5 Eylül 2023, Salı / Mudurnu - Nallıhan, 50 km (3. gün)
Gece üşüdüm. Çantadan da Buff’ı falan almaya üşendim. Üzerime termal içlikleri giyip boynuma da uzun kollu t-shirt’i sarıp tekrar yatağa girdim. Üzerimdeki pikenin hafifliği derin uyumama engel oluyor. Zaten ağırlık konusunu uzmanlar teyit ediyorlar. Ağır yorganların serotonin ve melatonin gibi iyi hissettiren hormonların seviyesini artırarak, daha iyi bir gece uykusuna katkıda bulunduğu yönünde.
7’yi geçe çıkıyorum yataktan. Sabahın rutin işleri, tıraş-WC falan. Geceden çantaya girmemiş olan giydiklerim ile hazırlanıp çantaları giriş kapısına taşıyorum. Bisikleti bulunduğu mekandan çıkartıp konağın önüne getiriyor, çantaların yüklenmesi, fotonun çekilmesi ve yola çıkış 08.28 oluyor. Hava bugün daha iyi. Güneş kendini gösteriyor. Sıcak bölgeye doğru gidiyorum, yolum Nallıhan, 48 km. 1210 m bir geçitten geçece’m. 800’lerden başlayıp tırmanaca’m, sonrası rahat, büyük kısmı iniş. Ve yavaş yavaş Mudurnu’nun dışına çıkmaktayım. TOKİ binaları geliyor, dün girişte de vardı. Her TOKİ’ye illaki bir de cami dikiyorlar. İmamlara iş sahası açmaları gerek. Yoksa bu kadar imam-hatip mezunu işsiz mi kalsın! Saat 08.37, hava 17 °C. Yükseldim, 925 m rakımdayım. Tepeyi de çıkıp aşağıya baktığımda tüm çevre garip bir inşaat, garip bir mimari içinde. Yan yana kuleli müstakil evler dikilmiş. Ama öyle böyle değil. Her yeri kaplamış bu gri renkli yapılar. Masal diyarından çıkmış bir şey gibi duruyor. Hızla önümdeki yokuşu uzunca iniyor yanından geçiyorum. Öyle atıl beklemekte. Sonradan öğreniyorum ki burası 10 küsur yıl önce yapılmış ve böyle terk edilmiş bir proje. Şato Evler diye biliniyor. Hazin de bir hikayesi var: Bolu’nun Mudurnu ilçesinde 2011 yılında yapımına başlanan ve yalnızca Arap müşterilere satılmak için bünyesinde 732 villa, AVM, otel ve 2 kongre merkezi bulunan şato tipi villaların 350 tanesi inşaat çalışmaları devam ederken Katar, Bahreyn, Kuveyt, Dubai ve Suudi Arabistan'daki müşterilere satıldı. Satılan villaların taksitlerinin zamanında ödenmemesi üzerine ekonomik sıkıntılar yaşayan 'Burj Al Babas' adlı projenin sahibi Sarot Termal Grup, 2018 yılının Haziran ayında konkordato için başvurdu. Başvuru sonucunda mahkeme Sarot Grup çatısı altındaki 3 şirket hakkında iflas kararı verdi...
Hazır böyle hayalet bir kasaba, MEDUZA, Becky Hill ve Goodboys’un Lose Control adlı şarkılarının klipine mekan olmuş.
Hava güzel, çevre güzel. Yolum anayola bağlanıyor. Temiz bir asfalt, kaymak. Güvenlik şeridi de var, zaman zaman daralsa da. Sabahın erken saati, minik kuş sürüleri karşıdan karşıya geçiyor, ağaçlara konup oynaşıyorlar. Bunları izlemek pek güzel bir neşe veriyor. 6’ncı kilometrede başlıyorum hafiften tırmanmaya, %5-6’larla. Ama 10 görülecek gibi. Belki de 11. Yelek ve kolluklar üstümde. Isındım, sıcak bastı, kollukları sıyırıyorum. 982 m.ye yükseldim gene, %7’yle çıkıyorum. Hava 18.3°C. TIR’lar çok çalışıyor bu yolda. Tek şerit, bereket açıktan alıyorlar. Piliççilerin tesisleri ve araçlarını görmekteyim. Son bölüm biraz daha dikleşiyor. Asfaltı bir şekilde kazıma gibi bir uygulama var. Tırmıklıyorlar sanki. Arabaların lastiği daha mı iyi tutunuyor bu durumda bilemiyorum! Haliyle benim için sorun. Gidilmesi zor ve rahatsız edici bir sarsılma. Teker de sanki buzda gibi kayıyor bu kanalların içinde. O nedenle güvenlik şeridinden, tırmıklanmamış bölümden sürüyorum. Ama geniş de değil burası. Hatta bazı yerlerde yola bile inmem gerekiyor. Öyle böyle tırmanırken geldiğim dönemeçte güvenlik şeridinde olmasaydım, karşıdan sollamış olarak gelen araba üzerimden geçerdi. Yanımdan teğet geçti inbe! Böylesine beyinsizlere ehliyet verip yola salıyorlar. Bunların kafaları bomboş, beyin denilen organ oluşmamış. Hiç bir özelliği olmayan, yaratık diyebileceğim varlıklar. İnsan olmanın özelliklerini-vasıflarını göstermiyorlar. Önünü görmeden, karşıdan gelenin olup olmadığını kontrol etmeden sollama yapılır mı?
6 km.lik tırmanış sonrası 1210 m.de Aynalıkaya Geçidi’ne geliyorum. Saat 09.18, hava 18,7 °C, ortalamam 16,2 km/s. Buraya kadar 12 km tutmuş. Yani önümde 47 km gibi bir yol kaldı. Çekilen foto ile biraz nefesleniyor, etrafı seyrediyorum. Okuduğum haberlerde burada meydana gelen heyelan sonucu düşen kayalar zaman zaman sıkıntılı anlar yaşatıyormuş. Hatta geçtiğimiz yıllarda yolun uzun süre kapanmasına bile neden olmuş. (...) Ve önümde beni bekleyen inişe geçiyorum. Hızla inmekte-uçmaktayım. İlk kısımlar daha dik, sonra gelen bölüm mülayim. Yolun kalitesi iyi değil ama. Çatlamış, pütürlü, delikler var. Bazen düzeliyor sonra yamalı kısımlar gene çıkıyor. Güvenlik şeridini pek kullanmıyorum. Sağdan Göynük ayırımı geldi. Seneler önce, 2016’daki bir turumda konaklamıştım bir gece. Güzel bir ilçe olarak hatırlıyorum. Aklımda kalan sadece geceleyecek yer zor bulduğumdu. ÖE doluydu. Zaten sadece 4 odası varmış. Turu okumak için, bkz. > [bisikletle]Türkiye: Güney (Geyve–Göynük)
24’üncü km.de Ankara İl Sınırı’na girdim. Saat 09.43. Burada yol daha düzgün. Sorgun diye bir çayın üzerinden geçtim ama kurumuş. Hava bulutlu, zaman zaman güneşin önüne geçiyor, sıcaklık 20°C. Rakım 862 m, tepeden beri iniyorum, %2’lerle. Saat 09.52, 28’inci km.de ikinci bir Göynük sapağı daha geliyor. Akşemseddin Türbesi 53 denmiş. Ne çok türbe var memlekette. Herkese bir türbe. Ülkemizde sayıları net olarak bilinmemekle birlikte binlerce türbe olduğu tahmin ediliyor. Ancak bazılarında kimin yattığı dahi bilinmiyormuş. Hatta boş olan bile varmış. Yaşamda aradığını bulamayanlara umut mu oluyor türbeler?
Şimdi bundan sonrasını ikinci kez geçiyor olacağım. Sözünü ettiğim 2016 turumda buradan gelmiş Nallıhan’a gitmiştim. Ve iniyoruz, -1 de olsa iniyoruz. Nallıhan 19/Ankara 176 demiş levha. Bu bölümde yol iyi. İnce bir güvenlik şeridi var. Asfalt güzel. Sıcağa yakın. Neden sıcak asfalt denildiğini bilir misiniz? (*) Her iki yönde de bolca TIR geçmekte. Arkasında Ciner yazan, bir de Eti Soda yazanlar. Tarlalarda saman balyaları yığılı, ot kurutuluyor. Kışlık hayvan yemi. Buraları piliç diyarı. Bir haberde okumuştum ki, TÜİK’in 2022 yılı verilerine göre yaklaşık 1,4 milyar tavuk kesilmiş : (( Biz göremeyiz belki ama böyle bir dünya sür(e)meyecektir. Hayvan yetiştirip kesmek! Yolun bir tarafında, tepeleme yığılı tezek dökülmüş. Ne de çok işe yarar, başta gübre ve yakıt olarak.
(*) Yol yapım çalışmalarında en yaygın kullanılan asfalt çeşidi sıcak asfalttır. İçerisinde çeşitli malzemeler vardır. Sıcak sıfatı ile anılmasının temelinde uygulama öncesi çok yüksek ısıda eritilerek uygulanması vardır. Eritilme sonrasında uygulandığı yerde şekillendirilerek soğuması beklenir. Soğuyan asfaltın beton kadar sert ve dayanıklı olması kaliteli bir sonuç elde edilmesi adına değerlidir.
Seben ayrımı geldi. Aslında turu planlarken Seben’i düşünmüştüm ama kalacak ne ÖE, ne otel, ne misafirhane var ilçede. Anlaşılan böyle bir ihtiyaçları yok. Sadece 4 km uzağında lüks Kütük Evler diye bir tesis. Çok da muhafazakar bir ilçeymiş. İçki bile satılmadığı, insanların Nallıhan’a gidip bira aldıkları anlatılmıştı dün. Uzundere diye bir çayın üzerinden geçtim, o da kurumuş. Neyse asfaltın durumu iyi. Hakkını yemeyelim. Sıcak asfalt, yağ gibi kayıyoruz. Sadece güvenlik şeridini dar tutmuşlar, oradan gidemiyorum. Hava ısındı. Hele de güneş yüzünü gösterince kollukları indiriyorum. Mısır ekili büyük alanlar var. Kızılöz diye geçtiğim bir çay, cılız da olsa akıyordu. Bozyaka Orman Deposu, solumda. İnanılmaz miktarda kütük yığılmış araziye. Bazılarında “Bağlandı” diye yazmışlar. Ne demekse? Nallıhan’a 9 gibi km kaldı. Sağımda ince bir dere akıyor. Biraz uzağımda. Şimdi görülmez oldu. Yaklaştık herhalde, 43’üncü km.deyim. Sağda bir besi çiftliği, solda bir düğün salonu, Eti Soda kamyonları çoğalmaya başladı. Karayollarının bir taş kırma şantiyesi gibi faaliyet gösteren bir yer. Yem fabrikası, o 1 tonluk büyük beyaz balyalardan dizili önünde. Un farikası geçiliyor. Nallıhan’a yaklaştıkça 1-2 benzinci geliyor, adlarını duymadığım. Daha önce hiç benzinci yoktu. Havada rüzgar var. Kuvvetli olmasa da bana doğru esiyor. Durduracak kadar değilse de, ben de ona doğru pedal bastıkça rüzgarlı oluyor.
48’inci km.de, Nallıhan girişinde çekilen foto sonrası ilçeye dalıyorum. Geçtikçe hatırlamaya çalışıyorum. 7 senede büyümüş. Anayol dıştan devam ediyor, üzerinde yeni yerler açılmış. İlçe merkezine girmek için soldan ayrılmak gerek. Ama şaşırıp düz devam ediyor ve Nasuhpaşa Camii’den, oradan içeriye dalıyorum. Saat erken, 11 buçuk bile değil. Çok iyi geldim. Şöyle bir tur atıyorum sokak aralarında. Az çok aklımda kalanları hatırlamaya çalışarak pedallamaktayım. İnan Oteli görüyor. Kalacağım Çınar Oteli buluyor, her ikisi de görünüm olarak pek cazip değiller. Ne etsem? Acaba bir ÖE’ye mi baksam? Yer açılmış olabilir mi? 2 kişi yatıracakları, kabul etmemiştim. Google ile buluyorum. Bahçesine girince hatırladım binayı. Merkezin az dışında, emniyetin yakınında. Resepsiyonda çalışan genç, yanına birini vermeden mümkün değil diyor. Gene aynı durum. Vaz geçiyor Paşalar Konağının önünden geçiyor, ama orada da yoktu. Hiç sormuyorum, çünkü hemen yanında bir inşaat çukuru var, ses durumları! Bu duruda yerim ayrılmış olan Çınar’a dönüyorum. Karşısındaki çay evinde ısmarlanan çayla (5-) biraz oyalanıyor, eşe dosta video yolluyor, Çınar’ın sahibi Zafer Bey ile konuşuyorum: “Geldim.” Zafer Bey de hemen yanındaki dükkanındaymış. Bina onlara ait herhalde. Otel ve galeriymiş bu mekan. Zafer Beyle uzunca sohbet ediyoruz. İş gücü, oteli, buğday fiyatları, yarınki rampa… Oda olarak ya üst kat ya da 1’inci kat var. Üst kat daha aydınlık ama tırman durumları. 1. kat olsun. No 102. Bu da arkaya bakan, az ışık alan bir oda. Ama serindir denildi. Güneş girmiyor. Fazla üzerinde durmuyor eşyaları çıkartıyoruz. Bisiklet ise dükkana alındı. Gece yarısı ben otelin merdiven boşluğuna bırakırım der Zafer Bey. Sabah 8 gibi çıkmak istiyorum. (...) Duş elektrikli ısıtıcıyla. Aldıktan sonra biraz odaya ulaşabilen internetle gazeteye göz atmaca. Sonra da 2’yi geçe mideyi rahatlatmak üzere, geçen gelişimde tanıştığım ve yemeklerini beğendiğim Kocahan’daki (**) Hamiyet Hanımın lokantasına (Bacım Sultan Mantı ve Börek Evi). Han içinde tadilat çalışmaları yapılmakta. Biraz karışık bir görünüm. Sorup buluyor kendimi hatırlatıyorum. Az az kuru-bulgur-cacık, sonradan az sarma. Onlardan iki parça baklava ve çay ikramı = 100- TL. Bu arada Nilgün’ü arıyor, doğum gününü kutluyor ve Hamiyet Hanımdan handaki tadilatın saçmalığını dinliyorum. Ortadaki merdiveni kaldırıyorlar, orijinal dışta bir merdiven varmış, o kullanılacakmış.
(**) Osmanlı vezirlerinden olan Nasuh Paşa tarafından 1599 yılında yaptırılan Kocahan, Nallıhan’ın sembollerinden biri haline gelmiştir. Dış duvarlarında moloz taş ve kireç harç kullanılan yapının kapısı ise geniş ve uzun şekilde inşa edilmiştir. Kapı kemerinin dış tarafında 18 delikli bir nal bulunmaktadır. Bu nedenle buraya ilçenin de adını aldığı gibi Nallı Han da denilmektedir. 1944 yılında bölgede meydana gelen deprem sonucunda yapının kitabesi düşmüş ve parçalanmıştır. Özgün yapısı günümüze kadar çok iyi korunamayan handa pazartesi günleri halk pazarı kurulmaktadır.
Yemek sonrası belediyenin yolunu tutuyorum. Orada da bir Hamiyet Hanım var, telefonda tanıştığım kültür müdiresi. Bana yer bulma konusunda yardım etmişti. Hem teşekkür etmek hem de tanışmak istiyorum. Ancak yerinde yok. Kartımın arkasına kısa teşekkürümü iletiyor ve ayrılıyorum binadan. Hava sıcak, pek yürünmüyor. Şok’du, A101’di, Carrefoursa’ydı, girip çıkıp peynirlere bakıyorum. Hamiyet Hanımdan aldığım küçük 3 parça pideyi yarın yolda kahvaltı niyetine yemek üzere.
Nasuhpaşa Camisine gidiyor, içten dıştan fotoluyorum. Şöyle tanıtılmış: Vezir Nasuh Paşa tarafından inşa ettirilmiş olan Nasuh Paşa Camii, büyük bir yangında zarar görmesinin ardından 1911 yılında tekrar yapılmıştır. Dikdörtgen planlı yapının çatısı ahşaptan oluşmaktadır. Kesme taştan yapılan caminin minaresi, batı duvarına bitişik şekilde inşa edilmiştir.
Nallıhan’da bir seyir terası yapılmış. Geçen gelişimden hatırlamıyorum, yeni olsa. Haberlerden okuduğuma göre bu yıl açılmış, Sarıyar Barajı üzerindeymiş. Adına da Adnan Menderes Seyir Terası denilmiş. Baraja da Hasan Polatkan Barajı. Peki, Fatin Rüştü Zorlu’ya bir yer bulamadınız mı?
Seyir terasına tırmanmak lazımmış. Arabalık dedi vatandaş. Taksi tutma niyetinde değilim, pas geçiyorum. Sıcaktan dolayı pek yürümek keyif vermiyor. Bahçe içinde bir kafede bulduğum gölgelik masada bir sade (30-) ile oyalanmaktayım. Konya DSİ misafirhane düşmüyor. Ara ara… Yer durumları. En uygun orası, 357- TL gecesi. 4 gece kalaca’m, o nedenle önemli. ÖE’ler bile çok pahalılandı! Bir şekilde düşürebildim, ancak yer yok. Kendi adamları gelecekmiş. Başka kamu misafirhaneleri ya çok dışta, ya da yer yok. Kaldım ÖE’ye. Orası da 800- TL. Biraz merkez dışı olan 550-. Oradan 4 gece için yer ayırtıyorum. Parasını havale etmem gerek. Kartla olmuyor. Online’ı kapatmışlar yoğunluktan dolayı : (( Odaya dönüp tableti alıp, bir de bisküvi ile çay bahçesine geri dönüyorum. Cemal arıyor, konuşuyoruz. Cuma Göcek’e tatile gidiyormuş arkadaşı Tuğrul ile.
“Ne şehittir ne de gazi, pisi pisine gitti Niyazi” deyiminin nereden geldiğini bilir misiniz? Resneli Niyazi Bey’den. Hatta “Geyik muhabbeti”nin de sahibidir denilir.
1873 yılında, bugün Makedonya sınırları içerisinde kalan Manastır yakınlarındaki Resne kasabasında doğdu. Bu nedenle Resneli Niyazi Bey olarak anılır. Manastır Askeri İdadisi’nde öğrenim gördükten sonra Harbiye Mektebi’ni bitirdi ve teğmen rütbesi ile 1897 Osmanlı-Yunan savaşına katıldı. Savaşta gösterdiği yararlılık nedeniyle Mülâzım-ı sânîliğe (üsteğmenlik) yükseltildi. Kendisine “Padişah yaverliği” unvanı da verilmek istendi; ancak kazaskerin 13 yaşındaki oğluna da aynı unvanın verilmesi üzerine kabul etmeyip cepheye dönmeyi istedi. Daha sonrasında Balkanlar’da ayaklanan Sırp ve Bulgar çetecilerle mücadele görevi verildi. Bu mücadele sırasında vatanseverliği ve silahşorluğu ile tanındı. Rütbesi kolağası (yüzbaşı) derecesine yükseltildi. Bu dönemde İttihat ve Terakkî Cemiyeti’ne katıldı ve cemiyetin önde gelen kişileri arasına girdi. Orduda birçok görevlerde bulunup unvanlar aldı.
Balkan Savaşı sırasında birlikleriyle orduya katıldı. Savaştan sonra 17 Nisan 1913’te Arnavutluk’un Avlonya limanında İstanbul’a gitmek üzereyken İttihat ve Terakkî’nin ona muhafızlık edip korumalık yapmakla görevlendirdiği kişi tarafından vuruldu. Öldürülme sebebinin karanlıkta kalmış ve kendi koruması tarafından vurulmuş olması “Ne şehittir ne de gazi, pisi pisine gitti Niyazi” deyiminin kaynağı olmuştur.
Yarın “Geyik muhabbeti”ni anlatayım. Bu arada güneş de battı, serinledi hava. Odadan bu sefer sarı montu alıp biraz daha dolaşıyorum. Anayol üzerinde kafeler açılmış. Gerçi bilinen markalar değil. Dön dolaş ilçenin içinde, artık sonlandırayım. Yarın sıkı bir rampa beni bekliyor olacak.
- Çınar Otel 0532 3274838 Zafer bey
- Nallıhan ÖE 0312 7852374/0542 3065562 Ali bey Md. Yrd.
- Paşalar Konağı 0543 6188848 Nilgün hn.
- İnan Otel 0312 7851117 / 0536 6443618 Mustafa bey
- Nallıhan Bel. 0312 7851011 dah. 1116 Hamiyet hn. Kült. İşl. Md.
Mudurnu-Nallıhan
Tur tarihi: 5 Eylül 2023
Alınan yol: 50,57 km
Ortalama hız: 21,3 km/s
En yüksek hız: 65,5 km/s
Bisiklete biniş süresi 2 s 22 dk, dışarıda geçen süre 2 s 49 dk
En yüksek sıcaklık 29 ˚C, en düşük 16 ˚C, ortalama 21,2 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 613,8 m, kaybı (iniş) 869,9 m
En düşük yükselti 617,1 m, en yüksek 1209,7 m
Garmin yol bilgileri Mudurnu-Nallıhan
Relive yol bilgileri Mudurnu-Nallıhan
08.28 hareket saatim. |
Hava bugün daha iyi. Güneş kendini gösteriyor. Sıcak bölgeye doğru gidiyorum. |
Tepeyi çıkıp aşağıya baktığımda tüm çevre garip bir inşaat, garip bir mimari içinde. |
Yan yana kuleli müstakil evler dikilmiş. Ama öyle böyle değil. Her yeri kaplamış bu gri renkli yapılar. |
Masal diyarından çıkmış bir şey gibi duruyor. |
Hava güzel, çevre güzel… |
Yolum anayola bağlanıyor. |
%7’yle çıkıyorum. TIR’lar çok çalışıyor bu yolda. Tek şerit… |
Asfaltı bir şekilde kazıma gibi bir uygulama var. Tırmıklıyorlar sanki. |
Aynalıkaya Geçidi (1210 m) |
24’üncü km.de Ankara İl Sınırı’na girdim. Saat 09.43. |
Burada yol daha düzgün. Sorgun diye bir çay, ama kurumuş. |
Ne çok türbe var memlekette. Herkese bir türbe. Ülkemizde sayıları net olarak bilinmemekle birlikte binlerce türbe olduğu tahmin ediliyor. |
Bu bölümde yol iyi. İnce bir güvenlik şeridi var. Asfalt güzel. Sıcağa yakın. |
Seben ayrımı geldi. Aslında turu planlarken Seben’i düşünmüştüm ama kalacak ne ÖE, ne otel, ne misafirhane var ilçede. |
Bozyaka Orman Deposu, solumda. İnanılmaz miktarda kütük yığılmış araziye. |
Yem fabrikası, o 1 tonluk büyük beyaz balyalardan dizili önünde. |
Karayollarının bir taş kırma şantiyesi gibi faaliyet gösteren bir yer. |
Havada rüzgar var. Kuvvetli olmasa da bana doğru esiyor. |
10.28, Nallıhan'dayım. |
Anayol dıştan devam ediyor, üzerinde yeni yerler açılmış. |
Çınar Otel |
Nallıhan |
Kocahan |
Bacım Sultan Mantı ve Börek Evi |
Bacım Sultan Mantı ve Börek Evi |
Nallıhan Belediyesi |
Nasuhpaşa Camii İçi |
Hükümet Konağı |
Nallıhan by Night |
4. gün (devamı) Nallıhan-Mihalıççık - 2. gün (öncesi) Bolu–Mudurnu
[bisikletle]Türkiye: Anadolu Beylikleri...
Bolu–Mudurnu, 50 km
Mudurnu-Nallıhan, 50 km
Nallıhan-Mihalıççık, 63 km
Mihalıççık-Sivrihisar, 69 km
Sivrihisar-Emirdağ, 61 km
Emirdağ-Yunak, 66 km
Yunak-Akşehir, 64 km
Akşehir-Kadınhanı, 76 km
Kadınhanı-Konya, 66 km
Konya-Çumra, 60 km
Çumra-Karapınar, 77 km
Karapınar-Ereğli, 68 km
Ereğli-Ulukışla, 56 km
Ulukışla-Bor, 61 km
Bor-Çiftlik, 50 km
Çiftlik-Niğde, 42 km
Niğde-Derinkuyu, 60 km
Derinkuyu-Ürgüp, 42 km
Ürgüp-Hacıbektaş, 71 km
Hacıbektaş-Kırşehir, 54 km
Kırşehir-Kaman, 64 km
Kaman-Keskin, 47 km
Keskin-Kırıkkale, 37 km
İlginizi çekebilir [bisikletle]Türkiye: İç Anadolu, Türkiye’nin Tahıl Ambarı (Bozkır-Hadim)