9 Eylül 2021

[bisikletle]Türkiye: Misya’dan Karya’ya (Akbaş II)

 

7 Eylül 2021, Salı / Akbaş - II, (3. gün)

 

Nefis bir uyku çektim. Tek sıkıntı sabah ezanı oldu, sonra tekrar dalmışım. 7 buçukta gözlerimi açıyorum. Bulutlu bir gün pencereden bana bakmakta. Biraz tembellik ediyorum. Bugün Akbaş’ta Gülay’da 2’nci günüm olacak.

 

Dün yazamadığım gezi notlarını kaleme alıp Gülay’ın “kahvaltı hazır” sesini beklemekteyim.

 

Mükellef bir sofradayım; hem tıkınıyor, hem konuşuyoruz... Hayatın her köşesinden. Gülay anlatıyor, ben dinliyorum. Balya’da Akbaş’a arkadaşıma gideceğimi söylediğimde “Ne orası, ne burası onun kıymetini bildi” demişlerdi. Evet, önceki gelişimizde köyün muhtarıydı. Buraya önemli kazanımlar sağladı. Sonra Balya CHP İlçe Başkanlığı’nı yürüttü. Oraya da çok katkıda bulundu. Ama biz nedense meyve veren ağacı taşlarız, burada da insanı bezdirenler çıktı –olmaz mı dediğinizi duyuyorum- yetti gari dedirttiler!

 

Şimdi bakın-dinleyin: Kurtuluş Savaşının son bulduğu ve düşman birliklerinin İzmir’den çıkarıldığı Eylül 1922 tarihi izleyen aylarda Gazi Mustafa Kemal Paşa, eşi Latife Hanım’la (*) birlikte ilk yurt içi gezisine çıkar. Gezi, 6 Şubat 1923 günü Balıkesir’den başlar. Bundan iki gün sonra, 8 Şubat 1923 sabahı, eşi ve içinde Kazım Karabekir’in de olduğu maiyetindeki bir heyetle birlikte Balya, Havran ve Edremit’e giderken, bu günkü Gökçeyazı beldesinde kahve molası verir. Balya’da, Akbaş Köyü girişinde bir harman çardağında köylülerce karşılanır. Etrafını saran meraklı kalabalık ve çocuklarla sohbeti sırasında, yurdun düşman işgalinden kurtulduğunu, yepyeni bir devletin kurulduğunu anlatır. Cumhuriyet'i anlatırken de artık köylerde okulların kurulacağını, yeni devleti idare edecek devlet adamlarının da bu okullardan yetişeceğini söyler. Bunun üzerine eşi Latife Hanım “Kemal! Mektep, bu oturduğumuz yere yapılsa ne güzel olur,” diye araya girerek bugün Etnografya Galerisi olarak hizmet veren bu binanın yerini işaret eder. Heyet, bu öğle arasından sonra yoluna devam eder. Önce Balya, daha sonra Havran üzerinden Edremit’e geçer. Ancak Mustafa Kemal Atatürk’ün köyde verdiği bu kısa dinlenme arası, köyün kaderini değiştirir.

Çekülvakfı


(*) Latife Hanım babaannemim ahbabıydı. İstanbul Harbiye’de, köşedeki İpragaz binasının üstündeydi evi. Belli zamanlarda çaya giderdi babaannem (Adile Hanım) ve beni de yanında götürürdü. Çocuk olarak ıkınarak sıkılarak gitsem de bugün bende çok güzel bir anı olarak yer alıyor.


Öğleden sonra köy turu atıyoruz. İlkin Etnografya Müzesine. Cumhuriyet tarihinin ilk köy ilkokulu unvanına sahip bina kullanılarak oluşturulan Akbaş Etnografya Müzesi’nde; okulun eğitim öğretime açıldığı ilk yıllara ait öğrenci kayıtları, sıralar, kara tahta ve kitaplar gibi eğitim hayatına ilişkin manevi değeri çok yüksek eserleri/belgeleri görme fırsatı sunuyor. Müzede ayrıca, köyde okumuş insanların günlük hayatta kullandıkları eşyalar da sergileniyor. 11 sene önce tam açılış öncesi görmüştük. Ek bir mekan ve objeler gelmiş. Bu bile başlı başına bir olay. Değil kadınların özgürlüğü, yolların temizliği, imamın sesi, köylünün hakları... Gülay köyüne çok şey kattı. Anlayan anladı, anlamayan saz çalıyor!

 

Akşam yemeği sonrası salondayız. Yarın Abbas’ım diye fazla geç kalmayayım diyorum ama Gülay dolu, çok güzel anlatıyor. Tasavvuf üzerine söyledikleri şaheser şeyler. Ben de bisikleti anlatmaya çalışıyorum. Tekerin her dönüşünde 2 metre yol aldığını, pedal pedal hedefine ulaştığını, sabretmeyi öğrendiğini, düşünecek bolca bir zamana sahip olduğunu, yargılama şansını... Aynen zikir gibi diyor. Sürekli bir tekrarı yapmak. “Bir şeyi anmak, hatırlamak” anlamındaki zikir kelimesi dinî literatürde “Allah’ı anmak ve unutmamak suretiyle gafletten ve nisyandan kurtuluş” anlamında kullanılır… denilmiş İslam Ansiklopedisi’nde. Zikir dil veya kalp ya da her ikisiyle beraber yapılır; bu ise ya unutulan bir şeyi hatırlama ya da hatırda olanı muhafaza etme şeklinde olur. Biz de devamlı pedal döndürerek acaba bunu mu yapıyoruz? Unutulanı hatırlıyor, hatırda olanı muhafaza ediyoruz. Bence pek de uyuyor yaptığımız bu tanıma. 4-5 saat yolda olurken insan kafasından pek çok şeyi geçiriyor, yorumluyor, değerlendiriyor. Nasıl mı? Bin de gör...

İslamansiklopedisi


Gute Nacht...


Akbaş


Etnografya Müzesi



Gülay ile, Akbaş.






















4. gün (devamı) Akbaş-Orjan - 1. gün (öncesi) İstanbul-Bandırma-Gönen

 

 



[bisikletle]Türkiye: Misya’dan Karya’ya 

 

İstanbul-Bandırma-Gönen = 61 km

 

Gönen-Akbaş = 66 km

 

Akbaş-Orjan = 69 km

 

Orjan-Bergama = 84 km

 

Bergama-Kırkağaç = 59 km

 

Kırkağaç-Gölmarmara = 57 km

 

Gölmarmara-Salihli = 40 km

 

Salihli-Ödemiş = 66 km

 

Ödemiş-Tire = 36 km

 

Tire-Selçuk = 41 km

 

Selçuk-Söke = 43 km

 

Söke-Ekindere = 62 km

 

Ekindere-Yalıkavak = 84 km

 

Yalıkavak-Torba-İstanbul = 23 km

 

 



 

 

İlginizi çekebilir [bisikletle]Türkiye: Kommagene Krallığı (Çağlayancerit-Kahramanmaraş)