1 Ekim 2023, Pazar / Keskin - Kırıkkale, 37 km (29. gün)
Rahat ÖE’lerden biriydi Keskin’deki. Sabah herhalde gene 5’de uyandım ama saate bile bakmadan uyumaya devam ettim. Tek sıkıntım yastıklar. Kalın ve sert benim için. Yolum uzak değil, 28 km. Yani 1,5 saat en fazla. Üstelik de büyük bölümü yokuş aşağı olduğundan daha da kısa olabilir. 7’ye az kala kalkıyorum yataktan. İlk işim pencereden dışarıya bakmak oluyor. Bugün için yağış gösteriyordu. Nitekim hava kapalı. Gri bulutlar var. Ama sanki yağmur şu an yokmuş gibi duruyor. Gerçi elimi uzatmadım, belki de inceden yağıyordur.
Sabahın rutin işlerini yapmaktayım. Dün tıraş olmamıştım ama bugün oluyorum. Toparlanıp eşyaları asansörle bir kat indirip bisikleti de saklandığı koridordan çıkartıp yüklüyorum. Bu arada matarayı buzdolabında unuttuğumu fark ediyor çıkıp alıyorum. Bir kere Keles’te unutmuş, uzunca bir yokuşu inip uzunca bir yokuşu çıkınca fark edebilmiştim. Kabus gibiydi geri gitmek. Tekrar yokuşu çıkmadım, taksiyle gidip almıştım.
Yağmur varmış, inceden yağıyor. Zaten esas yağmur 9’dan sonra gösteriyordu. Üstüme ayaklarıma yağmurlukları geçirip 07.58 hareket saatim oluyor. ÖE’den çıkıp ilçeden bir yokuşla ayrılıyorum. Pazar sabahı daha hareketlenmemiş insanlar. Sadece temizlikçileri görüyorum. Ankara diye otoyola bağlandım. Dünkü yol, kaymak asfalt, geniş güvenlik şeridinde gidiyorum. 1094 m rakımda kuzeybatı yönündeyim. Saat 08.12 oldu. Hava 13,5 °C, şimdilik ortalamam 22,6 km/s. Yağmurluk üstümde, ince yelek ve kolluklar da var. Arkadan müthiş bir motor sesi, sanırsın Formula 1’den bir araç ama bir bakarsın ki Şahin.
Neredeyse hiç pedal çevirmeden 13 km kadar geldiğim kasabada, Hasandede Türbesi (*) işaretlenmiş, bir de cami olmalı galiba burada tarihten kalma. Ama havadan dolayı girmiyorum. Yani şu yağmur bastırmadan ulaşayım Kırıkkale’ye. 10 km gibi bir şey kaldı. Solda uzaklarda bacalar var, 4 tane. Termik santral mı var buralarda? Solumda akan bir nehir ve soldan Rafineri diye ayrılan bir yol, bir de Kumdede Türbesi. Demek buraları dedeler diyarı oluyor. Demir Çelik A.Ş. diye kocaman bir tesis göründü. Hafif bir çıkış ve gene iniş şeklinde sürüyor yolum. Saat 08.36, 15,5 °C. 702 m rakıma düştük. Şu anda yağmur yok ama yolda ıslaklık var. Ancak asfaltın durumu çok iyi, rahat gidiliyor.
(*) Hasan Dede (1489-1596); Kırıkkale'nin Hasandede köyünün bulunduğu bölgeye manevi bir görevlendirmeyle gelerek dergâhını kurmuş, buraya yerleşmiş ve burada vefat etmiştir. Yaşamı boyunca verdiği hizmetler ve manevi gücüne olan inançtan ötürü mezarı türbe haline getirilmiştir. Hasan Dede Camii Kanuni Süleyman zamanında Mimar Sinan tarafından yaptırılmış, 1894’lerde elden geçirilmiştir.
Yağmur Kırıkkale yazısında bastırdı. O nedenle levhayı, durup çekemedim. Silah fabrikası sağda, girişi. Buranın bir de müzesi var. Açık mı kapalı mı, çelişik haberler okudum. Güvenliğe kadar gidip soruyorum. Merkeze taşınmış ama açılmamış. Yani yuh. İsterdim görmek. Bu kadar geldik, boşuna mı? Sağdan Şehir Merkezi diye dalıyorum. Tren yolu sağımda ve arkasında silah fabrikasının büyük alanı ve binaları gözüküyor. Duyduğumuz/okuduğumuz “MKE Kırıkkale Mühimmat Fabrikasında Patlama” başlıklı haberler burada mı oluyor? Bunların en korkuncu herhalde 1997’de olanıdır. Peş peşe yaşanan patlamalar, ölümler, şehre girişin 3 gün boyunca yasaklanması... Kabus gibi!
Erken geldim. Aslında Keskin’de kalmayıp devam etmek de mümkünmüş. 74 km idi, hele de son 15 km yokuş aşağı gidilince sıkıntısız gelinirmiş. Ama Keskin’de Sulu Mağara ve Rahmi Pehlivanlı Evi ve görevli hanımla tanışmak-dinlemek de iyi oldu. Kırsalın büyük şehirlerden ne denli farklı olduğunu gördüm. İlkin ÖE’ye bir gideyim, yerini bulayım. Yönlendirmeler var, takip ederek önüne geliyorum. Bisikleti dayayıp resepsiyona geldim. Daha çok erken. Millet kahvaltıda. Girişler 14’deymiş ama rica ediyorum benim odayı önce toplasınlar diye. Çıkış da 11’miş. Yani içindeki çıkmadan giremiyorlar.
Şehir turu atıyorum. Daireler sekizler çizerek dolaşmaktayım. Hem pazar, hem sabah, çoğu yer açılmamış. Sokakta insan da pek yok. Covid kapanma zamanını hatırlattı. Sokakların bomboş olduğu günler. Ghost Town durumları. Rolling Stones ne de güzel bir klip hazırlamıştı, bununla ilgili bir parçaları vardı; Living İn A Ghost Town. Altı sene önce gene bir gece kalmıştım burada. Hititler turuna başlamıştım. Ama aklımda fazla bir yer kalmamış Kırıkkale’ye ilişkin. Derken beklenen yağmur bastırıyor. Ama sıkı iniyor. Bir müddet daha yağmur altında gidiyorum ama bir gözlemeci (Esila Kahvaltı Evi) ve tentesini görünce hem kahvaltı eder hem de dinmesini beklerim diye yanaşıyorum. İki çay bir patates-peynir karışımı gözleme ile güzelce doyuyorum (45-). Bu arada yağmur da diniyor, ben de tekrar ÖE’nin yolunu tutuyorum.
Kahvaltı salonunda odayı beklerken biraz mesajlara bakmaktayım, ve de Kırıkkale’nin tarihine. Şehir olarak, Kırıkkale’nin kuruluşu ve gelişmesi oldukça yeni. Kırık köyü arazileri üzerine kurulmuş, gelişmiş ve büyümüş. 1920'lerde Mühimmat Fabrikasının temellerinin atılması, DDY buradan geçmesi gibi unsurlar şehrin oluşmasında önemli rol oynamış. Mühimmat Fabrikasının üretime geçmesiyle şehir göç almaya başlamış ve 12 hanelik Kırık köyü, 1929 yılında bucak yapılarak “Kırıkkale” biçiminde kullanılmış. 1935’de MKE’ye ait fabrikalarda çalışmak üzere çevre illerden insanlar göç etmeye başlar. Cumhuriyetin ilk yılları olması nedeniyle “sanayi” şehrin büyümesine öncülük etmiş ve 1989’da da il olmuş.
Malumunuz ülkenin ortasına doğru gidildikçe “K” harfinin kullanımı gitgide azalmakta. Nedense? Adında en çok “K” harfi olan ilimizde de bu durum geçerli: Gırıggale. Başkaları da var: Gırşehir, Gayseri, Gonya, Gastamonu...
No 210’un hazır olduğu bildiriliyor. Çantaları söküp, bisikleti de resepsiyon tarafında bir duvara dayayıp asansörle 2. kata çıkıyorum. Oda geniş, 1 tek 1 duble yataklı. Üstümdeki ıslakları çıkartıyor, çantaları açıyor, içindekileri dışarıya alıyor, açıl saçıl susam durumları. Duş alıp biraz ayakları uzatıp 2 buçuk gibi yemek aramak üzere ayaklanıyorum. Önceki gelişimde yediğim lokantayı bulayım istiyorum. Haritada yerini işaretleyip oraya doğru yürümekteyim. Ortalık kalabalıklaşmış, sokaklar insan kaynıyor. Trafiğe kapalı bir yoldan ilerleyip kebapçıyı buluyor ama şimdi giriş yapmak zoruma gittiğinden pas geçip başka yer arayışına geçiyorum. O zaman gece idi, yer de bulamamış, burası önüme çıkmıştı. Şimdi gündüz, bulurum herhalde başka yer. Ara-tara-bakın-soruştur ve Birtat Çorba Lokantasında az az kuru pilav ve ayran, onlardan ikram turşu, kuru soğan, çoban salata, yeşil biber (100-) ile iş bitiyor.
Yürümeye devam. Bir kahve içecek yer arayışındayım. Bu bölgede hep çaycılar var. Kahveciler sabah turladığım diğer bölgede toplanmıştı. Gerçi bildiğim markaların hiç biri yoktu. Buraya özgü yerler ama gideyim bakayım. Kahveyle de çikolata ne iyi gider. A101’deyim, onların kendi markası var, fena değildi, bir kere aldım, tekrar alıyorum ama içime mi doğdu, orada açıp ne göreyim? Bozuk! Değiştiriyorum, satıcı kızla biraz problem yaşayarak. Ama açtınız diyor. Açmasaydım nasıl görebilirdim? Eti’nin bol malzemeli bir çikolatası var, 15 liraydı ama indirimde 11 olmuş, fakat zamanı geçmiş ancak etiketi değiştirmemişler. Haliyle vermek zorundalar o fiyata. Kapıyorum, uyumayıp değiştirseydin : )) Yürü yürü yürü durumları. Kahvelerden birini seçip filtre soruyorum ama French Press diyor, istemiyor Americano diyorum. Filtreyi burada bulamazmışız. Çikolatayla kahvemi içip biraz gençleri inceliyorum. O yaşlarda kız olsun oğlan olsun, büyümek için makyaj yapmak, sigara içmek, hani artık bunları yapabiliyorum diyebilmek. Büyüklere olan özenti, sonra da küçülmek için uğraşıyor insan.
Hafiften yön duygusu da gelişmekte, yürüdükçe, aynı yerlerden geçtikçe iyi kötü yerimi belirleyebiliyorum. Migros’tan alınan kefir ile ÖE’ye dönmekteyim. Yarın dönüş olacak otobüsle, eşyaları ona göre yeniden düzenlemeliyim. Firu’yla konuşuyor, annesini gün geçtikçe iyiye gittiğini duymak sevindiriyor. Bir yandan müzik dinliyor, diğer yandan Tarihte Bugün’ü okumaktayım. 1 Ekim’de ne çok şey olmuş, saymakla bitmez. Birisini aralarından çekip aldım; 1869, Dünyada ilk kartpostal Avusturya'da basıldı.
Türkçeye Fransızca “carte postale” kelimesinden geçmiş olan kartpostal, ülkelerin posta tarihini ortaya koymakla kalmayıp içerikleri itibarıyla da çıkarıldıkları dönem hakkında önemli veriler sağlamaktadır. Osmanlı Devleti'nde 19. yüzyılın sonlarında kullanılmaya başlanan ve daha sonraki yıllarda yaygınlaşan kartpostal basımı ve kullanımı belirli kurallara bağlanmıştı. II. Abdülhamid döneminde Devletin kartpostallarla ilgili birtakım tasarrufları olmuştur. Bu dönemde kendisini etkin bir şekilde gösteren sansür mekanizması kartpostallar için de geçerli olmuştur. Devlet, ülkede satılan kartpostalları sıkı bir şekilde takip etmiş ve gerek siyasi gerekse sosyal bazı sebeplerden ötürü kartpostalların basımını ve satışını yasaklama yoluna gitmiştir.
Kırıkkale ÖE 0318 2245404
Keskin-Kırıkkale
Tur tarihi: 1 Ekim 2023
Alınan yol: 37,88 km
Ortalama hız: 20,4 km/s
En yüksek hız: 53,7 km/s
Bisiklete biniş süresi 1 s 51 dk, dışarıda geçen süre 3 s 02 dk
En yüksek sıcaklık 20 ˚C, en düşük 13 ˚C, ortalama 14,9 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 290,3 m, kaybı (iniş) 701,6 m
En düşük yükselti 675 m, en yüksek 1152,5 m
Garmin yol bilgileri Keskin-Kırıkkale
Relive yol bilgileri Keskin-Kırıkkale
07.58 hareket saatim. |
Ankara diye otoyola bağlandım. Dünkü yol, kaymak asfalt, geniş güvenlik şeridinde gidiyorum. |
Neredeyse hiç pedal çevirmeden 13 km kadar geldiğim kasabada, Hasandede Türbesi işaretlenmiş, bir de cami olmalı galiba burada tarihten kalma. |
08.40, Kırıkkale’deyim. |
Sağdan Şehir Merkezi diye dalıyorum... |
... Tren yolu sağımda ve arkasında silah fabrikasının büyük alanı ve binaları gözüküyor. |
Silah Müzesi kapalı. |
Derken beklenen yağmur bastırıyor. Ama sıkı iniyor. |
Esila Kahvaltı Evi |
Kırıkkale ÖE |
Ortalık kalabalıklaşmış, sokaklar insan kaynıyor. |
Trafiğe kapalı bir yoldan ilerleyip lokanta aramaktayım. |
Birtat Çorba Lokantası |
Bir kahve içecek yer arayışındayım. Bu bölgede hep çaycılar var. |
Şehitler Parkı |
Kırıkkale Saat Kulesi |
Black Bull Coffee |
Kırıkkale Evleri |
Kırıkkale Evleri |
30. gün (devamı) Kırıkkale-İstanbul - 28. gün (öncesi) Kaman-Keskin
[bisikletle]Türkiye: Anadolu Beylikleri...
Bolu–Mudurnu, 50 km
Mudurnu-Nallıhan, 50 km
Nallıhan-Mihalıççık, 63 km
Mihalıççık-Sivrihisar, 69 km
Sivrihisar-Emirdağ, 61 km
Emirdağ-Yunak, 66 km
Yunak-Akşehir, 64 km
Akşehir-Kadınhanı, 76 km
Kadınhanı-Konya, 66 km
Konya-Çumra, 60 km
Çumra-Karapınar, 77 km
Karapınar-Ereğli, 68 km
Ereğli-Ulukışla, 56 km
Ulukışla-Bor, 61 km
Bor-Çiftlik, 50 km
Çiftlik-Niğde, 42 km
Niğde-Derinkuyu, 60 km
Derinkuyu-Ürgüp, 42 km
Ürgüp-Hacıbektaş, 71 km
Hacıbektaş-Kırşehir, 54 km
Kırşehir-Kaman, 64 km
Kaman-Keskin, 47 km
Keskin-Kırıkkale, 37 km
İlginizi çekebilir [bisikletle]Türkiye: Pergamon ve Sagalassos (Koçarlı–Karpuzlu)