8 Eylül 2021

[bisikletle]Türkiye: Misya’dan Karya’ya (Gönen–Akbaş)


6 Eylül 2021, Pazartesi / Gönen - Akbaş, 66 km (2. gün)

 

Uyanmam 7 buçuk. Daha erken olur sanmıştım ama pencereden giren ışık az olduğundan geciktim. Dünden de eşyaları toplamadığımdan ilk işim o oluyor. Hazırlanıp kahvaltıya oturmadan çantaları indiriyor, bisikleti yüklüyorum. Şöyle bir kafamı da kapıdan uzatıyor, havanı kapalı olduğunu görüyorum. Rüzgar var, ağaçlar uçuşuyor. Yağmur ihtimali olabilir. Firu’dan gelen mesaj İstanbul’un felaket olduğunu söylüyor. Zaten telefona da uyarı mesajları düşmüştü, Meteo tarafından.

 

ÖE’nin kahvaltı ikramları çok zengin değil. Kendime zeytin, domates, hıyar, yumurta ve peynirden bir tabak hazırlıyorum. İki dilim de ekmek yanına, bir bardak da çay. Fazla uzatmadan, mideyi çok şişirmeden, ekmeğin tekine peyniri sarıp yolluk olarak yanıma alıyorum.

 

Resepsiyonist Ebru Hanım’dan da bir fotomu çekmesini rica edip alınan tarifle pedallamaya başlıyorum, saat 09.03. Merkezden otogar önünden Gönen Çayı’nı geçip Yenice yönüne doğru. Havanın durumu yalnız uyarıcı. Rüzgar kuvvetli ve kara bulutlar da gelmekte.

 

Yenice sapağına dönmeden elimdeki haritadan yolu kontrol ettiğimde yanlış yerde olduğumu anlıyorum. Benim Balya için buradan değil başka yoldan gitmem gerekiyor. Sağdaki atölyeden durumu soruyor ve geri dönüp köprü sonrası çay kenarından sürüp Balya yoluna bağlanacağımı öğrenmemle tornistan ediyorum. Bu arada da inceden damlalar düşmeye başlıyor. Hem rüzgar hem yağmur, çok zor olacak bugünkü yol.

 

Köprü sonrası sağa sapıyor, ancak yağmurun artmasıyla üstüme bir şeyler geçirmek için bir ağaç altına sığınıyorum. Yağmurluğumu giyip tekrar yoldayım. Ama şiddetlenmedi yağış. Bilakis hafiflemeye başladı. Bir iki kişiden yön sorarak, mahalle aralarından, Gönen’in varoşlarından geçerek ilerliyorum. Naylon torbanın içinde olmak da pek keyifli değil, terletiyor. Yağış da kesildi, çıkartıyorum ve üzerimde yelek ve kolluklarla Balya yoluna giriyorum.

 

Güney yönündeyim, tepemde, arkamdan kara bulutlar geliyor, ıslanmış yolda dikkatlice ilerlemek zorundayım. Son düşüşün tedirginliği sürmekte. Yeniden benzerini yaşamak istemem. Hava sıcaklığı 20,2 °C, saat 09.59 ve 72 m rakımdayım. Şimdilik ortalamam 15,4 km/sa. Yoldan araçlar sık olmasa da geçmekte. Rüzgar solumdan şiddetle esiyor. Yolun durumu 2’nci sınıf, kaba asfalt. Biraz sürtünme bu rüzgarda iyi geliyor. Sanki teker daha iyi tutunuyor.

 

Bugünkü yolum 63 km. Balya’nın Akbaş köyü. Orada oturan arkadaşım Gülay’da iki gün kalacağım. Uzundur yüz yüze görüşmedik, sadece telefonlaştık. 11 sene önce bir turda tanışmış, ortak arkadaşlarımızın çıkmasıyla samimi bir dostluk oluşmuştu.

 

Şimdi güneybatı yönüne döndüm. %8-9 tırmanışlar var. Güneş biraz olsun yüzünü gösteriyor. 22,4 °C oldu ısı. Rakım da 177 m’ye çıktı. Ortalamam halen düşük, 15,3 km/sa. Tırmanış olduğundan. 

 

[e] 11. km/10.11/%20 harcandı/R: 189 m/22,6 °C/15,2 km/sa. ort. Çevre çok güzel, yeşil bir coğrafyadan geçmekteyim. Ancak rüzgar nedeniyle etrafımdan daha fazla önüme bakmak durumundayım. Bazı durumlarda da bisikletin üzerine kapanıp rüzgarın sarsıcı etkisini hafifletmek gerekiyor. İnişlerde zorunlu olarak fren kullanmam lazım, rüzgar çok kuvvetli.

 

Rampayı hafife almışım haritada, %12’leri bile gördüm. 349 m rakımdayım, acaba zirvesi burası mı? Saat 10.24 ve ancak 13 km geride kalmış. Hava halen serin, 21,7C. Ortalamam da düştü; 14 km/sa. Kamyonlar var bana doğru gelen. Ama boşlar. [e] 14. km/10.29/%40 harcandı/R: 100 m/21,4 °C/13,9, km/sa. ort. %9’la devam tırmanmaya. Oldu 401 m rakım. Yolun tırmanışını küçümsemişim. Geldim 480 m’ye. Palamut ağaçları var etrafta, yerlere düşmüş meyveleri, rüzgarda hışırdayan yaprakları. 

 

Bu ortamda pedallarken Karayıp Denizinin sıcacık rüzgarını, Dominik Cumhuriyeti’nden bir yıldızı tanıtayım: José Alberto “El Canario”. 1983’te kendi grubunu kurarak müzik kariyerine başlayan, adını doğaçlamalarını süslediği kanarya benzeri düdükten alan “El Canario”, benzersiz bir tarza ve olağanüstü sese sahip. 

 

1987'de menajer Ralph Mercado, RMM etiketinin Tropikal kataloğuna José Alberto'yu da katar. Celia Cruz onu sahnede meslektaşı olarak seçer ve yıllar boyunca önemli bir ikili haline gelirler. O zamandan beri beş kıtayı dolaşan “El Canario” bugün Tropikal ritim türünün yıldız sanatçısı olarak kariyerini sürdürmekte. 

Wikipedia


İşte Septeto Santiaguero grubuyla birlikte seslendirdiği süper bir parça: Amor Silvestre (Vahşi Aşk)

 


[e] 28. km/11.17/%60 harcandı/23,4 °C/16,9 km/sa. ort. 248 m’ye indim. Çok kuvvetli rüzgar var. Ama arkadan esince keyifli oluyor. Güneybatı yönündeyim. Yelek kolluk halen üzerimde. Tepede jetler uçuyor. Buralarda bir üs olmalı. [e] 32. km/11.33/%80 harcandı/R: 219 m/25,1 °C/16,8 km/sa. ort. Bu arada neyse güneş çıktı, ohhh...

 

Saat 11.46, 34’üncü km’de 2’nci bataryayı takıyorum. Hava sıcaklığı 27,8 °C, ortalamam da 17,1 km/sa oldu. Burada bir çeşme var, suyumu da tazeliyorum.

 

Danişment köyüne/mahallesine geldim. Verilen bir mola, yanımdaki peynirli dilimi iki çayla götürüyorum. Ses kayıt cihazının da pili zayıflamış, yenisini takmak için bataryalarda bir temassızlık nedeniyle alüminyum folyo arıyor, köyde bir parçacık bulamıyor, eskisini yeniden kullanarak sorunu çözüyorum.

 

Mahallenin adı Tokat’ın Niksar İlçesinde kurularak sonraları Yozgat, Sivas ve Malatya dolaylarını içine alan Danişment Beyliği'nden gelmektedir. Beyliğin dağılması sonucunda ülke geneline yayılan Danişmentlilerin bir bölümü de batıya yönelmiştir. 

 

Bazı kaynaklarda belirtildiğine göre Türkiye genelinde yüz dolayında Danişment Köyü vardır. Talasman, Yağbasan, Yağcılar gibi köyler de Danişment oğullarındandır... denilmiş ve; Gönen-Balya arasında, 1400’lü yıllarda mezra olarak kurulan Danişment, bugünkü yerinden beş yüz-altı yüz metre aşağıda, şimdiki mezarlık ve çevresinde bulunuyordu. 400 yıl kadar orada yaşadıktan sonra günümüz yerine geçmiştir... diye anlatılmakta.

Vikipedi, Danişment10


Yolda kelebekler uçuşuyor, önümden geçen, yanımda uçanlar. Balya’ya 17 km daha var. Yolun durumu gerçekten çok kötü. Delik deşik, gümbür gümbür vura vura gidiliyor. Kadıköy’de bir gölet, yolun sağına soluna yayılmış suyu. Kıyısındaki çayevinde oturan gençler el sallıyor, fotolarını çekiyorum. 

 

Balya’ya girmeden önce ilçeyi tanıyalım: Kurulduğu tarih ile adının nereden geldiği kesin olarak bilinmemektedir (kimine göre "yerleşim yeri" anlamına gelen Latince kökenli bir sözcük). Helenistik ve Roma Dönemine ait iskan kalıntıları bulunmakta, ilçe sınırları içinde Grek ve Pers Uygarlığına ait Tümülüsler de görülmektedir. İlçenin kuruluşu maden yataklarının bulunması ile başladığı sanılmaktadır. Yine Kadıköy Kalesi diye anılan harabelerin Romalılar zamanında kaldığı anlaşılmaktadır. İlk belediye teşkilatı 1895 yılında kurulmuş olup, 1910 yılında ilçe statüsüne kavuşmuştur. İlçe topraklarında bulunan simli kurşun madeni 1940 tarihine kadar ilçenin temel ekonomik kaynağı olmuştur.

Balıkesirkültür


Balya’da yol çatallanıyor, biri sağdan-dıştan gitmekte. Ben düz içine girene dalıyorum. Balya’da her yer bayraklarla donatılmış. Ne var diye vatandaşa sorduğumda “bugün 99 sene önce düşman işgalinden kurtuluşun yıldönümü kutlanıyor” diyor. Laf lafı açıyor, 70 yılında -Doğubeyazıt’ta asker olarak görevdeyken- böyle bisikletlerle iki gezgin gördüğünü anlatıyor.

 

Buyurun bir çay içelim daveti alıyorum. Yanımıza başkaları da dahil olunca sohbet derinleşiyor. Yıllar önce burada Firu’yla verdiğimiz molada oturduğumuz lokanta kapanmış kasap olmuş, ama tesadüf yanıma oturan bey (Ahmet Gaga) lokantanın sahibi çıkıyor. Kendisine o zamanın fotolarını gösteriyorum, çok seviniyor, eşi de az sonra gelince tekrar tanışıyoruz. Diğer beyler de askeri bandodan Em. Astsubaylar, sağımda oturan Em. Türkçe öğretmeni. Güzel insanlar, aydınlık insanlar. Kurtuluş günü şenlikleri üç gündür sürmekteymiş. Bugün atlı gösteri olacakmış -zaten girişte gördüğün atlılar demek bu nedenle dolanıyorlardı- davet ediliyorum, ancak Akbaş’a zaten geciktim, rüzgar nedeniyle tempom düştü, bir an önce varayım, bu rüzgardan kurtulayım diye izin istiyorum. Telefonlar alınıp veriliyor, konaklama davetleri alıyorum... Bir gün mutlaka tekrar geleceğim Balya’ya.  

 

Ancak Balya’nın dramı sadece Yunan işgali değil; 80 yıl önce kapatılan kurşun madeninin izlerini hala silememiş olması. Madencilik alanında 1200 yıllık bir geçmişi olduğu dillendirilen ilçe, tarihinin hiçbir döneminde Fransız şirketi tarafından 1938 yılına kadar yapılan siyanürlü madenciliğin yarattığı yıkımları yaşamamış. Milyonlarca ton zehirli atıkla kirletilip geri dönülmez bir biçimde yıkıma uğrayan doğal yapısı ile terk edilip gidilen Balya, 30 binlerden 2 binlere düşen nüfusuyla da madenciliğin nüfus üzerindeki etkisinin en açık gözlenebildiği bir yer... Konu çok derin ve uzun. Tamamını okumak için tıklayın > Evrensel  


[e] 53. km/14.20/%20 harcandı-II/R: 272 m/26,8 °C/18,2 km/sa. ort. Balya sonrası bir kısa tırmanış, %6’yla, tepe noktasında (345 m) maden ocağının ürpertici görüntüsükısa bir mesafe için yolun kaymaklaşması, sonra gene eski haline dönüşü ve 10 km sonra Akbaş’a vasıl olunuş. [e] 65,89. km/15.03/%40 harcandı-II/R: 356 m/25,2 °C/18,8 km/sa. ort.

 

Bu arada buraya gelirken, yolun solunda, geliş yönünde kenarda durmuş bir Mercedes, bey inmiş çişini yapıyor, araçtan atılan bir çöp poşeti. Beye hanımının çöp attığını söylüyorum, ama adam umursamadan devam ediyor! Bu odunlardan ne çok var ortalıkta.

 

Gülay’ın evini hatırlıyorum, zaten mimari açıdan diğerlerinden ayrılıyor. Ama gene de telefonla arıyor, geldiğimi haber ediyorum. Kucaklaşmalar, bisikletin depoya alınması, eşyaların odaya çıkarılması, duş öncesi bol bol sohbet, ardından nefis bir yemek; zeytinyağlılar, domates salatası, acı biberli. Balcı Şule Hanım ile tanışmam, “creamy honey” konusuna takılıp -gelen taze balda bunu denemek- çırparak elde edildiğini öğrenmek, elmasuyu ile vegan bal yapımı konusunu araştırmak, komşu Kemal Bey’e uğramak (ilk gelişimizde bizi evine misafir etmişti), akşam 11’e kadar Gülay’la hem ailemizi, hem siyaseti, hem CHP’yi konuşarak, hem eskileri hem yenileri..., geçirilen keyifli bir zaman sonrası "homini gırtlak-pufidi kandil-tumba yatak" durumları.


Son Dakika: Jean-Paul Belmondo (9 Nisan 1933 - 6 Eylül 2021); adı ilk defa 1960'larda ortaya çıkan Yeni Dalga sinema akımı ile birlikte duyulan Belmondo, 88 yaşında yaşamını yitirdi. Sanat filmleri ile başlayan kariyeri, aksiyon komedi filmleri ile devam eden oyuncu, 1980'lerden beri Fransa'nın en çok kazanan aktörleri arasındaydı.

Cumhuriyet




















Gönen-Akbaş

Tur tarihi: 6 Eylül 2021

Alınan yol: 65,90 km
Ortalama hız: 18,9 km/sa

En yüksek hız: 64,4 km/sa
Bisiklete biniş süresi 3 sa 28 dk, dışarıda geçen süre 7 sa 03 dk
En yüksek sıcaklık 28 ˚C, en düşük 18 ˚C, ortalama 22,8 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 1425,8 m, kaybı (iniş) 1112,8 m
En düşük yükselti 30,8 m, en yüksek 500,8 m

 

Garmin yol bilgileri Gönen-Akbaş

 

Relive yol bilgileri Gönen-Akbaş


09.00, Gönen ÖE’den ayrılış.


Gönen Çayı’nı geçip Yenice yönüne doğru başladım pedallamaya.

 Havanın durumu yalnız uyarıcı. Rüzgar kuvvetli

 ve kara bulutlar da gelmekte.





Güney yönündeyim, tepemde, arkamdan kara bulutlar

 geliyor, ıslanmış yolda dikkatlice ilerlemek zorundayım.







Tepede jetler uçuyor. Buralarda bir üs olmalı.



Kadıköy’de bir gölet, yolun sağına soluna yayılmış suyu... 

Kıyısındaki çayevinde oturan gençler el sallıyorlar.



Balya; bunlar nedir diye merak etmiştim. 


Gösteri varmış, kurtuluş günü.


Madenciliğin çevreyi ne duruma getirdiğini görüyor musunuz?



15.00, geldiiim...
















3. gün (devamı) Akbaş II

 

 

 

 

[bisikletle]Türkiye: Misya’dan Karya’ya 

 

İstanbul-Bandırma-Gönen = 61 km

 

Gönen-Akbaş = 66 km

 

Akbaş-Orjan = 69 km

 

Orjan-Bergama = 84 km

 

Bergama-Kırkağaç = 59 km

 

Kırkağaç-Gölmarmara = 57 km

 

Gölmarmara-Salihli = 40 km

 

Salihli-Ödemiş = 66 km

 

Ödemiş-Tire = 36 km

 

Tire-Selçuk = 41 km

 

Selçuk-Söke = 43 km

 

Söke-Ekindere = 62 km

 

Ekindere-Yalıkavak = 84 km

 

Yalıkavak-Torba-İstanbul = 23 km