24 Eylül 2023, Pazar / Niğde - Derinkuyu, 60 km (22. gün)
Sabahki rutin işler sonrası, bisikletin odadan çıkartılıp ön avluda yüklenmesi, kahvaltımı edip Konukevi’nden ve Niğde’den ayrılışım 08.20. Bugün Derinkuyu, 52 km gibi. Arada bir iki antik yer de gezeceğim. Pazar sabahının sessizliği ve sakinliği içinde dün dolaştığım bölgelerden geçerek Nevşehir-Kayseri diye levhaları takip ediyorum. 6’ncı km.de Gümüşler Manastırı diye sağdan bir yol ayrılıyor. Gümüşler Kasabasına Hoş Geldiniz diye bir yazının altından geçip dümdüz bir yolda ilerlemekteyim. Geldiğim bir yol ayırımında soldaki depo görünümlü binaya girip manastırı soruyorum. Sağdan devam etmem söyleniyor. Samimi insanlar. Burası elma deposu, tıka basa dolu. Ve 11. km.de manastır geliyor. Büyük bir tüf kaya kitlesinin içine oyulmuş kapılar pencereler, yan yana üst üste sıralı vaziyette belirmeye başladı. Bisikleti girişin karşına bir demire dayayıp 65’le dalıyorum. Orta bölümde çevreyi sulayan bir çalışan ve onun yönlendirmesiyle mekanı geziyor, bolca foto çekiyorum. Bizans sanatının Anadolu'daki en güzel ve en iyi korunmuş eserlerinden biri olduğu, 8. ve 12. yüzyılları arasında yapıldığı düşünülen, kayalara oyularak inşa edilmiş açık avlulu bir yapı olan manastırın, kapalı Yunan haçı şeklinde olan kilisesinde günümüze ulaşan duvar resimleri; taht üzerindeki İsa, melekler, havarileri ve Anadolu’daki tek örneği olarak bilinen Gülümseyen Meryem Ana ve Çocuk İsa freski ile inanılmaz derecede etkileyici bir atmosfer sunmakta. Yaklaşık 14 m yüksekliği sahip manastır avlusu, devasa görüntüsü ve kayalara oyulmuş yapısıyla muhteşem, çok etkileyici.
09.25, Gümüşler Manastırı’ndan ayrılışım oluyor. Yol ayırımına kadar geri gidip Aktaş’a doğru gidiyorum. Baraj yolu da deniliyor. Kaba asfalt yol güzel bir çamlık bölgeden geçerek baraja ulaştı. Fazla suyunun kalmadığını görüyorum. Gerçi bu baraj değil sulama göleti. Anlaşılan bu mevsime kadar tüketilmiş. Nereden besleniyor bilemiyorum. Su tutma duvarının üzerinden geçip devam. Eski bir Rum köyü olan ve önceki ismi Andaval olan Aktaş beldesi içinden sürerek otoyolu aşıp Andaval Kilisesi diye yazan levhadan ören yerini görmek üzere az derinlere girip bisiklet gişe kulübesine dayayıp, gene 65’le giriş yapıyorum. Baktım Garmin’e, 16 km tutmuş buraya kadar.
Okuduklarım doğrultusunda aklımda kalanlara göre burası; adı Andabalis, Adualis, Ambabalis olarak geçen Geç Antik Dönem’de İstanbul’dan Kilikya’ya giden ve oradan da Kutsal topraklara ulaşan yol üzerindeki askeri bir garnizon. Efsaneye göre, Büyük Konstantin’in annesi Helena, 4. yüzyılın ilk yarısında, kutsal topraklara yaptığı hac ziyareti sırasında bölgede bazı kiliseler inşa ettirmiş. Günümüze gelen kilise ise, Helena’nın yaptırdığı kilisenin yerinde veya yakınında, daha sonraki bir dönemde (büyük olasılıkla 5. veya 6. yüzyılda) inşa ettirilmiş olmalıdır denilmekte. Uzun süre elma deposu olarak kullanılan kilisenin 1977'de meydana gelen patlamada büyük bölümünün zarar gördüğü, 1996’da başlayan restorasyon çalışması sonucu 2019’da ziyarete açıldığı anlatılıyordu.
Memur Ayhan Beyle tanışıp güzelce sohbet ederken bir otobüs dolusu yabancı turistin gelmesiyle laf yarıda kalıyor, ben de hızla onların önünden kiliseyi turluyor, fotolar çekiyor ve ayrılıyorum. Saat 10 olmuş bu arada. Şimdi Nevşehir yolundayım, kaymak asfalt, güvenlik şeridi var, bölünmüş yol. Böyle gidecek herhalde. Yol üzerinde “Patatez-Soğan” (*) satan tezgahlar görülüyor. Tam da mahsul zamanı. Her yerde ya toplanıyor, ya yükleniyor, ya da satılıyor. Bir de tren yolu var solumda, yola paralel gitmekte. Tesadüf de şimdi hızla bir tren geçti. Bu Ulukışla-Boğazköprü demiryolu. Konya-Yenice demiryolu ile Ankara-Kars demiryolunu birbirine bağlayan konvansiyonel yük ve yolcu treni rotası. Nedense unuttum Niğde’de tren garını görmeyi. Genelde hepsine bir göz atarım. Severim oradaki havayı, duyguyu.
(*) Z ile yazmışlardı, patatez.
24’üncü km.de Kayseri yolundan, Derinkuyu-Ankara diye ayrılıyorum. Yolun asfaltı eskimiş. Pütürlü asfalt aşınıp kaymağa dönüşmüş. Yan taraflar dalgalı, yola dik ince kesikler var, zaman zaman sallıyor. Düz sıfır eğim, öyle gidiyor. Ara ara tesisler, silolar geçilmekte. Patates yıkama, patates soyma, patates cips, patates paketleme... Patates diyarındayım. Tarlalarda çalışanlar, ki bunlar patates topluyorlar. Dev çuvalları var doldurdukları. Bir Trafik Kontrol noktasından geçiyorum. Sanırım kamyonlara yönelik. Gölcük’te bir çay (3,5) molası. Buradan niyetim, turu planlarken Soğanlı’ya gitmekti. Ancak Orhanlı’dan sonrası toprak yol. İyi ki de yapmamışım, 10 km dangıl dungul bir yol, için dışım her şey bozulacaktı. Soğanlı’yı (**) ama başka bir turda görmek istiyorum. Kiliseler falan var. Şimdi Derinkuyu’ya doğru gidiyorum. Şurada kaldı 18 km kadar bir uzaklık.
(**) Kaya kiliseleri ve mağaraların bugünkü evler ile iç içe girdiği bir vadi içerisinde yer almaktadır. Soğanlı Ören Yeri Roma Dönemi’nden itibaren yerleşim alanı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Vadi yamaçlarında yer alan kaya mekanlarını Romalılar mezarlık, Bizanslılar ise kilise olarak kullanmışlardır. Soğanlı MS 4. yüzyıldan itibaren Hristiyanlığın Kapadokya’daki merkezlerinden biri olmuş ve önemini 7. ve 8. yüzyıllarda da sürdürmüştür. Kiliselerde yer alan duvar freskleri, stil açısından 10-12’nci yüzyılları yansıtmaktadır.
Patates dünya nüfusunun beslenmesinde pirinç, buğday ve mısırdan sonra dördüncü sırada yer aldığı, Türkiye’de gerçekleştirilen patates üretiminin de yaklaşık yüzde 17'sine Niğde’nin sahip olduğunu okumuştum. Konya, Afyon, Kayseri ve İzmir diğer merkezler. “Ülkemizin 71 ilinde patates üretilmektedir.Nisan ayı ortasında Çukurova yazlık patates başlar. Çukurova patatesi depolanmaz, doğrudan pazara verilir. Çünkü cins olarak dayanıklı değildir. Hasat sonrası hemen satışı gerekir. Ardından Ödemiş bölgesi başlar. Niğde yazlık patates temmuz sonu çıkar. Esas olan kışlık depolanabilen patates ise ekim ve kasım sökümü yapılır. Bu patates depolandığında ertesi yıl nisan sonuna kadar depoda kalır...” deniliyor.
Saat 12.06, 55,6 km.deyim, 2’nci bataryaya geçiyorum. Rakım 1321 m, hava 26,2 °C, ortalama 19,9 km/s. Şurada 5-6 km yol kaldı. Nevşehir İl Sınırı’na girmemle kocaman bir Kapadokya Jeopark bilgilendirme panosu çıkıyor karşıma. Km kısmı nedense boş bırakılmış!? Herhalde (halen) mesafeleri ölçemediler : )) Bölgeyi geçen yıl 4 milyonun üzerinde turist ziyaret etmiş. 2022 yılında Türkiye’ye gelen yabancı turist sayısının 44 milyonun üzerinde olduğunu düşünürsek Kapadokya bunun %10’unu kapmış. Pek çok bisikletçinin de -özellikler Fransızlar- Kapadokya’ya geldiklerini biliyorum. Hatta tur düzenleyen firmalar bile var. Ayriyeten geçen ay, ağustosta 3. Kapadokya Bisiklet Festivali 2023 diye bir etkinlik duymuştum, ama fazla da bilgim yok bu konuda. Merak edilirse internetten araştırmak gerekir.
Sarı sarı dizili kabak tarlasının yanından geçip gelen Derinkuyu levhası önünde çekilen foto sonrası Şehir Merkezi diye anayoldan ayrılıyorum. İki otel vardı burada, fiyatı daha düşük olana ödeme yapmıştım, Ünfa Otel, 300-. Bir de Aydın Otel vardı, 400-. Şöyle bir şehir turu atıp Derinkuyu Yeraltı Şehri Meydanı, otellerin yerleri, yemek yiyebileceğim lokanta bakınıyor (pazar olduğundan sulu yemek şansım pek olmaz), fazla da büyük bir ilçe olmadığından otele varıyorum. Bisikleti duvarına dayayıp merdivenden bir kat çıkıp resepsiyondaki zile basıp otel sahibi Ünal Beyle tanışıyorum. Bana 102 No.yu ayırmış. Eşyaları odaya taşıdıktan sonra oğlu Musa da geliyor ve bisikleti yandaki boş dükkana sokuyoruz. Oda şöyle böyle. Duş alıp önce yemek, sonra yeraltı şehri diye çıkıyorum. Hemen yakındaki, yeni açıldığını öğrendiğim Doyum Restaurant’da bir peynirli pide, üzerine domates biber ekleterek ısmarlıyorum. Yanına ikram ettikleri kuru soğan ve karışık salata ve közlenmiş biber ile -afiyetle- doyuyor, 100 lira ödeyip yeraltı şehrine yöneliyorum. Veya yöneldim mi demem lazımdı?
Yabancılar var, sıralanmışlar kapısında. Ben de 65’le giriş yapıp biraz sıranın hafiflemesini beklemekteyim. Asur kolonilerinin de izlerini taşıyan Derinkuyu Yeraltı Şehri’nde, 2. yüzyılda Roma zulmünden kaçıp Mezopotamya üzerinden Kayseri’ye, oradan da Kapadokya’ya gelen ilk Hristiyanların yaşadığı biliniyor. Derinlere iniyoruz, kalabalık ama içerisi; kimi iniyor, kimi çıkıyor, kimi nefes nefese, kimi oturmuş dinleniyor. Zor durumlar anlaşılan. İnanılmaz bir yer ama, 12 kat olduğu söylendi, 8 katını ziyarete açmışlar. İnmiyorum 8 katı, çıkanların halini görünce vaz geçtim! Neticede adamlar o tarihlerde buraya ahır, kiler, yemekhane, kilise, şırahane vs. yapmışlar, havalandırmayı çözmüşler, temiz su ihtiyacını gidermişler ve düşmana karşı önlem almışlar. Anlaşılması zor işler. 1830’lara kadar Kapadokya Derinkuyu bölgesinde yer üstünde bile yerleşim yokken bir tesadüf eseri 1963 yılında bulunan ve 1967 yılında ziyarete açılan Derinkuyu Yeraltı Şehri adını 60-70 m derinindeki 52 içme suyu kuyusundan almış.
Dış cephesindeki kabartmalarda betimlenen üzüm desenlerinden dolayı Üzümlü Kilise olarak da bilinen, 19. yüzyıla ait Aziz Theodoros Trion Kilisesi’ne yöneliyorum, yeraltı şehrinden sonra. Ayastefanos Antlaşması gereği Osmanlılar tarafından savaş tazminatı karşılığı olarak Sultan Abdülmecid döneminde yapılan ve Selçuklu mimarisinden etkilenildiği sanılan kilise sadece dıştan görülebilmekte. Buranın, her yıl mayıs ayında Fener Rum Patriği Bartemelos'un da katıldığı bahar ayinine ev sahipliği yaptığını okumuştum.
Ardından bir kahve içebilmek için, turistik olmayan, daha çok yerli insanın oturduğunu gördüğüm kahveye yerleşip önce bir sade ardından da bir çay (20-) ile dinleniyorum. Yaptığı Atatürk heykelleriyle tanınan Hakkı Atamullu’nun Derinkuyulu olduğunu öğreniyor, biyografisini okumaktayım: 1912 yılında Derinkuyu’da dünyaya geldi. Ortaöğrenimini Bursa’da tamamladıktan sonra, 1934 yılında İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Heykel Bölümü’ne girdi. Mahir Tomruk ve Belling’in öğrencisi oldu ve öğrenimini 1938 yılında tamamladı. Mezuniyetinin ardından Almanya'ya giderek, Frankfurt ve Berlin’de, dönemin ünlü heykeltıraşları olan Garbo ve Arnobrekker'den ders aldı. II. Dünya Savaşı çıkınca yurda dönmek zorunda kaldı. Yurda döndükten sonra birçok şehirde çeşitli anıtlar yaptı. 1946 yılında Malatya’da Nijat Sirel ile birlikte Atatürk ve bir de İnönü heykeli yaptı. Yavuz Görey’in çizdiği İstanbul Üniversitesi önündeki üçlü gurubun yapımını 1951’de gerçekleştirdi. 1960 yılında doğduğu ilçeye yerleşti ve Belediye Başkanı seçildi. Hakkı Atamulu, 1969 yılında Derinkuyu Belediye Başkanı iken yine ilçedeki kendi adıyla anılan Hakkı Atamulu Kültür Parkı'nın açılışında 13,5 metre yükseklikte yontma taştan Atatürk heykeli yapmıştır. Anıtkabir'deki 23 Nisan Kulesi'nde yer alan kabartmayı hazırlamıştır. 17 Temmuz 2006 tarihinde öldü, cenazesi Derinkuyu'da toprağa verilmiştir.
Bu arada yeraltı şehri yakınında 3 turcu gördüm. Konuşmadım, nereden gelmişler bilmiyorum ama yüklüydüler. Belli ki uzağa gidecekler. Düşünüyorum da, genç olsaydım kesinlikle bu maceraya atılırdım. Bu yaşlarda daha az risk alınıyor. Dünyanın 1001 türlü oyunlarını görünce!
Biraz sokak aralarına giriyor, diğer oteli de (Aydın Otel) görüyor (daha yeni olduğundan daha temiz göründü), akşamki Alanyaspor-FB maçını izlemek üzere Ünal Beyin yanına varıyorum. Masaya 2 çanak ay çekirdeği koymuş. Ben de almıştım. Bol bol çıtlatarak FB’nin 1-0 galibiyetiyle biten maça sevinip sonrasında yarın Ürgüp’e gitmek üzere gözlerimi yummadan önce dün anlattığım, yatakta yatma alışkanlığının tarihsel derinliklerinin devamını dinleyin; erken dönem Avrupa’sında artık 16. yüzyılda Avrupalıların seçebileceği birçok yatak çeşidi vardı. İple tutturulan yatakların düzenli olarak sıkılaştırılması gerekiyordu. Kutu şeklinde kapalı yataklar da bir diğer seçenekti. Ancak dönemin yataklarının olmazsa olmazı, yatak kumaşı kullanılmasıydı. Dayanıklı kumaşların doldurulmasıyla yapılan yataklar yaygınlaştı. Doldurulan döşekler sık sık havalandırılsa bile böceklerin yuva yapması için ideal bir ortama sahipti. O dönem birçok kişinin aynı yatağı paylaştığını da hesaba katarsak, yataktan bulaşan parazitlerin ve hastalıkların neden yaygın olduğunu anlayabiliriz.
- Ünfa Otel 0384 3812028/ 0532 1778040 Ünal bey / 0535 7227752 Musa bey
- Aydın Otel 0384 3812244
Niğde-Derinkuyu
Tur tarihi: 24 Eylül 2023
Alınan yol: 60,97 km
Ortalama hız: 19,3 km/s
En yüksek hız: 42,4 km/s
Bisiklete biniş süresi 3 s 09 dk, dışarıda geçen süre 4 s 24 dk
En yüksek sıcaklık 32 ˚C, en düşük 18 ˚C, ortalama 24,2 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 386,4 m, kaybı (iniş) 268,5 m
En düşük yükselti 1213,4 m, en yüksek 1363,5 m
Garmin yol bilgileri Niğde-Derinkuyu
Relive yol bilgileri Niğde-Derinkuyu
08.20 hareket saatim. |
Pazar sabahının sessizliği ve sakinliği içinde... |
... dün dolaştığım bölgelerden geçerek Nevşehir-Kayseri diye levhaları takip ediyorum. |
Gümüşler Kasabasına Hoş Geldiniz diye bir yazının altından geçip... |
... dümdüz bir yolda ilerlemekteyim. |
Büyük bir tüf kaya kitlesinin içine oyulmuş kapılar pencereler, yan yana üst üste sıralı vaziyette belirmeye başladı. |
Gümüşler Manastırı |
Bizans sanatının Anadolu'daki en güzel ve en iyi korunmuş eserlerinden biri olduğu, 8. ve 12. yüzyılları arasında yapıldığı düşünülen... |
... kayalara oyularak inşa edilmiş açık avlulu bir yapı olan manastırın, kapalı Yunan haçı şeklinde olan kilisesinde günümüze ulaşan... |
... duvar resimleri ile inanılmaz derecede etkileyici bir atmosfer sunmakta. |
Yaklaşık 14 m yüksekliği sahip manastır avlusu, devasa görüntüsü ve kayalara oyulmuş yapısıyla muhteşem, çok etkileyici. |
Gümüşler Manastırı sonrası yol ayırımına kadar geri gidip... |
... Aktaş’a doğru gidiyorum. Baraj yolu da deniliyor. Kaba asfalt yol güzel bir çamlık bölgeden geçerek baraja ulaştı. |
Fazla suyunun kalmadığını görüyorum. Gerçi bu baraj değil sulama göleti. |
Andaval Kilisesi |
İncil’den temalar işleyen duvar freskleri görülmeğe değer. |
Uzun süre elma deposu olarak kullanılan kilisenin 1977'de meydana gelen patlamada büyük bölümünün zarar gördüğü, 1996’da başlayan restorasyon çalışması sonucu 2019’da ziyarete açıldığı anlatılıyordu. |
Zzzzz... |
24’üncü km.de Kayseri yolundan, Derinkuyu-Ankara diye ayrılıyorum. |
Yolun asfaltı eskimiş. Pütürlü asfalt aşınıp kaymağa dönüşmüş. Yan taraflar dalgalı, yola dik ince kesikler var, zaman zaman sallıyor. |
Düz sıfır eğim, öyle gidiyor yol. Ara ara tesisler, silolar geçilmekte. |
Patates diyarındayım. |
Tam da mahsul zamanı. Patates her yerde ya toplanıyor... |
... ya yükleniyor, ya da satılıyor. |
Nevşehir İl Sınırı’na girdim. Saat 12.11. |
Km kısmı nedense boş bırakılmış!? |
12.17, Derinkuyu’dayım. |
Ünfa Otel |
Az. Theodoros Trion Kilisesi |
Doyum Restaurant |
Derinkuyu |
Derinkuyu Yeraltı Şehri |
2. yüzyılda Roma zulmünden kaçıp Mezopotamya üzerinden Kayseri’ye, oradan da Kapadokya’ya gelen ilk Hristiyanların yaşadığı biliniyor. |
İnanılmaz bir yer, 12 kat olduğu söylendi, 8 katını ziyarete açmışlar. |
Derinkuyu Yeraltı Şehri adını 60-70 m derinindeki 52 içme suyu kuyusundan almış. |
Yeraltı şehri yakınında 3 turcu gördüm. Konuşmadım, nereden gelmişler bilmiyorum ama yüklüler. Belli ki uzağa gidecekler. |
Az. Theodoros Trion Kilisesi |
Dış cephesindeki kabartmalarda betimlenen üzüm desenlerinden dolayı adı aynı zamanda Üzümlü Kilise. |
Az. Theodoros Trion Kilisesi |
Düğün gibi bir şey görüyorum, kalabalıklara karışıyorsun... |
Derinkuyu |
Ünfa Otel |
23. gün (devamı) Derinkuyu-Ürgüp - 21. gün (öncesi) Niğde II
[bisikletle]Türkiye: Anadolu Beylikleri...
Bolu–Mudurnu, 50 km
Mudurnu-Nallıhan, 50 km
Nallıhan-Mihalıççık, 63 km
Mihalıççık-Sivrihisar, 69 km
Sivrihisar-Emirdağ, 61 km
Emirdağ-Yunak, 66 km
Yunak-Akşehir, 64 km
Akşehir-Kadınhanı, 76 km
Kadınhanı-Konya, 66 km
Konya-Çumra, 60 km
Çumra-Karapınar, 77 km
Karapınar-Ereğli, 68 km
Ereğli-Ulukışla, 56 km
Ulukışla-Bor, 61 km
Bor-Çiftlik, 50 km
Çiftlik-Niğde, 42 km
Niğde-Derinkuyu, 60 km
Derinkuyu-Ürgüp, 42 km
Ürgüp-Hacıbektaş, 71 km
Hacıbektaş-Kırşehir, 54 km
Kırşehir-Kaman, 64 km
Kaman-Keskin, 47 km
Keskin-Kırıkkale, 37 km
İlginizi çekebilir [bisikletle]Türkiye: Kommagene Krallığı (Pütürge-Karapınar Yandere)