28 Ağustos 2022, Pazar / Hüyük - Seydişehir, 73 km (5. gün)
Otel odası temizdi. Özellikle çarşafların beyaz olması hoşuma gidiyor, temizlik duygusu veriyor. Bu gece kollukları takmadan uyudum, sadece t-shirt’le. Oda sıcaktı, pencere açık olmasına rağmen. Gece geç yattım. TV’de yerli dizilere baktım. Filinta diye, Osmanlının son döneminde geçen bir dizi. Bazı bölümler iyiydi ama gene de inandırıcılıktan uzak sahneler vardı. Acemice geçiştirilmiş kısımlar.
6 buçuk gibi ayaklanıyorum. Otelde kahvaltı yok, hazırlanıp çıkmam 8’e doğru oluyor. Kapı ağzında gece personeli Gül Hanım ile ayaküstü konuşmalar. Tek böbrekli, babasından almış. Konya’da çalışıyormuş ancak bu nedenle baba evine dönmüş. Bir kaç aydır da burada çalışmakta. Hüyük’ü anlatıyor. Bölgede 4 bar varmış, yani pavyon. Birisi benim de dikkatimi çekmişti gelirken. No Man’s Land üzerinde bar-restoran tuhafıma gitmişti. Ama gitmesin, Konyalılar 4 pavyonu da dolduruyorlarmış. Çalışan hanımlar otelin 1’inci katında kalırlarmış. 2. kat memurlara, daimi kalanlara, 3-4 ise müşterilere, günübirlik gelenlere. Yaaa, demek burası Konya’nın içki ve eğlence şehri, yani Sin City. Böyle de bir film yok muydu, 2005’den kalma? Keyifle izlemiştim. Hatırlıyorum, zengin bir oyuncu kadrosuna sahipti. İzlemişsinizdir siz de. Film, kurgusal bir şehirde geçer ve kendi kurallarını koymuş 3 kanunsuz (vigilante) erkek karakterin öykülerini işler.
İlçeden ayrılmadan soldaki fırından (Kardeşler Simit Evi) iki mayasız patatesli poğaça alıyor (3,5), birini ayaküstü götürüyor ve abanıyorum pedallara. Yolum Seydişehir, 72 km gibi. Beyşehir’e kadar düz yol, sonrası hafif eğimli olacak. Hava açık, süratlendikçe esen rüzgar iyi geliyor. Buraları Isparta-Eğirdir taraflarına göre daha sıcak. Ama gene, bugün de üzerimde yelek ve kolluklar var. Ara sıra gelen geçen olsa da fazla trafiği yok yolun. Tek şerit, güvenlik şeridi olmayan türden. Asfalt pütürlü değil, kaymakımsı, yoksa kaymağımsı diye mi yazılır? Hani aşınmadan dolayı böyle değişikliğe uğramış cinsten. Hareket halinde video çekiyorum. Sabah güneşinde gölgeler upuzun, sağımda benimle birlikte pedallıyor. Güzel görüntü vermekteler.
6 km sonra ana yola bağlandım. Beyşehir’e kadarki bölümü 2016 senesinde geçmiştim. Yolun trafiği var. Etraf dümdüz. Sağda solda otlayan sürüler. Uzaklarda tarlalarda hareket eden traktörler görmekteyim. Bir süre sonra soldan Eflatunpınar Anıtı’na giden sapak geliyor, gösterilmiş. Çok güzel fotoğraflar görmüştüm ama Hitit anıtına girmiyorum, 6+6=12 km fazladan yapmak istemedim. Ancak sizle okuduklarımı paylaşayım: 7 m eninde ve 4 m yüksekliğindeki anıt 14 muazzam taştan yapılmıştır. Anıt MÖ 13'üncü yüzyılın son çeyreğine tarihlendirilmekte ve Büyük Kral Tuthaliya IV dönemine ait olduğu düşünülmektedir. Enflatunpınar'da işlenen temada, bereket sembolü sayılan toprak, su ve güneşin ön plana çıktığı görülür. Anıt, kült yeri özelliği taşımaktadır. Kuzeye dönük yapılan eserin batı tarafında, yerden bir kaynak suyu fışkırıyor ve önü kesilen su küçük gölü meydana getiriyor. 2014 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne Hitit Kutsal Su Tapınağı olarak dahil edilmiştir.
19’uncu km.de Beyşehir Gölü göründü. Yanlış su kullanımı ve kuraklık nedeniyle her yıl daha küçüldüğü söyleniyor. Öyle ki küçük adacıklar bile oluşmaya başlamış. Böyle sürerse Akşehir ve Eber gölleri gibi kuruyacağına dikkat çekseler de kurutma konusunda üzerimize yoktur. 60 yılda 70’e yakın göl kurumuş. Bunun da Marmara Denizi'nin yüz ölçümünden daha büyük, neredeyse üç Van Gölü büyüklüğünde olduğu açıklanıyor. Okurken benim de içim kurudu, hiç mi doğru iş yok bu memlekette? > TRTHaber
09.29/30 km/24 °C/1125 m R/22,4 km/s. Güney yönüne sıfır eğimle gidiyorum. Beyşehir’e yaklaştıkça otellerin ilanları belirmeye başladı... Ve Beyşehir’e giriyorum, hafıza tazelemek için. 2016 yılındaki turumda [bisikletle]Türkiye: Güney (Şarkikaraağaç-Beyşehir) bir günümü geçirmiş güzelce gezmiştim. Ama daha önce, 2013’de Firuzan’la yaptığımız Göller Bölgesi turumuzda da uğramış gezmiştik. Yani bugün 3’üncü gelişim.
Şöyle bir dolanıp, fazla uzatmadan, turlayıp, mola verdiğim bir kahvede 2 çayla (2,5) kalan poğaçayı yiyor, sabah çektiğim videoyu yolluyorum eşe dosta. Kalabalık bir motosiklet grubu, yabancı plakalı, karşıdaki otel önünden hareket ediyor. Ama ne ses, gümbür gümbür ortalığı kaplamakta.
10.15 (37. km), Beyşehir içinden geçerek sanayi tarafından tekrar ana yola bağlandım. Bölünmüş yol, sıcak asfalt, güvenlik şeridi var. Güneydoğu yönündeyim. Bir 30 km daha yolum var. Saat 10.33 ve hava 27 °C. 21,8 km/s ortalama ve 1211 m rakımdayım. Sıfır eğimle sürüyorum. Bir süre gittikten sonra, 45’inci km.de yol çalışması nedeniyle karşı şeride veriliyoruz. Asfalt çalışması yapılmakta. Bayağı kalın, 20 cm en azından asfalt dökülüyor ve peş peşe giden 3 silindir ezmekte, sıkıştırmakta. Uğraşılı bir iş aslında. 4 km karşı şeritte gittikten sonra 49’da tekrar kendi şeridimize dönüyoruz. -3’le iniyorum şimdi.
53’üncü km.de güzel bir bölgeye geldim. Fotojenik derler ya. Durup yılbaşı fotosu niyetiyle çekimler yapıyorum. Ve devam. Yol güzel, asfalt güzel, güvenlik şeridi var, daha ne olsun? Beyşehir’de yelek ve kollukları çıkartmıştım. Hava açık, 31,1 °C. Rakım 1191 m diyor Garmin. Saat 11.07 olmuş ve geride 54,18 km kalmış. Yani bir 19-20 km daha yolum var Seydişehir’e.
57. km.de gene yol çalışması nedeniyle karşı şeride veriliyoruz. Bense trafiğe kapalı, yeni dökülmüş asfalttan gidiyorum. Bakalım, umarım sonunda toprak bir engelle karşılaşmayız. Ama ileride görüyorum, asfalt dökülüyor, silindirler çalışıyor. Demek ki bu yoldan çıkacağım.
62’nci kilometrede nihayet Seydişehir levhası geldi, ancak karşı tarafta, tamirat yapılan yerde. Gerçi karşı yoldan gidilir ama trafiğe kapalı. Bir süre daha bu tarafta pedallayıp geldim Seydişehir girişinde ekomini'midir nedir bir mini markete. Serinlemek, biraz da mideyi yatıştırmak için içilen soğuk çay. Küçük tenekesi 10 lira. Yuh be, nasıl pahalılandı her şey. Ama olsun, Avrupa’da raflar boş, biz de ise doluymuş, ona göre şikayet edin!
Tamirat nedeniyle karşı yoldan (geliş yönünden), tek şeritten gitmek zorundayım. Böyle olunca bisikletin gideceği yer kalmıyor, araçlar yakın geçiyor. Ama aynanın faydasını çok görüyorum. Arkamdan geleni bilmek hazırlıklı olmamı sağlıyor.
Şehir Merkezi diye sapıyor ve Eti Alüminyum’a girmeden bir şehir turu atayım diye iniyorum hafif bir yokuştan. Pek özelliği olmayan bir ilçeye benziyor. Bildiğim bir camisi var tarihten gelen. Nasılsa gezmeye geleceğim, meydandan dönüyor, misafirhaneyi buluyor, güvenlikten geçip geldiğim kocaman yeşil bir alanda, sağda solda tek katlı lojmanlar görüyorum. Güzel bir yer. Özelleştirilmiş 2005’de. Kimin olmuş dersiniz? Cengiz Holding. Yani 5’li Çete! Bilirsiniz herhalde, muhalefet partilerinin son yıllarda Türkiye’deki neredeyse tüm büyük kamu ihalelerini alan beş şirkete verdiği isimdir bu.
İhsan Bey yerimin ayrıldığını söylemişti. Resepsiyonda adım not alınmış. 7 nolu oda veriliyor, 1. katta. Odaya çıkmadan salonda oturup ikram iki bardak çay içiyorum. Sonra bisiklet merdiven altına ben odaya. Temiz bir oda, bahçeye bakıyor, önüm ağaçlık. Süper. Açıl-saçıl-yayıl, duş al, biraz uzanıp tarihini okuyorum ilçenin: Antik Çağlarda Seydişehir’de Amblada, Vasada, Arvana, Elita, Dalisandus gibi şehirlerin varlığı belirlenmektedir. 1970 yılında yapılan kazılarda Bostandere kasabası yakınlarında Roma Devri amfitiyatrosu kalıntıları ortaya çıkarılmıştır. Seydişehir’in Horasanlı Seyit Harun Veli tarafından 1310 yıllarında kurulduğu sanılmaktadır. Eşrefoğulları Beyliği, Anadolu Selçuklu Devletinin bir parçası olarak, Seydişehir bölgesini de kapsayacak şekilde 1327 Moğol istilasına kadar varlığını sürdürmüştür. Daha sonra Seydişehir, yine bu bölgede hüküm süren Hamidoğulları Beyliğine bağlı küçük bir kasabadır. 14. yy.ın sonlarına doğru bölgede varlığını sürdüren Karamanoğlu Beyliği ile Osmanlılar komşu olmuşlardır. Osmanlı padişahı Murad Hüdavendigar’ın kızı Melek Hatun ile Karamanoğlu Alâeddin Ali Bey evlenmiş ise de, iki hükümranlık arasındaki gerginlik sürmüş ve Osmanlılar 80 bin altın ödeyerek Seydişehir, Akşehir ve Beyşehir yöresini satın almışlardır. Fatih Sultan Mehmet devrinde ise kesin olarak aralarındaki anlaşmazlığa son verilmiş ve Seydişehir Osmanlı topraklarına katılmıştır. Seydişehir, 1871 yılında belediye ve 1915 yılında ise ilçe olmuştur.
Bataryanın şarjı tamamlanınca 5 gibi karnımı doyurmaya çıkıyorum. Personel bana yakındaki kapının kartını veriyor, kolay giriş çıkış yapabileyim diye. Böylece güvenlik kapısına kadar yürümem gerekmeyecek.
Misafirhane sanki merkezden az uzakmış gibime geldi, ama yokuş aşağı olduğundan kolay yürünüyor. Kafelerin de olduğu bir ana caddeden geçmekteyim. Geldiğim Hükümet Meydanının yakınında sağda, tek şerefeli güdük minaresi, ahşap hatıllarla bezeli taş duvarıyla 1529 tarihli Muallimhane Camii görülüyor. Girmiyor devam ediyorum ve ilçenin güney kesiminde yer alan Seyyid Harun Veli Camii ve Türbesi’ni buluyor, içini dışını fotoluyorum. Şöyle tanıtılmış: Kitabesi günümüze gelemediğinden caminin yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Ancak Seyyid Harun Veli’nin torunları tarafından kaleme alınmış olan Makalat isimli el yazması eserden hareketle, caminin 1302-1320 yılları arasında yapıldığı sanılmaktadır. Seyyid Harun Veli Camii, Türkiye Selçukluları ve Anadolu Beylikleri döneminde örnekleri sıklıkla görülen, düz damlı ve ahşap sütunlu camiler tipinde olup, kuzey cephesine bitişik olarak ikisi cümle kapısının solunda, biri de sağında olmak üzere üç kümbet yer almaktadır. Bunlardan sağ tarafta bulunan tek kümbet, caminin banisi Seyyid Harun Veli’ye ait olup, kuzey cephesi önünde sıralanan kümbetlerden ikincisi Seyyid Harun Veli’nin kızı Halife Sultan’a, ona bitişik olan üçüncü kümbet de Rüstem Bey ve Sultan Hatun’a aittir.
Ne yesem diye düşünürken hemen camimin karşısındaki gözlemecide (Yaren Kahvaltı Gözleme Salonu) patatesli gözleme ve ayranla (33-) karnımı doyuruyor, onlar da yanına zeytin, turşu biber, söğüş domates-hıyar ve de minik bir baklava parçası ikram ediyorlar. Ne güzel değil mi?
Dolanmaya devam. Sokak aralarından geçerken bir pencereye yansımış bulut ilgi çekici görüntü vermekte. Hemen deklanşöre asılıp bir kaç kare alıyorum. Sürreal bir şey çıkıyor ortaya, Hommage à Magritte durumları.
Dünkü bisikletçinin sözünü ettiği, geçmişte ilçenin edebiyatçı ve yazarlarının da buluştuğu Çınaraltı Çay Evi’ni buluyor ve 3 çay eşliğinde etrafı kesiyor ve dinliyorum. Arka masadaki biri fena siyaset yapıyor ama. Sanırım partili, mehepe gibi. (...) Misafirhanede 7-8 arası yemek olduğu söylenmişti. Yayla çorbası dediler. Severim. Yetişip yemek istiyorum. Kavşakta beni alacak araç arayışındayım. Canım oraya kadar şimdi yokuşu yürümek istemedi açıkcası. Murat 124’li bir beyden rica ediyorum, kapısına kadar götürüyor. Nezaketine buradan teşekkür ederim tekrar.
Çorbadan başka makarna da varmış, onu da götürüyorum. Biraz bahçesinde tur atıp, çekilen videolar, içilen çay sonrası odada rutin işleri tamamlamaktayım. İnterneti zayıf ama misafirhanenin, sağlıklı kullanamayıp bazı işlerde telefondakine gerek oluyor. Yüklemiyor, açılmıyor bir türlü sayfalar.
- Seydişehir Eti Misafirhanesi 0332 5823030 dh. 2627 / 0505 7594447 İhsan bey Sosyal. Faal. Md.
- Seydişehir ÖE 0332 5822076
- Seyhan Otel 0332 5821600
- Ünal Otel 0332 5812525
Hüyük - Seydişehir
Tur tarihi: 28 Ağustos 2022
Alınan yol: 73,06 km
Ortalama hız: 21,4 km/s
En yüksek hız: 46,3 km/s
Bisiklete biniş süresi 3 s 24 dk, dışarıda geçen süre 4 s 24 dk
En yüksek sıcaklık 42 ˚C, en düşük 21 ˚C, ortalama 26,5 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 447 m, kaybı (iniş) 534,8 m
En düşük yükselti 1109 m, en yüksek 1243,4 m
Garmin yol bilgileri Hüyük-Seydişehir
Relive yol bilgileri Hüyük-Seydişehir
Saat 8’e doğru Hüyük’ten ayrılıyorum. |
Fırından (Kardeşler Simit Evi) iki mayasız patatesli poğaça alıyorum. |
Hava açık, süratlendikçe esen rüzgar iyi geliyor. |
Güzel fotoğraflar ve videolar çekerek pedallamaktayım. |
Fazla trafiği yok yolun. Tek şerit, güvenlik şeridi olmayan türden. |
Çobanla selamlaşıyoruz. |
Sağ Isparta, sol Beyşehir, düz Budak. |
Uzaklarda tarlalarda hareket eden traktörler görmekteyim. |
Eflatunpınar Anıtı’na soldan gidiliyor. |
Bir GES. Süper iş. |
4 km boyunca domuz çıkabilir-miş. |
Beyşehir geldi bile. |
Bu ilçeye 3. gelişim oluyor. |
Beyşehir |
Beyşehir sonrası yol bölünmüş oldu. Sıcak asfalt ve güvenlik şeritli : )) |
Ancak yol çalışması nedeniyle karşı şeride veriliyoruz. |
4 km sonra tekrar kendi şeridimize dönüyoruz. |
Güzel bir bölgeye geldim. Fotojenik derler ya. Durup yılbaşı fotosu niyetiyle çekimler yapıyorum. |
Yol çalışması nedeniyle gene karşı şeride veriliyoruz. |
Asfalt dökülüyor, silindirler çalışıyor. |
Tamirat nedeniyle karşı yoldan (geliş yönünden), tek şeritten gitmek zorundayım. Böyle olunca bisikletin gideceği yer kalmıyor, araçlar yakın geçiyor. |
Torosların Küpe Dağı’nın eteğinde kurulu, denizden yüksekliği 1123 m olan Seydişehir’e vardım. |
Eti Alüminyum’a girmeden bir şehir turu atayım diye iniyorum hafif bir yokuştan. Pek özelliği olmayan bir ilçeye benziyor. |
Misafirhaneyi bulup, güvenlikten geçip geldiğim... |
... kocaman yeşil bir alan, sağda solda tek katlı lojmanlar da görüyorum. Güzel bir yer. |
Eti Alüminyum Misafirhane |
Balkonundan baktığınızda keyifli bir yeşillik içindesiniz. |
Misafirhanenin arka çıkışı. |
Kafelerin de olduğu bir ana caddeden geçmekteyim. |
Geldiğim Hükümet Meydanının yakınında... |
... sağda, tek şerefeli güdük minaresi, ahşap hatıllarla bezeli taş duvarıyla Muallimhane Camii görülüyor. |
Bendeniz : )) |
Seyyid Harun Veli Camii ve Türbesi |
Seyyid Harun Veli Camii içi |
Yaren Kahvaltı Gözleme Salonu |
Sokak aralarından geçerken... |
... bir pencereye yansımış bulut ilgi çekici görüntü vermekte. Hemen deklanşöre asılıp bir kaç kare alıyorum. Sürreal bir şey çıkıyor ortaya, Hommage à Magritte... |
Dünkü bisikletçinin sözünü ettiği Çınaraltı Çay Evi’ni buluyor, etrafı kesiyor ve dinliyorum. |
6 haneli sokak ismi de ilk görüyorum. |
Süper bisikletçi. |
Eti Alüminyum Misafirhane |
[bisikletle]Türkiye: İç Anadolu, Türkiye’nin Tahıl Ambarı
Isparta–Eğirdir, 42 km
Eğirdir-Yalvaç, 77 km
Yalvaç-Hüyük, 66 km
Hüyük-Seydişehir, 73 km
Seydişehir-Bozkır, 56 km
Bozkır-Hadim, 50 km
Hadim-Başyayla, 49 km
Başyayla-Ermenek, 28 km
Ermenek-Gülnar, 83 km
Gülnar-Mut, 58 km
Mut-Karaman, 78 km
Karaman-Karapınar, 82 km
Karapınar-Eskil, 94 km
Eskil-Cihanbeyli, 76 km
Cihanbeyli-Kulu, 56 km
Kulu-Haymana, 85 km
Haymana–Ankara Gölbaşı, 59 km
Ankara Gölbaşı-Çubuk, 80 km
Çubuk-Şabanözü, 50 km
Şabanözü-Atkaracalar, 59 km
Atkaracalar-Boyalı, 47 km
Boyalı-Araç, 42 km
Araç-Kastamonu, 48 km