Halen yağışlar
başlamadığından fırsatları değerlendiriyor, İstanbul ve çevresinde
damperlilerin olmadığı (kaldı mı diye soracaksınız, biliyorum) bölgelere pedal
basıyoruz. Ballıca bu konuda iyi bir hedef.
Fazla de rampası olmayan, hatta dönüşte sürekli inilen bir rota.
Bostancı’da buluşuyoruz:
Serhan, İhsan, Ömer, Haluk, Mete, Levent ve Nurhan ile. Varujan Pendik’ten
katılacak. Cafe Nero’da toplanırken Doğan Bey de aramıza katılıyor. Serhan çok
söz etmiş, maceralarını, vukuatlarını anlatmıştı. Kendisin de ifade ettiği gibi
tanışmak bugüneymiş.
Güneşli ama soğuk bir
havada, sıcak bir sohbetle Pendik’e pedallıyoruz. TutmayınBeni’ciler önde, AğırMollalar
arkada.
Pendik hem karın doyurma,
hem sohbet için ilk molamız. Güneş altında ısınıp bisiklet etrafında dönen
sohbet sonrası Doğan Bey’in ayrılmasıyla 10 kişi Ballıca yönüne doğru yola
çıkıyoruz.
Sabiha Gökçen yolu
gürültülüdür ama asfaltı düzgün, yan şeridi geniş bir yoldur. Sonrasında İstanbul Park yolu da. Ama
Ballıca’ya saptığınızda hem rampalar başlar, yol daralır, hem de köpek diyarına
geldiğinizi anlarsınız. İstanbullular, uzak belediyeler, başka ifadeyle
vicdansızlar bu bölgeye, bakamadıkları, sıkıldıkları, istemedikleri köpeklerini
terk ederler, atarlar. Bilirler ki nasılsa vicdan sahibi, gönüllüler gelip
buradaki garibanlara sahip çıkar, onlar için çabalar-uğraşırlar. Ama sorun
günbegün büyümekte. Çevrede köpekler çoğalmakta. Yasa gereği ilgilenmek zorunda
olan belediye sıkıntı içinde kalmakta. Doğru dürüst ödeneği olmayan, memuriyet
zihniyetiyle iş yapanları mevcut durum aşmakta. Tabii 5 parmak bir değildir,
aralarında doğru insanların hakkını yemeyelim ama geniş açıyla bakıldığında
durum böyledir.
Kurtdoğmuş-Ballıca yolu deve
sırtı gibidir. Bir çıkar bir inersiniz. İyice kaptırmalısınız. Sonrasında yol
ayrılır ve siz sağdan Ballıca’ya güzel bir orman yolundan gidersiniz. Ancak bu
yol zamanında öyle güzeldi ki, sormayın. Sağ sol ağaçtı. Kuş sesleri, orman ve
toprak kokusu, yaprak hışırtısı sizi büyülerdi.
2 sene önce sol taraftaki ağaçları kestiler. Kıyamet koptu.
Ağaçlandıracağız dediler çıktılar. Halen ağaç mağaç yok. Zaten koca arazi kaç
senede ağaçlanır ki? Kel kaldı. Herhalde niyetleri başkaydı da yaygara kopunca
çevirdiler kazı yanmasın diye.
Bir Husky bir de Golden
Retriever bize takılıyor. Öylesine oyuncu ve insan sevgisi ihtiyacı içindeler
ki. Besbelli daha yeni atılmışlar. Laf anlıyor komut dinliyorlar.
Ballıca Karaylar
Krathanesi’nde Ramazan beyin çay ocağından gelen demli çaylar ve yanımızdaki,
yetmedi bakkaldan alınan takviyelerle karnımızı doyurmaktayız. Aramıza katılan Serhan
Hanım (Haydoy kurucu başkanı) çevredeki vahameti anlatıyor. Kendisi maddi
manevi tüm olanağını bu işe adamış. Firuzan’la ikisi önce Golden Retriever’i ve
sonra Husky’i barınağa bırakacaklar.
Memleketimizde köpek tacizi
de oldukça fazla. Zoofili dediğinizde içine çok şey giriyor, özellikle eşekler
bundan fazlasıyla nasibini almakta. Gazetelerden okuduğumuz olaylar gerçekten
düşündürücü. Cinsel özgürlüğünü yaşayamamış bir toplumun bu dürtüyü frenlemek
için seçtiği yol. Gerçi tersine de durumlar söz konusu olabiliyor. O zaman da
pornografi oluyor. Hindistan’da tapınak duvarlarında gördüğümüz kabartma
heykeller, İran’daki minyatürler, Japon tahta baskıları... Kültür farkı mı? Ayrım
nerede?
Zoofili
|
Khajuraho, Hindistan
|
İsfahan, İran, 15. yy
|
Zoofili, genelde ‘hayvanlarla cinsel ilişkide bulunmak’ olarak bilinse de; bilimsel kapsamı bundan daha geniş… İngilizcede ve tıp dilinde zoophilia olarak ifade edilen sözcük; ‘zoo (hayvan)’ ve ‘philia (arkadaşlık, aşk)’ köklerinin birleşmesi ile oluşturulmuş. Zoofili, bilimsel olarak insanlar ve hayvanlar arasındaki cinsellik ilişkisi ya da bu yönlü bir tercih ve bu seçime dayalı bağımlılık olarak tanımlanıyor. Bu konuda farklı ülkeler arasında farklı hukuki uygulamalar var.
Türkiye’de bu konudaki hukuki düzenleme, 5199 sayılı
“Hayvanları Koruma Kanunu” ile yapılmış. Kanunun 14’üncü maddesinin j
fıkrasında hayvanlarla cinsel ilişkide bulunmanın yasak olduğu belirtilmiş.
Aynı kanunun 28’inci maddesinin k fıkrasında ise hayvanlarla cinsel ilişkide
bulunma yasağına karşı davrananlara (kabahatler kapsamında) 250 TL idari para
cezası verileceği ifade ediliyor.
Ballıca’da bir de atlı spor
kulübü var. Hatta sanırım 2 tane var. Ama biz bir tanesine her gelişimizde
uğrar atları severiz. Bu sefer de girişindeki hanımla sohbet ederek, bilgi
alarak, özellikle Nurhan’ın çok ilgisini çekiyor, atları izliyor ve sonra yavaştan
dönüşe geçiyoruz.
Köpekler diyarı geride kaldı.
İhsan, aheste pedalımıza fazla tahammül edemeyip makul bahanelerle ayrılıyor.
Mete de peşinden. Biz de artık Pendik’e kadar iniş olan yolda, tek sıra halinde
kavşakları yarıp sahil yoluna varıyoruz.
Hava öylesine güzeldi ki,
tam bisikletlik. Güneşin sıcak yüzünü gösterdiği, rüzgarın olmadığı ama soğuk
bir hava. Ancak saatlerin ilerlemesiyle durum değişmekte, hava soğumakta.
Varujan Pendik’te veda
ediyor ve biz de Maltepe’ye kadar, Beltur’da mola vereceğimiz yere kadar
geliyor, içilen sıcak bir çayla tekrar içimizi ısıtıp Bostancı’da arkadaşlardan
ayrılıyoruz. Serhan, Nurhan, Ömer, Levent Kadıköy’e doğru, biz de Ümraniye’ye.
Haydoy’a yapılan destek için
teşekkürler.
Tur tarihi: 6 Aralık 2015
Kat edilen mesafe: 105,14 km.
Ortalama hız: 13,6 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 7 sa. 43 dk., dışarıda geçen süre 10 sa. 4 dk.
En yüksek sıcaklık 16 ˚C, en düşük 7 ˚C, ortalama 11,9 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 680 m, kaybı (iniş) 703 m.
Garmin yol bilgileri
Ballıca, “Ağır Ol Molla Desinler”
Foto katkıları için Levent,
Doğan (+video) ve İhsan’a teşekkürler.
Bölgeye yapılmış geziler Ballıca Trio, Ballıca Kuartet
İlginizi çekebilir Muhteşem Sekizli,
Kısırkaya Yedilisi