1 Eylül 2022

[bisikletle]Türkiye: İç Anadolu, Türkiye’nin Tahıl Ambarı (Bozkır-Hadim)


30 Ağustos 2022, Salı / Bozkır - Hadim, 50 km (7. gün)

 

30 Ağustos Zafer Bayramı Kutlu Olsun

 

ÖE temizdi, rahat ettim. Çarşafların beyaz olmasına bayılıyorum, insanın içini ferahlatıyor. Yorganla uyudum. Hatta kollukları bile taktım, serindi. Pencereyi de açık bırakıyorum ya. Uyanışım 6.30. Hafiften hazırlanmaya başladım. Yolum çok uzak değil, acele etmiyorum. 7.50 gibi ÖE’den ayrılıyorum. Kahvaltı niyetine tahin köpük helvasına gidiyorum. Bana gene dünkü tabaktan ikram ediyorlar. Bir parça ekmek ve çayla götürüyorum. Ne güzel insanlar, ne güzel bir adet. 

 

Saat 08.07, Bozkır’dan bir yokuşla ayrılmaktayım.1164 m rakımdan başladım %5’le tırmanmaya. Hava açık ama soğuk esiyor. Sıcaklık 12,8 °C. Kolluklar ve yelek gerekiyor. Giydim de. Ana yola bağlanıp soldan devam. Biraz çelişkideyim. İki yol gözüküyor haritada. Var mı yok mu gerçekten bunlar? Aslında dün ilçedeki şoförlerden bilgi almalıydım.


Bozkır solumda altlarda. Modern apartmanların olduğu bir mahalle görünüyor. Merkezden farklı burası. Birazdan ÖE’nin karşısındaki stadyumu görüyorum. Demek paralel gidiyormuşum. Orada da bir yol vardı, ÖE müdürüne sormuştum, Konya yolu demişti. Aslında doğru yolmuş. Ama ben helvaya takıldığımdan dolanıp çıktım bu yola. %6’yla tırmanmaya devam. Az önce gördüğüm “Sathi kaplama gözlem yolu” burada bittiği ilan edilmiş. Nasıl bir amaçsa? Ne hale geldiğini mi görmek istiyorlar yolun, kaplamanın acaba?

 

Sağda bir şantiye, yol doğrulaması için girip soruyorum. İleride sağdan ayrılan yol, ortasındaki çalışma nedeniyle kapalıymış. Yandan toprak bir yoldan gitmek bisikletle zor olacağını söylüyorlar. Düz devam edersem asfalttan gidermişim. Ama daha uzunmuş. Topraktan gitmektense asfaltı terci ederim diye düz gitmeyi düşünüyorum.

 

Yol yükselmekte. Hadim 47 km gibi bir uzaklıkta. Kaba asfalt bir yol, tek şerit devam ediyor. Bir yol ayırımına geldim. Sağ Hadim diyor. Girişte de Korualan kısmının trafiğe kapalı olduğu yazılı. Google’dan bakıyorum. Benim gitmem gereken yol bu. Düz gidersem adamların dediği gibi çok çok uzayacak. Kocaman bir daire çizerek Hadim’e ulaşılacak. Olacak iş değil. Ayrımda bekliyorum, biri gelene kadar. Yoldan da geçen yok herhalde. Bekle bekle... İlk gelene soruyorum. Gidersin diyor, bisikletle geçersin. Bu bana cesaret veriyor ve sapıyor, sağdan devam ediyorum. 

 

Eğimsiz çok keyifli bir coğrafyada pedallamaktayım şimdi. Etraf ağaç, çam ve palamut. Önümden sincaplar kaçışıyor, yolu hızla geçip ağaçlara tırmanıyor, gözden çabucak kayboluyorlar. Muhteşem bir sekans. Göz açıp kapayınca oluşan. Fotolarını çekmek isterdim ama na:mümkün. Çok hızlılar.

 

Evet, anlatmayı unutmayayım. Garmin ne hikmetse açık kalmış, bataryası boşalmış. Sabah taktığımda böyle bir durumla karşılaşmak hiç de hoş olmadı. Ama çözüm buldum. Telefonu şarj etmek için harici bir minik bataryayı bağladım, şimdi şarj da oluyor, dataları da topluyor. Yeşeee...

 

Yoldan geçen araçlara soruyorum. Hani git git sonra dönmek zorunda kalırsam şişerim diye. Kimi topraktan gidersin diyor, kimi toprak kaydı onu temizlediler diyor. Yani yani... %1-2 ile giden yolun asfaltı 2’nci sınıf, güvenlik şeridi var ama pütürlü. Saat 08.52, güneydoğu yönündeyim. Hava 17,6 °C, rakım 1403 m. Yol kenarında kar direkleri görüyorum, anlaşılan kışın hava değişiyor. Nadiren tek tük bana doğru araç gelmekte. Resimlerden de gördüğünüz gibi, çok güzel bir coğrafyadayım.


Hızla bir yokuştan iniyorum. 19’uncu kilometrede kocaman bir baraj duvarı gözüküyor karşımda uzağımda, üzerinde dev DSİ yazılı. Yılan gibi kıvrılan bir yol. Asfalt da düzgün, uçuyorum. Mermi gibi iniyor ve indiğimin karşılığını çıkıyorum, %6-7 ile. İniyorsan bil ki ardından çıkarsın. Kaçış yok! Sağdan eski yol ayrılıyor. Baraj öncesi demek buradan gidilirmiş. Şimdi barajın duvarı üzerinden geçiyorum. Yolun sağı yüksek bir duvar olduğundan arkası gözükmüyor. Bisikletin üzerinde ayağa kalkıp bakmaya çalıştığımda arkasının göl olduğu görülüyor. Su tutmaya başlamış Bozkır Barajı. 2020 tarihliymiş. Sulama, ama aynı zamanda HES. Derdi Konya’yı sulamak. Ama bir taraftan yaparken diğer taraftan bozarlar, bu adettendir. Su altında kalan köylerin insanları, ev ve arsalarının düşük değerle kendilerinden alınmasına karşın TOKİ tarafından yapılan evlerin kendilerine pahalı satılmasına tepki göstermişler. Konya Meram ilçesinde yapılan TOKİ konutlarının fotosunu gördüm de. Bu kadar ruhsuz olabilir bir yerleşim. Hazır ola geçmiş bir askeri birlik gibi dizmişler evleri. Zaten doğru dürüst bir TOKİ’ye de rastlamadım bugüne dek. Bahar turumda Şırnak’ta gördüklerim, 180 derece kafanı döndürüyorsun, hepsi aynı. Resimde bir ufak değişiklik olmuyor. Yani rengini bile değiştirme gereği görmemişler. Bu işin başında mimar–mühendis bulunmuyor mu? Yok yaaaa..., hepsi mi yandaş?! Vah vah...


Sağımda göl ve devam. Haliyle nasıl olursa olsun, ister doğal ister yapay, su birikintileri güzel görünüyor. Durup bir kaç foto alıyorum. Bazı ağaçlar suyun içinde kalmış, film dekorlarını andırıyor. Yol boyunca önümde uçuşan kelebekler bir müddet benimle gelip sonra kaçışıyorlar sağa sola. Ancak yolun kalitesi düşük. Yeni yapılmış, üstü küçük taşlarla dolu. Hızlı gidil(e)miyor. Rahat değil yani, pek bir sevimsiz. %1’le tıngır mıngır iniyorum. Hızlanmıyor velespit, aheste aheste gidiliyor.

 

Dün akşam geç yattım, TV’de yerli kanallara baktım. Teke Tek programında bir konuk 30 Ağustos’u, savaşı anlatıyordu da. Muhteşem bir insan Mustafa Kemal Paşa. Bu insanların arasından nasıl çıkmış, hayret bir durum. Zerresi yok bugünkünde.

 

Böyle frenleyerek indiğim yokuşun sonuna doğru görüyorum ki Hadim diye sola levha konulmuş. Hoppala! Dimdik de çıkılan bir yokuş bu yol. Haritadan bakıyorum. Dolanan yola çıkartacak beni bu. İstemediğim yola. Gelen birilerini bekliyor ve duruma ilişkin bilgi soruyorum. Düz devam edersem kapalı olan yola gidiliyor. Araçlar geçemiyor ama bisikletle geçersin, izin istersin diyorlar. Ben de buna güvenerek düz devam ediyorum. 

 

Tepede başlayan karşı rüzgar sürmekte. İnen yol Korualan köyüne geliyor. Gene, arabasına binmekte olana yol çalışmasına ilişkin bilgi soruyorum. O da geçersin kenardan iterek diyor. Tamam o zaman, devam. Ama öncesinde buraya ilişkin tarihi bir bilgiyi paylaşayım: Aslında Gezlevi olan bu yer 1960 yılından sonra Korualan adını alır. Bu dönemde yer adlarını Türkçeleştirmek adına yapılan zorunlu değişiklik pek kabul görmez, kağıt üzerinde kalır. Kasabanın kuruluşu 1460 yılına kadar iner. Hadim ilçesine Hadimi'nin babası yerleşirken, buraya da yine Horasandan gelen Seyit Bayram Veli, kardeşi Kurt Musa ile yerleşir. Ancak köyden, atının sikkesinin çalınmasından dolayı ayrılıp yakınındaki Dedemköy adındaki köye yerleşir. Hayvancılıkla uğraşan kardeşi Kurt Musa, Korualan'da (Gezlevi'de) kalır. Alim olan Seyit Bayram Veli ise Dedemköy'ünde (Dedemli) dini yaymaya devam eder ve orada ölür. Mezarı hala Gezlevi'nin yanındaki köyde, oğlu ile yan yanadır. Kurt Musa'nın mezarı ise Gezlevi'de taş mezar şeklinde mezarlığın baş kısmında bulunmaktadır. Onun mezarının karşısında da, bor taş denen mezar da Aşık Ömer'in babasının olduğu bilinmektedir. 

TürkçeBilgi


Korualan’dan %5’le hafiften tırmanılıyor. Çalışma alanı görüldü bile. Bir vinç dev bir küngü kaldırmış yerleştirmeye çalışmakta, kepçe dağı kazımakta. Hummalı bir çalışma var. Araç trafiğine besbelli kapalı. Bataryanın son çentiğindeyim, yenisini takıyor ve toz toprak içine giriyorum. Kahverengi bir kum rüzgarla kalktı. Ortalık göz gözü görmüyor durumları. Battım ki sormayın. Nefesimi tutuyorum. Sanki bir kum fırtınasının içine girdim. Önümü zor görüyorum. Ağzımı burnumu kapatıp içinden geçtiğim bu durumun sonunda vinçin yanındaki beyden izin istiyorum geçmek için. Neyse geçemezsin denilmiyor. Korkuyordum bu lafı işiteceğim diye. Bir işçinin yardımıyla, arkadan bisikleti kaldırarak ilk engel aşılıyor, ikincisine eğilerek, bisikleti de yatırarak vinçin kolunun altından geçiyorum. Yani bu kadar ağır olunca velespit, böyle yerlerden atlatmak kolay olmuyor.

 

Kenarda duran mühendis ekiple tanışıyor, ayaküstü gezi anlatılıyor ve şantiyede çaya davet alıyorum. 8 km ilerideymiş. Süper teklif. Muhabbetin devamını orada yaparız diye yola tekrar koyuluyorum. Onlar kamyonete alalım bisikleti deseler de uzun iş, ben pedallar gelirim.

 

Yolun durumu iyi olsa kolay olacak ama küçük taşlar dengeyi bozmakta. Bir de rampa ki %11. Dönerken dıştan alıyor, araç geçerken uzaklaşmaya çalışıyor ve 4 km.lik %11’den bir tırmanışı gerçekleştiriyorum. Başını ve sonunu da eklersem 6 km.lik bir rampa. Ama sonunda, 41’inci kilometrede, tepe noktasında 1855 m ile Gevnebeli Geçidine ulaşıyorum. Doğru ya, bugün bir geçit vardı güzergahta. Ama haritada 1546 yazıyordu. Yanlışmış ki düzeltmişler, üzerine 1855’i yapıştırmışlar.

 

Geçitlerin adlarının nereden geldiklerini hep merak ederim. Buraya ilişkin pek bir şey bulamadım. Gevne ne demek acaba? Bilindiği gibi bel, belen kelimesinin aslıdır ve Çağatay Türkçesi’nde, bir vadiden diğerine geçilen yer olup, bir şeyin ortası, ince ve dar yeri anlamına gelmektedir. 


Red Bull sayfasında Dünyanın En Zorlu Bisiklet Tırmanışları başlığı altında sıralanmış parkurlar var. Bunlardan bir tanesi Khardung Geçidi: Bu kadar yüksek irtifada bu kadar uzun bir parkur bulmak hemen hemen imkansızdır. Hindistan'daki Khardung Geçidi, bisikletçiler için ölümle biten kötü anılarla dolu tehlikeli bir mekan. Bisiklet konusunda tecrübeli insanların bile pedal basmaya çekineceği parkur, Leh kasabasından başlıyor ve zirveye kadar %5 eğimle 39 km devam ediyor. Yol asfalt kaplı değil ve özellikle son 15 kilometrede kayalar, kar ve toprak kayması ile biraz uğraşmanız gerekebilir. Yoldaki bütün zorlukların yanında, 2400 metreden sonra baş gösteren yükseklik hastalığı ile uğraşacaksınız ki bulunduğunuz bölgenin rakımı bunun yaklaşık 2 katı. Pakistan ve Çin sınırına yaklaştığınızda ise sizi, mevcut yolu düzenli olarak kullanan trafik canavarı ordu kamyonları karşılayacak. Kalan kısmı ise hem yükseklik hastalığı, hem de kamyon sürücüleri ile boğuşarak geçireceksiniz.

RedBull


Hava oldu 30,4 °C, ortalamam 15,2 km/s’ye düştü. Gevnebeli’de çekilen fotolar sonrası gelen yokuştan iniyorum ama yolun durumu hızlanmama engel. Düşebilirim diye frenleyerek hızımı yavaşlatmaktayım. Arkamdan gelen bir kamyon, benden yavaş, takipte. Kollamam lazım. Yolun ortasındayım. Kenarlarda taşlar daha çok gibi. Aniden geçmesin, sık sık aynadan arkayı kontrol etmekteyim.

 

Seydişehir’den başladım, Torosların üzerinde pedallıyorum. Toros dağları başlangıç noktası Teke Yarımadası olan Suriye sınırına kadar devam eden Akdeniz kıyı şeridine paralel uzanan 2 bin kilometrelik bir dağ zincirinden oluşmakta. Toros Dağları’nın Batı Torosları bölümünde Bey Dağları, Katrancı Dağı, Akdağlar ve Geyik Dağları; Orta Torosları bölümünde Bolkar Dağları, Aladağlar, Tahtalı Dağları ve Akçalı Dağları yer almakta.

 

Ve solda şantiye göründü. Arkadaşlar da şadırvandalar. Bisikleti park edip yanlarına varıyorum. Samimi insanlar, çabucak kaynaşıyoruz. Biri Tuncelili Konya’da oturuyor, bisiklete de biniyor. Kask aynası arıyormuş. Benimkini görünce internetten araştırıyoruz. ABD’de 40 dolar. ebay 57 dolara postalıyor. Oradan alırım diyor. Diğer 2’si enişte kayınço, Diyarbakırlılar. Konu konuyu açıyor ve Urfa’da okudukları çıkıyor. 92 mezunular. Şöyle bir düşünüyorum, İhsan’ın dönemine denk geliyor. Soruyorum, tanıyorlar, hocamızdı diyorlar. Ne tesadüf, dünya bazen çok küçük. Benim sınıf arkadaşım o diyorum : ))

 

Yemeğe alıyorlar beni. Yapmayın etmeyin, bu saatte yemem şişer gidemem desem de yemeden yollamayız seni de ısrarcılar. Ben her şeyi yemem, et falan filan... Neyse az pilav yoğurt ve ayran, az da kavunla kalkıyorum sofradan. Dağdan kekik toplamışlar, kekik çayı, bana da küçük bir torba veriyorlar. Ardından sade kahve, çekilen fotolar ve saat 1 gibi yanlarından ayrılıyorum. Adresler telefonlar alınarak.


Çok keyifli oldu bu durum, neşe kattı tura. Şimdi iniş devam ediyor. Hadim’e kadar inersin demişlerdi. Ve soldan Şehir Merkezi diye ayrılıyorum yoldan. Hadim diye yazı da gör(e)medim, foto çek(e)medim. Çarşısının içinden geçip Belediye Otelini soruyorum. Bu ilçe sırf yokuş, düz yeri yok. Otel en tepede. Kapısına dayayıp velespiti, resepsiyondaki hanımdan ayrılmış yerimin parasını ödüyor (150- O.K.), bisikleti boşaltıp bir odaya sokuyor ve 503’e çıkıyorum. Arkaya bakan, kartal yuvası gibi bir oda. Güzel bir otel, temiz, düzenli ve de asansörlü : ))


Aynı işleri tekrarlıyorum her gün: açıl saçıl yayıl duş al. Biraz uzan ve 4’ü geçe midenin kendini hatırlatmasıyla çarşıya yürü. Gidiş yokuş aşağı ama dönüş tersi olacak. Erkul pidecisinde, gene kuru fasulye yememek için bugün peynirli pide, üzerine domates biber ekletiyorum, bir de ayran = 35-

 

Hadim, Akdeniz kıyı şeridi ile Konya Ovasını birbirinden ayıran Batı Toros sıra dağlarının doğu kısmında, Taşeli Platosunun tepeleri arasındaki vadiler üzerinde kurulmuş bir ilçe. Biraz sokak aralarına girip foto alıyor ama fazla görülecek bir şey olmadığından (*) kahve içeyim diye bir kahvehaneye yerleşiyor, buralı bir gençle sohbet ediyor ve buranın insanlarını izliyorum. Kendi aralarındaki konuşmaları, ilişkileri, hitapları, şakaları vs. vs... Kırsal kesim insanı çıkarını çok iyi kolluyor. Değerler bizdekinden çok uzak. Doğa-ağaç-köpek-hayvan gibi konulara duyarsızlar. Acımazlar kıyarlar.

 

(*) Bir tek girişte Hz. Hadimi Türbesi, daha çok çevresinde şelale, göl, kanyon, mağara gibi doğal güzellikler var. 

 

Sohbette öğrendiğim, buranın kirazının meşhur olduğu. Senenin en son hasat edilen “Ziraat 900” cinsi kirazlar, 600 ile 1900 rakım arasında yetişen, toprak ve iklimin etkisiyle aroma, kalite, kalibre ve tadıyla yurt dışında büyük ilgi gördüğü, iyi para kazandırdığı anlatıldı. Toplanması 2 ay sürüyormuş. Vay be dedirten bir durum. Hiç bilmezdim Hadim kirazını. Herhalde hepsi dışarıya gidiyor ki önüme çıkmadı. Hep Salihli kirazını duyarım.

 

Kahveye 10 lira ödüyor (bir lokma kahveyle yapmış, sulu bir şeydi, berbat) A101’e yürüyüp meyveli yoğurt, kefir ve iki nektarın alıp otele geri tırmanıyorum. Yazılar mazılar ve TV’de zaplamaca ile gün sona eriyor. Işıkları söndürmeden, Arapça “hizmet eden” anlamına gelen Hadim’in (a burada uzun okunur) tarihini de aktarayım: 16. ve 17. yüzyıllarda Aladağ Kazası’nın bir köyü iken, 18. yüzyıldan itibaren gelişmeye Ebû Sa’îd Muhammed el-Hâdimî ile başlamıştır. Hâdimî’nin derin bilgisi ve ünü kendisine Osmanlı sarayında, devlet adamları arasında dostlar edinmesini sağlamıştır. Hadim’e Şehdî Osman Efendi tarafından bir de kütüphane yaptırılmıştır. Hadim, 1850’lerden sonra Konya Sancağı’na bağlı bir kaza merkezi hâline gelmiş, 1881 senesinde Aladağ Nahiyesi Hadim’den ayrılarak Karaman’a bağlanmış, 1926’da ilçe merkezi olmuştur.

HadimBelediyesi


- Hadim Belediye Oteli 0332 4181010 / 0532 3675438 Ali bey Md.

- Hadim ÖE 0332 4181205 















 

Bozkır - Hadim 

Tur tarihi: 30 Ağustos 2022

Alınan yol: 50,14 km
Ortalama hız: 16,2 km/s

En yüksek hız: 63,9 km/s
Bisiklete biniş süresi 3 s 05 dk, dışarıda geçen süre 5 s 31 dk

En yüksek sıcaklık 36 ˚C, en düşük 12 ˚C, ortalama 23,3 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 1932 m, kaybı (iniş) 1534,7 m
En düşük yükselti 1126,2 m, en yüksek 1858,7 m

 

Garmin yol bilgileri Bozkır-Hadim

 

Relive yol bilgileri Bozkır-Hadim 


7.50 gibi Bozkır ÖE’den ayrılıyorum.


Kahvaltı niyetine tahin köpük helvasına gidiyorum. Bana
 gene dünkü tabaktan ikram ediyorlar. Ne
 güzel insanlar, ne güzel bir adet.


Bozkır’dan bir yokuşla ayrılmaktayım.


Hava açık ama soğuk esiyor. 

Bozkır solumda aşağılarda. ÖE de oralarda.




Yol yükselmekte. Kaba asfalt bir yol, tek şerit devam ediyor. 



Bir yol ayırımına geldim. Sağ Hadim diyor. Girişte de
 Korualan kısmının trafiğe kapalı olduğu yazılı.


İlk gelene soruyorum. Gidersin diyor, bisikletle geçersin.
 Bu bana cesaret veriyor ve sapıyor, sağdan devam ediyorum.


Eğimsiz çok keyifli bir coğrafya sonrası hızla inmekteyim. Kocaman
 bir baraj duvarı gözüküyor karşımda uzağımda.



Mermi gibi iniyor...


... ve indiğimin karşılığını çıkıyorum.


Barajın duvarı üzerinden geçiyorum. Yolun sağı yüksek
 bir duvar olduğundan arkası gözükmüyor.



Su tutmaya başlamış Bozkır Barajı. 

Haliyle nasıl olursa olsun, ister doğal ister
 yapay, su birikintileri güzel görünüyor.
 

Yolun kalitesi düşük. Yeni yapılmış, üstü küçük taşlarla dolu.


İnşaat sahasına geldik galiba. Yol düz devam edemiyor!


Yol Kapalı!

Bir vinç dev bir küngü kaldırmış yerleştirmeye çalışmakta,
 kepçe dağı kazımakta. Hummalı bir çalışma var.

Yolun durumu iyi olsa kolay olacak ama
küçük taşlar dengeyi bozmakta. Bir de rampa ki %11.

Gevnebeli Geçidi (1855 m)


Bayram Bey, Bülent Bey, Abdullah Bey
 ve Merdan Bey ile (soldan sağa).


Şimdi iniş devam ediyor. Soldan Şehir Merkezi diye
ayrılacağım. Hadim diye yazı da gör(e)medim foto çekilecek.


Orta Toroslarda sarp kayalık ve yüksek tepeler arasındaki
 oldukça engebeli bir sahada kurulu olan Hadim,
 denizden 1530 m yükseklikte. 


Çarşısının içinden geçip Belediye Otelini soruyorum. 


Bu ilçe sırf yokuş, düz yeri yok. Otel en tepede.


Hadim Belediye Oteli




Penceresinden gözüken manzara.

Hadim Belediye Oteli


İşte size Hadim.


Erkul Pide & Restaurant


Hadim küçük bir ilçe.


Biraz sokak aralarına girip foto alıyor...


... ama fazla görülecek bir şey yok.


Patpat dışında  : ))




Bu günlerde bazı karışık işlere
 gireceksiniz, dikkatli olun.

















































8. gün (devamı) Hadim-Başyayla - 6. gün (öncesi) Seydişehir-Bozkır






[bisikletle]Türkiye: İç Anadolu, Türkiye’nin Tahıl Ambarı

 

İstanbul-Isparta 

 

Isparta–Eğirdir, 42 km 

 

Eğirdir-Yalvaç, 77 km 

 

Yalvaç-Hüyük, 66 km 

 

Hüyük-Seydişehir, 73 km 

 

Seydişehir-Bozkır, 56 km 

 

Bozkır-Hadim, 50 km 

 

Hadim-Başyayla, 49 km 

 

Başyayla-Ermenek, 28 km 

 

Ermenek-Gülnar, 83 km 

 

Gülnar-Mut, 58 km 

 

Mut-Karaman, 78 km 

 

Karaman II

 

Karaman-Karapınar, 82 km 

 

Karapınar-Eskil, 94 km 

 

Eskil-Cihanbeyli, 76 km 

 

Cihanbeyli-Kulu, 56 km 

 

Kulu-Haymana, 85 km 

 

Haymana–Ankara Gölbaşı, 59 km 

 

Ankara Gölbaşı-Çubuk, 80 km 

 

Çubuk-Şabanözü, 50 km 

 

Şabanözü-Atkaracalar, 59 km 

 

Atkaracalar-Boyalı, 47 km 

 

Boyalı-Araç, 42 km 

 

Araç-Kastamonu, 48 km 

 

Kastamonu II

 

Kastamonu III

 

Kastamonu-İstanbul






İlginizi çekebilir [bisikletle]Türkiye: Pergamon ve Sagalassos (Gördes–Demirci)