14 Eylül 2023

[bisikletle]Türkiye: Anadolu Beylikleri... (Kadınhanı-Konya)

 

12 Eylül 2023, Salı / Kadınhanı - Konya, 66 km (10. gün)

 

Uyduruk ÖE’de rahat uyudum. Sanırım yorganın ağırlığından. Ayağıma da çorapları geçirmiştim. 6 gibi gözlerimi açtım. Biraz oyalanıp hazırlığa başlıyorum. 2’nci yatak olmadığından eşyaları toplamak az karmaşık olsa da, bisikleti kapı önüne çıkartıp çantaları yüklemek, ilk fotonun çekilmesi ve hareket saati 07.50. Müdür bey, buranın tahinli pidesini mutlaka tadın demişti. Aklımdaydı ama dedim şimdi, 2 km geri git sonra geri gel falan yarım saatimi kaybettirecek, pideyi bir başka sefere bırakıyorum. Belki o zaman yeni ÖE de açılmış olur. Müdür beyin bu işi başaracağına inanıyorum. Azimli biri.


Sabah erken, serinlik var. ÖE’nin önünden geçen yoldan Konyayolu’na bağlanıyorum. Bölünmüş yol, güvenlik şeridi geniş, rahat pedallıyorum. Bugünkü yolum 67 km gibi. 1280’e yükseleceğim. 1100 metrelerdeyim. Sağımdaki tarlada, içlerde leylekler dizili, 15-20 kadarlar. Herhalde kahvaltılık arayışındalar. Sabah sabah ne de çok TIR geçiyor bu yolda, tahmin edemezsiniz. Peş peşe, 6-7 tanesi. Gümbür gümbür, sanki tren geçiyor yanımdan. Saat 08.03, hava 14,4 °C. %1’le hafifçe çıkılıyor. Güneydoğu yönündeyim, şimdilik ortalamam 21,4 km/s. Kahvaltı olmayınca erken çıkmış oldum. 1273 m.ye yükseltti beni yol. Şimdi hafif bir iniş başladı ve karşıda ileride 3 tane rüzgar pervanesi görüyorum. Belki daha fazlası da vardır. İnanılmaz kalabalık bir koyun sürüsü yürüyor yolun altında. Alttan bir yerden çıkıyorlardı. Yol kenarı fena çöplük ama. En fazla dikkati çeken pet şişleler ve naylon torbalar oluyor. Arada bir de idrar şişeleri. Malumunuz, şoförlerimiz durmak yerine şişeye doldurup araçtan fırlatıyorlar.

 

Ladin geldi. Burada da yol kenarı benzinci üstü bir otel görüyorum. Bu tırtıllar, güvenlik şeridine kazınanlar yolumu daraltıyor, en dıştan gitmemi gerektiriyor. O bölüm de, cam kırıkların, çakıl taşların, ıvır zıvır düşmüş uçmuş şeylerin biriktiği bölge. Kollayarak gidiyorum. Son turdaki lastik patlağı beni tedirgin etti. Schwalbe’nin “unplatbar” dediği efsane yıkıldı : (( Kahvaltısız çıktım, açıktım, cevizli sucuktan üç ısırık alıp devam ediyorum. Bu da biraz rahatlamama yardımcı oluyor. Sıkışmış takımları da düzeltebiliyorum. Yol dümdüz. Bir bölümde hafif çıkıp iniyoruz. Bu bile bir hareket katıyor. Yoksa dümdüz çevir çevir durumları pek bir sıkıcı. Güney yönündeyim, ortalama 24,8 km/s ile ilerliyorum. Hava 18,6 °C, rakım 1131 m. 40’ıncı km.de Konya yazısı gözüktü. Çok güzel hafif iniyordum, durmak istemedim, bisiklet üzerinden fotosunu çektim. Saat 09.33. Daha 20 km var ama merkeze. 

 

Bugünkü yol en sıkıcı en keyifsiz yoldan biri oldu. Sürekli TIR’ların geçtiği, güvenlik şeridinden gitmek zorunda kaldığım, gürültü mürültü... Çatalhöyük 55 km demiş. Konya sonrası orayı da görmek istiyorum, gidece’m. Selçuklu Üniversitesi Yerleşkesi sağımda. Büyükçe bir alan. Paralel sürüyorum alana. Üç şeritli bir bulvardan giriliyor vilayete. Konya Teknik Üniversitesi geliyor. Ardından Grand Hotel Konya. 5 yıldızlıymış. Yüksek bir bina. Apartmanlar var, karşı tarafta. Google’ı açtım, onunla gidiyorum. Başka türlü herhalde bulamam Şehir Merkezi’ni. Konyakart almak istiyorum, ÖE’ye geçmeden. Burada kalacağım 4 gün boyunca ihtiyacım olacak. Mevlana ÖE az dışta, o nedenle 550, merkezde olan 800-TL idi. Dal-çık’lara girmiyor yandan devam ediyorum. Arada kırmızıda beklemek bile iyi geliyor. Güzel ağaçlı bir yoldan geçmekteyim. Burası Konya, bisikletin diyarı. Geniş bisiklet yolu var. Bir tramvay geçti, üzerinde bisiklet işareti olan. Gene de bisiklet yoluna park etmiş araçlar çıkıyor. Biri 42 diğeri 06 plaka. Aslında ceza yazmak lazım ama şimdi bunla uğraşmak istemedim. Burası güzel bir mahalle, yeşil bir bölge, Söğüt ağaçları etrafta. Solumda, tren yolu bu. Zaten Gar diye de gösterdi ilerisini.


Konyakart’ımı 30 iraya aldım. Çıkışta, bana kartı veren bey sigara içmeye çıkmış, az sohbet ediyoruz, tur konusunda. Bisiklet tramvayı reklam diyor. Olsun reklam, bu bile iyi. Gene Google yardımıyla ÖE’yi bulmaya çalışıyorum. Epey bisikletli var ve öyle bizim gibi laylaylom değil, ulaşım, nakliye amaçlı. Mevlana türbesine-meydanına geldim. Bisikletle bir foto alayım, sonra arkadaşlara yollarım. Ve ÖE’nin önündeyim. Rampasından velespiti çıkartıp kapısına dayıyorum. Ödemeyi yapmış, odam ayrılmıştı Şeyda Hanım tarafından. Kendisi bugün izinliymiş. No 411 dört gün için mekanım olacak. Oda hazırlanana kadar lobide oturup çekilen fotoyu eşe dosta postalıyorum. Bisiklet önce bodruma deniliyor sonra içerlerde bir toplantı odasına alınıyor. Bu iş de kolay oldu. Sinir oluyorum bazı yerlerde bu konuda zorluk çıkartanlara.

 

Oda iki bölümden oluşmuş. Girişte bir kanepe ve masalı bölüm, yanında duble yataklı bir yatak odası ve banyo. Şeyda Hanım bana süit gibi bir şey ayarlamış. Yarın teşekkür etmeliyim. Gerçi ÖE biraz eskimiş olsa da gene rahat bir mekan. En azından dar değil, sıkışmayaca’m 4 gün boyunca. Duş alıp yatakta biraz ayakları uzatıyor, gelen mesajları cevaplıyorum. Fotoyu yollayıp burası neresi diye sordum. Kimi bildi kimi salladı.


Adı eski devirlerden beri değişmeyen şehirlerinden biri de Konya'dır. Konya adının "Kutsal Tasvir" anlamındaki "İkon" sözcüğüne bağlı olduğu iddia edilir. Bu konuda değişik rivayetler bulunmaktadır. Bunlardan biri; kente dadanan ejderhayı öldüren kişiye şükran ifadesi olarak bir anıt yapılır ve üzerine de olayı anlatan bir resim çizilir. Bu anıta verilen isim, "İkonion" dur. İkonion adı, İcconium'a dönüşürken, Roma döneminde İmparator adlarıyla değişen yeni söyleniş biçimlerine rastlanır. Bunlar; "Claudiconium, Colonia Selie, Augusta İconium" dur. Bizans kaynaklarında "Tokonion" olarak geçen Konya’ya yakıştırılan diğer isimler şöyledir: "Ycconium, Conium, Stancona, Conia, Cogne, Cogna, Konien, Konia..." Arapların Kuniya dedikleri kent, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde bir daha değişmeyerek günümüze kadar gelen ismine kavuşmuştur: Konya...

 

3 gibi çıkıyorum; merkeze, hem karın doyurmak, hem de Konya’yı gezmek-görmek üzere. Bisikleti odaya alan, çalışan beye ulaşım imkanlarını danışıyorum. Minibüs diyor, otobüsler çok aralıklı geçer, tramvay da uzaktadır. Çıkıp yürümeye başladım. Yürürüm sanıyordum ama 20 dk. diyor 2 km için. Vaktimi burada harcamayayım, karşı tarafta bir otobüs durağı gözüme ilişiyor, oraya geçip bekleyen gence buradan merkeze otobüs durumlarını soruyorum. Gelen 8A-Kovanağzı’nın geçeceğini söylüyor durakta bekleyen kız öğrenci. Hop atladığım gibi uçuyoruz. Şoför çok hızlı, nedense! Ve geldik Mevlana’nın türbesine, durakta iniyor biraz geri yürümekteyim. Yol boyunca güzel yapılar var, bazıları erken dönem Cumhuriyet Mimarisi, bazıları camii türbe vs., Selçuklu Dönemi.

 

Gelirken otobüsten gördüm, Mevlana yakınında turistik bir yığın lokanta var; Konya lezzetleri falan denmiş. Ama ben biraz ayrılıp hafif dışa doğru yönelip bir lokantaya sulu yemek soruyorum, ama döner kebap dışında bir şey yok. Neresi olur? İçerlerde bir yer tarif ediyor. Ayakkabıcıların yoğun olduğu bir çarşıdan geçip sözü edilen lokantayı bulup, ama bitmiş yemeği. O da beni az daha ileride bir lokantaya yönlendiriyor (Yöresel Konya Mutfağı). Az az kuru-bulgur-cacık, yanına kıyılmış kuru soğan sumaklı ve acı turşu biber getiriyorlar = 90 TL. Kartvizit soruyorum, baskıdaymış, 1,5 hafta sonra gelirmiş. “Ayır bana bir tane gelip alırım o zaman.” Kasadaki tipi de pek sevemedim. Lokanta biraz yoldan adam kapmaca şeklinde çalışıyor. Hani vardır ya, biri yola çıkar öter öter, neredeyse kolundan tutar getirir… Zaten buraya gelirken biri İngilizce bıyıkları beğendiğini söyledi ve nereden olduğumu sordu. Cevabı da İngilizce verdim ki anlayabilsin : ))

 

Elimde Google harita açık, işaretlediğim yerleri bulmaya-görmeye çalışıyorum. Aslında bazıları bir arada bulunuyor. 17’nci yy.a ait Aziziye Camii muhteşem. 1671-1676 yıllarında Şeyh Ahmet tarafından yaptırılan cami yanınca 1867 yılında Sultan Abdülaziz’in annesi Pertevniyal Sultan tarafından yeniden inşa ettirilmiş. Son dönem Osmanlı eserlerinden olan cami, Avrupa barok mimarisinin izlerini taşımakta. Tek kubbeli, çift minareli, üç küçük kubbeli son cemaat yerine sahip. Güzelce fotoğraflayıp yürümeye devam. Giyim kuşam ağırlıklı Bedesten Çarşı içinden geçip, 1685 tarihli Kapu Camii ve 1202 tarihli İplikçi Camii içlerine girmeyerek dıştan fotoğraflayıp Alaeddin Tepesi Parkı’na yöneliyorum. Anadolu Selçuklu Devleti'ne en parlak günlerini yaşatan Alâeddin Keykubat’tan adını alan cami ve kümbetler nedeniyle bu tepe (höyük) zamanla aynı adla anılmaya başlanmış. İlk olarak MÖ 3000’li yıllarda, yani Erken Tunç Çağı’nda hayatın başladığı Alaeddin Tepesi’nde daha sonra Hititler hüküm sürmüş. Sonraki zamanlarda Frigler ve Lidyalılara ev sahipliği yapan tepe, Ahameniş İmparatorluğu (*) döneminde Kapadokya satraplığına bağlı bir kent. 


(*) MÖ 6. yy.da Büyük Kiros tarafından kurulan, tarihteki ilk Pers devleti, Ortadoğu'da kurulmuş olan en büyük, Ege'ye ve Hindistan'a uzanan imparatorluklardan biri. MÖ 4. yy.da Ahameniş İmparatorluğu'na Büyük İskender son vermiştir.

 

1936 tarihli İstiklal Şehitleri Anıtı, diğer adıyla Tayyare Abidesi’ne doğru çıkan merdivenleri tırmanmaktayım. Dikdörtgen bir kaide üzerinde dört yuvarlak sütunun ortasında yükselen ve etrafını madeni bir defne yaprağının dolandığı büyük bir sütundan meydana gelmiş. Her iki yönünde “Türk çocuğu senin ve yurdun için can veren ulu şehitlerini unutma” yazıları bulunuyor. Devam ederek Ferit Paşa Maksemi (**) önünden geçip höyüğün üzerinde bulunan ve Anadolu Selçuklu Devleti’nin hüküm sürdüğü dönemlerde şehrin ulu camisi olarak inşa edilen Alaeddin Camii’ne giriyorum. Çok etkileyici, oldukça büyük bir mekan. Mimarı Şamlı Mehmet bin Havlan olduğu anlatılan, bütünüyle tek devrede yapılmış bir bina olmadığı için bolca devşirme malzemelerden faydalanılmış. Yivli ve düğüm motifli sütunlar görüyorum. Üç bölümden oluşan caminin ilk bölümü, doğudaki 41 taş sütunlu, düz çatılı, enine dikdörtgen olan mekan. Burası sütunlar ormanı gibi duruyor. İkinci bölüm ise, mihrap ve minberin yer aldığı, üzeri kubbeyle örtülü kare bir mekan. Burası da bir eyvan şeklinde. Üçüncü bölümse bu eyvanın batı tarafındaki payeli ve düz çatılı kısım. Girişteki yazıdan öğrendiklerime göre yapımına I. Mesud Dönemi’nde başlanmış (1116-1155), oğlu II. Kılıçarslan (1155-1192) kümbetleri ekletmiş, I. İzzeddin Keykavus tarafından genişletilmiş, ardından bu yenileme 1220-1221'de I. Alaeddin Keykubad’ın egemenliğinde son bulmuş. Sadece cami değil külliye. Burada II. Kılıçarslan dahil sekiz sultanın mezarı var. Caminin kuzeyindeki avlu kale bedenlerini andıran yüksek duvarlarla çevrili. Üstü açık avluda bir sarnıç, iki türbe ve iki avlu kapısı görüyorum. Tek şerefeli minare de bu avlunun kuzeydoğusunda yükselmekte. Bir de tepenin (höyük) kuzeyinde II. Kılıçarslan Köşkü var, günümüze ulaşan tuğla örgülü bir duvar ile bunu taşıyan kaide parçası üzerine temsili inşa edilmiş. 


(**) II. Abdülhamid devrinde vali Avlonyalı Ferid Paşa'nın yaptırdığı su haznesidir. Valiliği döneminde yaşanan su sıkıntısı nedeniyle Konya’nın 23 km güneybatısında Çayırbağı köyündeki kaynak suyu Alâeddin Tepesi’nde yapılan depoya getirilmiştir. Depo girişinin iki yanına yuvarlak kemerli çeşmeler yapıldı. Moloz taş ve kesme taştan yapılan 500 metreküp hacmindeki depo 1902'de açıldı. Depo, 1954 yılında kullanım dışı kalmıştır.

 

Tepenin diğer tarafına iniyor, Kılıçarslan Şehir Meydanı denilen, ortasında Selçukluyu simgeleyen bir heykelin olduğu, kenarında Şazibey Camii’nin (Ak Camii) de yer aldığı büyükçe bir açık alanda bulunan Karatay Medresesi’ni, Çini Eserler Müzesi’ni geziyorum. Medresenin adı, eseri 1251’de yaptıran Selçuklu vezirlerinden Celaleddin Karatay’dan gelmekte. Girişi kapısında,  medresenin yapımı ile ilgili kitabeler, seçme ayet ve hadisler kabartma olarak işlenmiş. Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemine ait çini ve seramikler, özellikle Kubad-Âbâd Sarayı çinileri, alçı süsleri, dolaplar, çini tabaklar ve kandiller teşhir edilmiş. Medresenin iç duvarları, kubbe içi son derece görkemli mozaiklerle kaplı. Muhteşem bir müze. İnce Minare Taş Eserler Müzesi tadilatta-kapalı olduğundan eserler de burada, bahçesinde sergileniyor. Kaçırmayın, ben 65’le beleş girdim. Müze kart geçiyor. Ayriyeten medresenin güneybatı hücresinde Celaleddin Karatay’ın türbesi de bulunuyor.

 

Geriye doğru yürümekteyim. Kapalı olan İnce Minare önünden, Helvacı Ali’den alınan dondurmalı irmik helvasıyla (40-). Bayılıyorum bu işe. Çoğu yerde var artık. Atatürk Evi Müzesi için saat geç oldu, 16.30’da kapanmış, yarına kalır. Ama geldiğim meydandaki Atatürk Anıtı çok güzel, beyaz mermer kaidesi de. Mareşal üniforması içinde ayakta duran Atatürk, sağ ayağı önde ve sol eli kılıcının kabzasında, sağ eli öne uzanmış ayaklarının dibinde yükselmekte olan bir demet buğday başağına dokunur şekilde tasvir edilmiş. İstanbul Sarayburnu Atatürk Anıtı'ndan sonra yapılan ikinci anıt olup Avusturyalı heykeltıraş Heinrich Krippel'e ait olduğu yazılı. Yapım tarihi 1926. 

 

Yürü babam yürü. DSİ’yi görüyorum. Yer olsaydı kalacaktım, hem daha ucuz hem daha merkezi idi. Ama olamadı. Kodamanlar kapatmışlar! Az. Pavlus Kilisesi (***) kapalı, sadece cuma-cumartesi ziyarete açıkmış. Pas geçiyor devam ediyorum yürümeye. Kapalı olan yerleri öğreniyor, sonraki güne bırakıyorum. 

 

(***) Kilise, 1910 yılında, burada uzun yıllar boyunca çalışmış olan Fransız teknisyen ailelerine dini yardım ve desteği veren Assomptionistes rahipler tarafından inşa edilmiştir. Gotik stilde inşa edilmiş olan kilise, şehirdeki pek çok kilise arasında ayakta kalan tek kilisedir. Diğerleri yıkılmış veya Hristiyan topluluğu azaldıkça camiye dönüştürülmüştür.

 

Bu kadar yürüdüm-dolandım, canım kahve istiyor. Ama alafranga, yani filtre. Nerede bulurum? Turistik bölgede Yeshill Coffee diye bir yere giriyor ve kahveyle birlikte “self service” frambuazlı cheesecake ile (130- TL’ye) bu arzumu gideriyorum. Mekan güzel ama, sakin ve temiz. Otururken gelen cevaplara cevap yazıyorum. Hava da karardı bu ara. Yunak’tan Osman Bey aramış, duymamışım. Geri arıyorum, sohbet ediyoruz. Merak etmiş nasıl gidiyor diye. Ne güzel, hele de yolda olunca ve de yalnız, aranmak daha hoş oluyor. Çumra’da tanıdığı emekli emlak müdürü, tanışırsınız diyor. Olur, neden olmasın ki?

 

Sarı ceketi iyi ki almışım, serinliyor hava güneş batınca. 8A otobüsüyle geri döneyim. Soruyorum bir otobüs şoförüne; indiğin yerde bekle, ring çizer... diyor. 1 dk. sonra da geliyor, atlıyorum ve kocaman bir şehir turu yapıyorum. Merkezden çıkıp daha fakir kesimlere gidiyor, evler küçülüyor, tek katlı oluyor, yolcular azalıyor, tek ben kalıyorum ve dönüşe geçiyoruz. Google’ı açıp takip ediyorum. Merkeze yaklaştıkça binalar büyüyor, çevre ışıklanıyor... Durduğu durakları belliyorum. Benim yürüdüğüm yerlerden geçtik. Yani yarın, öbür gün nerede bekleyeceğimi öğrendim. Sanırdım ki devamlı daire atıyor, ama son durakta garajda kalacak, başkası yola çıkacakmış. Öğrenmeseydim, bir de oraya gideyim diyordum, kalırdım yeni seferi beklemeye. Otobüs şoförü beni bindiğim durağın karşısında indiriyor. ÖE’ye 5 dk yürüme mesafesi.

 

Odada yazıyı yazarken Nallıhan’dan Zafer Bey arıyor, nasılsın neredesin soruyor. Hafta sonu Ankara Gölbaşı’nda traktör fuarına katılacakmış. Ne güzel, her turda yeni değerli insanlar tanımak çok hoş oluyor. Günü sonlandırmadan önce Konya’nın kısaca tarihçesini de okuyalım: Konya MÖ 7000'li yıllardan itibaren çeşitli medeniyetlere sahne olmuş tarihi açıdan önemli bir merkezdir. Hititler, Lidyalılar, Persler, Selevkoslar ve Romalıların hakimiyetinde bulunan Konya 7'nci yüzyılın başlarında Sasaniler, ortalarında da Emeviler tarafından işgal edilmiş olup 10'uncu yüzyıla kadar Bizans eyaleti olarak varlığını sürdürmüştür. 1071 yılında

Malazgirt savaşından sonra Anadolu'nun kapıları Türklere açılmış ve Büyük Selçuklu Sultanı Kutalmışoğlu Sultan Süleyman Şah tarafından Konya fethedilmiştir. 1074 yılında kurulan ve başkenti İznik olan Anadolu Selçuklu Devleti 1'inci Haçlı Seferi sonunda İznik'i kaybedince başkent Konya'ya taşınmıştır. Başkent olduktan sonra günden güne gelişen ve pek çok mimari eserle süslenen kent kısa zamanda Anadolu'nun en gelişmiş şehirlerinden biri haline gelmiştir. 1097 yılından 1308 yılına kadar 211 yıl boyunca Anadolu Selçuklu Devletinin egemenliği altında kalan Konya, Selçuklu Devletinin yıkılışını takiben Karamanoğulları Beyliğinin hakimiyeti altına girmiştir. 1465 yılında Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmet tarafından Karamanoğulları Beyliği ortadan kaldırılmış ve Konya Osmanlı İmparatorluğu sınırları içine alınmıştır. Fatih Sultan Mehmet 1470 yılında 4'üncü Eyalet olarak Karaman eyaletini kurmuş, merkezini de Konya yapmıştır. 17'nci yüzyılda Karaman eyaletinin sınırları genişlemiş Tanzimat döneminde de ismi değişerek Konya Eyaleti adını almıştır. Konya şehrinin nüfusu o tarihlerde 1825 olup Türkiye'nin 11'inci ve dünyanın da 69'uncu büyük şehriydi. İstiklal Savaşı yıllarında da Konya üzerine düşen görevi yapmış, Batı Cephesi Karargahı Akşehir'de kurulmuştur. Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra Konya İtalyanlar tarafından işgal edilmiş ise de 20 Mart 1920 tarihinde işgalden tamamen kurtarılmıştır.

 

 

- Konya Mevlana ÖE 0332 3552446, -47 > mevlanaogretmenevi.com.tr

- Konya ÖE 0332 3512265 > konyaogretmenevi.com.tr

- Konya TCDD 0332 3201138

- Konya DSİ 0332 3220191 dah. 3 Mis. / 3222420 Mis.

- Konya Karayolları Mis. 0553 2435553

- Konya TEİAŞ 0332 2750970

- Konya Mevl. Vakfı Mis. 0332 3525757

 

 



 












Kadınhanı-Konya

Tur tarihi: 12 Eylül 2023

Alınan yol: 66,77 km
Ortalama hız: 23,9 km/s

En yüksek hız: 54,7 km/s
Bisiklete biniş süresi 2 s 47 dk, dışarıda geçen süre 3 s 14 dk

En yüksek sıcaklık 23 ˚C, en düşük 14 ˚C, ortalama 18,3 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 412,7 m, kaybı (iniş) 529,1 m
En düşük yükselti 1005 m, en yüksek 1281,4 m

 

Garmin yol bilgileri Kadınhanı-Konya

 

Relive yol bilgileri Kadınhanı-Konya


07.50 hareket saatim.

ÖE’nin önünden geçen yoldan...


... Konyayolu’na bağlanıyorum.


Sabah sabah ne de çok TIR geçiyor bu yolda. Peş peşe, 

gümbür gümbür, sanki tren geçiyor yanımdan.


Bu tırtıllar, güvenlik şeridine kazınanlar yolumu daraltıyor,
 en dıştan gitmemi gerektiriyor. O bölüm de, cam kırıkların,
 çakıl taşların, ıvır zıvır düşmüş uçmuş şeylerin biriktiği bölge. 

Ladin, burada da yol kenarı benzinci üstü bir otel görüyorum.




Yol dümdüz. Bir bölümde hafif çıkıp
iniyoruz. Bu bile bir hareket katıyor. 

Güney yönündeyim, hava 18,6 °C, rakım 1131 m.





09.25, Konya’dayım.


Daha 20 km var ama merkeze. 




Selçuklu Üniversitesi Yerleşkesi sağımda. 




Dal-çık’lara girmiyor yandan devam
ediyorum. Arada kırmızıda beklemek bile iyi geliyor. 

Uzayla mı haberleşiyorlar... :))



Güzel ağaçlı bir yoldan geçmekteyim. Geniş bisiklet yolu da var.



Burası Konya, bisikletin diyarı. Gene de bisiklet

 yoluna park etmiş araçlar çıkıyor.



Burası güzel bir mahalle, yeşil bir bölge, Söğüt ağaçları etrafta. 



Mevlana türbesine-meydanına geldim. Bisikletle
 bir foto alayım, sonra arkadaşlara yollarım. 






Konya Mevlana ÖE






Postane binası; 1. Ulusal Mimarlık Akımının Konya’daki en

 güzel örneklerinden. 1926 yılında Mimar Falih Ülkü tarafından

 tamamlanmıştır. 1984 yılındaki onarımında orijinal görünüşü 

bozulmayacak şekilde küçük değişiklikler yapılmıştır. 


Yapıda en belirgin tezyinat ana girişin bulunduğu

 kuzey cephede yer alan alt kat ve üst kat pencere

 alınlıklarına uygulanan çinilerdir. Ustası bilinmeyen

 Kütahya işi çinilerde bitkisel süsleme hâkimdir.



Ayakkabıcıların yoğun olduğu bir çarşıdan geçip...


Yöresel Konya Mutfağı



Aziziye Camii 


Aziziye Camii 



Aziziye Camii İçi




Giyim kuşam ağırlıklı Bedesten Çarşı 

Kapu Camii 


İplikçi Camii 

İplikçi Camii 

Bisiklet çok olunca...



1936 tarihli İstiklal Şehitleri Anıtı,

 diğer adıyla Tayyare Abidesi.



Ferit Paşa Maksemi


Alaeddin Camii


Alaeddin Camii İçi


Çok etkileyici, oldukça büyük bir mekan.


Mimarı Şamlı Mehmet bin Havlan olduğu 

anlatılan, bütünüyle tek devrede yapılmış

 bir bina olmadığı için...


... bolca devşirme malzemelerden faydalanılmış.


II. Kılıçarslan Köşkü; günümüze ulaşan tuğla örgülü bir duvar 

ile bunu taşıyan kaide parçası üzerine temsili inşa edilmiş. 




Kılıç Arslan (Sultanlar) Türbesi


Burada II. Kılıçarslan dahil sekiz sultanın mezarı var.


Şazibey Camii (Ak Camii)



Şazibey Camii (Ak Camii)


Kılıçarslan Şehir Meydanı, Selçukluyu simgeleyen heykel.


Karatay Medresesi


Taş Bina Dijital Tanıtım Merkezi


Karatay Medresesi


Karatay Medresesi Taç Kapısı



Celaleddin Karatay Türbesi


Duvar Çinileri Lüster Tekniği (Selçuklu D. 13. yy)


Karatay Medresesi Çini Eserler Müzesi


Maşrapalar ve Vazocuklar (Selçuklu D. 12.-13. yy)


Matara Biçimli Kaplar / Yazılı Cam Tabak (Selçuklu D. 12.-13. yy)






Melek Kabartmalı Mimari Parça (Anad. Selçuklu 13. yy)


Kale Kitabesi, Mermer (Anad. Selçuklu 13. yy)


Mimari Parça (Gergedan Fil Mücadelesi) Konya Kalesi’nden


II. Kılıçarslan Köşkü; günümüze ulaşan tuğla örgülü bir duvar

 ile bunu taşıyan kaide parçası üzerine temsili inşa edilmiş. 


Helvacı Ali’den alınan dondurmalı irmik helvası.

 Bayılıyorum bu işe. Çoğu yerde var artık.


İnce Minare Medresesi

1284 yılında, hadis eğitimi verilmesi maksadıyla

 Selçuklu veziri Sâhib Ata Fahreddin Ali tarafından

 mimar Kölük bin Abdullah’a yaptırtılan

 İnce Minareli Medrese Taç Kapısı.




Atatürk Evi Müzesi 

Mareşal üniforması içinde ayakta duran 

Atatürk, sağ ayağı önde ve sol eli kılıcının

 kabzasında, sağ eli öne uzanmış ayaklarının

 dibinde yükselmekte olan bir demet buğday

 başağına dokunur şekilde tasvir edilmiş.


İstanbul Sarayburnu Atatürk Anıtı'ndan sonra yapılan

 ikinci anıt olup Avusturyalı heykeltıraş 

Heinrich Krippel'e ait. Yapım tarihi 1926. 


Konya Lisesi’nin bu tarihî binası Şişli'deki Hürriyet Abidesi'ni

 yapan ünlü mimar Muzaffer Bey tarafından yapılmıştır. 


Az. Pavlus Kilisesi 

Bisiklet Koymak Yasaktır


Konya Valiliği



Mevlana Müzesi ve Selimiye Camii


Yeshill Coffee






















































11. gün (devamı) Konya II - 9. gün (öncesi) Akşehir-Kadınhanı




[bisikletle]Türkiye: Anadolu Beylikleri...

 

İstanbul-Bolu


Bolu–Mudurnu, 50 km


Mudurnu-Nallıhan, 50 km


Nallıhan-Mihalıççık, 63 km


Mihalıççık-Sivrihisar, 69 km


Sivrihisar-Emirdağ, 61 km


Emirdağ-Yunak, 66 km


Yunak-Akşehir, 64 km


Akşehir-Kadınhanı, 76 km


Kadınhanı-Konya, 66 km


Konya II


Konya III


Konya IV


Konya-Çumra, 60 km


Çumra-Karapınar, 77 km


Karapınar-Ereğli, 68 km


Ereğli-Ulukışla, 56 km


Ulukışla-Bor, 61 km


Bor-Çiftlik, 50 km


Çiftlik-Niğde, 42 km


Niğde II


Niğde-Derinkuyu, 60 km


Derinkuyu-Ürgüp, 42 km


Ürgüp-Hacıbektaş, 71 km


Hacıbektaş-Kırşehir, 54 km


Kırşehir II


Kırşehir-Kaman, 64 km


Kaman-Keskin, 47 km


Keskin-Kırıkkale, 37 km


Kırıkkale-İstanbul







İlginizi çekebilir [bisikletle]Türkiye: Misya’dan Karya’ya (Ödemiş-Tire)