24.12.2008 Kocaeli Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Y.O.
Ardından Yavuz Taşkıran da yurt dışında gördüğü uygulamaları, dikkat çeken noktaların altını çizerek ekleme yaptı.
Panelin başlığını duyduğumda ilgimi öylesine çekti ki gidip izlemek istedim ve Aydan’ı arayıp beni de yanında götürür müsün dedim. Çarşamba sabahı 10:30 otobüsüne binmek için Harem’de İzmit Seyahat bürosu önünde buluşmaya karar verdik. Oraya biraz erken varmak istediğinden, 1 saatlik yolu da koyarak 12 gibi üniversitede oluruz dedi. Aynen de dediği gibi oldu. Yol boyunca bol bol bisiklet üzerine sohbet etme şansımız oldu, çok da keyifli geçti yolculuk. İzmit Seyahat her yarım saatte bir otobüs kaldırmakta ve 1 saatlik yolda bile ikramını eksik etmemekte (10 liraya alınan bilete bir de bonus kazanma şansınız var). Sonuçta Kandıra kavşağında inip servisle okulun bulunduğu Umut Tepe’ye doğru yola çıktık. Ancak İzmit’te olan hava gittikçe değişmeye başladı ve daha kampüsün arazisine yaklaşmadan hava şartları öyle değişti ki, karakış bizi karşıladı. Her yer bembeyaz, yollar karla kaplı ve iş makineleri vızır vızır çalışıyordu. Servis bizi sadece B kapısına kadar götürebildi ve geri döndü.
Aydan’ın, Kamil Alev‘le telefonlaşıp panelistlerden Salih Korkmaz’ın arabayla geldiğini ve bizi kapıdan alabileceğini öğrenmesi içimizi rahatlattı. Sonuçta kar lastikleri olan arabasıyla A kapısından girip kocaman kampüsün içinden Gazanfer Bilge Spor Tesisi’nde bulunan salona vardık.
Hem tesis çok güzeldi, 2500 kişilik bir basket, hentbol ve voleybol’a dönüşebilen kapalı spor salonu, hem de panelin yapılacağı mekan. Yarışmacıların hazırlıklarını izledik.
...ve biz Prof. Yavuz Taşkıran’ın (Spor Y.O. Müdürü) odasında panel öncesi kısa bir sohbet ve tanışma faslını geride bırakıp salona geçtik.
Karlı bir havaya rağmen salon doluydu, bu da çok sevindiriciydi. Anlaşılan öğrencilerin bisiklete olan ilgisi fazlaydı.
Kısa bir açılış konuşması, panelistlerin tanıtımı ve panel başkanı Yavuz Taşkıran’ın odada yaptığı kısa sohbette öğrendiklerini paylaşarak başlayan panelde ilk söz Ünal Tolun’a verildi.
Ünal Tolun, bisikletin küçük yaşlarda hayatımıza giren ve kendisi için ileri yaşlara kadar devam eden bir dost - arkadaş olduğunu, yıllar yılı bisikletle olan ilişkisini anılarından kısa örnekler vererek, daha sonra bisiklet nedir sorusunu sorgulayarak, bisiklete binmenin faydalarını, sağlık, sosyal yaşam ve turizm yönüyle ele alarak konuşmasını tamamladı.
İkinci konuşmacı Aydan Çelik adının zaman zaman kadın olarak düşünülüp hayal kırıklığı yarattığı esprisiyle salonu kahkaya boğarak başladı ve bisikletin yapılan bir anket sonucunda %53 oran ile en iyi icat olarak 1. sırada yer aldığını, ardından %8 ile transistör, %6 ile bilgisayar ve %4 ile internetin geldiğini söyleyerek manifestosundaki maddelerin ne anlama geldiğini açıklayarak devam etti konuşmasına. Ardından bisiklet sporundaki doping olayına girerek konuya ilişkin olayları anekdotlarla süsleyerek gene esprili bir şekilde konuşmasını tamamladı.
Sıra üçüncü konuşmacı Salih Korkmaz’a gelmişti. Kendisi teknik konulara değinerek Kocaeli’ne bisiklet sporunun geliş şeklini, yılların sporcusu olarak dünden bugüne nasıl bir yol izlediğini, olanakların eskiden nasıl kısıtlı olduğunu ve şartlarla nasıl baş ettiklerini, bisikletin donanımının ne kadar önemli olduğunu, standartların yükselmesiyle başarının da nasıl yükseldiğini örnekler vererek sürdürdü konuşmasını.
Delege olarak seçimlere gittiklerinde eski ve yeniden seçilen federasyon başkanı Emin Müftüoğlu’yla yaptığı görüşmede başkanın “başarılı olmak değil organizasyon yapmak ve herkesin kendi malzemesini almasını gerektiğini, kendisini ilgilendirmediğini” söylemesine çok üzüldüğünü ifade ederek değişik teknik konularla tamamladı. Panel başkanı Yavuz Taşkıran da 4 yıl sonra Kocaeli’nin federasyon başkanlığına aday çıkarmalı yorumlarıyla ilk turun sonuna gelinip sorular bölümüne geçildi.
İlk soru, çocuk yaşlarda başlayan bisiklet bilinci neden ileri yaşlarda devam etmediği yönündeydi. Bunu Ünal Tolun, alınan bisikletlerin kalitesiz olmasından dolayı kısa zamanda bozulduğunu, kömürlüğe kaldırıldığını ve çocuğun hevesinin kaçtığını, ayriyeten federasyonun bisiklet ve yaşam konusuna eğilmeyip organizasyon üzerinde ağırlık vermesi nedeniyle yasama katılmasının gecikmesi şeklinde yanıtladı.
Aydan Çelik ise yol ve kullanım güvenliğine işaret ederek toplumumuzun az enerji ile çok sonuç alma isteğinde olup, sorunu ideolojik olarak tanımlayıp “arının çektiği kahrı bilmediğimiz için balın tadına varamıyoruz” örneğiyle sadece sonuçla ilgilenen bir toplum olmamıza bağladı ve 10 yıl önce Kapadokya’da yaşadığı bir olayı anlatarak nasıl farklı algılar içinde bulunduğumuzu göstermeye çalıştı.
İkinci soru ise yerel yönetimlerin bisiklet konusuna yöneliş şekli ve alt yapı sorununa çözüm arayaşıyla ilgiliydi.
Salih Korkmaz bu soruya Kocaeli’nde yapılan bisiklet yolunun yerel yönetim tarafından parkı işgal ediyor gerekçesiyle nasıl kaldırıldığını ve ’95 İzmit Balkan Şampiyonası’nda Kandıra yolunda yaşanan garip durumlardan söz ederek yaşanan tatsız olayları örnek vererek ve Büyükşehir Belediyesi’nin yarış yolu yapmadığını ve il temsilcisi olarak gereken desteği belediyeden alamadığından yakınarak, spor yaparken yollarda araçların saygısızlığından, trafikte yaşanan kazalardan söz ederek ve daha sonra Konya’yı bisikletin beşiği olarak gördüğünü ve bisiklete verilen önem ve değerin yüksekliğinden ve bisiklet sporuna Brisaspor’un katkılarının çok olduğunu, sonunda konuyu ekonomik özgürlüğün ve trafik sorunun çözümüyle geldiğine işaret ederek yanıt verdi.
Ünal Tolun tekrar söz alarak, mahalli idarelerin ise eğilmeleriyle sorunun çözümünün ilerleyeceğini ve trafikte yaşadıklarını esprili bir şekilde ekledi ve çözümün kitle sporu olması zorunluluğuna getirdi. Herkesin binmesi durumunda çözümün de beraberinde geleceğini ifade etti. Kopenhag’dan başlayan ve Paris’le devam eden uygulamalardan örnekler verdi ve zamanında Yalova’daki uygulamayı anlatarak bisikletlerin tamir ediliyor sözüyle nasıl zaman içinde ortadan kaybolduğunu anlattı.
Sıra ikinci tura gelmişti ki ilk söz hakkı Aydan Çelik’e verildi.
Bu sefer “Bisikletli Eylem Hareketi”nden, yani kritik kitle olarak dünyada en çok yol ve araba olan Los Angeles kentinden, yaşanmış olayları anlatarak konuşmasını tamamladı.
Ve Ünal Tolun da "Bisikletli Yaşam" konusunda çok kısa bilgilerle,
1- Bisikletin kendisi - alet olarak (bisikletin tarihçesi, dağ bisikletinin getirdiği düşünce ve yaşam tarzı),
2- Bisiklete binme (Türkiye’ye gelişini kronolojik olarak, bizdeki yarışçılar ve federasyon başkanları),
3- Bisiklet sporu (Manavgat’daki ve 2002’de Antalya Side’de başlayan gelişmeler ve Maraton yarışı)
şeklinde özetleyerek tamamladı sırasını.
Salih Korkmaz ise bisikletçinin spora başlama yaşı ve gelişmesini anlatarak sporcunun nasıl hazırlanması gerektiğini, günlük çalışma temposunu ve programını:
1- Kuvvet,
2- Sürat,
3- Sprint ve
4- Mukavemet antrenmanı olarak sınıflandırarak yarış sırasında yaşanan aksilikleri de ekleyerek sporcunun görünmeyen rakibinin rüzgar ve teknik arıza (lastik patlaması gibi) olduğunu söyledi. Ardından yarış taktiklerini sayarak (rüzgar deryasından) konuşmasını sonlandırdı.
Ünal Tolun tekrar söz alarak yöneticilik sırasında yaşadıklarını ekledi ve bisikletli yaşam ve spor konusuna değinerek panelin en büyük faydasının sporu seven bisikletçilerin yetişmesi için vesile olabilmiş olması dileğiyle konuyu sonlandırdı.
Panel başkanı Yavuz Taşkıran ise konuşmaları toparlayarak, spor tarafını, turizm tarafını ve felsefe tarafını özetleyerek panelistlere kendilerini (izleyicileri) bisiklet dünyasına taşıdıkları için teşekkür ederek noktayı koydu.
Ardından yarışma birincilerine ödüller ve katılımcılara plaketler verildi ve hatıra fotoğrafları çekilerek panel sona erdi.
Bizler daha sonra kantine davet edilerek, son derece güzel bir dağ manzarası önünde çayları ve ikramları kabul edip gene bisiklet üzerine konuşmayı sürdürerek okula ait bilgiler alıp geleceğe dönük projeler üzerinde fikir ve temenni dilekleriyle ve daha sonra Yavuz Bey’in odasında telefonların ve adreslerin alınmasıyla bisiklet dolu bir günü tamamladık.
Ünal Bey bizi ve Kamil’i otogara kadar götürüp Yalova’ya doğru ayrılarak, Kamil ise evine doğru, biz de 18:30 otobüsüyle İstanbul’a doğru yola çıktık. Bitmeyen konuları paylaşarak İstanbul’a vardık.
Bisiklet dolu bir günü geride bırakırken kulağıma taktığım mp3 çalarımda çalan Latin müziğiyle coşup evime doğru yol aldığımda bu dünyanın ne de hoş olduğunu, her yaştan ve sınıftan insanıbir araya getirmenin keyfini tekrar yaşamaktan mutlu olduğumu fark ettim. Ne müthiş şey şu bisiklet :)
Basından
İlginizi çekebilir Durum / Eşgüdüm