25-26 Mart Cumartesi-Pazar, iki günlük bir hafta sonu turunu Serhan,
Haldun ve Esin’le paylaştık. Sis,
güneş, rüzgar ve yağmurun tadına vardık, bahar uyanışının keyfini yaşadık.
Ağaçlar çiçek açmış, zeytinler ilaçlanmakta ve budanmaktaydı...
Gidiş, Mudanya-İznik (25.03.2017). Cumartesi sabahı 7.50’de Beşiktaş’tan gelen,
Kadıköy-Yenikapı-Güzelyalı (Mudanya) yapacak İDO-DO’ya biletimizi almıştık
(2’mize 34-TL). Erken kalktık, eşyaların çoğunu hazırlamıştık ama gecikme
işimizi zorlar diye vakitlice çıkalım istedik. Gün 7’ye doğru ağarıyor artık. Ancak
uyandığımızda hava daha karanlıktı. 06.46, tam olarak garajdan çıkış saatimiz.
Hava soğuk. Ben ön ve arka çantaları da yükledim, ağırlıklar dağılsın diye.
Firuzan sadece arkaları aldı. Çadırlı kimse gelmediğinden biz de otelde kalmaya
karar verdiğimizden malzememiz biraz daha az. Ama gene de benimkiler 20 kg’ye
yaklaştı diyebilirim. Artık ikinci bataryam olduğundan, onu da ilk defa taşıyorum,
daha rahatım. E-bisi ile yakalanan tempo adama alışkanlık yapıyor. Destekle
ortalaman çok yükselebiliyor. Kestiğinde sanki duruyormuşsun gibi bir his
rahatsız edici oluyor. Geçen sene [bisikletle]Türkiye turunda bunu yaşamış,
önümdeki yolun belirsizliği, rampa var mı, ne sertlikte vs... destek
kullanımını etkilemişti. Halbuki yanında yeterince güç olması ortalamayı
oldukça yükseltecektir (diye düşünüyorum ve bunu bahar turunda sınayacağım).
Kadıköy’e hızla, erkence ulaştık. Haldun
önümüzde pedallıyor. Hoppala, o Eminönü’nden BUDO ile geçmeyecek miydi?
Serhan’la ikisi ayrı seferle geleceklerdi! Ama Boğaz trafiği şehir hatlarına
kapanmış; sis nedeniyle. Evet, inanılmaz bir sis var İstanbul’da. Neyse ki
DO’lar radarları nedeniyle çalışmaktalar. Haldun da İDO’ya transfer olup, Esin
de gelip, velespitleri de gemi güvertesine sıkıca sabitledikten sonra yolculuk
için üst salonda yerimizi almaya çıktık. Ne görelim, İDO gemiyi değiştirmiş,
seçili koltuklarım(ız) ve yerim(iz) değişmiş. Hatta benim 408 nolu koltuk bu
gemide yok bile. Yani sana bir seçim imkanı sunuyor ama bir işe yaramıyor,
çünkü hiçbir şey yerinde değil! Koltuk seçmek ne işe yaradı ki bu durumda?!!!
(Burası Türkiye durumları... Öfff ve de pöfff, ne de sıkıldım bu durumdan!)
Zaten Yenikapı’dan binenler de aynı şaşkınlıkla oraya buraya koşup yer kapmaya
çalıştılar, sonra sahipleri gelince kalkıp başka koltuklara transfer oldular.
İki saat sonra Güzelyalı’ya indiğimizde sisin
burada da sürdüğünü görüyoruz. Biz lastikleri şişirmek için benzinci ararken
(neredeyse şehir dışında iki benzincinin de pompaları doğru dürüst
çalışmıyordu) Serhan da Mudanya’ya inmiş, gelmek üzere(ymiş).
Güzelyalı'nın
tarihçesi çağlar boyunca bir bölümünü oluşturduğu Mudanya Bölgesi tarihçesi ile
bir bütün oluşturmakta ve Eski Burgaz Köyü olarak bilinmektedir.
Bursa ve civarı I. Dünya Savaşından sonra Yunan
işgaline uğramıştır. Bu yerler Türk Kurtuluş Savaşının kuzeybatı cephesiydi. Bu
cephedeki savaş ancak 12 Eylül 1922'de sona ermiştir.
1922 yılından sonra Burgaz Köyündeki Rumların
kaçması ile boşalan köye Türkler yerleştirildi. Batum tarafındaki Gürcüler ile
Girit adasını boşaltan Türkler mübadele ile köye yerleştirildi. 15 hane olan
köy giderek kalabalıklaştı. 1962 senesinde bir referandum ile Bursa Belediyesinden
ayrılarak Mudanya Belediyesine mahalle olarak bağlandı ve Güzelyalı adını aldı.
Ancak hizmetlerin yeterli olmadığını gören mahalle
halkı 1992 yılında yaptığı referandum ile ve Bakanlar kurulunun kararı ile
Mudanya Belediyesinden ayrılarak başlı başına belde oldu. Bununla beraber
Güzelyalı, idari olarak Mudanya Kaymakamlığına bağlıdır. 2009 yerel
seçimlerinde, belde statüsü ve ilk kademe belediyeliği kaldırılmış ve tekrar
Mudanya İlçe Belediyesine bağlanmıştır.
Aile fotosunu çekip, Serhan’ın eşyalarını
kargoya vermediğini vaktinde fark edip sisli bir günde yola çıkıyoruz.
Güzelyalı sonrası hoş tırmanışlar başlıyor. Sisten önümüzü görmemiz mümkün
değil. Hatta arkaya baktığında arkadaşını bile göremiyorsun. Hele Serhan,
siyahlar içinde siste kaybolmuş vaziyette. Far falan da yanmıyor. “Allaha
emanet” durumları...!
Rampaları geride bırakıp (köpekleri de)
Kurşunlu sahili önünden geçerken Bursalıların yazlık zevkini de görebiliyoruz.
Bazıları güzel ama çoğu çirkin yapılar. Çay molası için orası mı-burası mı
derken sokak içindeki bir esnaf kahvesinde çaylar 1-, kahveler 2- liradan hem
içiyor hem de fırından alınmış haşhaşlı çöreğe yumuluyoruz. Şeker esprisi
çaycının suratını astırıyor, sonra bir türlü düzel(e)miyor. Ama dev Atatürk
posteri bu mekanı sevmemiz için en önemli neden oluyor. Ancak bulamadığımız
“muz” içimize dert oluyor.
İspanya'da jandarma ve gümrük görevlilerinin ortak
operasyonunda, Güney Amerika'dan Valencia ve Malaga şehirlerine gönderilen
uyuşturucu sevkiyatı ele geçirildi.
Yaklaşık 7 kg kokainin reçineden yapılma 57 ad.
sahte muzun içine saklanarak gönderildiği, kutuların içinde paketlenmiş 10 kg
kokainin daha ele geçirildiği açıklandı.
Gemlik ve sonrası ağır araç trafiği çoğalıyor,
hele de otoyola çıkınca iyicene artıyor. Sağdan, güvenlik şeridinden gidiyoruz
ama solumuzdan hızla geçmekteler, ve de gürültülü bir şekilde. Gemlik ve
çevresi, haliyle zeytin diyarı, yağ ve sabun aynı zamanda. Bir de Bursa’dan
dolayı kestane şekerlemesi (her yerde Kafkas Şekerleme’nin logosuna tıpa tıp
benzeyen markalar) çokça.
Bir ihtiyaç molası, Olips’lerin topluca damağa
yerleştirilmesi ve devam. Ne zaman ki İznik yoluna ayrılıyoruz ortalık
sakinleşiyor, etraf güzelleşiyor. Gemlik-Orhangazi arası yolun solunda
tepelerde fazlasıyla çalışma dikkat çekiciydi. Bir de yeni yol açmışlar,
herhalde Körfez Köprüsü’nün bağlantıları olmalı.
Rüzgar arkamızdan esmekte. Bu ikinci geçişim
ve çok keyifli, rüzgarı arkanda hissetmek. Hava da artık ısınmaya başlamıştı.
Zaten sisten eser kalmadı, saat 2 buçuk gibi kayboldu. Güney yolunun durumu
biraz hoppala-zıppala durumunda. Yani kaba asfalt ve dalgalı, yer yer keyifsiz.
Hani şöyle rahatça kayamıyorsun. Ama bu yol bildiğim bileli böyle,
düzeltilmedi. 9 sene önce ilk gelişimde de bu durum dikkatimi çekmişti. Biraz
cılkı çıkmış. Bu laf da nereden çıkmış?
Fes döneminde kimileri kalıplama derdinden kurtulmak
için arasına hasırdan örülmüş deste konulan iki kat kumaşlı fesler giyerlermiş.
Bu türe de “şılık fes” denirmiş.
Kumaşın bir kısmı kullanılmaktan eskiyince hasır
örgü bölüm görünmeye başlar buna da “şılkı çıktı” denirmiş. “Şılk” da kullanıla
kullanıla “cılk” olmuş... diyor Orhan Erinç
Gölün güzelliği solumuzda, sazlıklar, kıyıya
bağlı tekneler. Köylüler zeytinleri budamışlar, ilaçlıyorlar. Kesilen dallar
yol kenarında yakılmakta. Yanımızdan hızlı motorcular geçmekte. Bisikletçiler
de var yollarda. Bizler de kimimiz önde, kimimiz arkada-uzakta şeklinde
pedallıyoruz. Böbrek suyunu geçtik, Anıt Ağacı geçtik, Narlıca’da bir mola daha
verdik...
Yoldaki sarsıntılar benim kaideyi zorladığı
gibi Firu’nun da kaidede ağrılar başladı. Bir de (gerçekten), çok aheste
gidilirse daha yorucu oluyor. Buna dikkat ettim. Ne zaman ki tempoyu
artırıyorsun, bir pedallama sürecine giriyorsun.. çok daha rahatsın (kabul mü?).
İznik
ayrımındayız, sağdan Yenişehir’den gelen yolu yenilemişler diyordu Serhan.
Haldun’la arkadaşların gelmesini bekliyoruz. İlçeye birlikte girelim. Esin’in ‘şehir
dışı’ ilk turuymuş. Nasıl etsem, yapar mıyım gibisinden hayıflanıyordu, ama
görünen o ki, son derece iyi sürdürüyor (burası bir alkış kabul eder).
İznik’e, Kalesi
ve Yenişehir Kapısı’ndan giriyoruz. Biraz sanayii kesimi burada toplanmış.
Araçlardan trafik sıkışıklığı gibi durumlar başlamış. Aralardan sıyrılıp Çamlık
Motel yolunu tutuyoruz. Yol üzerindeki bir cam kumbaraya Firu topladığı
şişeleri atıyor. Geri dönüşüme çok önem veriyor ve üşenmiyor, tüm içilen cam ve
pet şişeleri biriktirip toplama kutularına aktarıyor.
Çok defa karşınıza çıkan ve muhtemelen hakkında bilmediğiniz bir dolu şey olan sembollerin nasıl ortaya çıktığını bilir misiniz?
''Barış'' işareti 1958 yılında nükleer
silahlara karşı yapılan protestolar sırasında ortaya çıkan bir simgedir.
Türkçesi ''Nükleer Silahsızlanma'' anlamına gelen, ''Nuclear Disarmament'' söz
öbeği baş harflerinin, semafor (demiryollarında renkli ışıklar yerine kol
hareketlerinden yararlanılan işaret verme aygıtı) aletindeki
karşılıklarından ''barış'' işareti meydana gelmektedir.
Çamlık
Motel, Serhan’ın duyurduğu gibi 130- değil 150- TL çıkıyor (2 kişi O.K). Biraz
hoppala oluyorum. Çok lüküs bir tur olacak bu durumda, ama yapabileceğimiz bir
şey yok. Tek kişiye de 90- alıyorlar. Bir de bu ‘Serhanabi’ indirimiyle.
Bindirilmiş halini siz düşünün artık.
Serhan ve
Haldun muhabbet sofrasında yerlerini alırken, bizler de (Esin ile) merkezde
yemeğe ve dolanmaya çıkıyoruz, duş sonrası.
Hava, güneş
gidince soğudu, poları iyi ki almışım. Saç kurutucusu çalışmadığından, yani Çivi
Biraderler de biraz para harcamak istemiyorlar herhalde motellerine, banyonun
durumu nahoş, yarım yamalak kurutula(maya)n saçlara bafı geçiriyorum.
Solda bir
esnaf lokantası (Ceyhan Yemek Salonu). Biz, 2 az mercimek
çorba+nohut+bulgur+yoğurt‘u biber turşusu eşliğinde mideye indiriyor ve 33-
lirayla kalkıyoruz. Yani bu normalde bir kişinin yediği öğün, 33 pek de her gün
ödenecek meblağ değil. İznik pahalılaşmış!
Kahve ve tatlı
ihtiyacımızı çarşı içindeki Eyüp Sultan Tulumbacısı’ndan, bazı çeşitlerden tadımlarla
karşılıyoruz. Bir ondan bir bundan şeklinde. Buraya da toplam 18,50
bırakıyoruz. Dükkan sahibi gençle evet-hayır oyununda rengini tam anlayamasak
da, sanki hayır diyecekmiş gibi bir mesajı veriyor ayrılışta.
İnsanlar
erken çekilmişler yollardan. Şöyle müzeye kadar uzanıp sokak aralarından
dönerek ve muhabbetteki arkadaşları fazla bekletmemek için motelin yolunu
tutuyoruz.
Serhan ve
Haldun’u demli vaziyette bırakılan masada buluyoruz. Biraz sohbet, ama uykunun
kendini göstermesiyle ekip odalarına dağılıyor, sabah 9.30’da start almak
üzere.
Tur tarihi:
25 Mart 2017
Kat edilen
mesafe: 94,67 km.
Ortalama
hız: 13,7 km/sa.
Bisiklete
biniş süresi 6 sa. 54 dk., dışarıda geçen süre 11 sa. 32 dk.
En yüksek
sıcaklık 26 ˚C, en düşük 6 ˚C, ortalama 16 ˚C
İrtifa
kazancı (çıkış)1330 m, kaybı (iniş) 1332 m.
En düşük
irtifa 0 m., en yüksek 175 m.
Garmin yol
bilgileri İznik, Sabah Şerifleriniz Hayır Olsun-Gidiş
Relief yol
bilgileri İznik, Sabah Şerifleriniz Hayır Olsun-Gidiş
İznik by
Night
|
Foto
katkıları için Haldun’a teşekkürler.
Dönüş, İznik-Yalova (26.03.2017)