18 Eylül 2021

[bisikletle]Türkiye: Misya’dan Karya’ya (Selçuk-Söke)


16 Eylül 2021, Perşembe / Selçuk - Söke, 43 km (12. gün)

 

Kahvaltı 8’de başlıyormuş. Ben de 7’de yataktan kalkıp -hazırlanmam zaten 1 saat sürüyor- eşyaları öncesinde indiriyor, çantaları bisiklete takıyor yola hazır ediyorum. Ardından teras kattaki kahvaltı salonuna çıkıp kendime ikramlardan bir tabak hazırlıyorum: zeytin, beyaz peynir, lor peyniri, acılı ezme, yumurta, 3 dilim ekmek ve çay alıyorum. Bugün kahvaltı etmek istedi canım. Yola bir şey hazırlamıyorum.

 

ÖE’den ayrılışım 8.40. Hava puslu, güneş pusun arkasından ışıldıyor. ÖE’nin önünden geçen Aydın yoluna sapıyorum. Ortaklar’a kadar buradan, sonra Söke diye ayrılacağım. Şöyle 60 km’lik bir yol. Sıkı tırmanışları olmayan. Trafik var ama, arabalar sık geçmekte. Saat 8.46, hava serin, 21,1 °C. Buraları bayağı alçak, rakım 26 m. Yolun sağındaki turistik satış yerleri daha açılmamış. Bilemiyorum eskisi gibi iş yapıyorlar mı? Tur falan gelmiyorsa işler kesat olmalı.

 

4’üncü kilometrede çift şerit tek şeride düşünce çizgi üzerinden gitmem gerekiyor. Güvenlik bölümü yok. Ve %10’luk bir tırmanış işaret ediliyor. Yoktu tırmanış diye hatırlıyorum. Yolun sağı kapatılmış, tepeden kocaman kayalar inmiş, yol kenarında duruyor. Hafiften tırmanılıyor. Kapatılan kısımda sürebileceğim yer bulup oradan pedallıyorum. 266 m’ye çıktım. %6-7 gibi en fazla idi eğim, 10’u görmedim. Saat 9.11, hava 21,9 °C, ortalamam şimdilik 15,5 km/sa. Hava puslu, bu açıdan iyi. Terletmiyor. İnce bir rüzgar var.

 

Şimdi tırmanışın arkası iniş, 9’uncu kilometrede Çamlık geliyor. Yol bölünmüş oldu, güvenlik şeridi de var. Sağda Kuşadası diye bir ayırım. Herhalde dağdan gidiliyordur diye düşünüyorum. Burada bir tren müzesi olmalı. Buharlı lokomotiflerin sergilendiği. Önceki gelişimizde Firuzan’la girmiştik. Çok etkileyici bir yerdi. [e] 12. km/09.23/%20 harcandı/R: 149 m/21,2 °C/19,8 km/sa ort. %-2 ile iniyorum. Kaymak asfalt, bölünmüş yol. Tepelerde taş ocaklarının geriye bıraktığı harabe durumlar görünüyor. 15’inci kilometrede Aydın İl Sınırına girdik. 20. km’de Ortaklar’a geliyor. Sağ Söke-Didim denilmiş. Sapıyorum. OSB’ye giden bir yol. Şimdi yeni asfalt, bölünmüş düzgün bir yoldayım. Magnesia diye bir antik kent duyurulmuş. Çok derinde değilse ziyaret ederim. Güzel bir coğrafya burası, yol kenarında kocaman ağaçlar var.

 

Aydın belediye başkanı bir kadın, Özlem Çerçioğlu. 2009’dan beri yönetiyor. Daha önce de millet vekilliği yapmış. Biyografisine baktığımda New York’ta bir özel firmada Müşteri İlişkileri Müdürü olarak da çalışmış. Bu durumda İngilizcesi vardır ki bu iyi bir şey. Malumunuz, yabancı dil bilmeyen ne çok siyasetçi var ülkede.


Magnesia Ören Yeri geliyor. Durup dalıyorum 65’likle. Yaklaşık 1,5 km çapında surlarla çevrili etkileyici bir alan. Gümüşdağ'ın (Thorax) eteğinde, Menderes Nehri'nin kolu olan Gümüşçay'ın (Lethaios) kenarında yer almakta. İyonia’da, Ephesos, Priene ve Tralleis Antik Kentlerinin yollarının kesiştiği bir konumda. Önemli ticari ve stratejik potansiyele sahip bir kent olan Magnesia, tahıl üretimi ve bugün bölgede olduğu gibi inciriyle ünlü. Kent, Makedonya Kralı Büyük İskender'e (MÖ 336-323) kadar Pers yönetiminde kalmış. Önce Seleukos, daha sonra da Pergamon Krallığı’na bağlı kaldığı yıllar ise kentin en görkemli dönemi sayılmakta. Bizans İmparatorluğu dönemindeyse 12. yüzyıla kadar piskoposluk merkezi olduğu bilinmekte.


Tiyatro, Artemis Tapınağı, Agora, Stadion ve Gymnasiumları ile görkemli bir yer. Güzelce dolaşıyor, o günün ruhunu yakalamaya çalışıyorum. Bugün bastığım topraklarda bir yaşam vardı, insanlar gülüyor üzülüyor, doğuyor ölüyor, seviniyor kızıyorlardı… Bugün ıssızlık içinde sahada çalışan kazı ekibi dışında kimsecikler yok. Ara sıra gelen ziyaretçiler. Çok etkiliyor antik kentler beni. Dünden bugüne böylesine kalmış, peki bugünden yarına ne kalacak, nasıl kalacak? Hiç bir şey aynı kalmıyor, sürekli bir değişim var, doğup batıyor her şey, bir döngü içinde.


Buradaki ilk kazılar 1842-43'te Fransız arkeolog ve gezgin Charles Texier, 1891–93 arasında Berlin Müzeleri adına Carl Humann tarafından yapılmış. Son kazılar 1984 yılında Aydın Arkeoloji Müzesi Müdürlüğünce başlatılmış. 1986 yılından bu yana da TC Kültür ve Turizm Bakanlığı adına Karabük Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Orhan Bingöl başkanlığında sürdürülmekte olduğunu okuyorum. Tabi yabancıların kazdıkları bugün Louvre ve Berlin Pergamon müzelerinde sergileniyor olması akla hep aynı soruyu getirmekte :(( Magnesia’ya ilişkin daha fazla bilgi için > Turkish Museums. 


10.45, Magnesia’dan ayrılışım. 25,1 °C sıcaklık var, 21,5 km/sa ortalama ile 39 m rakımda güney yönüne gidiyorum. 26’ncı kilometrede yolum bir otoyola bağlanıyor. Ciddi trafik var, kenarında güvenlik şeridinde devam ediyorum. Sırayla çöp şişçiler, kahvaltıcılar, ayrancılar, lokantalar gelmekte. Hepsinin önünde tepede bir duş, su akıyor. Arabayla altına girmek için. Ben daha hiç gireni görmedim ama adetten herhalde. Kiminde adam yola çıkmış, gel gel diye içerisini gösteriyor. 

 

Söke’ye 12 km yazdı. Saat 10.53, hava 27,9 °C. Devam ediyorum, birinde Cafe Express yazısını görünce bir espresso iyi gider diye dalıyorum ama sükût-u hayal, kapalı! [e] 33. km/11.13/%40 harcandı/R: 23 m/29,3 °C/21,2 km/sa ort. Sürdürüyorum pedallamayı ve gelen BP’de bir mola. Benzinciden alınan soda ve “icetea” ile gölgedeki bir masaya oturup Magnesia’da çektiğim fotoları eşe dosta yolluyor, biraz da nefeslenip fazla uzak olmayan Söke’ye doğru tekrar yola çıkıyorum.


Söke’ye giriş, şehir merkezi yazısını takiben Google’dan Haymanalı Oteli bulmaya çalışmaktayım. Vatandaştan alınan tarifle bölgesine geliyorum. otogarın yakınında. Ama otelin görünüşü biraz hayal kırıklığı yaratıyor; dökülüyor. Belediyeden burası için tek otel demişlerdi. Bunu mu tavsiye ediyorlar? Şaşırtıcı. Yapılacak bir şey yok, kalacağız mecburen. Çalışan odayı gösteriyor, dışı zaten ipucu vermişti, içi de aynı. Telefonda bir de 150 demesinler! Neyse çalışan bana ne dediler diye sorduğunda 120 diyorum. Bu bile çok burası için. Bisiklet karşı binalarına çıkartılıyor, bense 203’e. Neyse tek iyiliği asansör olması. Haliyle sıcak su da bir türlü ısınmıyor, ama duş almam gerekiyor.

 

Eski adı Yunanca Sokia olan, Bizans egemenliğinin sonlarına doğru, 1300 yıllarında, Aydın Bey’in Türkmen aşiretlerini buraya getirdiği ve Söke’yi bu aşiretlerden birinin başkanı olan Süleyman Şah’ın dedesi adına kurduğu söylenir. 1426’da Menteşe Beyliğinin merkezi olan Söke, Osmanlılar döneminde de Menteşe Sancağının merkezi olarak kaldı. 18. yy başlarında Siğla Sancak merkeziyken 1868’de Aydın’a bağlandı. 

Vikipedi


Biraz uzanıp kestirip 3 buçuk gibi dolanmaya, yemeğe çıkıyorum, çarşı tarafına. Fatma Suat Orhon Müze ve Sanat Evi’ni işaretlemişim haritada, Atatürk Parkı yakınında. Yönbul’la arıyorum ama işaretli yerde görünmüyor. Kimse de bilmiyor böyle bir yeri burada. Bugün pide yiyeyim, Söke’nin meşhurmuş. Vatandaştan nerede bu pideciler diye sormuştum, o yöne yürüyorum. Bu arada bir evin önünde gördüğüm kaktüs şimdiye kadar gördüklerimin arasında en muhteşemi. Nasıl güzel büyümüş. Sahip olmak isterdim.


Sokak aralarında dolanırken gördüğüm Sembol pidecisine giriyor, Söke pidesinin kıymalı olduğunu öğrenmemle tercihimi ıspanaklı peynirliden yana kullanıyorum. Öncesinde soda beraberinde ayran, ikramları salata için 23 lira ödüyorum.

 

Sokakları dolaşmaktayım. İlyas Bey Camisini dıştan ve içten resimliyor, çarşılarına giriyor, parkında bir sade ve 2 çayla (topl. 6-) telefon konuşmaları yapıyor, yan masadakilere kulak misafiri oluyorum: TV dizilerinin kahramanlarını konuşuyorlar; Melih Şah, Romen Diyojen… Bir de tümünü perişan edecek bir “karıdan” söz ediliyor. Hepsini benzetecekmiş. Kimse bu hatun?

 

Dolan dolan, hep aynı yerlere çıkıyor sokaklar. Okul alışverişi için sırada bekleyenler, kitapçı önlerinde dizili insanlar, pastanelerde oturan gençler, parklarda yatan köpekler, dükkan önlerinde takılan adamlar… Ne çok ayakkabıcı var Söke’de. Herkes ayakkabı satıyor. Bir de kokoreççi. Daha önceki yerlerde de ne çok vardı. Bayılıyorlar demek ki :))

 

Söke Garı’nı görüyor, kapalı olan sinemasının önünden geçiyor, Gülersin ile telefonda konuşuyor, 4’üncüyü ol mutlaka diyor. İstanbul’a dönünce doktor arkadaşlara soracağım, önerirlerse olmanın yolunu arayacağım. Sanki sadece yurt dışına gideceklere yapılıyor diye biliyordum.

 

Havanın kararmaya başlamasıyla otelin yolunu tutarken yolluk ve gece için bazı şeyler alıyorum. 3-4 gün sonra herhalde dolunay yaşayacağız. Bakalım nerede olacağım.

 

Tarihte Bugün: 16 Eylül 1973, Devrimci sanatçı Victor Jara, Pinochet'nin darbesinin ardından Şili'nin Santiago Stadyumu'nda kurşuna dizildi.


Şili’nin solcu lideri Salvador Allende iktidarını hedef alan ve 17 yıl süren Augusto Pinochet diktatörlüğüne yol açan darbe sırasında, ünlü müzisyen ile birlikte binlerce Şilili devrimci, bugün Jara’nın adını taşıyan Santiago’daki stadyumda işkence görmüştü. İşkence gördükten sonra vurularak öldürülen Jara’nın cansız bedeni, stadyumun önünde bulunmuştu.

Cumhuriyet




















Selçuk-Söke

Tur tarihi: 16 Eylül 2021

Alınan yol: 42,59 km
Ortalama hız: 21,6 km/sa

En yüksek hız: 57,2 m/sa
Bisiklete biniş süresi 1 sa 58 dk, dışarıda geçen süre 3 sa 28 dk
En yüksek sıcaklık 33 ˚C, en düşük 20 ˚C, ortalama 24,9 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 447,7 m, kaybı (iniş) 426,2 m
En düşük yükselti 13,4 m, en yüksek 279,3 m

 

Garmin yol bilgileri Selçuk-Söke

 

Relive yol bilgileri Selçuk-Söke


08.32, Selçuk ÖE’den çıkış.



Hava puslu, güneş pusun arkasından ışıldıyor.


Yolun sağı kapatılmış, tepeden kocaman 

kayalar inmiş, yol kenarında duruyor. 



Yolu böyle kazımıyorlar mı? Öyle sıkıntı veriyor ki. Teker 

kanallara düştükçe bisiklet sarsılıyor!


Tırmanışın arkası iniş, Havutçulu.



09.37, geldim Ortaklar-Söke ayırımına.


Yeni asfalt, bölünmüş düzgün bir yoldayım. 



Güzel bir coğrafya burası, yol kenarında kocaman ağaçlar var.




Magnesia Ören Yeri gözüktü bile.





Magnesia Ad Maeandrum Ören Yeri 

Artemis Tapınağı Kaidesi





Agora



Artemis Kutsal Alanı


Çarşı Bazilikası (MS. 2. yy)



Kutsal Agora (MÖ 1.- MS 1. yy)


İyon sütun başları




Kutsal Agora Propylonu (MS 1. yy)




Latrina (Umumi Hela)



İyon sütun başları


Artemis Tapınağı 

Çerkez Musa Camii (15. yy)





39 m rakımda güney yönüne gidiyorum.




Yolum otoyola bağlandı. Ciddi trafik var. 

Güvenlik şeridinde devam ediyorum. 


Sırayla çöp şişçiler, kahvaltıcılar, ayrancılar, lokantalar 

gelmekte. Hepsinin önünde tepede bir duş, su akıyor.







Saat 11.42, vardım.



Söke


Haymanalı Otel, Söke





Söke’nin çarşılarını sokaklarını gezmekteyim.



Atatürk Parkı çevresi güzel bir bölge. Söke



Böyle muhteşem kaktüs gördünüz mü hiç?


Sembol 





İlyas Bey Camii, Söke 

İlyas Bey Camii içi





Eşek gitmez yolların var, yap yap bitmez 

işlerin var, uçan kuşta gelecek haberin var.


Atatürk Parkı 

Atatürk Parkı II

Söke Garı




Gar çevresinde kalmış hoş yapılar var.



Dolan dolan, hep aynı yerlere çıkıyor sokaklar. 




Cumhuriyet Fırını, 1959. Söke





















13. gün (devamı) Söke-Ekindere - 10. gün (öncesi) Ödemiş-Tire

 



 

[bisikletle]Türkiye: Misya’dan Karya’ya 

 

İstanbul-Bandırma-Gönen = 61 km

 

Gönen-Akbaş = 66 km

 

Akbaş-Orjan = 69 km

 

Orjan-Bergama = 84 km

 

Bergama-Kırkağaç = 59 km

 

Kırkağaç-Gölmarmara = 57 km

 

Gölmarmara-Salihli = 40 km

 

Salihli-Ödemiş = 66 km

 

Ödemiş-Tire = 36 km

 

Tire-Selçuk = 41 km

 

Selçuk-Söke = 43 km

 

Söke-Ekindere = 62 km

 

Ekindere-Yalıkavak = 84 km

 

Yalıkavak-Torba-İstanbul = 23 km

 

 


 

 

İlginizi çekebilir [bisikletle]Türkiye: Lidyalıların İzinde (Muğla–Çıtlık)