8 Eylül 2015

Kemerburgaz – İhsaniye, “Güleryüz”

Tebessüm ya da gülümseme fizyolojide özellikle ağzın iki kenarındaki ve gözlerin çevresindeki kasların hareketiyle oluşan bir yüz ifadesidir. Gülümseyen bir simaya veya sık sık gülümseyen bir kişiye "mütebessim" veya "güleç" denir. İnsanlar arasında özellikle zevk ve eğlencenin ifadesi olsa da, istemsiz olarak endişenin (anksiyete) ifadesi de olabilir. Gülümsemenin kültür farkı gözetmeksizin, belirli uyarıcılara (stimulus) verilen normal tepki olduğuna dair birçok kanıt mevcuttur. Çoğunlukla gülümsemenin nedeni mutluluktur. Birçok çalışma gülümsemenin doğuştan gelen bir tepki olduğunu ve hatta insan ceninlerinin gülümsediğini göstermektedir; yine de vahşi çocukların genellikle gülümsemediği bilinmektedir. Bu var olan tezlere karşıt delil olabilir.
Kaynak Vikipedi











6 buçuk saate yakın pedal çevirdik, hep gülümsedik. Hatta Işıklar köyü tarafında toz dumanın içinde kaldığımızda da yüzümüzü asmadık. Deniliyor ki gülümsemek, stresle başa çıkma aşamasında vücudumuzun salgıladığı nöropeptitlerin salgılanmasını hızlandırır. Nöropeptitler, nöronlar arası iletişimi sağlayan küçük moleküllerdir. Bu moleküllerle beraber, fiziksel olarak gülümsediğimize, nöropeptitler bu mesajı alarak beyne iletir ve beyin, mutlu hissetmemizi sağlayacak olan dopamin, endorfin ve serotonin hormonlarının salgılanmasını artırır. Bu salgılama kalp atış hızını ve kan basıncını düşürerek rahatlamasına olanak verir. Endorfinler, yani mutluluk hormonları aynı zamanda acı hissinin de azalmasını sağlamalarıyla bilinirler. Bu nedenle hem fiziksel hem duygusal olarak acı hissi yaşadığınızda yalnızca gülümseyerek acınızı azaltabilirsiniz.

Eskiden İstanbul çevresinde çok daha fazla turlanacak rotalar vardı. Ancak köprü-havaalanı derken İstanbul ve çevresi dev bir inşaat şantiyesine döndü. Damperli kamyonların geçmediği yer kalmadı. Daracık yollarda öylesine hız yaparak sürmekteler ki her zaman bir kaza olmakta.

Kadıköy’den Cengiz, Haldun, İhsan ve Mehmet ile geçip, Beşiktaş’ta Levent ve Serhan, Yeniköy’den de Gültekin’le 9’luyu oluşturup Çayırbaşı’nda ilk moladayız. Sıcak bir gün olacağa benzer. Termometre her dakika yükselmekte. Yarım saatlik bir kahvaltı sonrası su kemerlerine doğru tırmanıp Bahçeköy’den Kemerburgaz’a pedallıyoruz. Bu yol çok güzel. Ağaçların gölgesinde sürmekte. Arkadan acı acı siren sesi geliyor. Cankurtaran hızla yanımızdan geçti. Merak tabii, ne oldu? Az sonra öğreniyoruz. Sağda koca TIR, dağılmış bir otomobil, kenarda cankurtaran ve bir sedyenin içeriye alınışı.

Olayı anlamamak mümkün değil. Alınamayan viraj, bu yolda ne aradığı tartışma götüren bir TIR... gerisini siz getirin. Eğitimin gerektiği gibi verilmediği ülkemizde cehalet denilecek hatalardan kurtulmak mümkün değil. Eğitim sadece okul demek değil elbette. Öğrenilenin kavranması, zihinde incelenmesi, düşünmek, tartmak... her şeyiyle bir insan olarak gelişmek. Ama bunun için zemin lazım. Zemin bozuk oldu mu ne ekseniz berbat sonuç alıyorsunuz.

Mehmet ve İhsan ile uzundur beraber olamadık. Araya giren yaz, özel yaşam derken... Bugün bu arayı kapatıyoruz. İhsan’ın Haydoy’a cömertliğine ayriyeten teşekkür ederiz. Malumunuz, hayvanları doğal ortamda yaşatmayı amaç edinmiş HAYDOY derneğine gezilerimizde aramızda topladığımızla katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Dernek özellikle Pendik-Tuzla bölgesinde faaliyet göstermekte. Bölgede atılmış, yaralı, hasta çok fazla sahipsiz hayvan var. Başta köpekler. Belediyeler görevi gereği bunlarla ilgilenmek zorunda. Ama deve misali bu işte de kendini gösteriyor; nerem düzgün ki? Bu durumda STK’lara fazlasıyla iş düşmekte. Onların da ellerindeki para kısıtlı. Haliyle bağış ihtiyacı var.

Kemerburgaz 2. mola yerimiz. Son zamanlarda kahvecinin ayranı oldukça rağbet görmekte. Çoğumuz tek bardakla yetinmeyip, içine soda katarak susuzluğunu gidermeye çalışıyor. Bu arada Susurluk yolundaki köpüklü ayranlar da sodayla elde ediliyormuş. Karbonat da aynı işi görür mü?

Gazetelerden okuyoruz: Kurban Bayramı’nda Türkiye genelinde 600 bini büyükbaş, 2 milyonu da küçükbaş olmak üzere 2,6 milyon hayvan kesilecek. Bu da 6,4 milyar liralık bir satışmış. Nakliye, kesim, sakatat, deri gibi diğer faktörlerle birlikte kurbanlık ekonomisi 10 milyarı aşıyormuş. İhsan Eliaçık, ülkemizde kurban, Kuran’da kendisine verilen aşırı önemden dolayı değil, başka nedenlerden dolayı kesilmeye devam ediliyor diyor. Haliyle 10 milyarlık bir pastayı kimse kaptırmak istemiyor. Din üzerinden siyaset, ticaret...

Göktürk içinden geçmekteyiz. Burası ayrı bir yerleşim. Her şeyiyle keyifli görünmekte. Özellikle yaşam standardı. Kısa bir bisiklet yolu da var. Keşke genişletmiş olsalardı. Burası Eyüp Belediyesi’ne bağlı. Acaba onların kafası bu işe basar mı? Eyüp’te bisiklet yolu var mı?

İSTAÇ’ın kokusu gelmeye başladı. Çevrede de çöp atıkları çoğalıyor. Bir de molozlar var. Bu insanlarla nasıl başa çıkacaksın ki?! Gece geliyor haince boşaltıyor kasasını. Hiç mi hiç umurunda değil. Umur Arapça bir söz. Aldırış etme, önem verme anlamında. Argosu iplemek, takmak. Dilde kulaktan dolma çok yanlış yapılıyor. “Hocam, deveyi hamuduyla yutmak orucu bozar mı?” ‘Hamut’un sözlük anlamı: Araba koşumunda atların boynuna geçirilen ağaç ya da üstüne geçirilen çember. Aslı ‘havut’tur. Deve semeri demek.

Derken damperlilerin dansı başlıyor. Peş peşe, hem karşıdan hem arkadan. Değil birbirimizi, önümüzü bile göremez oluyoruz. Film sis içinde sürmekte. Ama iplemiyoruz, pedala basmaya devam ediyoruz.

Karaburun’a bu yoldan giderdik. Otoyola çıkmadan köy yollarından ulaşırdık. Bu pek mümkün görünmüyor artık. Gelmeyeli bağlantı yollarının taşıyıcıları epeyce çoğalmış. Bu da ne? Etrafta amma çok martı var. Sanki “Büyük Martı Toplantısı” yapılmakta. Kum tepelerinin üzerinde sıralı vaziyette geleni geçeni izliyorlar. Bizden başka sadece damperliler var. Acaba çöplüğün martıları mı bunlar?

6 - 7 Eylül tarihimizde bir kare leke. Bundan 60 yıl önce, Türkiye-Yunanistan ilişkilerinin gergin olduğu bir dönemde, 6 Eylül 1955 günü Atatürk’ün Selanik’teki evine bomba konduğu provokasyonu üzerine İstanbul’da, yerli ipsiz sapsızlar ile çevreden getirilmiş, bindirilmiş kıtalar Rum, Ermeni, Yahudi vatandaşlarına ve yanlışlıkla da kimi Müslüman kökenli Türklerin evlerine, işyerlerine, mallarına, araçlarına saldırırlar.

Menderes iktidarının Kıbrıs sorunu için gösteri olarak kullanmak isteğiyle kışkırttığı, fakat denetimden çıkarak hiç istenmeyen sonuçlar veren gösteriler, yoksul ve yoksun kesimin saldırı ve yağmasıyla vandalizme dönüşünce hemen İstanbul’da sıkıyönetim ilan edilir, fatura da eski komünistlere kesilir.

Olaylar sırasında 15 ölüm, 300 yaralanma, 4124 ev, 1004 işyeri, 73 kilise, 1 sinagog, 2 manastır, 26 okul, aralarında fabrika, otel, bar gibi yerlerin de bulunduğu 5137 mekân saldırıya uğrar, yüz milyonlarca dolarlık mal tahrip edilir.











Işıklar köyünde verdiğimiz 3. moladan sonra İhsaniye’de durmuyor otoyol üzerinden Göktürk’e geri dönüyoruz.

Yolda çalışma sürmekte, trafik karşı şeritten akmakta. Ancak biz bitmiş ama açılmamış yoldan sakince devam ediyoruz pedallamaya.

Kemerburgaz KahveDünyası son molamız. Buranın dondurması çok güzel. Gelmesi uzun sürse de herkes iştahına göre seçimini yapmış 40 dereceyi bulan hava sıcaklığında biraz olsun serinlemeye çalışıyor.

Sıcaklardan bunaldık bugün. Levent de yolda göğsünü açınca giren böcek tarafından sokuldu. Dikkatli olunmalı. Akla gelmeyecek durumlar çıkıyor. Bir keresinde Mete’nin kaskına giren arı kafasını sokmuştu.

Mehmet kışladan çağrılınca erken ayrılmak zorunda kalıyor. İhsan da peşinden. Biz 7’li olarak Kağıthane tüneline giriyoruz. 2. kısım harika, pedallamadan Dolmabahçe’desin. Levent 1. kısımda ayrılıyor, Bomonti’ye geçiyor. Biz de 17.45 ile Kadıköy’e.

Kağıthane yolunda direklere “Bisiklet Güzergahı – Şeridi Paylaş” yazan levhalar takılmış. Belki biraz olsun sürücüleri bisikletli konusunda uyarır.
















Kemerburgaz–İhsaniye "Güleryüz" Turu: Kadıköy-(gemiyle) Beşiktaş-Çayırbaşı-Bahçeköy-K.Burgaz-Göktürk-Işıklar-İhsaniye-Göktürk-K.Burgaz-Kağıthane-Dolmabahçe-Beşiktaş-(gemiyle) Kadıköy

Tur tarihi: 6 Eylül 2015
Kat edilen mesafe: 93,35 km.
Ortalama hız: 14,8 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 6 sa. 19 dk., dışarıda geçen süre 10 sa. 47 dk. 
En yüksek sıcaklık 41 ˚C, en düşük 24 ˚C, ortalama 34,3 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 538 m, kaybı (iniş) 541 m.

Garmin yol bilgileri K.Burgaz-İhsaniye

Haydoy’a yapılan katkı için herkese teşekkürler.








































































Foto katkıları için Levent’e teşekkürler.