor. Temizlik sorumlusu Hatice hanım güler yüzlü. Odada
WC’nin C’si yok, dışarıda umumi. W’de yok çünkü mahallede sular kesik, tamirat durumları
:(( Zaten yollar da halen yapılmamış. 6 ay önce gelmiştik, her yer kazılı, İznik
perişan bir haldeydi. Halen fazla yol alamamışlar.
Hava güzel, sokaklarda
turluyorum. Bir poğaça ve çay eşliğinde etrafı temaşa ediyorum. Çaylar 75,
poğaça da. Bolca bisikletli var ortada. Hatta zabıta bile bisikletli. Merakımdan
Aydın Otel’den fiyat alıyorum; 1 kişi 60-, 2 kişi 100-, kahvaltı dahil. Bu
paraya Ö-Evinde 2 gece kalırım. Müze ve Yeşil Camii tadilatta. Gezilemiyor. Çok
güzel bir müzesi var İznik’in. Mutlaka geldiğinizde ziyaret edin.
İznik, Hristiyan alemi açısından da ayrı bir öneme
sahiptir. Zira ilk Ekümenik Konsil, M.S. 325 tarihinde 218 piskoposun
katılımıyla burada yapılmış ve Hristiyanlık dinine hayat veren ve "İznik
Yasaları" adıyla bilinen 20 maddelik karar Senatüs Sarayında alınmıştır.
İmparator I. Constantinus'un huzurları ile yapılan I. Konsil şiddetli
tartışmalara sahne olur. İskenderiyeli din adamı Arius'un "Hz. İsa'nın
sadece bir insan olduğu ve tanrıdan dünyaya gelmediği" şeklindeki kısa
sürede taraftar toplayan tezi, toplantıya katılan piskoposları çileden çıkarır.
Sonuçta bugün de savunulan Hz. İsa'nın tanrının oğlu olduğuna dair sav kabul
görür. Arius ve arkadaşları toplantıdan kovulur. VII. ve son Ekümenik Konsil
787 tarihinde İznik'teki Ayasofya Kilisesi'nde yapılır. Kısacası İznik
Hristiyanlık açısından önemli bir dini cazibe merkezidir.
4 bisikletli küçükler. Biraz
takılıyor fotolarını çekiyorum. Büyük olan kareden kaçıyor. Bisikletim pembe, olmaz. Kendisinin ki
bozukmuş, bu ablasınınkiymiş. Biraz sohbet sonrası beni annesinin çini
dükkanına götürüyor. Anneyle ısmarlanan kahve eşliğinde sohbet. Zor bir hayatı
var. 2 çocuğunun velayeti üzerinde, yaşam savaşı veriyor. Emre’nin boyadığı bir
çini tabağı satın alıyorum 10 liraya. Belki moral olur küçüğe.
Akşam yemeği için lokanta
aramaktayım. İlkinde tek kuru kalmış. Pas geçiyorum. 2’ncisinde yoğurtlu
ıspanak+az pilav (=11,50) ile doyup kahve içebileceğim yer bakınmaktayım. Şuradan
2 dilim baklava alayım, canım çekti :)) İnebolu’da imalatımız diyor satıcı.
Mısır şurubu kullanmıyoruz. Hacı Hasan Oğulları, 44 yıldır varlarmış. Bu da
güzel.
Sokakların durumu cidden
üzüntü verici. Bu ne iştir, nasıl hizmettir anlayamadım! Yoksa burası da mı
cezalı?
İznik, 1328-1331 yılları arasında gerçekleştirilen
kuşatma sonrasında Osmanlı Devleti tarafından ele geçirildi. Osmanlı idaresinde
İznik, sanat, ticaret ve kültür merkezi oldu. İznik Medresesi'nde birçok ünlü
ders verdi. Dâvûd-i Kayserî, Ebul Fadıl Musa, Eşrefoğlu Abdullah Rûmî gibi
tasavvuflar İznik'te yaşadı ve eserler verdi. Osmanlı döneminin ilk cami,
medresesi ve imareti İznik'te inşa edildi.
Dön dolaş gene Ö-Evine
geldim. Hatice hanım yarın gelecek 11 bisikletliyi nasıl yerleştireceği
derdinde. Sağlıklı yaşam adında bir grup gelecekmiş. Başta beni de onlardan
sanmıştı.
Yarın dönüyorum. İDO’ya
bağlanıp saatleri kontrol edeyim.
Gemlik - Sölöz - İznik
Tur tarihi: 6 Kasım 2015
Kat edilen mesafe: 56,09 km.
Ortalama hız: 15,6 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 3 sa.
36 dk., dışarıda geçen süre 10 sa. 38 dk.
En yüksek sıcaklık 26 ˚C, en
düşük 16 ˚C, ortalama 19,2 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 402
m, kaybı (iniş) 308 m.
En alt yükseklik 2 m., en
üst 174 m.
Garmin yol bilgileri Gemlik–İznik
Güney Kapı |
İznik'in ara sokakları perişan durumda |
Kaldırım yok |
Cami ve müze |
Eski İznik |
3. gün
(devamı) İznik-Yalova – 1. gün
(öncesi) Yalova-Gemlik
[bisikletle]Türkiye: Yalova - Gemlik - İznik - Yalova