5 Eylül 2019

[bisikletle]Türkiye: Urartuların İzinde (Batman II)

4 Eylül 2019, Çarşamba / Batman II (31. gün)

Perdeleri karartmıştım, biraz uyuyayım diye. Ama gene de 7 buçuğa doğru gözlerimi açıyorum. Rahat uyudum. ÖE’nin odası hoşuma gitti. Bugün 2’nci günüm olacak Batman’da. Sabah kahvaltıya inmeden, 10’a kadar vaktim var, dün yazamadığım gezi notlarını giriyorum.

9 buçuk gibi iniyorum kahvaltıya. Yandaki restoran denilen mekanda. Çeşitler zengin. Ez azından öyle 1-2 klasik malzeme değil. Kendime güzelce bir tabak hazırlayıp boş bir masada karnımı doyurmaktayım. Yarın da erken çıkacağımdan iki yumurta ve helvayı da paket ediyorum.

Hava fazla ısınmadan müzenin yolunu tutayım. Google ile yön bularak, arada 1-2 kişiye teyit ettirerek içerlek olan müzeye vardım. Giriş ücretsiz. Güvenlik memuru ilgili, bana yardımcı oluyor. Müzede, Paleolitik-Neolitik, Ilısu ve Hasankeyf Salonu olmak üzere 3 sergi salonu bulunmakta. İyi düzenlenmiş, açıklayıcı bilgilerle dolu. Kronolojik sırayla sergileniyor. Çoğu bölgedeki höyüklerden çıkan parçalar. Başur Höyük kazısında ortaya çıkarılan Oyun Taşları oldukça ilgi çekici. Ayrıca Gusir Höyük’ten “Dikili Taş”, Başur Höyük’ten “Tunç Mezar Hediyeleri”, Hasankeyf’ten “Tanrı Bes” müzede yer alan önemli eserler arasında.

Batman Müzesi, Ilısu Barajı suları altında kalacak olan yedi kurtarma kazısına da başkanlık ediyormuş. Dışarda, bahçede de bir “Müze Park” var. Burada, höyüklerdeki ev modelleri, ölü gömme gelenekleri ve köy hayatı canlandırılmış. Çok önemli olmasa da çocuklar için eğitici olabilir.

Müzenin hemen bitişiğinde bulunan Kültür Merkezinin kafeteryasından aldığım buzlu çay ile terastaki boş masaların birine yerleştim. Etrafta öğrenciler var, biraz onları incelemekteyim. Kimi sanki yeni sigaraya başlamış gibi, tutuşları ve içişleri belli ediyor. Büyüdük artık, sigara içebiliriz. Ama sonra bırakmak için ne çabalar. Yarım saate yakın bir zamanımı burada geçirip dönüş yolunun başında, az yakındaki bir minibüs durağında: Nereye gidiyor bu arabalar? – Çarşıya. - Yani, binsem nasıl olur? - Nereye gitmek istiyorsun? – Hiç, öyle geziyorum. – Tamam, belediyeyi geçince 200 Evlerde iner yürürsün. Şoförle yapılan diyalogdu bu J

2 liraya arka sokakları görerek -dün gittiğim yermiş meğer dediği- varıyorum. Ve yürüyerek, gölgeleri kollayarak, Mısır Çarşısı denilen bir dükkandan muskalardan alarak geri dönmekteyim. Buraları artık öğrendim, yolları biliyorum. Tarihte Bugün’e sabah bir göz atmıştım. Bundan 16 yıl önce bugün, yani 1993 yılının 4 Eylül’ü, DEP Millet Vekili Metin Sincar ile DEP İl Yöneticisi Metin Özdemir uğradıkları silahlı saldırı sonucu Batman’da hayatlarını kaybederler. 
Metin Sincar 

Cinayet ilk olarak Türk İntikam Tugayları (TİT) tarafından üstlenildi. Sincar’ın öldürülmesi daha sonra Balıkesir’in Susurluk ilçesinde yaşanan ve tarihe “Susurluk Kazası” olarak geçen olayla anılır oldu. “Susurluk Kazası”na ilişkin dönemin Başbakanlık Müsteşarı Kutlu Savaş tarafından hazırlanan raporda, cinayetin “Yeşil” olarak bilinen Mahmut Yıldırım ile itirafçılar Alaattin Kanat, İsmail Yeşilmen ve Mesut Mehmetoğlu’nun işlediği belirtildi. En son Hizbullah tutuklusu Cihan Yıldız ve firari sanık Ejder Arpa cinayetten sorumlu tutuldu. Hizbullahçı Yıldız müebbet hapis cezasına çarptırılırken, firari sanık Arpa bulunamadı.

Bugüne kadar mahkeme önüne çıkarılmış tüm sanıklar boşa çıkmış. 2023’e kadar davada karar aşamasına gelinmezse zamanaşımından düşebileceği belirtiliyor. Başta ailesi ve Kürt siyaseti olmak üzere Kürt kamuoyu Mehmet Sincar’ın devlet görevlileri tarafından hedef gösterildiği ve JİTEM tarafından öldürüldüğüne inanmakta.
Real: Tek 170-/Çift 250- (O.K)
İzgi: Tek 120-/Çift 180- (O.K)
Bozoğ.: Tek 130-/Çift 200- (O.K)
Asko: Tek 65-/Çift 120- (O.K)
Atlıhan: Tek 110-/Çift 200- (O.K)
Hasankeyf: Tek 130-/Çift 190- (O.K)

Otellerden fiyat alarak yürümekteyim. Genelde 100 liradan başlıyor. Ama bulvar üzerindeki Hotel Asko’da ilginç bir durum yaşıyorum. Girdiğim bu otel diğerlerine göre daha ucuz fiyat çekiyor, hafif salaşa doğru kaymakta. Tek 65- / çift 120-, diyor resepsiyondaki. - Oda kahvaltı mı? - Odaya kahvaltı vermiyoruz. (!) Çift; evli karı koca veya 2 erkek veya 2 kadın ama..., diye ekliyor. Nasıl yani, kadın erkek gelince almıyor musun? – Yüzü ciddileşiyor: Ateşle barut. - Peki 2 inbe gelse alıyorsun da niye kadın erkek gelince ahlak zabıtası kesiliyorsun? Sen ateş görmemişin, esas barut onlar..., diyorum. Biraz şaşırıyor bu çıkışımdan ama renk vermiyor. Neyse, çıkıp odaya da bir göz atalım. 3’üncü kattan bir oda açıyor. Banyosu odadan daha iyi durumda. Ama pek matah bir yer değil. Fiyatı belli ediyordu zaten. Teşekkür ediyor ve ayrılırken resepsiyoncuya: “Ayol, bana bir oda ayır, akşam erkek arkadaşımla kalmaya gelecem...” Adamın suratını görmeliydiniz J

Ana caddesi boyunca yürüyüp ÖE’yi geçip bir espresso içebileceğim yer arayışındayım. Dün gördüğüm yeri bulamıyor Gönül Kahvesi denilen yerde 8 liraya bir tane içiyorum. Bu da dünkünden daha iyi değil. Köpük olayı tam değil, renginin koyu sarı-turuncu arası (kaplan sarısı) olmalı derler. Bu da makinenin basıncı, suyun özelliğiyle ilgili. Tabii ki kullanılan kahveyle de.

Öğle sıcağını odada internette gezinerek geçirmekteyim. Saat 5 gibi tekrar sahneye çıkıyorum. Yemek vakti. Yeni bir yer mi arasam yoksa dünküne mi gitsem? Denenmişe gideyim ve Haşlamacı Mehmet Usta da aynı şeyleri istiyorum. Mercimek çorbası+yoğurtlu kızartma ve onların ikramı malzemeler. Bu sefer hepsinden az az, şişirdi dünküler fazlasıyla. Gene aynı paraya çıkıyorum; 20 lira.

Espresso keşif turuna devam. Dospresso ismi bende bir ciddiyet uyandırmıştı. Sabah bulamamıştım yerini, şimdi buluyorum. Ama yapamıyoruz diyor. Nasıl? Dospresso yazmışınız niye yapamıyorsunuz? – Suyumuz kesik. Hoppala! Evet okudum haberlerde, belediyenin borcu varmış elektrik idaresine, o da kesmiş elektriği. Bu da herhalde su pompalarını etkiledi. Ama durduruldu diye de okudum bu kesinti. Anlaşılan buraya daha ulaşmamış. Bir yer daha görmüştüm, Coffee Shop. İngilizce çalışma saati kara tahtaya yazılmış falan bir mekan. Onu buluyorum. Yapıyor musunuz? - Evet. - Kaça? – 8 lira. Bir tane lütfen. Yanına bisküvi de koyuyor ama espresso başarısız. Köpük hiç yok. Söylüyorum ama anlaşılan bi:haber durumdan.

ÖE’ye çantadaki bazı aldığım yiyecekleri bırakıp yürüyüşe devam. Aslında yeni yerler değil, ana bulvar boyunca. Ortalık karanlıkta, sokak lambaları yanmıyor, dükkanlarda evlerde ışık yok. Ne oldu? Az önce kesildi diyor vatandaş. Ne iş, cezalandırılıyor mu belediye? Kayyım giderken borç takarak ayrılmış. Şimdiki HDP’liler bu borcun altından kalkmak zorundalar. Eksiyle başlıyorsunuz düşünsenize. Tüm kayyımcılar feci harcama yaparak yönettiler belediyeleri.

Bir müddet sonra elektrikler geliyor ve ortalık aydınlanıyor. Dünkü dondurmacıdan gene aynısını alarak bir iki ara sokak yapıp geri dönmekteyim. Fazla da uzatmaya gerek yok. Yarın abbasım, hazırlığımı da tamamlayayım.

Yatmadan 'Türkler Bizim Kardeşimizdir' dedikleri için idama mahkum edilen 200 Yunan askerinin unutulmayacak öyküsünü dinleyelim:

Her şey İtilaf Devletleri'nin Anadolu'nun topraklarını kendi aralarında
paylaşırken, Bizans torunlarını kışkırtmasıyla başlamıştı. Yunanlılar için tarihten beri süre gelen intikam hırsını almanın tam da vaktiydi. Fakat bahsedeceğimiz bu öykü eminiz size bambaşka hisler yaşatıp, Yunanlılar hakkında farklı düşüncelere sahip olmanızı sağlayacaktır...

Yıllar 1919'u gösterdiğinde dönemin Britanya İmparatorluğu ve Fransa yıkılmak üzere olan Osmanlı Devleti'nin topraklarından kendi paylarını belirlemişlerdi. Buna alet olması içinde kendilerine Yunanistan'ı seçmiştiler. Hem bölgesel yakınlığını hem de tarihten bu yana Bizans İmparatorluğu'nun hırsıyla yanıp tutuşan Yunanistan, arkasına Britanya ve Fransa'yı alarak Anadolu'yu işgali bir hevesle bekler olmuştu. 

Yunanistan'ın Başbakanı Eleftherios Venizelos ise hem kendi payını hem de intikamını almak için hazır ve nazır bir şekilde büyük oyunculardan gelecek emirleri bekliyordu.

Venizelos çok vakit kaybetmemiş ve büyük güçlerden emir gelmesiyle 1919 yılının 14 Mayıs’ında İzmir'i işgal etmek için kruvazörlerini Pire limanından yola çıkarmıştı. 

Fakat bu sırada İzmir'i işgal etmek için çıkan kruvazörlerin bazılarında Venizelos'un tahmin etmeyeceği tarihi bir olay yaşanıyordu... Anadolu'nun işgali için gönderilen askerlerden 200 kişilik bir grubu Yunanistan Komünist Partisi oluşturuyordu. 14 Mayıs 1919'da İzmir'e giden askerlerden bir takım farklı görüşler nüksetmeye başlamıştı. Bu görüş Yunanistan Komünist Partisi'nin manifestosuydu.

Manifestonun özeti ise, “Anadolu’nun işgali Britanya emperyalizminin bir oyundur. Britanya mazlumların kanıyla yeni sınırlar çiziyor. Biz bu oyuna alet olmayacağız. Anadolu halkı bizim kardeşimiz. Biz onları öldürmeyeceğiz.” oldu. Bu görüş hem yola çıkan kruvazörlerde hem de Atina'da bulunan 200 Yunan askeri tarafından imzalanmıştı.

Fakat 15 Mayıs 1919'da Yunan askerleri İzmir'in kıyısına gelip işgal ve katliamlarını gerçekleştirmeye başlamıştı. 'Anadolu halkı bizim kardeşimizdir, onlara saldırmayacağız' bildirisini yapan 200 Yunan sosyaliste ise krallık tarafından tutuklanma emri gelmişti. İzmir'de aylarca ceza evinde tutulan, manifestoya attıkları imzaları geri çekmeleri için işkenceye maruz bırakılan kişiler, Anadolu'yu kardeş görme düşüncesinden vazgeçmemişlerdi. Haklarında beklenen son olarak, ölüm fermanları verildi.

Yunan sosyalistlerin, 4 Ocak 1921'de İzmir’in Balçova semtinin İnciraltı sahilindeki karargahta kurşuna dizilerek, idamları gerçekleştirilmiştir.
İdamları gerçekleşmeden saniyeler öncesinde ise gruptaki kişilerin son sözleri şunlar olmuştur;
Manolis: “Yaşasın Halkların Kardeşliği!”
Stelios: “Kahrolsun Britanya Emperyalizmi!” 
Hristos: “Bizler fakiriz, buradayız. Zenginlerin ve güçlülerin asker olmamak gibi yolları var, bizim yok!”
Haris: “Artık bize özgürlükten söz etmeyin. Çünkü köleliğimizi dayanılmaz şekilde hissetmekteyiz. Artık bize vatanlardan ve eski düzeni yeniden kurmaktan söz etmeyin!”

Ateş emrini veren Yunan komutandan sonra 200 sosyalist, hep bir ağızdan "Zito İ Epanastasis" (Yaşasın isyan) bağırmış ve Ege denizinin sularına karışmıştır.

Eş zamanlı olarak Anadolu’nun işgaline Yunanistan’da karşı çıkan 117 Yunanlı da Atina’da kurşuna dizilmeden son nefeslerinde de "Zito İ Epanastasis" (Yaşasın isyan) demiştir.

200 sosyalist gencin manifestosu ise adeta Yunanistan'da sivil savaşa dönüşmüş, Yunanlılar sokaklara dökülmüş ve Yunan ordusundan firar edenlerin sayısı 90 bine kadar ulaşmıştır...



Hava fazla ısınmadan müzenin yolunu tutayım. Google ile
 yön bularak, arada 1-2 kişiye teyit ettirerek...


...  içerlek olan müzeye vardım. Giriş ücretsiz

Müzede, Paleolitik-Neolitik, Ilısu ve Hasankeyf Salonu
 olmak üzere 3 sergi salonu bulunmakta


Oyun taşları, Taş, MÖ 3. Binyıl 

Boncuk Grubu, Taş, Neolitik Çağ
Halka, Taş, Neolitik Çağ
Bilezik, Tunç, Pers Dönemi

Göz İdolü, MÖ 4. Binyıl 

Kaideli Kase, Pişmiş Toprak, MÖ 3. Binyıl
Lazımlık, Pişmiş Toprak, Ortaçağ

Sırsız Kabartmalı Kaplar, Pişmiş Toprak, Ortaçağ

Dışarda, bahçede de bir “Müze Park” var. Burada, höyüklerdeki
 ev modelleri, ölü gömme gelenekleri ve köy hayatı
 canlandırılmış. Çok önemli olmasa da çocuklar için eğitici olabilir


Müzenin hemen bitişiğinde Kültür Merkezi bulunuyor


İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, 10.12.1948


Bisiklet çekicisi J

Gönül Kahvesi denilen yerde bir espresso içiyorum. Bu da
 dünkünden daha iyi değil. Köpük olayı tam değil, renginin
 koyu sarı-turuncu arası (kaplan sarısı) olmalı derler. Bu da
 makinenin basıncı, suyun özelliğiyle ilgili. Tabii
 ki kullanılan kahveyle de

Ulaşım Hiz. Müd. aracına bisiklet resmi koymuş, ne akıllıca

Batbis, Atatürk Parkı önünde kiralık bisikletler J

Sol anahtarı üzerinde oturan müzisyenler
 heykeli. Neden dikilmiş bilemedim

Haşlamacı Mehmet Usta


Dospresso ismi bende bir ciddiyet uyandırmıştı. Sabah bulamamıştım yerini,
 şimdi buluyorum. Ama yapamıyoruz diyor. Nasıl? Dospresso yazmışınız niye
yapamıyorsunuz? – Suyumuz kesik. Hoppala! 

Bir yer daha görmüştüm, Coffee Shop. İngilizce çalışma saati
 kara tahtaya yazılmış falan bir mekan. Onu buluyorum. Yapıyor
 musunuz? - Evet. Bir tane lütfen 
Yanına bisküvi de koyuyor ama espresso başarısız. Köpük
 hiç yok. Söylüyorum ama anlaşılan bi:haber durumdan

Batman by Night

Dünkü dondurmacıdan gene aynısını alarak bir iki ara sokak yapıp
 geri dönmekteyim. Fazla da uzatmaya gerek yok. Yarın
 abbasım, hazırlığımı da tamamlayayım




































































































32. gün (devamı) Batman-Kurtalan – 30. gün (öncesi) Bismil-Batman






[bisikletle]Türkiye: Urartuların İzinde


Kars-Kağızman = 49,25 km

Kağızman-Tuzluca = 60,63 km

Tuzluca-Iğdır = 48,61 km


Çaldıran-Erciş = 72,05 km

Erciş-Adilcevaz = 70,31 km

Adilcevaz-Tatvan = 72,24 km

Tatvan-Hizan = 47,21 km

Hizan-Bahçesaray = 69,69 km

Bahçesaray-Çatak = 63,21 km

Çatak-Pervari = 73,58 km

Pervari-Şirvan = 71,65 km

Şirvan-Siirt = 27,49 km

Siirt-Baykan = 47,77 km

Baykan-Bitlis = 57,27 km

Bitlis-Muş = 76,67 km

Muş-Kulp = 95,50 km

Kulp-Silvan = 87,91 km

Silvan-Bismil = 60,58 km

Bismil-Batman = 53,42 km

Batman-Kurtalan = 60,31 km