11 Eylül 2022

[bisikletle]Türkiye: İç Anadolu, Türkiye’nin Tahıl Ambarı (Cihanbeyli-Kulu)

 

9 Eylül 2022, Cuma / Cihanbeyli - Kulu, 56 km (17. gün)

 

İzmir’in Kurtuluşu Kutlu Olsun

 

Yorgan üzerimde iyi uyudum. Ağırlık iyi uyumanın sırrı olabilir mi? Yani yorgan. (*) 6 gibi gözlerimi açıyorum. 6 buçuk gibi de hareketleniyorum. Bildik işler, toparlanmak... Bir sürpriz; sular akmıyor! Hoppala! Dün müdür bey söz etmişti, Cihanbeyli’nin su sorunu yaşadığını. Demek budur durum. Yuh yani. N’edcez şimdi? İyi su ile bir kısım işleri hallediyorum, ama gerisi? Derken, eşyaları toparlarken banyodan hafiften sifonun dolma sesi gelmekte. Aman ne mutluyuz, su geliyor. Demek gece kesiyorlar. Eski günler gibi. Neydi su kesintili günler. Gerçi halen vardır, depo olduğundan anlamıyoruz. Keza elektrik kesintisi. Jeneratör olmasa Ümraniye’de her gün kesiliyor, defalarca. 


(*) “Journal of Sleep Research” isimli tıp dergisinde yayımlanan yeni bir araştırmaya göre, kilonun yüzde 12'si ağırlığındaki bir yorgan altında yatmak tükürükteki melatonin miktarını hafif bir yorgana göre yüzde 32 artırıyor. 

 

Cihanbeyli ÖE’den ayrılışım 7.45. Biraz merkeze, 200 m kadar geri basıp “Mustafa’nın Fırını”ndan iki poğaça (**) alıp (burada 5 lira oldu adedi), ÖE’nin önünden Ankara yazan yöne doğru gidiyorum. Karayoluna bağlanmamla da güvenlik şeridinden 55 km uzaktaki Kulu’ya doğru pedal basıyorum. Yol işlek, haliyle Ankara yolu. Sıcak asfalt, bölünmüş yol, güvenlik şeridi tırtıllı cinsten. Hiç sevmediğim. Daracık bir yer kalıyor bisiklete. Arabaların bazıları çok hızlı geçmekte, adeta uçuyorlar. Dün FB’nin Dinamo Kiev ile maçını izledim, ÖE’nin bahçesinde milletle. 2-1 yendi, malumunuz. 


(**) Poğaçanın bir İtalyanca kelimeden geldiğini biliyor muydunuz? Poğaça; İtalyancadaki karşılığı “focaccia”dır. Ancak İtalyanların severek yedikleri bu “focaccia” bizim poğaçadan oldukça farklı, üzeri zeytinli ya da domatesli hazırlanmış yağlı ekmektir.

 

Cihanbeyli’nin bulunduğu kesimler dahil, buraları geniş yayla özelliği göstermekte. Ova-yayla özellikleri Kulu’yu da içine alarak Ankara’ya kadar sürdüğünü, ovaların yüksekliği genellikle 950 ile 1000 m arasında olup, yayla kısımlarının 1000 m.yi aştığı yazılmış internette.


Burada Gömeç Ekmeği diye bir şey var, her yerde gördüm. Tatmadım ama pide gibi yuvarlak bir şey, biraz daha kalın. Değirmende öğütülmüş mısır unundan olduğu anlatılmış Vikipedi’de. Coğrafi İşaret ve Geleneksel Ürün Adı olarak patenti de alınmış. Şöyle denilmekte: Cihanbeyli'de genellikle her evin bahçesinde bulunan tandırlarda yapılan gömeç yörede yaşayan halkın en çok tercih ettiği yiyecek. Uzun süre bozulmadığı için haftada bir bol miktarda yapılarak dolaplarda saklanabilen gömeç adı verilen ekmek, mayalanmış hamurdan yapılıyor.


Hava açık, 16,7 °C, rüzgar sağımdan esmekte. Kafamda buff, üzerimde ince yelek ve kolluklar var. Sorunsuz pedallıyorum. Dün II. Elizabeth’in ölüm haberi paylaşıldı, 96 yaşında. Ülkemizi de üç kez (1961-1971-2008) ziyaret eden, Birleşik Krallığın en uzun hüküm sürmüş kraliçesi, oğlu Charles da 73 yaşında Britanya tahtına geçen en yaşlı isim olmuş. 


Herhalde trafik polisi bunlar, siviller. Yola radar uyarı levhası bırakıyorlar. Biliyorsunuz Yargıtay 2014 yılında uyarı levhası olmadan radarla hız kontrolü yapılıp idari yaptırım uygulanamayacağına karar vermişti. O nedenle levha yoksa cezaya itiraz edin deniliyor. (...) Sağımda uzakta bir toz bulutu. Belli ki büyük bir sürü gidiyor. Görüyorum buradan da. Küçükbaş bunlar. 1023 m rakımda sürüyor yolum. 35 km sonra geldiğim kasabada (Ömeranlı-Tavşançalı), solda bir büfede çay olduğunu öğreniyorum yoldaki vatandaştan. Yanaşıp yanımdaki bir poğaçayı çayla birlikte götürüyorum. Çaylar 3,5. Yol kenarı olunca hep biraz daha pahalı oluyor her şey. 17 km kaldı Kulu’ya. Saat 9.37, ortalamam 21,3 km/s, hava 23,9 °C. Buff’ı çıkartıyorum. Sıcaklaştı hava. (...) Saat 9.58, 42,7 km.de 2’nci bataryaya geçiyorum. Hava 23,3 °C, ortalamam 20,8 km/s. 1120 m rakımdayım. Böyle en fazla 100 m irtifa değişikliği içinde süren yolun 50. kilometresinde uzakta görünen Kulu mu acaba dedirten bir kalabalık? Değilse zaten neresi? Evet Kulu. Merkeze kadar daha 4 km var ama. İki cami, minareleri aynı. Külahları altın rengine boyanmış, çirkin mi çirkin. Hiç mi estetik sahibi değilsin bre adam? Bunu kim tasarladı-çizdi? Nasıl rezil camiler inşa ediliyor!

 

ÖE’nin yazısını gördüm, Google da zaten gösteriyordu yerini. Ana yoldan ayrılıp sağdan ÖE’ye varıyorum, ama hemen girmeyip -saat daha erken- bir şehir turu atayım. Çok küçük bir ilçe değil gibi, büyük de sayılmaz. Lokanta bakıyorum bu arada da. İki yer sadece gözüme ilişiyor. Daha çok etli ekmek, döner-kebap durumları.


ÖE’de yerim ayrılmıştı, 170 lira karttan çekiliyor. Oda No 306. Bisiklet girişteki merdiven altına alınıyor. Biraz salaş bir yer, pek hoşuma gitmedi ama. Bugünkü oda düzenli, güzel bir ÖE. Mobilyalar, banyo falan eskimemiş. Turun iyi ÖE’lerinden. Burası 170 ise Cihanbeyli ancak 70 eder. 150 çok çok fazlaydı orası için. Yani ÖE’lerin aralarında kalite-fiyat orantısı hiç yok.

 

Duş alıp internette geziniyor, müzik dinliyorum. Buranın interneti de çalışıyor, odada çekiyor. İnstagramda sayfa açtım. Dünkü denemelerimden ne-nasıl-niçin’i öğrendim. Eskileri iptal edece’m.

 

Kulu, klasik devirlerde “Drya Harabeleri” üzerine kurulmuştur. İlçenin 300 yıllık bir geçmişi vardır. 1708 yıllarında Kulupoğlu Mustafa Bey’in Afyon dolaylarından (Afyon-Karabağ) ailesi ve kendisine bağlı aşiret beyleri ile birlikte Kulu’nun şimdiki bulunduğu yere gelerek yerleşmesi ile iskân başlamıştır. Aşiret beyinin isminin Kulupoğlu Mustafa (Kulu Beyi) olmasından ötürü, ilçenin adı Kulu olarak söylenmeye başlanmış ve Cumhuriyet dönemiyle birlikte bu isim kesinlik kazanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Erzurum, Muş ve Ağrı çevresinden toplu halde göç eden birtakım aşiretler olmuş, daha sonra Kırım ile Türkistan taraflarından gelenler de ilçenin köy ve kasabalarına yerleştirilmişlerdir.

KuluKaymakamlığı


ÖE’nin karşısında mezarlık girişi var. İki sokak arasını kestirmeden birleştiriyor. Bisikletle dolanırken fark etim ve kullandım bekçilere sorarak. Buradan yürüyerek çarşıya varıyor. Pizza Milano’da ısmarlanan vejetaryen, bir de ayran yanına. Onlar da güzel bir lahana salatası ve kremamsı, mayonezden olsa bir şey ikram ediyorlar. Bir de jalapeno biberi. 93 TL tutuyor. Pizza sadece 85 liraydı. Menüye vejeteryan yazmışlar. Bazı kelimeler nedense yanlış kullanılıyor, merak edip bakmıyorlar. Bujiteri yazılıyor. Hiç düşünmüyor, bujiyle ne işim var manifaturacı olarak? Manifatura da dilimize İtalyancadan geçen bir sözcük. Meltem, fırtına, banyo ve balkon da öyle. Meltem kelimesi İtalyanca “mal tempo”nun yani kötü havanın kulaktan duyup da değişmiş halidir ve Türkçede denizden gelen esinti anlamını kazanmıştır. Fırtına ise “fortuna”dan gelmekte olup şans anlamına gelmektedir. Venedikli denizciler denizde hava bozduğunda “porta sfortuna” (Türkçede uğursuzluk ile ifade edebiliriz) derlermiş. Muhtemelen Osmanlı gemicileri de rüzgarın şiddetini arttırmasına bu nedenle Venediklilerden duymuş oldukları bu sözcüğü yakıştırmışlardı.

 

Pizza sonrası tek yönlü bulvarda yürüyorum. Dikkat çekici şekilde çöp kutuları var. Çok iyi olmuş, sık sık koymuşlar. Büyük konteynırlar, kaldırım kenarında da küçük olanlar. Bazı ilçelerde bunlar eksik oluyor. Kulu’da bir şalvar merakı olmalı ki, her yerde şalvarlık kumaş, şalvarlar bolca satılıyor. Bir de Cihanbeyli gibi burada da sarraflar eksik değil.


Minik bir park var ama çay falan yok. AVM.den soda alıp yürümeye devam ediyor, berber bakınıyorum. Saçımı kestirsem mi acaba? İsmi hoşuma gidene –Kulufornia- giriyor ancak randevu ile çalışmakta, dolu yani, beni karşı kaldırımdakine yönlendiriyor. 50 liraya tıraş oluyorum. Güzel kesiyor. Tekrar yakışıklı oldum : )) Tarihi bir yer de olmadığından aynı yerlerde dolanıp sonunda dönüşe geçiyorum, ÖE yakınında 2 çay içip (3-/ad). İyi geldi bu çay, güzel de demlemiş. Bim’den orta boy su, soda ve meyveli yoğurt alarak, akşam geç saatlerde atıştırmak için.

 

Odada Instagram’ın devamıyla uğraşıyor, müzik dinliyor, haberleri okuyorum. Kulu’dan İsveç’e o kadar çok çalışmaya giden olmuş ki, İsveç’te Türkiye’nin başkenti olarak Kulu sanılırmış. Bunu İsveç’te yaşamış bir arkadaşım anlatmıştı. Kulufornia ise, 1960'lı yıllarda çalışmaya giden insanların hayatını konu alan Cengiz Özkarabekir imzalı, 2015 tarihli belgesel-imiş.

 

Kulu ÖE 0332 6413304 





 











Cihanbeyli - Kulu 

Tur tarihi: 9 Eylül 2022

Alınan yol: 55,53 km
Ortalama hız: 20 km/s

En yüksek hız: 36,4 km/s
Bisiklete biniş süresi 2 s 46 dk, dışarıda geçen süre 3 s 10 dk

En yüksek sıcaklık 29 ˚C, en düşük 17 ˚C, ortalama 21,4 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 422,6 m, kaybı (iniş) 398,2 m
En düşük yükselti 927,6 m, en yüksek 1142,5 m

 

Garmin yol bilgileri Cihanbeyli-Kulu

 

Relive yol bilgileri Cihanbeyli-Kulu


Cihanbeyli’den ayrılışım 07.45.


ÖE’nin önünden Ankara yazan yöne doğru gidiyorum. 


Karayoluna bağlanmamla da güvenlik şeridinden
 Kulu’ya doğru pedal basıyorum.



Yol işlek, haliyle Ankara yolu. Sıcak asfalt, bölünmüş yol.




Güvenlik şeridi tırtıllı cinsten. Hiç sevmediğim. Daracık
 bir yer kalıyor bisiklete.
 





Kalabalık bir sürü ortalığı toza bulayarak ilerlemekte.

Cihanbeyli’nin bulunduğu kesimler dahil, buraları
 geniş yayla özelliği göstermekte. 

Uzaklarda kalkan bu toz orada da bir sürünün olduğunu gösteriyor.


Çay içebileceğim, yanımdaki poğaçayı yiyebileceğim
 yer bakınıyorum. Burada olabilir.




Uzakta görünen Kulu mu acaba dedirten bir kalabalık.


İç Anadolu bölgesinde yer alan, rakımı 988 m olan, Tuzgölünün
 hemen yanı başındaki Kulu’ya vardım.






İki cami, minareleri aynı. Külahları altın
 rengine boyanmış, çirkin mi çirkin. 

ÖE’ye varıyorum, ama hemen girmeyip -saat daha erken- bir
 şehir turu atayım. Çok küçük bir ilçe değil gibi, büyük de sayılmaz. 


Kulu ÖE




ÖE de bu binada.

ÖE’den çıkıp yürüyerek çarşıya varıyorum.


Pizza Milano



Pizza sonrası tek yönlü bulvarda yürüyorum. Dikkat çekici
 şekilde çöp kutuları var. Çok iyi olmuş, sık sık koymuşlar. 




Tek yönlü bu cadde (Atatürk Cd.) anlaşılan alış-veriş merkezi.

Kulu’da bir şalvar merakı olmalı ki, her yerde
şalvarlık kumaş, şalvarlar bolca satılıyor.
 


Bir de burada da sarraflar eksik değil.




İlçe merkezinde at arabası görmek artık pek olağan değil benim için.




Kültür Merkezi


Kulu Belediyesi

ÖE'nin balkonundan bakış.























18. gün (devamı) Kulu-Haymana - 16. gün (öncesi) Eskil-Cihanbeyli






[bisikletle]Türkiye: İç Anadolu, Türkiye’nin Tahıl Ambarı

 

İstanbul-Isparta 

 

Isparta–Eğirdir, 42 km 

 

Eğirdir-Yalvaç, 77 km 

 

Yalvaç-Hüyük, 66 km 

 

Hüyük-Seydişehir, 73 km 

 

Seydişehir-Bozkır, 56 km 

 

Bozkır-Hadim, 50 km 

 

Hadim-Başyayla, 49 km 

 

Başyayla-Ermenek, 28 km 

 

Ermenek-Gülnar, 83 km 

 

Gülnar-Mut, 58 km 

 

Mut-Karaman, 78 km 

 

Karaman II

 

Karaman-Karapınar, 82 km 

 

Karapınar-Eskil, 94 km 

 

Eskil-Cihanbeyli, 76 km 

 

Cihanbeyli-Kulu, 56 km 

 

Kulu-Haymana, 85 km 

 

Haymana–Ankara Gölbaşı, 59 km 

 

Ankara Gölbaşı-Çubuk, 80 km 

 

Çubuk-Şabanözü, 50 km 

 

Şabanözü-Atkaracalar, 59 km 

 

Atkaracalar-Boyalı, 47 km 

 

Boyalı-Araç, 42 km 

 

Araç-Kastamonu, 48 km 

 

Kastamonu II

 

Kastamonu III

 

Kastamonu-İstanbul

 





İlginizi çekebilir [bisikletle]Türkiye: Lidyalıların İzinde (Uşak–Eşme)