28 Eylül 2024

Uşak Müzesi

[bisikletle]Türkiye: Batı Anadolu Arkeolojisi’nin izinde... turumda Uşak Müzesi’ni ziyaret ettim. Müze gerçekten muhteşem eserlerle dolu. Mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir yer. Ancak personelin yüksek sesle konuşması rahatsızlık verdi. Bir müze hastası olarak ilgililere iletmeyi vazife bildim.

 

 


 











 

From: Uşak Müzesi Müdürlüğü <usakmuzesi@ktb.gov.tr>

Subject: Ynt: Yüksek sesli konuşmalar

Date: 27 September 2024 13:02:09 GMT+3

To: Mustafa Dorsay 

 


İlginiz için teşekkür ederiz gerekli uyarılar personele yapılmıştır.

 

Uşak Müzesi Müdürlüğü

 

Fatih Mh. Orhan Dengiz Bulv. No : 29 UŞAK

Tel: 0276 212 18 41

Belge Geçer: 0276 227 39 81

 

 ----------

 

Gönderen: Mustafa Dorsay 

Gönderildi: 27 Eylül 2024 Cuma 11:41:23

Kime: Uşak Müzesi Müdürlüğü

Konu: Yüksek sesli konuşmalar

 


Uşak Müze Müdürlüğü

 

 

Konu: Yüksek sesli konuşmalar.

 

 

Sayın İlgili,

 

12 Eylül 2024 tarihinde Uşak Müzenizi ziyaret ettim. Çok etkilendim. Gerçekten muhteşem eserler var ve son derece doğru ve etkili bir sergileme seçilmiş/hazırlanmış. Aydınlatıcı açıklamalar, çizimler, haritalar, fotoğraflar… Tek kelimeyle kutlarım.

 

Ancak bu güzelliği bozan bir durum var. Personel; giriş bölümünde bulunanlar öylesine yüksek bir sesle aralarında konuşuyorlardı ki, salonların her köşesinde yankılanarak rahatsız edici bir ortam oluşturdu.

 

Bu kişilere müzede nasıl hareket edecekleri öğretilmiyor mu? Bir eğitimden geçirilmiyor, denetlenmiyorlar mı?

 

Böylesine muhteşem bir müzenin bu denli eğitimsiz personeli olursa tüm güzelliklere gölge düşer.

 

Lütfen kendilerini uyarın!

 

 

Saygılarla,

 

Mustafa H. Dorsay




23 Eylül 2024

Brompton Electric G Line Folding Bike / Katlanır e-Bisiklet

Brompton G Line daha uzun ve daha uzaklara gitmek için tasarlanmış bir bisiklet olup, Brompton serisindeki 16 inçlik diğer bisikletlerinin aksine daha büyük 20 inçlik jantlara sahip. Daha büyük tekerlekler katlamanın o kadar derli toplu olamayacağını düşündürür. Ancak bisikletin yine de aynı benzersiz şekilde katlanması onu en küçük katlanır 20 inçlik bisiklet yapmakta.


Dişli geniş lastikler ve hidrolik disk frenler ile donatılmış olan 4 vitesli bisiklet, daha uzaklara gitmek isteyen, işe gidişler veya hafta sonu turları için ideal. Bisiklet, farklı kadro şekli sayesinde arazi sürüşü için ayarlanmış geometriye sahip; küçük, orta ve büyük boyutlarda. Ön çatalda ve kadroda matara kafesi yuvaları da mevcut. Daha uzun sürüşler için avuç içlerine destek veren yeni Ergon elcikler bulunmakta.


Bagaj ve çamurluk takabilir, çanta taşıyabilir, su matarası ekleyebilir, hatta alet çantanızı kadronun içine sığdırabilirsiniz. Ve orijinal Brompton katlamasıyla G Line 20 saniyeden kısa sürede derli toplu, kilitli bir pakete dönüşür. Trenlere biner, araba bagajlarında seyahat eder, küçük alanlarda (tek kişilik çadırlar dahil) saklanır. Olasılıklarla dolu bir dünyada G Line her yere giden tek bisiklet rotanızdır.


Arka Tekerde Destek Gücü

 

G Line Electric, 5 saatlik şarj süresine sahip 345 Wh batarya ile çalışır. Batarya, kabloları kadro içinden geçerek arka teker göbeğindeki 3 kademeli destek ünitesini çalıştırır. Batarya, 5 saatlik tam şarjla 30-60 km menzile sahip olup bir Brompton uygulamasına bağlanır. Bataryanın konumu bisiklete daha fazla denge ve kararlılık sağlayarak arazide daha iyi sürüş olanağı vermekte.


Kadro Boyu

 

Küçük (S): 152-168 cm

Orta (M): 168-183 cm

Büyük (L): 183-198 cm

 

Bagaj Seçenekleri

 

G Line Electric, sürüşünüze daha fazla ekipman, yiyecek ve su götürmek istemeniz durumunda genişleme fermuarları bulunan 4 litrelik bir akü çantasıyla birlikte gelir. Çanta, kadronun ön taşıyıcı bloğuna takılır, bir taşıma kayışı ve iki harici yan nokta içerir. Bunun dışında daha büyük 20 litrelik bir G Line çantası da seçenekler arasında bulunmakta.


Standart G Line Elektrikli Bisiklet, reflektörlü Continental Urban 50 mm lastiklere sahip. Kahverengi yanaklı Schwalbe G One lastikler ise seçenekler arasında yer almakta.

 

2025’de pazara çıkacak olan G Line Electric 4000 avrodan başlayan fiyatlarla satışa sunulacağı açıklanmış. 

Condor, Brompton








Katkıları için Erim’e teşekkürler. 













İlginizi çekebilir Mermi ile hedef arasındaki düz çizgi: Line of Sight, Bambunun maceralı uzun yolculuğu, Why We Cycle


22 Eylül 2024

[bisikletle]Türkiye: Batı Anadolu Arkeolojisi’nin izinde... (Korkuteli–İstanbul)

20 Eylül 2024, Cuma / Korkuteli - (minibüs) Antalya - (otobüs) İstanbul, 8 km (17. gün)

ÖE’nin yatağında rahat uyudum. Sadece 4 buçuk gibi biraz uyanır oldum. Bir sivrisinek vardı, musallat oldu. Sonra gene uyuyup 5 buçuk ezanıyla uyandım, ama kalkmayıp hafif uykuya dalarak 7 gibi hareketleniyorum. Bugün Elmalı, 53 km gibi bir yol. Hava nasıl ola? Güneş binanın arka tarafında doğduğundan pek anlayamıyorum. Acaba kalın yeleği giysem mi gene? Önceki güne göre burası daha sıcak(tı). Oda çok büyük değil ama iki yatak olması işimi kolaylaştırıyor. Eşyaları üzerinde açıyorum. Toparlanıp yola hazırım. Çantalar iki postada indiriliyor. Md. Yrd. Oğuz Beyle karşılaşıyorum. Demek saat 8 buçuğa gelmekte. Bana bisikletin saklandığı yeri açıyor. Velespitin yüzü gülüyor beni görünce. İyi yolculuklar dilekleriyle uğurlanıyorum. 


Kapı önünde yükledikten sonra çekilen foto ve 08.40 selenin üzerindeyim. Üzerindeyim ama ön tekerdeki boşluk beni tedirgin ediyor. Bilmeden geldim ama bilerek sürmek çok zor. Ne olur ne olmaz! Kafama takıldı. Sürekli tekeri gözleyerek Elmalı ayrımına doğru sürmekteyim. Bir yandan da kafamın içinde dolanan sorular: “Canının kıymeti mi yok? Ya hızla inerken bir durum olsa? Nasıl olur, kırılır mı, çatalı mı büker, üzerinden mi düşürür…? Yok Mustafa, riske atma, sonra pişman olursun” diyor ve dönme kararı alıyorum. 


Otogar nerede? “Şu yoldan sap, benzinciye kadar gidip sola” diyor vatandaş. Ve dikkatli bir şekilde otogara varmaya çalışmaktayım. Değil Elmalı, otogar bile beni tedirgin ediyor. Ağırlık da var, göbekteki boşluk hiç hoş değil. Neredeyse 9 km sonra, sorarak otogara ulaşıyorum. Kamil Koç’un 9 buçuk Antalya-İstanbul seferi vardı. Herhalde 10 gibi buradan geçer, onunla dönerim diye binaya giriyorum ama etrafta ne Kamil var ne de Koç, ne de başka bir yazıhane. Bomboş burası. Fazla insan da yok ortalıkta. Yeni mi açıldı ki? Birine soruyorum. “Kamil Koç buradan geçmez, yazıhanesi de yoktur” diyor. Eee, ne olacak? “Antalya’ya gideceksin binmek için.” Hoppalaaa…!!! Tam sevinmiştim şimdi Antalya’ya taşın. Nasıl olacak? “Minibüsler gider”. Nerede? “Garajın arkasında.”


Daha sormadan şoför bunu alamam, yerim yok, sığmaz demez mi! Dur, tekeri sökeriz, araya sıkıştırırız… Yok diyor sırt dönüyor. Vallahi hiç böylesiyle karşılaşmamıştım. Genelde yardım severdir bizim insanımız. Bir diğeri de aynı lafı ediyor. Şimdi sitem edece’m de fazla germeyeyim, razı etmeye çalışayım. Neyse, müşteri fazla çıkmayınca alayım demeğe başladı. Çantalar arka bagaja, velespit sıra ortasına alınıp ben de yanına oturup beklemedeyim. Tek kişi 90, bisikletle olunca 200 ödüyorum. Razıyım 200’e, yok ki başka çarem. Kaç saatte gider? “50 dakika.”


Ve yola çıktık. Sıkı bir tırmanış ve Antalya’ya iniş. Yolun durumuna da bakıyorum. Güvenlik şeridi tırtıllı cinsten. En gıcığı. Bu yoldan Antalya bisikletle pek bir zor. Kullanmamak lazım. (...) İnenler oluyor, bisiklet kenara çekiliyor ve sonunda otogar geliyor. İndir velespiti, tak çantaları ve yolcu salonuna girmeye çalış. “Dur!” Haydaaa… “Çantaları sök, x-cihazına sok.” Eldeki çubukla kontrol etseniz. “Olmaaaz, cihaza sokacaksın.” Yani gavur eziyeti derler ya. Aynen.


Bisikleti peronda bir yere dayayıp kendim giriyor ve K.Koç’un bankosunu buluyorum. İstanbul’a kaçta var? “11.30.” Uyar. Tek kişilik koltuk? “Kalmadı.” Eyvah, başkasıyla da oturmak kadar berbat bir durum yoktur. Adam molada gider sigara içip gelir, kül tablasıyla oturur gibi olursun. Ned’cez? Yer, başka neresi var? “33-34.” En arka mı? “İki önü.” Teker üstü mü? “Değil.” Peki kaça? “1100-.“ Mecburen iki koltuğu da alıyorum, koku durumundan ve 2200’e İstanbul yolcusu oluyorum. 200 de minibüsü eklersem 2400’e göbeği tamir ettirebilirdim. Cimrilik ettim. Demişlerdi değişmesi gerek. Ama söküp sıkınca idare eder sanmış, her şey çok pahalılaşınca biraz ileriye kaydırsam diye dönüşe bırakmıştım. Bu göbekten de İstanbul’da bile Bike&Outdoor’da yoktu. Ne meretse? Bu da bana ders olsun; asla ve asla böyle şeyleri erteleme, daha pahalıya patlıyor. Şurada üç günlük yolum kalmıştı. Ne güzel yerler görecek (Arykanda, Lamyra), Antalya’da Osman’da kalacak, Zeyneb’le buluşacak, müzeyi tekrar gezecek, Firu’ya hediye bakacaktım.


Otobüs yolculuğu hazırlığı yapmamış olduğumdan bekleme süresi içinde en alta koyduklarımı en üste çıkartmak için çantaları ters yüz etmekteyim. Her şeyi çıkart sonra tersine doldur. Anahtarlar neredeydi, şarj kablosu hangisindeydi, yedek bagaj lastiği gerekebilir, suları boşalt ağırlık yapmasın, frenin ara parçasını ve selenin allen anahtarını cebine al, kulaklığı unutma…


11 buçuğa doğru otobüs geliyor, Tourismo; yani ön teker ve sele sökülecek. Şöyle bir Travego’ya denk gelemedim. Kuzu gibi girer derdi, rahmetli Fikret Albayın lafıdır bu. Nasıl da özlüyoruz kendisini bilemezsiniz. 2011’de aramızdan ayrıldı ne yazık ki > Fikret Albay. Muavin sıkıntılı değil. Neydi o Yozgat’taki? Görür görmez bisikleti fazla bagaj diye tutturdu ve 400 lira kestirdi. Başına 400 tane taş yağar umarım : )) Sol taraf Dudullu yolcusu oluyor. Velespiti hazır edip sokuyoruz. Çantalar destek olsun diye de yanına, gene de lastikle sabitliyorum. Ve koltuklarıma geçiyorum. 11 saatlik yolculuk başlıyor. Sözde internet var ama hiç bir şey açılmıyor, zayıf. Antalya çıkışı da yol uzunca bir rampa. Güvenlik müvenlik şeridi de göremedim. Üstelik de gidiş geliş birbirinden ayrı-uzak. Yani farklı yollar.


Müzik dinleyerek yolculuğu tamamlıyorum. Yemek molalarında bir yayla çorbası (110-) içiyor, fuzuli şeyler yiyor, Gebze yakınlarındaki yağmur panik yaratıyor, ya İstanbul’da da varsa (ama olmadığını söyleyince Firu rahatlıyorum) ve 15 dk gecikmeyle Dudullu terminale varıyoruz, saat 23.15. Muavinin yardımıyla tekeri takıp 5 dk uzaktaki evin yolunu tutuyorum. 


İyi ki döndüm, bu tekerle macera tam olurdu. Firu banyoda. Kapıyı açıp korkutuyorum : )) Ve 17 günlük hasret sona eriyor.


















Korkuteli - Elmalı (olamadı) - İstanbul

Tur tarihi: 20 Eylül 2024

Alınan yol: 7,78 km
Ortalama hız: 18,9 km/s

En yüksek hız: 27,4 km/s
Bisiklete biniş süresi 24 dk, dışarıda geçen süre 29 dk

En yüksek sıcaklık 24 ˚C, en düşük 19 ˚C, ortalama 19,4 ˚C
Yükselti kazancı 
(çıkış) 55 m, kaybı (iniş) 75 m
En düşük yükselti 962,8 m, en yüksek 1037,6 m

 

Garmin yol bilgileri Korkuteli–İstanbul


Relive yol bilgileri Korkuteli–İstanbul



Korkuteli’den ayrılışım 08.19.


Ön tekerdeki boşluk beni tedirgin ediyor. Bilmeden geldim

 ama bilerek sürmek çok zor. Ne olur ne olmaz!


 Sürekli tekeri gözleyerek Elmalı ayrımına doğru sürmekteyim.

 Bir yandan da kafamın içinde dolanan

 sorular: “Canının kıymeti mi yok?


Daha sormadan şoför bunu alamam, yerim yok, sığmaz demez

 mi! Dur, tekeri sökeriz, araya sıkıştırırız… Yok diyor sırt dönüyor.
























Turun başından beri her gün bir çalışmasını gösterdiğim sanatçı Caravaggio: Tam ismi "Michelangelo Merisi da Caravaggio" olan ressam 1571 yılında İtalya'nın Milano kentinde dünyaya gelmiş, adını doğduğu kasabadan almıştır. Barok sanatının en özgün sanatçısı kabul edilen Caravaggio kısacık hayatına çok önemli eserler sığdırmıştır.


Caravaggio'nun resim dünyasına adım atması 4 yıllığına ressam Simone Peterzano'nun yanına çırak olarak girmesiyle başlamıştır. Daha sonra Tiziano'nun öğrencisi olmuş ve bu dönemde Venedik Okulu ile tanışmıştır. Sanatçı, Malta, Napoli, Sicilya ve Roma'da çalışmış, Barok sanat akımının ilk büyük sanatçısı kabul edilmektedir. Caravaggio resim yaptığı ilk dönemlerde, yani Roma'daki ilk yıllarında dramatik bir anlatım içermeyen kendi portrelerini ve ölü doğa resimleri yapmıştır. Fakat bu ilk dönem eserlerinde bile güçlü bir ışık gölge kullanımı ve ayrıntılarla bezenmiş ince bir resmetme dikkat çekmektedir.


Rönesans akımının denge ve uyum anlayışının tam zıddı olan ‘abartı’ ve ‘hareketlilik’ Barok stilini tanımlayan iki sözcüktür. Bu akımın ilk sanatçısı Caravaggio kabul edilmektedir. Bu dönemin önemli sanatçıları Vermeer, Rubens ve Rembrandt’tır. Barok stilinin ortaya çıkmasında Kilisenin öncelik ettiği kabul edilmektedir. Çünkü 18. yüzyılda çok sayıdaki Avrupa ülkesinde mimar, ressam ve heykeltıraşları destekleyen ve teşvik eden kiliseler olmuştur. Sanatçılardan kutsal amaca yönelik eserlerin yapılmasını isteyen ve müşterisi olanlar prensler, krallar ve kiliselerdir.


Hırçın, kuşkucu bir mizaca sahip olan sanatçının hayatı dövüşler, kavgalar ve kovuşturmalarla geçmiştir. Caravaggio, bir kez daha polis ile başı derde girince Roma'dan Napoli'ye oradan da Malta üzerinden Sicilya'ya geçmiştir. Buradan da geri dönüşünde Roma'ya gitmek üzere yola koyulduğunda 1610 yılında Porto Ercole'de sıtmadan ölmüştür.

Vikipedi


----------


Sonuç: Senenin ikinci turuna Mudanya Güzelyalı’dan başlayıp Korkuteli’de ön göbekte oluşan boşluk nedeniyle sonlandırmak zorunda kaldım. 4 Eylül’de yola çıktım, 20 Eylül’de döndüm İstanbul’a. 17 gün evden uzak kaldım. 756 km yol pedallamışım. Yürüdüklerimi de eklersem çok daha fazla olur. 86,3 kg ile çıktım, 82,2 kg ile döndüm. Tura başlarken: ön çantalar toplamı 12,5 kg, arka çantalar toplamı 17,1 kg, gidon çantası 2,3 kg, hepsi toplam 31,9 kg ağırlıktaydı. Tur boyunca mataraların suyu ve alınan yolluklarla 32 kg’ı geçmiştir. Not aldığım harcamalar toplamı 16.884- lira; bunun 3.285 lirası nakit, 13.599- kredi kartı ile: yemek 2.235-, konaklama 9.194-, ulaşım 2.910- (2.763- şehirler arası), k.yemiş+içecek vs. 1.256-, ilaç-kundura+berber vs. 373-.























[bisikletle]Türkiye: Batı Anadolu Arkeolojisi’nin izinde…; İstanbul - (deniz otobüsü) Güzelyalı - İnegöl - Bozüyük - Kütahya - Altıntaş - Dumlupınar - Uşak - Güney - Denizli - Acıpayam - Çavdır - Korkuteli - (minibüs) Antalya - (otobüs) İstanbul





“[bisikletle]Türkiye: Batı Anadolu Arkeolojisi’nin izinde…” turu böylece 3’te 2 olarak tamamlanmış oldu. 3 il ve 9 ilçe; Aksu Köyü, Kazancı Bayırı (550 m), İnegöl Kent Müzesi, İshak Paşa Camii, Tacü’n-Nisa Sultan Hatun Türbesi, İnegöl’ün tarihi Çınar ağaçları, Kasımpaşa Camii, Bozüyük Garı, Kütahya Saat Kulesi, Germiyan Sokağı, Kütahya Çini Müzesi, Kütahya Ulucami, Yeşil Cami, Sevgi Yolu, Zafer Tepe, Dumlupınar Zafer Anıtı, Şehit Sancaktar Mehmetçik Anıtı, Dumlupınar Garı, Dumlupınar Şehitliği, Üç Komutan Anıtı, Milisler Anıtı, Dumlupınar Kurtuluş Savaşı Müzesi, Atatürk Karargah Evi, İlk Hedef Anıtı, Atatürk ve Kurtuluş Anıtı, Uşak Garı, Uşak Müzesi, Dokuyan Eller Halı ve Kilim Evi, Uşak Atatürk ve Etnografya Müzesi, Halı ve Kilim Müzesi, Uşak Kent Tarihi Müzesi, Diorama 1922 Müzesi, Blaundus Ören Yeri, Cindere Baraj Göleti, Günel Şelalesi, Pamukkale, Hierapolis Arkeoloji Müzesi, Laodikeia, Denizli Kent Müzesi, Denizli Atatürk ve Etnografya Müzesi, Ressam İbrahim Çallı Evi, Osmanbey Konağı, Konyalıoğlu Konağı, Hacı Şerif Helvacısı, Denizli Bez Bebek Müzesi, Denizli Kaleiçi Çarşısı, Gazezoğlu Pidecisi, Kibyra Ören Yeri, Çomaklı Beli (1460 m), Saksağanlı Beli (1550 m)… daha nice görkemli yerler, yeni tanışıklıklar, macera dolu bir 2 hafta.


----------


Tur öncesi hazırlık aşaması:






























İlginizi çekebilir [bisikletle]Türkiye: Hititlerin İzinde (Nurhak–Doğanşehir)