14 Eylül 2022, Çarşamba / Şabanözü - Atkaracalar, 59 km (22. gün)
Gece soğudu oda, ilçe de. Dolaşırken üzerimde sarı mont vardı. Yatarken de termalleri giyerek uyudum. Gerçi bir müddet sonra altını çıkarttım, fazla geldi. Ama boynuma da buff’ı geçirince açıkta kalan yerim olmadı. Pencereyi de yarım aralık bırakmıştım, temiz hava girsin diye. Önüne koyduğum su matarası gecenin bir saatinde pencere tarafından itilerek düşürülünce, ne olduğunu anlayana kadar... Akla kara durumları : )) Yorgan da üzerimde olunca uyanmam neredeyse 7 idi. Toparlanıp ÖE’den ayrılmam, yakındaki fırından 2 poğaça alıp (2x4-) yola çıkmam 8.03. Üzerimde polar yelek, bacaklıklar, kolluklar, beyaz boğazlı uzun kollu bisiklet üstü, kafada buff. Elimdeki tüm kalın malzemeleri giydim. Yani kışlık durumdayım diyebilirim.
1031 metredeki (rakım) ilçeden, dün indiğim yokuşu tırmanarak ayrılıyorum. Hemen arkasından gelen göbekten sağ, Orta (ilçe adı) diye devam ediyorum. Yolun asfaltını yeni dökmüşler. Düzgün de yapılmadığından dalgalı, rahatsız edici. Hava buz, 12,4 °C. Üzerimde iki kat, kollarımda iki kat, bacaklarımda da bir kat malzeme var (yani kat kat durumlarındayım). Kafamda da buff, kulaklarıma kadar çekili. Ama rüzgar esince yetmiyor, üşüyorum! Bu bana bir fıkrayı hatırlattı, Özden anlatırdı: Yavru kutup ayısı annesine sorar: Babam da kutup ayısı mıydı? Evet yavrum. Peki büyükbabam? O da. Peki büyükbüyükbabam? O da yavrum. Peki ama ben niye üşüyorum?
Bugün yolum Atkaracalar, 55 km gibi. Üç geçitten geçmem gerek, 1400 m.lerde. Gerçi dün de geçecektim ama olmadı. Atkaracalar’da kalacak yer olmayınca Samsun yolu üzerinde bir otelde kalacağım. Tur öncesi aradım-taradım-buldum! 24 km sonra Orta gelmesi lazım. Asfalt tek şerit, ama iyi değil. Yer yer erimiş bölümler var, böyle 10 metrelik şeritler halinde. 6 km sonra gelen Karaören Göleti için solda giriş görüyorum. 2 km uzaklıkta bulunan göletin çevresi çam ve meşe ağaçlarıyla çevrili olup, oluşturduğu doğal güzellik nedeniyle mesire yeri olarak kullanılmakta (bunları internette okudum-gidip görmedim). Ve buradan itibaren tırmanış geliyor. %12’yi gösteriyor Garmin. Yol kenarında elma ağaçları, ama bahçe içinde değiller, ortalıktalar. Ters yönden sıkça TIR.lar geliyor. 2’si peş peşe, tren gibi geçiyorlar yanımdan (sonra öğreniyorum ki yükleri fazla olunca kantardan kaçmak için bu yola sapıyorlarmış). 10,5 km.de Bulduk Köyüne Hoş Geldiniz lafıyla karşılaşıyorum. Saat 8.50, 1318 m rakım burası. Yükseldikçe hava soğudu, 9,6 °C. Şimdilik ortalamam 14 km/s. Yolun durumu pek parlak olmasa da çevre sonsuza doğru uzanan tatlı meyilli, hafif dalgalı yamaçlar, tepeler, düzlükler, tarlalar, kıraç topraklar şeklinde. Hava 9 derece oluverdi. İleride sanki geçidin levhasını görür gibiyim. Geldik zaten 1400’lere.
Zirve 1380 m.de, Bulduk Geçidi. Çok fena soğuk ama burası. Saat 9, ancak ısı 8,9 derece. Ama tertemiz bir hava var. Bu kadar geldim fotograf çekmem lazım. İnip bir kaç resim alırken yanımdan geçen TIR’ların rüzgarı, soğuk hava yetmiyormuş gibi bir de bu durum (görüyorsunuz değil mi Sayın İzleyiciler, ne şartlardayız : ))
Zirvenin ardından gelen inişi, kısmen frenleyerek iniyorum. Yol kaba asfalt oluverdi. Kabanın kabası, pütür mü pütür. Bazı yerler küçük taşlarla da kaplı. Gerçi asfaltın durumu inişimi yavaşlatsa da, hızlandıkça esen rüzgar daha da soğutuyor. Batı yönündeyim derken... vay, bir şahin, ağacın üzerindeymiş, ben gelince havalanıverdi. Görkemli bir uçuş yapıp, şimdi uzaklaştı benden. İleride bir nokta olarak görüyorum.
Hüyük Köyüne Hoş Geldiniz geçiliyor. Sağdan girişi var. Burada bir yeraltı şehri keşfedilmiş 2005’de. Daha sonra yapılan arkeolojik temizlik çalışmalarıyla içerisinde rahatlıkla dolaşılarak gezilebilecek bir ören yeri niteliği de kazanmış. Çankırı Valiliği sayfasında şöyle tanıtmış: Bölgemizde Hristiyanlığın yeni yayıldığı MS 200-300 yıllarına ait olduğu düşünülen yer altı yerleşimi saldırılarda canlarını korumak ve gizlice ibadet edilmek amacıyla yapılmıştır. Yaklaşık 25-30 insanın barınabileceği alanda şapelin yanı sıra kiler, hava bacası, kilit sistemleri, salon vb. mekanlar da bulunmaktadır.
Vay be, bir ikinci şahin daha havalandı tarladan. Muhteşem. Kanatları kocaman. Bunlar yavru, minik şeyler değil. Hayretler içinde pedallıyorum. Her zaman her yerde rastlanmıyor bu kuşlara. Sadece Kars tarafında pedallarken sıkça görmüştüm. (...) Ve soldan ayrılan bir yol, Elmalık Beldesi 4 km denilmiş. Üstüne, tepesine de Çubuk 44 km denilmiş. Yani buradan Çubuk’a yol mu var? Süper. Ama Karayolları göstermiyor haritasında. KGM zaten sadece kendi yollarını gösteriyor. İl idaresinin yollarını göremiyoruz. Keşke tüm yolları gösteren bir harita da olsa. Çoğu yerde belediyeyi aramış olmasam yollardan haberdar olamayacaktım. Kale’den Pütürge’ye mesela var olan yolu ancak böyle öğrenebildim.
Bir üçüncü şahin daha havalandı uçtu. Demek burada çoklar. Gerçi türlerini bilmediğimden, bunlar hangisi, hatta şahin mi, başka bir yırtıcı kuş mu derken bir dördüncüsü daha havalanıyor.(...) 21. km.de o kaba asfalt değişip normal bir asfalta geçiyoruz. 5 km var Orta’ya derken... Hoppala, gene kaba asfalta döndük. Orta’ya 4 km falan kala sağda kocaman bir kömür deposu, linyit denilmiş girişinde. İçerlerden bir köpek koştura koştura havlayarak geliyordu ama sonra vaz geçti. Herhalde umut görememiş olmalı : )) Ama gene de performans artırmada yardımcı oldu. Mecburen desteği yükseltip hızlandım.
Orta ilçesine hafif çıkıp iniliyor. Yol zaten içinden geçmekte. Küçük bir yer, Devrez Çayı şehrin ortasında akıyor. Şöyle kısa bir şehir turu atıp çay bahçesinde iki çayla yanımdaki iki poğaçayı ve küçük çikolata barını mideye indiriyorum. Çaylar 3 lira. Dün Şabanözü’nde 1,5’du. Çaycıya söylüyorum; evet o da duymuş. Eşe dosta video yolluyorum dinlenme esnasında. İlçenin içindeki yolu sıcak asfalt yapmışlar, asılı bez afişle de duruma teşekkür edilmiş. (...) 20 dk. sonra tekrar yoldayım. İlçe çıkışında sağdaki benzinci üstünde otel yazan bir yazı gözüme ilişiyor (Demirkapılar Oteli). Belki de faaldir. Araştırmadım ama burada bir de ÖE olduğu gözüküyor. Hani kalmak gerekirse diye! Sonra sol tarafta 9-10 binadan oluşan bir site var, hafif içerlek ama. Bu arada saat 10.20 oldu, hava 13,8 °C, 1310 m R, 16,6 km/s ortalama ile... Geride 29 km kalmış. Yani yolun ortası gibi. Demek 30 km daha var önümde. Gelen tren geçidi sonrası 2’nci zirvenin tırmanışı başlıyor. Daha rampaya vurmadan biten bataryayı yeniliyorum.
Dumanlı Dağları ile Aydos Dağı arasında kalmış bir plato üzerinde ilerliyorum. Çıkılıyor ve 1358 m.de 2’nci zirve geliyor, Ortabeli Geçidi. Yol boyunca yan rüzgara karşı perdeler dikilmiş kenarlara. Çok keyifli bir yoldayım, çevre de güzel. Daha ne isteyeyim? Kafa radyomda King Crimson’dan Circus çalıyor. Ama sadece kısa bir bölümü. Bazen aynı şeyin tekrarı sinir de edebiliyor. O zaman kanal değiştirmeye çalışıyor ve melodisini bildiğim başka bir parça mırıldanıyorum. Başta tutsa da sonra bir bakıyorum, eskiye dönmüşüm gene. Hiç farkında olmadan. Bu olaya “Kulak düğümü” diyorlar. Ne var ki bu duruma sebep olan unsur net olarak bulunabilmiş değil. Kimi araştırmacılar belleğin güçlendirilmesinde önemli bir rol oynadığını düşünmekte, hatta bu düşüncelerini daha da ileriye götürerek, müziğin demans veya diğer nörolojik bozukluklara sahip kişilerin belleğini güçlendirebileceğini öne sürmekteler.... Gel de buradan yak şimdi!
Asfalt kaba, sürtünmesi çok. Karşı yönden fazlasıyla TIR gelmekte. Peş peşe, arka arkaya dizili iki üç araç mesela... Ve 1478 m.de 3. zirve, Saçakbeli Geçidi’ne ulaştım. Saat 11.00, hava 18 °C, ortalamam 16,6 km/s. 38,39 km geride, yaklaşık 22 km önümde var (özetlersek durumu).
Güzelyurt diye bir köyden geçiyorum. Ama üstten. Genelde yollar köylerin üstünden geçmekte. Sağda bir köpek beni kesiyor. Hareketsiz, ancak köy tarafından 4 tanesi havlayarak koşmaya başlayınca bu da hevesleniyor. Birden, iki yanımdan bana doğru hızla yaklaşmakta olan bir tehditle karşı karşıyayım. Süratliler. Bir yandan da havlamaları, adamı iyicene tedirgin ediyor. Asılıyorum pedallara, arttırıyorum desteği, hızla olay mahallinden uzaklaşmaktayım. Kaçıyoruuum... Öff be, kurtuldum… Yeşşeee...
5. şahin yanımdan uçtu. Saat 11.19. Şu ses kaydı için kullandığım teyp de sıkıntı veriyor. Devamlı kapanıp açılıyor. İstanbul’da bunun çaresine acilen bakmam lazım. Aslında bahar turunda kendini belli etmişti, ihmal ettim derken 6. şahin. Demek ki buralarda iyi besleniyorlar. Bu kadar sık hiç görmemiştim. Doğu hariç. Şimdi yollarda bu kadar çok şahin görmek, inanılmaz bir coşku elbette. Motor gibi pedallarken aniden bir tanesinin havalanması, uçması, izlenmesi... Şüphesiz heyecan katmakta.
49. km.de demiryolunun üzerinde geçiyor yolum. Bir inek sürüsü karşımda. Yolu çaprazlama geçmekteler. Sayıları da az değil. Saymadım ama sağlam bir sürü. Duruyor, bekliyor, videolar çekiyorum. Saçak mıydı buradaki köyün adı?
İleride Samsun yolu gözüktü bile. Bağlanmamla iki şahin daha çıkıyor karşıma, bunlar havadalar. Yani bir gün içinde bu kadar çok sayıda hiç görmemiştim.
Otoyolun güvenlik şeridinde pedallamaktayım, tırtıllı cinsten. Yol da bölünmüş cinsten. Cins bir durum yani : )) 6 km sonra Atkaracalar ayrımdan çıkıp ilçeyi bir görmek istiyorum. Girişe bakılırsa küçük bir yere benziyor. Yol kenarları kazılmış, doğru dürüst kapat(a)mamışlar bile. Pejmürde (bu da Farsça bir kelimedir) bir görünüm var. Derinlemesine devam ediyorum. İlçe Emniyet, Kaymakamlık, Belediye geçiliyor. Geldiğim meydanımsı yerden sağa sapıp bulduğum bir kahvede mola veriyorum. Çayımı (3-) yudumlarken, memleketimden insan manzaralarını izlemekteyim. Kimi sohbette, kimi okeyde...
Atkaracalar adının nasıl oluştuğu ile ilgili en güçlü rivayet; bugünkü Atkaracalar bölgesinde oldukça geniş orman alanının olduğu ve bu ormanlarda bol miktarda karaca bulunmasından dolayı Karaca Köyü denildiği yönündedir. Öyle ki Evliya Çelebi de Seyahatnamesinde “Karacalar Köyü” diye bahsetmiştir. Ayrıca bölgede çok sayıda at yetiştirildiğinden de zamanla “Atkaracalar” denilmiştir. Bu rivayeti doğrular nitelikte de IV. Murat zamanında batıdan doğuya doğru uzanan Bağdat yolunun yöreden geçtiği bilinmektedir. IV. Murat Bağdat Seferleri sırasında buradan geçen orduları ile yörede üç kez konaklamıştır. Süvarilerinin at ihtiyacını Karacalar’dan görmüş ve bu bölgede çok sayıda cins at yetiştirilmesi sebebiyle de IV. Murat “Bundan sonra sefere giderken atlar Atkaracalar’dan değişecek” demiştir. Şekaik, İnumaiye ve Osmaniye kayıtlarında da bölgede hayvancılığın özellikle at yetiştiriciliğinin yaygın olduğu ve IV. Murat’ın bu yöreyi çok beğendiğinden söz edilmektedir.
Kalacağım otel otoyolun tek tarafında. Ortası bariyerle kapalı olduğundan bu taraftan gidersem ulaşmam daha kolay olacak. Yan masadakilere soruyor, birazdan alınan tarifle yola çıkıyorum. Gelirken gördüğüm A101’den su-krikkrak ve Yayla barbunya pilaki yemeği ile. Belki yarın Boyalı’da yiyecek bulamazsam yanımda olsun-bulunsun diye. Hazırlık demek istiyorum.
Geldim Türkcan Otel’e. Otel veya motel deniliyor, böyle yol kenarında, benzinci üstünde olanlara. Telefonda konuştuğum Ahmet Bey müdürü, tanışıyor ve fotoğraflarda gördüğüm gibi mi diye merak ettiğimden odaya çıkıyoruz (hani daha önce farklı durumlarla karşılaştığımdan). Aynen öyle, yani gösterildiği gibi. Büyükçe bir oda. 1 duble 1 tekli yatak var. Temizlikçi kadın daha gelmediğinden temizlenmemiş. Tekrar istasyonun marketine dönüyor, birer çay eşliğinde sohbete başlıyoruz. Aslen Bolvadinli, çalışan diğer kişi de Payaslı. Bana, burada yakınlarda bulunan Ilıpınar köyündeki Asker Balıklar’ından söz ediyor. Aynen Urfa’dakiler gibi kutsal sayıldığından tutulmuyor, yenilmiyor, hatta ölen balıkların toprağa gömüldüğünü anlatıyor. Buradaki iki havuzda yaşayan iki çeşit balık bulunduğunu, birinin yeşil, diğerinin siyah renkte olduğunu, havuz suyunun sedef ve mantar hastalığına, el ve kol ağrılarına iyi geldiğini, saçlara parlaklık verdiğini söylüyor. (...) 2 buçuk gibi temizliğin bittiği haberi üzerine 112 nolu odaya eşyaları taşıyor, bisikleti de istasyonda bir odaya sokuyoruz.
Motelde internet arızalanmış. Ancak istasyonda çalışıyor. Duş alıp biraz uzanıp 5 gibi yandaki lokantaya gidiyor, geldiğimde konuştuğum aşçıya menemen siparişi veriyorum. Ama öğrendim artık, fiyatını yemeden önce soracaksın. 50 diyor, 30 diyorum, kurtarmaz diyor, 40’da anlaşıyoruz. Bekleme sırasında çalışan genç kız ile sohbetteyim. Babası benim gibi dirseğini kırmış. Üç ameliyat olmuş, ancak sonuç iyi değilmiş, kolu kapalı kalmış. O nedenle dışarıdan okula devam etmekte-imiş. Burada 08-20 arası 12 saat çalışmakta. Sormadım ama mesai falan almıyordur. Emek sömürüsü buralarda ileri boyutta! (…) Üç yumurtalı menemenim az sonra önümde. Ekmeği bandıra bandıra afiyetle yiyorum. Hani hep anlatırım; Firu’yla beraber Çıldır’da yediğimiz menemen hiç aklımdan çıkmaz... Aşçı üç çeşit menemen vardır diyor. Sosyete Menemeni, Köylü Menemeni, 3’üncüye isim bulamıyor. Sadece domates ve yumurtayla diyor. Benim için soğan-biber-domates menemenin temel malzemesi. Birini çıkarırsan menemen olmaz başka bir şey olur. Adı ne olursa olsun menemen değildir... Biraz ukalalık mı taslamak istedi, ben de gastronomideyim dediğimden dolayı. Hiç okumadığını, okusaydı buralara gelemeyeceğini söylemekte. Yani, ne biliyorsun ki, belki gelir de geçerdin bile… Açıkçası boşuna mı okuduğumuzu söylemek istiyorsun?
Yemek sonrası tekrar Ahmet Beyin yanına varıyor, polislerle tanışıyor, iki çay içiyor, konaklama kaydı yapılıyor, karttan 150 lira çekiliyor... Hava serin, üzerimde sarı mont. Odaya dönüyorum. Cam kenarında istasyondan sinyal alabildiğimden müzik dinleyebiliyorum. Bana iyi geliyor. Figen arıyor, onunla konuşuyorum. Arkadaş sohbetleri de iyi geliyor. Şu anlatılan Asker Balıklar’ını merak ettim. Nedir ne değildir?
Atkaracalar ilçesi, Ilıpınar mahallesindeki ılıcada yaşayan ve vücutlarının tamamına yakınında yaralar bulunan balıklardır. Yörede, buradaki balıkların Çanakkale Savaşı’nda azaldığı, savaş bitiminde ise vücutlarının çeşitli yerlerindeki yaralarla geri geldikleri söyleniyor. O günden bu yana "Asker (yaralı) Balıklar" olarak anılan bu balıkların zamanla kutsal olduklarına inanılması nedeniyle bölge yazın yoğun ziyaretçi ağırlıyor... denilmiş. Haziran 2021 tarihli gazetede: Çankırı’nın Atkaracalar ilçesi Ilıpınar köyünde, batıl inanışa göre asker balıklar olarak bilinen ve savaşlarda kaybolarak savaş sonrasında havuzlara yaralı döndüğüne inanılan balıklarda yaşanan azalmanın nedeni belli oldu. Çankırı valisinin geçen haftaki Ilıpınar köyü ziyaretinde, muhtar, balıkların gün geçtikçe azaldığını belirterek, konunun araştırılmasını istedi. Bunun üzerine devreye, Çankırı Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü girdi. Valinin talimatı üzerine balık azalmalarının tespiti için havuz bölgesine foto kapanlar kurularak gözlem yapıldı. Asker balıkları bir su samurunun avladığı anlaşılınca, havuz kenarına su samurunu yakalamak için kapan kuruldu.Kapana yakalanan su samuru, Çankırı Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü ekiplerince kafesle birlikte yakalandığı yerden alınarak Kurşunlu Mamu köprüsü mevkiinde Devrez çayında doğal ortamına salındı... şeklinde bir habere rastladım. Yani yani durumları...
AtkaracalarKaymakamlığı, GazeteDuvar
Türkcan Otel 0543 7838583 Ahmet bey Md.
Şabanözü - Atkaracalar
Tur tarihi: 14 Eylül 2022
Alınan yol: 58,77 km
Ortalama hız: 18,2 km/s
En yüksek hız: 57,4 km/s
Bisiklete biniş süresi 3 s 13 dk, dışarıda geçen süre 4 s 59 dk
En yüksek sıcaklık 30 ˚C, en düşük 12 ˚C, ortalama 17,8 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 871 m, kaybı (iniş) 687 m
En düşük yükselti 1024,6 m, en yüksek 1470,6 m
Garmin yol bilgileri Şabanözü-Atkaracalar
Relive yol bilgileri Şabanözü-Atkaracalar
Şabanözü’nden yola çıkmam 08.03. Elimdeki tüm kalın malzemeleri giydim. Yani kışlık durumdayım diyebilirim. |
Hava buz, 12,4 °C. |
Dün indiğim yokuşu tırmanarak ayrılıyorum ilçeden. |
Asfalt tek şerit, ama iyi değil. |
Solumda kalabalık bir koyun sürüsü görüyorum. |
Karaören; burada bulunan göletin çevresi çam ve meşe ağaçlarıyla çevrili olup, oluşturduğu doğal güzellik nedeniyle mesire yeri olarak kullanılmakta olduğu anlatılıyor. |
Tırmanışın işareti geldi. |
Gölet için solda giriş görüyorum, 2 km uzaklıkta. |
Yükseldikçe hava soğudu, ısı 8,9 derece. |
Ay, gündüzleri de Güneş'ten aldığı ışığı yansıtmaktadır ve Dünya'ya olan yakınlığı nedeniyle, gündüz vakti de gezegenimizde gözle görülebilecek kadar parlak kalabilmektedir. |
Bulduk Geçidi (1380 m) |
Zirvenin ardından gelen inişi, kısmen frenleyerek iniyorum. Yol kaba asfalt oluverdi. Bazı yerler küçük taşlarla da kaplı. |
İlerde görünen kömür olmalı. Bölgede var mı? |
Orta'nın girişi de ilginç olmuş... |
... kavakların arasından güzel bir yoldan. |
Küçük bir yer, Devrez Çayı şehrin ortasında akıyor. |
Şöyle kısa bir şehir turu atıyorum. |
Girişte de çıkışta da aynı kuleler var! |
Dumanlı Dağları ile Aydos Dağı arasında kalmış bir plato üzerinde ilerliyorum. |
Ortabeli Geçidi (1358 m) |
Çok keyifli bir yoldayım, çevre de güzel. Daha ne isteyeyim? |
Ve 3. tırmanışın işareti geldi. |
Karşı yönden fazlasıyla TIR gelmekte. Peş peşe, arka arkaya dizili iki üç araç mesela... |
Saçakbeli Geçidi (1478 m) |
Çıkış ne ise iniş de öyle : )) |
Demiryoluna yaklaşmaktayım. Bir inek sürüsü karşımda. Yolu çaprazlama geçmekteler. Sayıları da az değil. Saymadım ama sağlam bir sürü. |
İleride Samsun yolu gözüktü bile. |
Otoyolun güvenlik şeridinde pedallamaktayım, tırtıllı cinsten. Yol da bölünmüş cinsten. Cins bir durum yani : )) |
İç Anadolu Bölgesinin kuzeyinde, tarihi İpek Yolu üzerinde yer alan, 1270 m rakımdaki Atkaracalar’a vardım. |
Girişe bakılırsa küçük bir yere benziyor. |
Derinlemesine devam ediyorum. İlçe Emniyet, Kaymakamlık, Belediye geçiliyor. |
Kalacağım otel otoyolun tek tarafında. Ortası bariyerle kapalı olduğundan bu taraftan gidersem ulaşmam daha kolay olacak. |
Türkcan Otel |
[bisikletle]Türkiye: İç Anadolu, Türkiye’nin Tahıl Ambarı
Isparta–Eğirdir, 42 km
Eğirdir-Yalvaç, 77 km
Yalvaç-Hüyük, 66 km
Hüyük-Seydişehir, 73 km
Seydişehir-Bozkır, 56 km
Bozkır-Hadim, 50 km
Hadim-Başyayla, 49 km
Başyayla-Ermenek, 28 km
Ermenek-Gülnar, 83 km
Gülnar-Mut, 58 km
Mut-Karaman, 78 km
Karaman-Karapınar, 82 km
Karapınar-Eskil, 94 km
Eskil-Cihanbeyli, 76 km
Cihanbeyli-Kulu, 56 km
Kulu-Haymana, 85 km
Haymana–Ankara Gölbaşı, 59 km
Ankara Gölbaşı-Çubuk, 80 km
Çubuk-Şabanözü, 50 km
Şabanözü-Atkaracalar, 59 km
Atkaracalar-Boyalı, 47 km
Boyalı-Araç, 42 km
Araç-Kastamonu, 48 km
İlginizi çekebilir [bisikletle]Türkiye: Pergamon ve Sagalassos (Yanıklar-Arıklı)