19 Şubat 2013

Tuzla Beşlisi

Hamlamışız. Uzundur binmeyince bayağı yorulduk. Havalardan, biraz da sağlık nedeniyle epeydir bisiklet üzerine çıkmadık. Ama artık içten içe gelen bir dürtüyle soğuk moğuk demedik ve bu pazar (17 Şubat) Tuzla yaptık. Bu yolda pek tırmanış olmadığından rahat rahat gideriz dedik.


Saat 6.00. Zilin sesiyle uyanıyorum. Hemen öyle hızlanamıyorum. Biraz uyku sarhoşluğuyla salonda dolanıyorum. Ama fazla da zaman yok. Toparlanmak lazım. Tembellik ettim ve geceden hazırlamadım eşyaları. Haydi öyleyse başla. Bir taraftan yiyeceklerimiz, diğer taraftan giyeceklerimizi topluyorum. Hava soğuk olacak. Ne giymeli? Çok da fazla giyersen olmuyor. Az giyersen de. Firuzan da hızla hazırlanıyor. Neyse uzatmayayım saat 7.30 gibi bisikletleri arabaya yüklemiş Kızıltoprak yolundayız. Sabah daha trafik yoğunlaşmamış. 25 dakikada  sonra otoparktan çıkıp Kadıköy’e pedal basmaktayız.

Saat 8.10. Beşiktaş vapurundan Emre ve Serhan indiler. Tokalaşmalar kucaklaşmalar ve Moda üzerinden Fenerbahçe Mantarlar’a doğru yol almaktayız. Hava soğuk ama yokuş yukarı bastığımız pedallar içimizi bir ısıttı ki, öndeki fermuarı açmak zorunda kaldım. Terledim.

Saat 8.30. Cenap Kahve Dünyası’ndan çıkıp geliyor. Tokalaşmalar kucaklaşmalar ve 5’li olarak yola çıkıyoruz. Sahildeki bisiklet yolu kalabalık. Yürüyenler-koşanlar çoğunlukta. Oraya girmek şimdi felaket olur. Ne sen bisiklete binebiliyorsun ne de onlar koşabiliyor-yürüyebiliyor. Bu iki aktiviteyi yan yana getirmek acaba kimin aklıydı, şaşarım!

Asfalttan sürüyoruz. 2’li olmuş sohbette olanlar var. Trafikteki sakatlıklar, cezaların uygulanmaması gibi konular üzerine yorumlar. Tempomuz iyi. Hava soğuk ve kapalı.

Saat 8.40. Bostancı’dayız. Öngörülenden 20 dk. erken. Başka katılan olmadığından oyalanmadan devam ediyoruz. Artık sahil bisiklet yolundayız. Burası nispeten daha tenha. Tek tük koşanlar olsa da.

Saat 9.20. Dragos belediye tesislerindeyiz. Öngörülenden 40 dk. erken. Burada bir mola veriyoruz. Fazla rüzgar almayan bölüme yerleşip birer çay eşliğinde biraz karnımızı doyuruyoruz (kahvaltı etmemiş olanlar). Sohbet için güzel bir fırsat. Cenap ayakları ısıtan bir bandı uyguluyor. Taban altına yapışıyor ve 6+ saat sıcak tutuyormuş. El için olanları da var. Ne demeli: Harika.



















Saat 9.50. Fazla kaldık, artık yola çıkalım. Pendik’e kadar sahilden sonra içeriden devam. Tersanenin önünden, göbekten sola ve çiçekçileri geçip tekrar sola Tuzla’ya iniş. Burada hava biraz açtı. Hatta güneş bile çıktı. Ohh be içimiz ısındı.

Saat 11.10. Köfteciler ve sebzeciler olarak ikiye ayrılıyoruz. 3-2 onlar galip. 1 saat sonra buluşmak üzere sözleşiyoruz.

Geçen gelişimizde Ab-ı Hayat Çarşı’sında hanımların yemek yaptığı bir lokanta görmüştü Firuzan, oraya gidiyoruz. Biraz içerlek, Sultan 1. Ahmet Cami'si yakınında, eski vergi dairesi karşısı. Ancak burada pek hayat kalmamış. İn-cin top oynuyor. Açık bulduğumuz bir büfeye yerleşiyoruz. Fazla seçeneğimiz yok. Birer, çorba+menemen+çay=11 lira ödeyerek karnımızı doyuruyoruz. Güneş sırtımızı güzelce ısıtmakta. Yerimiz de rahat. Şöyle gazetelere de bir göz attıktan sonra gecikmemek için buluşma noktasına yöneliyoruz. Ama önceden köşedeki tarihi fırından boş geçmiyoruz. Vitrindeki mamuller de öyle güzel görünüyor ki, hepsinden istiyor canı insanın. Mümkün mü, yaktığının 2 katını geri alırsın.

Köfteciler daha gelmemiş. Biz de gidondaki ince ayarları yapıyoruz Firuzan’la. Yeni takılan boynuzlar kaymıştı. Baktık gelen yok arayalım bari arkadaşları. Daha yemekteler. Bekleyin biz gelelim oraya.

Günlerin isimleri nereden geliyor?

Hafta sözcüğü, Farsça ‘yedi’ sayısını ifade eden heft (veya hefte) sözcüğünden gelir. 

Günlerin isimleri ise Farsça-Süryanice, İbranice ve Arapça sözlerden karışık olarak geçmiştir.

Cuma, Arapça kökenli bir kelimedir. ‘Toplanma, toplaşma”’ anlamındadır (Cuma namazı dolayısıyla).

Cumartesi, yine Arapça kökenli bir kelimedir. ‘Cuma ertesi’nden gelmektedir.

Pazar, Farsça-Süryanice kökenli bir kelimedir. Yemek satılan veya daha güncel bir söylemle alışveriş yapılan yer anlamındadır. Günümüzde de böyle kullanılır. Bu alışverişin sıkça yapıldığı güne de bu isim verilmiştir. Pa = yemek, zar = yer.

Pazartesi, yine Farsça-Süryanice kökenlidir. Pazardan sonra gelen anlamında, ‘pazar ertesi’nden gelmektedir.

Salı, Arapça kökenli bir kelimedir. Üçüncü anlamına gelen, sellase (veya selase) sözcüğünden dilimize geçmiştir.

Çarşamba, Farsça-Süryanice kökenli bir kelimedir. Haftanın dördüncü gün cıharşenbe, (veya ceharşenbe) sözcüğünden gelir. Çarşanba olarak da söylenmiş, çarşamba olarak yerleşmiştir. Cehar, cahar, cihar = dördüncü, şenbe = gün.

Perşembe, yine Farsça-Süryanice beşinci gün anlamında, penç şenbe sözcüğünden gelmektedir. Perşenbe olarak da söylenmiş, perşembe olarak yerleşmiştir. Penç = beş, şenbe = gün.

Gün kelimesi, eski Türkçe’deki ‘kün’ kelimesinden gelmektedir. Eski Türkçe’de günler, birinç, ikinç, üçünç, törtinç, beşinç, altınç, yetinç kün şeklinde söylenmekteydi.
Kaynak: Blogherşeydir

Saat 12.40. Geldiğimiz gibi dönüyoruz. Mideler dolu, rehavet de çöktü. Daha zor geliyor pedallamak. Hava da soğudu mu?!! Benzincideki saat 6˚C gösteriyor. Bir ihtiyaç molası ve devam. Nedense bu dönüş yolunda, başta öne bir atak yapsam da hep geride kalıyorum. Peşlerinden yetişmeye çalışıyorum. Ama ‘popom’ da sızlıyor. Kollarım da ağırlaştı. Yeni 8 şeklindeki gidonumun değişik yerlerinden tutarak rahatlatmaya çalışıyorum. 3 saatte gelmiştik. Bakalım kaç saatte döneceğiz?

Gene sahil yolunu seçtik dönüşte. Kartal’da mola vermekten vazgeçip Dragos’ta bir yer deniliyor, Beltur tesisleri. Olur da, Dragos’u geçtik ama Beltur bir türlü gelmiyor. Yoruldum ve sıkıldım. Bir mola istiyor canım. Derken sağda gözüküyor ‘aranan’ tesis. Masalara yerleşip fırından aldıklarımızı paylaşıyoruz. Kimi çayla kimi saleple. Emre de bir Ankara böreği çıkartıyor ortaya. Ama kıymalı. Konu konuyu açıyor, sohbet biraz sinema, biraz torrent, biraz alt yazı, biraz korsanlık derken hava da iyicene ayazlanıyor. Cenap durmadan hapşırıyor. Benim kulaklarım donuyor. Emre üşüyor. Firuzan sarmış sarmalanmış görünmüyor. Serhan nedense durumdan pek şikayetçi değil.

Saat 15.15. Son etaptayız. Bostancı’dan sonra sahil kalabalıklaşıyor. Pek çok da bisikletli var. FBOE önünde Cenap ayrılıyor. Kurbağlıdere’ye geldiğimizde gökyüzü kapkara ama müthiş de bir güneş var. Yatık ve sarı, tam fotograflık.
Saat 16.25. Biz, FB stadının oradan Kızıltoprak’a dönüyoruz. Serhan ve Emre ise vapurla Beşiktaş’a geçecekler.

Rahat dediğimiz turda 81 kilometre yol gitmiş 5 saat 21 dakika pedal çevirmişiz. 

2013 için hazır mıyız?


Kadıköy - Tuzla Turu

Tur tarihi: 17 Şubat 2013
Kat edilen mesafe: 81,11 km.
Ortalama hız 15,2 km/h.
Bisiklete biniş süresi 5 saat 21 dk., dışarıda geçen süre 8 saat 37 dk.
En yüksek sıcaklı 12 ˚C, en düşük 6 ˚C, ortalama 8,5 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 359 m, kaybı (iniş) 333 m.

Garmin yol bilgileri için Kadıköy-Tuzla-Kadıköy