7 Kasım 2015, Cumartesi / İznik - Orhangazi - Güneyköy
- Yalova (3. gün)
9.30. Kapı önünde Hatice
hanım ile tatlı bir sohbet sonrası Ö-Evinden ayrılıyorum. Kahvaltıyı yolda
yaparım artık. Güzel oluyor, oyalanmıyorsun gereksiz.
Hava bugün kapalı. Yağmasa
bari. Yol, göl kenarından neredeyse yokuşsuz sürecek Orhangazi’ye kadar.
Sonrası tırmanış ama.
7. km’de Çakırca. Bir
kahvaltı molası için duruyorum. Çay 50 krş. Yandaki fırında simit kalmamış.
Yanımdaki ekmek-peynirle idare ediyorum.
Sağ sol zeytin ağaçları.
Köylü hasatını toplamakta. Haziranda geldiğimizde bolca kiraz yemiştik
buralarda.
Dönüşüm kuzeyden. Bu yol
daha geniş ve zemin, bazı yerler hariç daha düzgün. O nedenle TIR’lar da var bolca.
Kerametli yakınında yola
dökülen sıcak su durmaya değer. Bu sefer transit geçiyorum ama ayakları bu ılık
suya sokup rahatlamak, hatta kaplıcasına bir girmek lazım. Aslında bir gün de
bunun için gelmeli buralara.
Karşıdan karşıya geçen bir
sincap. Çok hızlı, hemen çalıların içinde kayboluyor. Bazen araçlara
yakalanmışları görüyorum yollarda. Ezilmiş kirpiler, kaplumbağalar, yılanlar...
Rahmetli Hüseyin Bey’in kahyalık yaptığı çiftliğin yakınındayım. Bir girip kontrol edeyim, yerine kim bakıyor. Sesleniyorum ama kimsecikler yok. Seneler önce burada çadır kuracak yer ararken, Hüseyin Bey bizi çiftliğe almıştı. O gün bugün gelişlerimizde burada kaldık. Güzel bir dostluk oluşmuştu (Halil Amca ve Hüseyin Bey).
Rahmetli Hüseyin Bey’in kahyalık yaptığı çiftliğin yakınındayım. Bir girip kontrol edeyim, yerine kim bakıyor. Sesleniyorum ama kimsecikler yok. Seneler önce burada çadır kuracak yer ararken, Hüseyin Bey bizi çiftliğe almıştı. O gün bugün gelişlerimizde burada kaldık. Güzel bir dostluk oluşmuştu (Halil Amca ve Hüseyin Bey).
11.30, Orhangazi’ye vardım
bile. Açma ve poğaça ile çay bahçesinde az açıkmış midemi rahatlatmaya
çalışıyorum. Burada çay oldu 75. Poğaça da aynı.
Orhangazi’de de yol
çalışmaları bitmemiş. Ortalık halen rezil bir görünümde. Islanmış yerler, çamur
olmuş. Belediyecilik açısından pek de olumlu değil. Şimdi Süpürge Rampası
yerine Hamzalı üzerinden Güneyköy’e çıkacağım. Yaklaşık 400 metreye. Kafkas
göçmenleri buraya vakti zamanında yerleşmişler. Şimdi orada iki sofra var, hinkal
yapıyorlar. Bizim devamlı uğradığımız 2 kız kardeş var, Dağıstan Sofrası.
Bu yol elbette otoyoldan
daha keyifli ve rahat. Ne gürültü var, ne egzoz kokusu, ne stres. Orhangazi
içinden hastane yönüne gideceksiniz. Sonra ilçe mezarlığına doğru devam. Yoldan
hiç ayrılmazsanız kaybolmadan gidersiniz.
Hamzalı’da yağmur çiselemeye
başlıyor. Umarım artmaz. Hızla pedal basıyorum. E desteğiyle de süratim
artıyor. Güneyköy’e girişim saat 13’de. 50 dakika çekti Orhangazi’den burası.
Eskiden 1,5 saatte zor alırdım. Yani bu E olayı süper bir numara. Normalde
pedallayarak 14 km ile giderken 1. kademede 18, 2.'de 22, 3.'de 25 oluveriyor :)) Gücüne güç katıyor. Ne kadar kuvvetli basarsan o kadar çok destek alıyorsun.
Güneyköy: Köyü 1896'da Dağıstan'dan gelen göçmenler
oluşturmaktadır. Köyün ilk resmi adının 1899'da Almali ya da Elmaalanı
olarak verildiği başbakanlık arşivlerinde geçer. Almali ismi kullanılırken,
Sultan Reşat'ın köye gelmesi ve köyü çok beğenerek buraya bir çeşme
yaptırmasından sonra adı Reşadiye
olarak değişmiştir. 1934'te İstanbul sınırının en güney kıyısında yer alması
dolayısıyla Güneyköy adını
almıştır.
Türk kelimesinin aslı "türümek" fiilinden
gelmektedir. Bu fiilden türetilmiş, kişi ve insan anlamında "türük"
ve nihayet hece düşmesiyle "Türk" kelimesi ortaya çıkmıştır. Nitekim
Anadolu'da bir kısım göçebeler de yürümekten "yürük" adını
almışlardır. Türk kelimesi, ayrıca, çeşitli kaynaklarda; "töre sahibi,
olgun kimse, güçlü, terk edilmiş, usta demirci ve deniz kıyısında oturan
adam" manalarında kullanılmaktadır.
Bu kadar erken geleceğimi
bilseydim poğaçayı yemezdim doğrusu. Yarım saat kadar oyalanıyorum Dağıstan Sofrası’nda.
Ayşe ve Fazilet hanımla sohbet. Şamil bey mantarları anlatıyor. Yumurta
şeklinde, aynen yumurta gibi içi sarı olan bir tür varmış. Keçilerden önce
yetişebilirsem en lezzetlisi o diyor.
Sonra hinkal ve ayran ile
karnımı doyuruyorum, müthiş bir lezzet. Mutlaka buradan geçerek tatmalısınız.
12,5 hinkal, 1 ayran, 2 lira da kahvenin fiyatı. Ev için de 1,5 kilo
dondurulmuş yüklüyorum arka çantaya. Kilosu 25 TL’den. Otlu, hem de doğadan
toplanmış.
Çiseleme devam ediyor.
Safran üzerinden gideyim istiyorum, 4 buçuk feribotuna çok var. Saat daha 2
buçuk. Ama bir bölümü topraktı. Şimdi bu sıkıntılı havada çekilir mi?
Buradan sonra öyle yıkıcı
bir tırmanış yoktur. Hep inersin. Bazı bölümler bozuk. Dikkatli olmak gerek.
Taş kırılan bir tesisin
yanından geçmekteyim. Ortalık bembeyaz. Sanki sis basmış. Feci bir vaziyet.
Burnunu kapatmasan yandın. Üstüm de hafif ıslanmıştı, o toz her yere yapışıyor.
Gözlük, bisiklet, çantalar, üst baş..., un çuvalı boşalmış gibi. Yuh desen ne
yazar. Bu nasıl iş anlayamadım. Yolun kenarında olacak şey mi?
Soğucak üzerinden gidecek
şekilde sağdan ayrılıyorum. Sonra otoyola çıkıyorum. Burası yokuş aşağı, 50+
km’lerle inmek de ayrı bir zevk. Hele de bisiklet bu kadar ağırken iyi
hızlanıyor doğrusu.
Yalova levhası göründü bile.
Bir trafik sıkışıklığı önümde. Üst geçit inşaatı nedeniyle yolu sağdan
vermişler. Bu bana yarıyor tabi, onlar dururken ben ilerliyorum. Arkamda 2
motorlu, onlar da sağdan kaçabiliyorlar. Ben ortadan pedallıyorum. Bagajım
olmasa daha rahat olurdum. Dar yerlerde takılmasın diye dikkatli olmak gerek.
15.15 feribotuna bile
yetiştim ama Firuzan’la 16.30 olarak kararlaştırmıştık. Pendik’ten beni alacak. 1 saatimi yandaki
kafeteryada geçiriyorum. Taze sıkılmış bir nar suyu (5-) eşliğinde gezi
notlarını toparlayarak zaman geçirip feribotu bekliyorum.
Einstein, ünlü ‘İzafiyet
Teorisi’ni (Görelilik Kuramı) 1915 Kasım’ında bulmuştu. Yani 100’üncü yılını kutluyoruz.
Güzel bir kızla geçirilen bir saat bir
saniye gibi geçer. Sıcak soba üzerinde bir saniye de bir saat gibi gelir. İşte
görelilik budur. A. Einstein.
E-bisikletin huyunu suyunu
öğrenmek, çantaların ayarlarını kontrol etmek, eskiden geçilmiş bir yolu yeni bisikletle
karşılaştırmak, 2016 turları öncesi deneyim kazanmak açısından çok yararlı oldu
bu mini tur.
İznik – Orhangazi – Güneyköy - Yalova
Tur tarihi: 7 Kasım 2015
Kat edilen mesafe: 69,99 km.
Ortalama hız: 10,6 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 4 sa. 29 dk., dışarıda geçen süre 6 sa. 36 dk.
En yüksek sıcaklık 18 ˚C, en düşük 15 ˚C, ortalama 19,9 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 710 m, kaybı (iniş) 807 m.
En alt yükseklik 2 m., en üst 413 m.
Garmin yol bilgileri İznik–Yalova
Orhangazi |
Dağıstan Sofrası, Hinkal |
Yol kenarında taş kırılıyor |
İ
[bisikletle]Türkiye: Yalova - Gemlik - İznik - Yalova
1. gün: İstanbul –
(feribotla) Yalova > Armutlu > Gemlik =
99,81 km
3. gün: İznik > Orhangazi
> Güneyköy > Yalova – (feribotla) İstanbul = 69,99 km
Toplam = 225,89 km
Tur bilgisi: Yol % 95 asfalt.
Yalova-Armutlu-Narlı arası asfalt aşınmış, yamalı. Güneyköy sonrası bir süre
yol kalitesi düşüyor. Esenköy öncesi ve sonrası bir tırmanış, Orhangazi’den
Güneyköy’e uzun bir tırmanış var. Gemlik konaklama otel, İznik öğretmenevi veya
otel. Kayıkhane’de çadır kurmak mümkün.
Turun başı Yalova - Gemlik
[bisikletle]Türkiye: Yalova - Gemlik - İznik - Yalova
İlginizi çekebilir Mudanya–Eskikaraağaç(Uluabat Gölü)–Esence–Mudanya, Yalova-İznik Gölü-Osmaniye-Yalova