8 Eylül 2022, Perşembe / Eskil - Cihanbeyli, 76 km (16. gün)
Uyduruk ÖE’de rahat uyudum. Bu sefer 4’te de uyanmadım. Pencere açık yattığımdan soğuktu oda. Battaniyeyi çektim üzerime. Havlu çarşaf temizdi, sıkıntı yaşamadım. Banyo ehh, son günlerini yaşıyor. Geç de yattım, yarım gibi ama 6 civarı uyanıp 6 buçuk gibi ayaklanıp-toparlanıp eşyaları belediye tarafından indirip bisiklete yüklüyorum. Eskil’den ayrılmadan önce sokak içindeki fırından 2 poğaça (4’er lira) alıyor ve 7.43 yola koyuluyorum. Sabahın erken saati, hava serin, 15 dereceyi gösteriyor. Ana caddeden devam edip gelen göbekten sola döndüm. İlçe çıkışına kadar bölünmüş yol ve sıcak asfalt. Ama bitiminde tek şeride ve kaba asfalta dönüyor. Hava sıcaklığı da burada 14,4 °C oluyor. Kafam üşüyor. Durup buff’ı geçiriyorum. Daha çok bana doğru gelen araçlar var. Dümdüz bir yol. Eğim dersen sıfır, arada biraz çıkıp iniyor. Hava açık, bulutsuz bir gün. Bugünkü hedefim Cihanbeyli, 75 km. 940 metre rakımda pedallıyorum. Yol bir süre sonra sağa, 90 derece bir dönüş yapıp devam ediyor. Sabahın erken saati. Kuşlar uçuşuyor önümde, pike yapıyorlar. Tarlaların bazılarında insanlar çalışmakta. Sulama hortumlarının yerlerini değiştiriyorlar. Saat 8.23. Dereceye baktığımda havanın 13,5’a düştüğünü görüyorum. Kuzeybatı yönündeyim, 950 metrelerde 20,7 km ortalama ile sürüyorum. Geçtiğim arsalar mısır ekili, bazen de yonca görüyorum. Orman ve yeşil alan bakımından fakir bir bölge, kıraç bir coğrafya burası. Tuz gölüne kadar olan geniş alan bataklık ve sazlık olduğu, güneye gidildikçe hafif eğimli sahaları geçmişte bataklıklar ve göllerin oluşturduğu, günümüzde yeraltı sularının azalması sonucu kuruduğu defalarca anlatılıyor. Ama kim kime dum duma durumları. Dev bir tarım makinesi geçti. Önündeki biçer alet öyle genişti ki ancak bisikletlik bir yol kaldı kenarda.
Hayat aslında ilginç bir temas; tarlada çalışan iki adam, boruları değiştirirken yoldan geçen bir bisikletli, “-Kolay gelsin... -Sağ ol abi...” gibi 2 saniyelik bir temas. Karşı yönden gelen hızlı bir araç. Bu sahnenin ortasından geçen yol... Ansızın solda beliren iki Kangal, keçilerin muhafızları. Boyunlarındaki iğneli tasmalarıyla beni süzmekteler...
Saat 8.43. Konya İl Sınırına girdim. 18,5 km geride kalmış. Kuzeybatı yönündeyim. Hava 16,7 C, ortalama 20,8 km/s. Dümdüz çekikmiş bir yol. Sırayla köyler geçiliyor ama ortalıkta insan görmüyorum. Kahve de yok. Cihanbeyli için 50 km diyor levha. 10 km sonra Gölyazı diye bir kasaba gelecek. Karnım acıktı, burada bir mola veririm artık. Bugün de rüzgarlı bir gün. Sağımdan, kuzeyden esiyor. Neyse ki önden gelmiyor. Kuşlar önümde asfalta konup konup havalanıyorlar. Arazinin ortasında tek tük evler var...
Konya Ovası, Çukurova'da yer alan delta ovasından sonra Türkiye'nin en büyük ikinci ovasıdır. Bu ova ülkenin tarım alanlarının %17'sini karşılar. Konya-Karapınar arasında kuzeybatı-güneydoğu, Karapınar-Bor arasında güneybatı-kuzeydoğu doğrultusundadır. Bu iki kesim kısmen volkanik bir eşikle ayrılır. Ovanın alçak kesimleri, yeni alüvyonlar arasında yazın kuruyan bataklıklarla kaplıdır. Yer yer içinde tatlı su gölü kavkıları olan eski alüvyonlara rastlanır. Bunlara göre Dördüncü Zaman'ın, şimdikine göre daha nemli ve serin bir devresinde Konya Ovası'nın geniş bir tatlı su gölüyle kaplı olduğu anlaşılır. Volkanizma etkinlikleri Üçüncü Zaman’da başlar ve hemen hemen günümüze kadar ulaşır. Ancak son yıllarda Konya Ovası kurumaya başlamıştır.
35 km.dir geliyorum. Gölyazı mola vermek, poğaçanın tekini götürmek için fırsat. Sağdaki kahveye yanaşıp velespiti direğe dayayıp kapı önünde oturan dört kişinin yanına, içeriden bir sandalye kapıp ilişiyorum. Çay (3-) eşliğinde nereden-nereye durumları konuşuluyor. Değişik bir dil konuşuyorlar aralarında. Nedir bu? Kürtçe diyorlar. Bildiğim iki kelimeyi söylüyorum ama pek de anlamıyorlar. Kürtçelerinin Türkçeyle karışmış olduğu, 200 yıl önce Adıyaman tarafından buraya göç ettiklerini öğreniyorum, Osmanlı döneminde. Hatta Cihanbeyli de Kürt’müş. Şöyle bir tarihçeleri var: Gölyazı halkı özellikle Adıyaman bölgesinden gelmedir. 18. yüzyılın başlarında büyük kuraklığın baş göstermesi sonucu Çukurova’ya göç etmelerine sebep olmuştur. 10 yıl kadar Çukurova'da kaldıktan sonra, "Dondurma"ya dönmüşlerdir. Belediye'nin o zamanki ismi "Dondurma"ydı. Bu bölgede önce Rumlar yaşadığı için "Dondurma" ismini de onlar vermişlerdir. Bu aileler hepsi zanaatkardır. Bunlar kuyumculuk, çuval, yastık, elbise ve el işleriyle uğraşırlardı. Bugün halen Gölyazı'da su değirmeni kalıntıları ve Horasan harcından yapılmış su kanalları arazilere su taşımaktadır. 1855-56 yıllarında bugünkü ismiyle Gölyazı'ya gelen Halikanlı aşiretiyle beraber, dört aşiret daha (Ömeranlı, Terkanlı, Sewikanlı ve Nasırlı) gelmiştir. Gölyazı'ya yerleşen ve adını veren Halikanlı aşireti olmuştur. İlçe tarihi hakkında yapılan bir araştırmada Halikanlı isminin, Osmanlı’nın ilk zamanlarında, Halife Alaüddevle, en büyük ilim adamını Rum diyarı denilen Anadolu'ya gönderir. Bu alimin yaptığı araştırmalarda, eğitim ve öğretimin yetersiz olduğunu görüp okul açılmasını tavsiye eder. Bunun üzerine bugünkü Gölyazı’da, büyük bir ilim adamı olan İbn-i Halikan bir okul açar. Buna izafeten bu kasabanın ilk adı Halikanlı olmuştur. İstiklal harbinde Ankara hükümeti, temin ettiği silah ve cephaneyi, orduyu eğitime çektiği Akşehir’e taşımak için Cihanbeyli halkını görevlendirir. Gölyazı esnafından Hüseyin Erkan tarafından temin edilen develerle silah ve cephane Akşehir’e taşınır. O zamanki dönemlerde tuz ticareti de develerle yapılmaktaydı. Erkekler tuz ve hayvancılıkla uğraşırken, kadınlar ise halı, kilim ve el sanatlarıyla uğraşıp aile bütçesine katkıda bulunurlardı. O dönemlerde kadın ve erkekler üç etek giyerlerdi. 1970 yıllarından itibaren Gölyazı'dan yurt dışına göçler başlar. Almanya, Avusturya, Hollanda, Danimarka ve İsviçre’ye göç ederler. Gölyazı insanı Avrupa'dan çok etkilenmiştir. Bu etkilenmeden dolayı kültür kaybı meydana gelmiştir. Artık Avrupa ekonomik hedef halinde gelmiştir. Çiftçilik nakliyecilik önemini yavaş yavaş yitirmiştir. Avrupa'nın vermiş olduğu ekonomik refah çocuklarını okutmaya itmiştir. Konya iline göç aynı süreçte hızlanmıştır. Önceleri kerpiç ve taş olan evlerin yerine modern binalar almıştır. İnsanların giyimleri çağdaş giyime ve değişime uğramıştır. Aşiretçi olan oy sistemi yerini daha özgür, demokratik birey sistemine devir etmiştir. Zaman zaman rekor seviyede dışarıdan, hem ülke hem de kasaba ekonomisine katkısı olan döviz girişi olmuştur. Bugün belde halkı Kürt kökenli insanlardan oluşmaktadır. Yaşatılan kültür de dolayısıyla bu doğrultudadır. Konuşulan dil Batı Kurmancisi denilen, ve daha çok Adıyaman, Kahramanmaraş ven Malatya yörelerinde konuşulan Kurmanci diline benzemektedir.
15 dakika sonra yanlarından ayrılıp devam ediyorum yoluma. Karapınar tarafında da gördüğüm, buralarda da olan, tarlaların kenarında 3-4 parçadan oluşan aletler-düzenekler, toprağa giren borular, vanalar vb. durumlar var. Herhalde yeraltından su çekip filtreden geçirilip tarlaya veriliyor. Suyun az olduğu coğrafyada neden mısır ekilir ki? Su seven bu bitkinin ihtiyacı kadar su verilmediğinde su stresi yaşayacağı, bunun %50’ye varan verim kayıplarına sebep olduğu bilindiği halde.
Sabah gördüğüm, beni geçen beyaz Jaguar araba şimdi tersten gelip geçti. Buralarda bu model biraz düşündürücü değil mi? Bu bölgede yol kenarında köpekler var. Bazıları beni kesiyor. Ama 5’li bir çeteden iyi kurtuldum. Önce sakindiler, sonra birisi havlamaya başlayınca 2’si sağdan, 3’ü soldan hızla bana doğru, havlayarak koşmaya başladılar. Eyvah, bu yolda kaçamam ne edece’m diye durumu değerlendirirken, karşı yönden gelen, araya giren arabanın geçmesiyle ortalık karıştı. Fırlayamadılar yola. Ben de aradan sıyrılıyorum bu sayede. Desteği High’a alıp süratle uzaklaştım. Yırttım yani!
Solumda Tersakan Gölü. Maden diyorlardı Gölyazı’da. Maden çıkartılıyormuş burada. Ne madeni ki? Sodyum sülfat. Bu maden; soda, sabun, deri, boya, cam ve deterjan sanayisinde, ayrıca kimyasal gübre yapımında kullanılmaktadır. Çevresindeki bataklık ve göletlerle birlikte 5500 hektarlık yer kaplayan göl, yağışın az olduğu yıllarda küçülmekte, bazı yıllarda tamamen kurumakta, yağışlı dönemlerde yeniden canlanmaktadır. Suları yükseldiği zamanlarda fazla sularını Tuz Gölü'ne göndermektedir... denilmiş. Göl, Kılıçgaga varlığı ile önemli kuş alanı kabul edilir. Başta Sakarca olmak üzere çok sayıda su kuşu kışı burada geçirir. Tuz Gölü'ndeki büyük Flamingo kolonileri ile İnce Gagalı Martı burada beslenir. Büyük Cılıbıt ve Turna alanda üremektedir. 1992’de 1. Derece Sit Alanı ilan edilmesine karşın alanda yasa dışı avcılık yapılmakta olduğu, Konya başta olmak üzere, çevredeki yerleşim birimlerinin evsel ve endüstriyel atık suları, tarımsal kullanımdan dönen tarım ilaç ve gübreleriyle yoğun olarak kirlenmiş, Tersakan’a giren sular, gölün su rejimini olumsuz yönde etkilemekte olduğu defalarca anlatılmakta. Ama burada da kim kime dum duma durumları sürmekte.
Bugün de sert rüzgar var. Sağımdan esmekte. Saat 10.24, 47,5 km.deyim. Poğaçanın diğerini de mideye indiriyor, durmuşken de 2’nci bataryayı takıyorum. Hava 18,9 °C ve iyi bir ortalama ile sürüyorum, 20,4 km/s. Rakım hep 900’ler civarında.
Yol sola bir dirsekle dönüyor, yönüm güneybatı oluyor ve rüzgarın arkama geçmesiyle ısınıveriyor hava, 25,1 °C. Arkadan gelince de rüzgarsız bir durum oluşuyor. Üzerimdekileri çıkartıyorum. Off, rahatladım. Saat da bu arada 11.10 ve 58,92 km.dir yoldayım. Rakım 937 m.de halen sürmekte. Zaten yol dümdüz, eğim sıfır, Karaman’dan beri. (...) 10 kilometrem kaldı Cıhanbeyli’ye. Cevizli sucuktan iki ısırık alıyorum bu arada. Yolculuğun en önemli gıdası. Hem tok tutuyor hem enerji veriyor. 66,37 km.deyim. Hava 25,9 °C. Ortalamam bugün 20’nin altına düşmedi, 20,7 km/s. Saat 11,32. (...) Uzakta görünen herhalde Cihanbeyli olmalı. Bu kadar kalabalık görünen başka bir yer olamaz. Türkiye'nin yüzölçümü bakımından en büyük ilçesi olduğunu okumuştum.
Cihanbeyli levhasında çekilen foto sonrası Google yardımıyla ÖE’yi saptıyorum, ama öncesinde bir şehir turu atmaktayım. Trafiğe kapalı bir yolu var. Sağ sol sarraflarla dolu. Vatandaş tasarrufunu altına yatırıyor olmalı. Kırsal kesimde halen geçerli. ÖE’nin kapısına bisiyı dayayıp Müdür Ramazan Beyin yanına varıyorum. Md. Yrd. Mustafa Bey ile bilgisayar önünde bir dosyayı yollamanın çabasındalar. Mustafa Bey beni tanıyor ve 8 nolu odayı gösteriyor. Burada sadece 4 odada WC var. Giriş katı olması iyi, eşyaları fazla taşımama gerek kalmadı. Bisiklet de girişte kenara alınıyor. Oda için 150- nakit ödenmekte. Odanın standardı düşük. Banyo küçük. Bu ÖE’lerde fiyatlar birbirini hiç tutmuyor. Dünkü 50 idi. Önceki günlerde Gülnar’da 200, ama buradakiyle arada 50 liradan çok çok fazla fark var. Karaman’da 200 idi. Kahvaltısı güzeldi ama. Yani anlaşılır gibi değil.
Odada açıl-saçıl-yayıl durumları sonrası küçük banyoda tuvalet kağıtlarını ıslatmamaya çalışarak, ama ıslatarak alınan bir duş. Neyse internetin odada çekiyor olması iyi. Müzik dinleyebiliyorum. Biraz gezinirken hafif kestirmece. Pencere açık, soğudu oda, üşüdüm, üzerime pikeyi çektim. 3 buçuk gibi dolanmak, yemek yemek üzere hazırlanıp çıkıyorum. Gelirken yakında gördüğüm, yeni açılmış lokantaya gidiyor ama yemeğin bittiğini öğrenmemle tavsiye ettikleri, heykelin oradaki Merkez Lokantaya yürüyorum. Güneş altından gidiyorum ki ısınayım. Sarı mont da üzerimde.
Merkez’de kurunun içinde et var, istemem. Saray Lokantasına yöneliyor ve kuru+pilav+yoğurt, az az alarak karnımı 30 liraya doyuruyorum. Turun yemeği kuru oldu. Başka bir şey çıkmıyor karşıma. Kuru da çıkmayınca pide, veya etsiz çiğ köfte. A101’den alınan Eti’nin içi bol fıstıklı bitter çikolatası, soda, meyveli yoğurt… Bunlar “basic” oldu.
Ana cadde boyunca yürüyor. Mosso Lougne denilen yere çıkıyor, bir gözden geçiriyorum mönülerini, devam turlamaya. Hava sokak aralarında sıcak. Şimdi de yakıyor. Ama şikayet etme, demin üşüyordun. Nankör derler adama. Farsçadan gelen bu sözcük için TDK iyilik bilmez demiş. Dilimize Arapça ve Fransızcadan sonra en fazla sözcük Farsçadan girmiş, 1374 adet. Türkçe, günümüz dünyasının en yaşlı dillerinden biri olmakla beraber konuşur sayısı açısından dünyada 6’ncı sırada olup yabancı dillerden sözcükler girdiği gibi diğer dillere de sözcük vermiş. En çok bilineni yoğurt olmakla beraber bacanak, çakal, damga, dolma, düğme, kayık, kazan, köşk, ocak, sarma...
ÖE’nin önünden devam edip Şok ve Bim mağazalarına giriyor, bir çeşit bisküvi alıp ÖE’nin bahçesinde müdür yardımcısı Mustafa Beyin yanına ilişip sade eşliğinde sohbet ediyoruz. Yurt dışına projeler hazırlıyor ve ekim ayında 10 günlüğüne Romanya’ya davetle gidecek. Bu anlamda pek çok proje kapsamında tek veya buradan öğrenciler götürerek, Avrupa’nın farklı ülkelerine geziler yapmış-yapmakta. Tüm masraflar, konaklama ulaşım vs. karşı taraftan sağlandığını anlatıyor. Akşam FB-Dinamo Kiev maçı olduğunu öğreniyorum kendisinden. Burada, ÖE’nin bahçesinde izleyebileceğim. Yuppiii...
Cihanbeyli’nin adı-tarihi nereden gelmekte? Cihanbeyli'nin tarihi gelişimi Konya tarihi ile eşdeğerdir. Konya'yı Cihanbeyli'den ayıran doğal sınırlar yoktur. Cihanbeyli, tarihi gelişimi, coğrafi yapısı ve sosyal yaşantısı yönünden Konya ünitesinin bir parçasıdır. Cihanbeyli'nin ilk adı Esbikeşan'dır. Daha sonraları "İnevi" adını almış ve uzun yıllar İnevi adını taşımıştır. Esbikeşan ilçelikten bucaklığa, bucaklıktan ilçeliğe çok kez yer değiştirmiştir. 1866 yılında Kulu köyü Esbikeşan adı ile ilçe olmuş, Cihanbeyli ve Şereflikoçhisar Kulu köyüne bağlanmıştır. Ancak Cihanbeyli ve Koçhisar'ın Aşair beyleri Kulu'ya bağlanmak istememişler ve Ankara'ya baskı yapmışlardır. Bunun üzerine Kulu'nun ilçe teşkilatı lağvedilmiş ve Cihanbeyli Kulu'dan ayrılmış, Konya'nın Sille bucağına bağlanmıştır.
Böğrüdelik köyüne Canbegli aşireti yerleşir. Böğrüdelik 1928 yılında ilçe merkezi olur. Cihanbeyli'de "Mürseli Efendi" nahiyesi adını alarak bu ilçeye bağlanır. 1929 yılında Böğrüdelik'ten ilçelik kaldırılır, Mürseli Efendi bucağı ilçe olur. Böğrüdelik'te bulunan, Canbeyli aşiretinin adına uygun olarak Mürseli Efendi adı Cihanbeyli'ye dönüştürülür. Yeni kurulan ilçeye Kulu köyü, Altınekin ve Yeniceoba bucakları bağlanır. Daha sonra 1954 yılında Kulu, 1987 yılında da Altınekin ilçe merkezi durumuna getirilerek Cihanbeyli'den ayrılmışlardır.
Cihanbeyli ÖE 0332 6734073 Ramazan bey Md., Mustafa bey Md. Yrd.
Berk Otel 0332 6732404 / 0535 4389938 Mehmet bey
Eskil - Cihanbeyli
Tur tarihi: 8 Eylül 2022
Alınan yol: 76,49 km
Ortalama hız: 20,1 km/s
En yüksek hız: 41,3 km/s
Bisiklete biniş süresi 3 s 47 dk, dışarıda geçen süre 4 s 27 dk
En yüksek sıcaklık 30 ˚C, en düşük 13 ˚C, ortalama 19 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 270,6 m, kaybı (iniş) 255,4 m
En düşük yükselti 908,5 m, en yüksek 954,7 m
Garmin yol bilgileri Eskil-Cihanbeyli
Relive yol bilgileri Eskil-Cihanbeyli
07.43, Eskil’den yola koyuluyorum. |
Ana caddeden devam edip... |
... gelen göbekten sola döndüm. İlçe çıkışına kadar sıcak asfalt. |
Ama bitiminde kaba asfalta dönüyor. |
Dümdüz bir yol. Eğim dersen sıfır, arada biraz çıkıp iniyor. Hava açık, bulutsuz bir gün. |
Sırayla köyler geçiliyor. |
Geçtiğim arsalar mısır ekili. Orman ve yeşil alan bakımından fakir bir bölge, kıraç bir coğrafya burası. |
Bu pompalarla yeraltı suyunu çekiyor olmalılar. |
Konya İl Sınırına girmiş bulunuyoruz Sayın İzleyiciler. |
Bugün de rüzgarlı bir gün. Sağımdan, kuzeyden esiyor. Neyse ki önden gelmiyor. |
Sıkı geçti! |
İşte gene bir pompa! |
Dümdüz çekikmiş bir yol. Sırayla köyler geçiliyor ama ortalıkta insan görmüyorum. |
Gölyazı geldi. Karnım acıktı, burada bir mola veririm artık. |
Yiyecek ne bulabilir ki?! |
Soldaki evin sahibi eminim Avrupa'dan etkilenmiştir. Çevrede buna benzer başka yapı görüyor musunuz? |
Arada sertleşen rüzgarın kaldırdığı toz/kum ortalığı görünmez kılıyor. |
Yol kenarında daha mı fazla ot oluyor? |
Solumda derinlerde Tersakan Gölü. Maden diyorlardı Gölyazı’da. Maden çıkartılıyormuş burada. |
Dikiz aynamın sayesinde arkadan gelenleri görüyor, kenara çekiliyorum. Yoksa bunların ani geçmesi ürkütüyor. |
Yolun sola dönmesiyle yönüm güneybatı oluyor ve rüzgarın arkama geçmesiyle de ısınıveriyor hava. |
İç Anadolu bölgesinde yer alan, 963 m rakımlı, yüzölçümü bakımından Türkiye’nin en büyük ilçesi olan Cihanbeyli’ye vardım. |
Araba lastiklerinin bu şekilde çit olarak kullanılması iyi fikir. |
Cihanbeyli |
ÖE öncesinde bir şehir turu atmaktayım. |
Trafiğe kapalı bir yolu var. Sağ sol sarraflarla dolu. |
Cihanbeyli ÖE |
Fırın da güzelmiş : )) |
Cihanbeyli |
Saray Lokantası |
Trafiğe kapalı bu caddeleri keyifli, yürümek için. |
Girdim buji istedim, yok dediler... : )) |
Yakında bir iyilikle karşılaşacaksınız, nihayet beklediğinize ulaşacaksınız. |
17. gün (devamı) Cihanbeyli-Kulu - 15. gün (öncesi) Karapınar-Eskil
[bisikletle]Türkiye: İç Anadolu, Türkiye’nin Tahıl Ambarı
Isparta–Eğirdir, 42 km
Eğirdir-Yalvaç, 77 km
Yalvaç-Hüyük, 66 km
Hüyük-Seydişehir, 73 km
Seydişehir-Bozkır, 56 km
Bozkır-Hadim, 50 km
Hadim-Başyayla, 49 km
Başyayla-Ermenek, 28 km
Ermenek-Gülnar, 83 km
Gülnar-Mut, 58 km
Mut-Karaman, 78 km
Karaman-Karapınar, 82 km
Karapınar-Eskil, 94 km
Eskil-Cihanbeyli, 76 km
Cihanbeyli-Kulu, 56 km
Kulu-Haymana, 85 km
Haymana–Ankara Gölbaşı, 59 km
Ankara Gölbaşı-Çubuk, 80 km
Çubuk-Şabanözü, 50 km
Şabanözü-Atkaracalar, 59 km
Atkaracalar-Boyalı, 47 km
Boyalı-Araç, 42 km
Araç-Kastamonu, 48 km