1 Eylül 2015

Poyraz - AnadoluFeneri, “Zafere Doğru”


30 Ağustos Zafer Bayramı ve Türk Silahlı Kuvvetleri Günü’nü gururla ve coşkuyla kutluyor, Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere bu zaferi kazandıran kahramanlarımızı saygı, minnet ve özlemle anıyoruz.







Atatürk’ün 30 Ağustos 1922’de kazanılan Büyük Zafer’in 2. yıldönümünde, 1924 yılında Dumlupınar’da yaptığı konuşmadan alıntı:

“Gençler! Geleceğe güvenimizi güçlendiren ve sürdüren sizsiniz. Siz, almakta olduğunuz eğitimle, bilgi ile, insanlıkta üstünlüğün, yurt sevgisinin, düşünce özgürlüğünün en değerli örneği olacaksınız. Ey yükselen yeni kuşak! Cumhuriyeti biz kurduk, O’nu yükseltecek ve yaşatacak sizlersiniz.”

Zafer Bayramı’nı Poyraz-Anadolu Feneri’ne yaptığımız bir geziyle kutladık. Bölge bisiklet için çok keyifli. Üçüncünün yarattığı katliam her ne kadar tehdit etse de. Sarıyer’den yarım saatlik bir gemi yolculuğu ayrı bir keyif. Ne yazık ki seferler çok kısa, 13 Haziran - 30 Ağustos arası. O da günde karşılıklı olarak 2 defa. Bir sabah, bir akşam. Zaten deniz taşımacılığının bu denli ihmal edilmesini kimse anlayamıyor. Anlaşılmayan o kadar çok şey var ki! Tam deve misali; nerem düzgün ki?

Keyifli bir 9’lu olduk. Sabah 8.15 gemisiyle Kadıköy’den Cengiz, Haldun ve Haluk’la geçip Beşiktaş’ta Levent, Serhan ve Ali, Yeniköy’de de Gültekin eklenince takım tamamlanmış oldu. Sarıyer’de 10.30‘da olmamız lazım. Rahat rahat pedalladık. Sarıyer Börekçisi’nden kahvaltımızı da alarak motorun gelmesini beklemeye koyulduk.

Güzel bir gün. Bebek tarafında yollar koşan – yürüyen insanlarla doluydu. Bir hayli bisikletçi de var. Hatta şu anda iskelede önümüzde bekleyenler galiba yer kapma telaşındalar. Motor küçük ya!

Son gelişimiz 1 ay kadar önceydi. Köprünün en az 7-8 tabyasını daha eklemişler. İlk köprü 1973 yılında açılmıştı, 2ncisi 1988’de, buna 29 Ekim 2015 diyorlar!!?

Poyraz bugün esmiyor nedense. Masa da küçük, biraz sıkışık oturuyoruz. Plaj kalabalık, deniz için uygun burası. Ama paralı. Buranın muhtarlığı mı nedir para kesiyor. Elinde fişle dolaşanlar bolca.

Duydunuz mu, dünyada ilkmiş; batmayan mayo yapmışlar. Nasıl oluyor acaba? Simide gerek kalmayacak anlaşılan. Giy mayoyu, atla denize, yüzmeye başla. Birbirinden güzel modeller. Sudan çıktığında kurulanmaya bile gerek yok. Hatta yağmurlu havada bile kullanabilirsin.











Suriyeli sığınmacılar İzmir Basmane esnafını açlıktan kurtarmış. Can simidi ve şambrel karaborsa yapmış. Şu dünyanın haline bir bakın. Kör tuttuğunu öpüyor!

Böreklerimizi bitirip, limonatalarımızı içip, yavru kedileri sevip, Haydoy’a bağışlarımızı toplayıp, bisikletin bitmeyen maceralarını da dinledikten sonra Poyraz’ı geride bırakmak üzere ilk rampayı pedallıyor / itiyoruz. Herkes gücüne göre :)) Köy çıkışında su takviyesi alıp yeşillere doğru sürüyoruz velespitleri. Üçüncü nedeniyle yer yer kesilen, çakıllaşan, topraklaşan yollardan.

Müzik olayı, Cengiz’in başlatmasıyla grupta bir hayli taraftar toplamış görünüyor. Benden sonra Haldun’un da yayın yapması bu uygulamanın yaygınlaşacağını göstermekte. Herkes kendi zevkine göre seçimler yapmış. Önde rock çalarken bende new age, arkada jazz, sonra türküler  / turkish pop...




Anadolu Feneri yolu güzel bir inişle sürer. Ağaçların arkasından köprünün kuleleri gözükmekte. Fener gene kalabalık. Daracık çıkmaza illaki arabayla girip-sıkışıp-geri dönmekte ısrarlılar. Bekçiyi halen tayin etmediklerinden yanına çıkamıyorsun fenerin.

2. molamızı Fener’deki kahvede veriyoruz. Çaycı asık suratlı olsa da bizi tanıyor, gürültümüze alışık. Biz de ona şakalarımızı yapıyoruz. Bazılarımız bundan endişe duysalar da.

Langırt masası bozulmuş, çocuklar kurcalamış. O nedenle masa futbolu oynayamadan ayrılıyoruz. Çay/soda 1, kahve 3,5 lira burada. Şeker indirimi yok.










Avrupa’da ilk langırt masalarının Fransız Lucien Rosengart tarafından geliştirildiği var sayılır. Rosengart o sıralarda otomobil üreticisi Citroen’in bir çalışanı. Bu ‘antika’ masaya dayanarak İsviçre firması “Kicker” Cenevre’de masa üretimine başlar. Masalar İsviçre, Almanya ve Belçika’da öylesine tutulur ki “Kicker” adı Almanya’da masa futboluyla eş anlamlı olur. İlk patent Galiçyalı Alejandre de Fisterra tarafından 1937’de güvence altına alınır. Bununla beraber benzeri oyunların patentleri 1890'lara dek geri gitmekte. Ancak henüz kimse sporun doğuş yeri ve zamanı ile ilgili sağlam bir kanıt ortaya koyamamıştır.

Kanıtlanabilir patentler, masa futbolu mucidinin bir İngiliz olduğunu da göstermekte: Harold S. Thornton, 14 Ekim 1922’de patent dairesine, döner çubukları olan bir cihaz bildirir ve 1 Kasım 1923’de (UK Patent No. 205,991) tescil ettirir. Bu antika masanın kaba yapısı bile bugünkü langırta benzemekte.

Amcası (Birleşik Devletlerinde yaşayan Louis P. Thornton) Harold’u ziyaret ettiğinde bu buluşu alır ABD’ye götürür ve 1927 yılında tescil ettirir (US Patent No. 1,615,491).

2002 yılında Uluslararası Masa Futbol Federasyonu anlamına gelen "ITSF" Fransa'da kurulur; uluslararası langırt müsabakaları düzenlemek ve Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) bünyesinde lobi faaliyetlerinde bulunarak masa futbolunun olimpik bir spor olmasını amaçlar.

Türkiye’de langırtla ilgili her şey yasak. Sadece evinizde veya işyerinizde oynayabilirsiniz. Ancak uygulanmıyor. Türkiye, www.langirt.org üzerinden ITSF’ye üye olup dünya ikinciliği gibi derecesi var.

Türkiye'ye ilk langırt masaları sinema yönetmeni Ertem Eğilmez tarafından getirtilmiştir. İş hayatına cep kitapları işiyle atılan Eğilmez bu işinde batınca sinema sektörüne girmeden önce Türkiye'nin ilk langırt masalarını getirtti.

İrlandalı boksör hikayesi haftanın olayı. Nasıl oldu, neden oldu hepimizi fazlasıyla ilgilendirmiş. Tabii börek yapabilen Müslüman kadın ve babasının partisi de önümüzdeki zamanda çok konuşulacak gibi.

Fener’den yol bizi Kaynarca üzerinden Zerzevatçı’ya getiriyor. Sıkı bir rampa var ama bu yolda. Ancak çevrenin güzelliğine diyecek yok. Tabii gene üçüncü nedeniyle toz-toprak içinde bölümler de yok değil.

Zerzevatçı, adı üzerinde sebze, meyve, yumurta, ekmek gibi bölge ürünlerinin satıldığı bir köy. Girişte ve içerde açılmış tezgahların üstleri dolu. Levent de eve domates alıyor, biz de ekmek.

Bugün kahveler Serhan’dan, içemesek de alacağımız var. Patlayan lastiği Ali ve Firuzan tarafından tamir ediliyor. Bereket yedek lastik almış yanına.

Caminin yanındaki kahvede çok güzel köy ayranı var, bardağı 1,5. Tavsiye olunur. Çaylar halen 75. Konular bitmiyor. Samsung-iPhone kıyaslamasında Samsung 1 adım önde deniliyor. Daha az paraya daha fazlası. Grupta Android kullanan çokça. iOS pek taraftar bulmamış.

Eğer İslamiyet’i Müslümanlardan öğrenseydim ve eğer Kuranıkerim’den önce Müslümanları tanısa idim, asla Müslüman olmazdım” 

Kim demiş biliyor musunuz? 1977 yılında şöhretin zirvesinde iken Müslüman olup Yusuf İslam adını alan İngiliz şarkıcı Cat Stevens.


Görele’ye çıkan rampa da geride kalıp Kavacık’a geldiğimizde saatler 4’ü çoktan geçmişti. Gültekin A.Hisarı’nda ayrılıyor. Biz de bir mola daha vermek üzere Kuzguncuk’ta duruyor ve Kadıköy’e geliyoruz. Levent Üsküdar’da ayrılmıştı zaten. Haldun meyve suyuna kalmadan gidiyor. Bizler de birer bardak (kesmese de) taze sıkılmış m. suyu sonrası evli evine köylü köyüne diyerek 3 yana dağılıyoruz. Serhan Beşiktaş’a, Haluk ve Cengiz Bostancı’ya doğru, biz de İspark’a.

30 Ağustos kutlamaları bakalım devlet katında nasıl oldu? Tarihimizde 30 Ağustos’a ne çok hadise sığmış.

Bazıları:

       1071 - Malazgirt zaferi ile Alparslan'ın komutasındaki Türkler Anadolu'ya girmeye başladı.
       1908 - Hicaz Demiryolu açıldı.
       1914 - Alman sahil topçu müfrezesi, Çanakkale Boğazı’nın her iki yakasındaki istihkâmlarda göreve başladı. Bu istihkâmların komutasına Alman Amiral von Usedom atandı.
       1924 - Türkiye İş Bankası, ilk işlemini yaparak faaliyetlerine başladı. Bankanın kuruluş sermayesi 1 milyon liraydı.
       1925 - Mustafa Kemal Paşa, "Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru ve en hakiki tarikat, tarikat-ı medeniyedir" dedi.
       1930 - Ankara-Sivas demiryolu hattı ve Sivas İstasyonu, Başbakan İsmet Paşa'nın konuşmasıyla hizmete açıldı.
       1937 - Van Gölü'nde ilk vapur seferi yapıldı.
       1971 - İstanbul Televizyonu deneme yayınlarına başladı.
       1974 - BM Güvenlik Konseyi, Kıbrıs'taki çarpışmalar yüzünden evlerini terk edenlerin güven içinde geri dönmelerine izin verilmesini öngören Fransa, İngiltere, Avusturya ortak karar tasarısını oybirliğiyle kabul etti.
       1977 - Milli yüzücü Erdal Acet, Manş Denizi'ni 9 saat 4 dakikada geçti. Bu mesafedeki en iyi 10 derece sıralamasına girdi.
       1985 - Uluslararası Af Örgütü BM İnsan Hakları Komisyonu'na bir rapor gönderdi. Raporda, Bulgaristan'da Türk azınlığa karşı girişilen Bulgarlaştırma kampanyasına son verilmesi istendi.
       1988 - Irak ordusundan kaçan binlerce Kürt Türkiye sınırına yığılmıştı. Hükümet sınırları açmaya karar verdi. Binlerce Kürt Hakkari'nin Çukurca ve Uludere ilçelerine sığındı.
Kaynak Vikipedi

Poyraz-Anadolu Feneri “Zafere Doğru” Turu: Kadıköy-(gemiyle) Beşiktaş-Sarıyer-(gemiyle) Poyraz-Anadolu Feneri-Kaynarca-Zerzevatçı-Görele-Kavacık-A. Hisarı-Kuzguncuk-Üsküdar-Kadıköy

Tur tarihi: 30 Ağustos 2015
Kat edilen mesafe: 70 km.
Ortalama hız: 11,9 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 5 sa. 54 dk., dışarıda geçen süre 11 sa. 
En yüksek sıcaklık 35 ˚C, en düşük 23 ˚C, ortalama 28,7 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 1250 m, kaybı (iniş) 1248 m.

Garmin yol bilgileri Poyraz-A.Feneri,ZafereDoğru


Haydoy'a yapılan katkı için herkese teşekkürler.










































































































































Yalancı portakal ağacı (Maclura pomifera), dutgiller (Moraceae) familyasından 20 m'ye kadar boylanabilen geniş tepeli bir ağaç türü. Birçok çekirdekli sulu meyvelerin bir araya gelmesinden oluşan agregat meyve (bileşik meyve) 10 cm çapında, portakal görünümünde, yeşil renklidir, ezildiğinde süt salgılar. Biz tenis topu sanmıştık :))
Kaynak Vikipedi


Foto ve video katkıları için Levent, Gültekin ve Haldun’a teşekkürler.