30 Eylül 2025

Dünya Yol Bisikleti Yarışı’nda İsrail krizi! Konyalı sporcu çekildi...

Kigali’de düzenlenen Dünya Yol Bisikleti Yarışı’nda Türk sporcu Ahmet Örken’e İsrailli destek aracı tahsis edildi. Konya doğumlu milli bisikletçi araca binmeyi reddederek yarıştan çekildi.


Kigali 2025 Dünya Yol Bisikleti Yarışı’nda milli bisikletçimiz Ahmet Örken büyük bir tavır gösterdi. “Zamana Karşı Yarış” mottosuyla düzenlenen organizasyonda Konya doğumlu sporcumuza İsrailli destek aracı tahsis edildi. Örken, bu durumu kabul etmeyerek takip aracına binmeyi reddetti ve yarışın 20. kilometresinde parkuru bıraktı.


İsrail basını olaya geniş yer ayırırken, “Organizatörler Türk sporcunun malzemelerini İsrailli destek aracına yerleştirmişti. Ancak Ahmet Örken araca binmeyi reddetti” ifadeleri kullanıldı. Haberlere göre başarılı sporcumuzun, bisiklet arızası veya farklı sebepleri gerekçe göstererek yarışı yarıda bıraktığı da aktarıldı.


12 Mart 1993 doğumlu olan Örken, kariyerini UCI Continental takımlarından Spor Toto Bisiklet Takımı bünyesinde sürdürüyor. Sporcumuzun çekildiği yarışta şampiyonluğu Tadej Pogacar elde ederken Sloven bisikletçi üst üste ikinci kez zafere ulaştı.


Öte yandan Akşam’da yer alan habere göre; İsrailli bisiklet takımı Israel-Premier Tech, “güvenlik gerekçesiyle” İtalya’daki 108. Giro d'Emilia yarışına alınmadı. 4 Ekim’de düzenlenecek olan tek günlük organizasyonun yetkilileri kararı doğrularken, daha önce de İspanya’daki bir yarışta yaşanan olaylar sebebiyle etapların iptal edildiği hatırlatıldı.

HaberDairesi




29 Eylül 2025

Neye niyet neye kısmet; Beykoz-Yeniköy


Sabah evden çıkışım 9.15, Değirmendere’ye gidece’m. Paşamandıra tarafları, yani Beykoz ve devamı şeklinde. Hava kapalı, pek de sevmem böylesini. Soğuk olsun ama güneş olsun. Bir umut gibi süzülsün gri gökyüzünden, içime dokunsun…


Güneş insanı mutlu eder çünkü güneş ışığı beynimizde serotonin adlı mutluluk hormonunun salgılanmasını artırır. Serotonin, ruh halimizi iyileştirir, kendimizi daha dengede ve pozitif hissetmemizi sağlar. 


Yolum şu şekilde sürmekte: K.Çamlıca-Altunizade-Burhaniye ve Beylerbeyi’ne indiğimde sıcaklığı 17,8 °C olarak gösteriyor Garmin… Biraz trafikli bir gün sanki. Peş peşe geçen araçlar, üstelikte hızlılar, sanki tabakhaneye bir şey yetiştiriyorlar! Arada güneş hafif bir çıkıyor ama hemen kayboluyor. Havanın serin olacağını biliyordum, o nedenle uzun kollu 't-shirt' ve 'windstopper' yelek üstümde. Ama gene de ısınamadım, şu güneş bir çıksa da ısıtsa şeklinde Beykoz’a pedallamaktayım. Yalılar aradan çekilince, kuzeyden esen rüzgar hem kuvvetli hem de üşütüyor. Acaba Değirmendere yerine Elmalı-Görele mi yapsam? Kafa karışıklığı içindeyim. Tepem de koyu gri şeklinde. Acaba macaba derken hafiften ince damlalar… Hoppala! Bir kere daha bu yolda yağmura yakalanmıştım (bkz. Evdeki Hesap Çarşıya Uymadı!), gene mi?


Tamamen fikir değiştiriyorum. Nedense sıkıldım, dön diyorum. Ama aynı yoldan değil, geç karşıya, oradan. 28 km sonra geldiğim Beykoz’da önce vapur iskelesine yanaşıyor, en yakın seferin 11.50’de olduğu çıkıyor. Neredeyse 1 saat sonra. Git bir de motorlara bak, onlar da 11.30’da. Yuh, en az 40 dakika. Çaresizce, bankların birine oturup beklemedeyim. Etrafı kesiyorum; kıyıda dolanan bir martı. Hem bakınıyor, hem de önüne çıkanı gagasıyla bir yokluyor, beğenmeyince bırakıyor devam ediyor aranmaya.


İstanbul martıları ne bulurlarsa yerler; ancak doğal olarak balık ve deniz ürünleriyle beslenmeleri gerekirken, simit, ekmek ve çöp atıkları gibi insan kaynaklı yiyeceklerle ve sokak hayvanları için bırakılan mamalarla da hayatta kalmayı öğrenmişlerdir.


Bu motorlara ilk biniyorum, Yeniköy’e geçiyorlar, Beyden 1 ve 3 gibi numaralanmışlar. 2 basamaklı merdiveni atlatıp bisikleti içeri sokuyor, sabitleyip yanındaki banka ilişiyorum. Çalışan uyarıyor: “Cama değmesin!” -“Basmıyor ki.” -“Genelde dışar’da tutuyorlar.


15 dakikalık bir yolculuk sonrası başladım Yeniköy’den Beşiktaş’a doğru dönmeye. Yön değiştiğinden rüzgar da arkadan esmekte, hissedilmiyor. Hava da 21 derece oldu burada. Eskiden sıkça geçtiğim bu yolda ne çok maceralarımız olmuştu. Bisiklete binişin ilk yılları, Hasan’la arabaların arasından slalom yapardık, sıkışık trafiğin içinde. 16-17 sene geriye sarmak lazım makarayı. Hem gençtik hem de hevesli. Hey gidi günler derler ya…


İstinye’ye yaklaşmaktayım. Karşı yönden ara sıra eski arabalar gelmekte; beyaz renkte 60’ların Mercedes Coupe’si (230 SL), Amerikan arabaları-Ford Mustang, Chevrolet Impala, tosbağa denilen kırmızı bir VW, eski siyah Citroën… Acaba nostaljik bir tur mu var?


Evet, "Seçkin Beyefendiler Sürüşü" (The Distinguished Gentleman's Drive-DGD) etkinliği 28 Eylül 2025 tarihinde İstanbul'da gerçekleştirildi. Yaklaşık 60 klasik otomobil, erkek sağlığı ve prostat kanseri farkındalığı amacıyla İstanbul Tüpraş Stadyumu önünden hareket etti. Katılımcılar dönemin ruhunu yansıtan kıyafetlerle şıklık ve dayanışmayı bir arada sundu.


Emirgan ve Rumelihisarı feci kalabalık; araç kapan valeler, dönme çabasında acemiler, park etmeye çalışanlar, arabasını kapının önüne havalı bir şekilde koyanlar… bir kaostur sürmekte!


Öyle veya böyle Beşiktaş’a vasıl oluyorum. İlk motoru kaçırıyor, bekleyene biniyorum. Bisikleti burunda sabitlerken yolda geçtiğim kadın bisikletçi de biniyor ve burunun diğer tarafına park ediyor velespitini. Gidip bir el freni lastiği vereyim diye yanına varıyor, konu bisiklet olunca sohbet de kolay başlıyor. Poyraz’a gitmiş, Sarıyer’e geçmiş şimdi Çerkezköy’e devam edecek. Orada oturmakta. “Nasıl gideceksiniz?” -“Üsküdar’dan metroyla” -“Ne güzel, aynı metroya binece’z yani.” Bisikletin donanımı uzun yol yaptığını gösteriyor. Önde ve arkada çanta taşıyıcılıları var. Konuşkan bir hanım. Dert yanıyor Beykoz tarafındaki otobüs sürücülerinden: “Öyle yakın geçiyorlar ki, bazen yol kenarına kaçmak zorunda kalıyorum.” Haklı, bu durumdan ben de şikayetçiyim. Hele de bazen diziliyorlar, sanki tren geçer gibi oluyor, bir-iki-üç-dört… araç peş peşe. (...) Ve geldik Üsküdar’a. Metroya iterek gidiyor, sohbete devam ediyoruz. “Tanıştık sizinle galiba daha önce.” -“Öyle mi, nerede?” -“Yalova’da. Çıkartamıyorum. Acaba karıştırıyor mu beni birisiyle? Ama öyle güzel tarif ediyor ki bende de jeton düşüyor. Doğru ya, yıllar önce o taraflarda bir turda tanışmıştık, hatta yolun son bölümünü de birlikte pedallamıştık, Ada Hanım ve Necef Beyle (bkz. İznik Gölü’ne bisikletle... II). Metroda sohbetimiz ineceğim durağa kadar sürmekte. Firuzan’ı soruyor, anlatıyorum bıraktığını. Üzülüyor binmediğine. Ve İmam Hatip durağına gelmemizle; belki bir gün gene rastlaşırız diye vedalaşıyoruz.


Ev buradan çok uzak sayılmaz. Hele bisikletle hiç sayılmaz. Üstelik son bölüm de yokuş aşağı. Aklıma geliyor da; Berk Çiftlik’e acaba süzme yoğurt geldi mi? Günlerdir arayıp sorduk, neyse ki bugün mevcutmuş. Eve fazla uzak olmayan mağazaya ulaşıp yoğurtla birlikte füme peynir, kefir ve siyez buğdayı (*) ekmeği de alıyorum. Alış veriş sırasında satıcı ile başlayan sohbette, biraz aksanlı konuşmasından nerelisiniz diye sorunca Suriyeli olduğu çıkıyor. Hemen Suriye maceramızı anlatıyorum: 2010, savaş öncesi 3 hafta pedallamıştık (bkz. Suriye: Kilis-Halep). Muhteşem yerler görmüş, insanlar tanımış, çok sevmiştik. Kısa zamanda samimi oluyor, laf lafı açıyor, oğlunun İTÜ İnşaat Bölümüne başladığını, 12 yıldır Türkiye’de yaşadığını, aslen Şam’dan geldiğini anlatıyor. “Döner miyim dönmez miyim bilemiyorum, oğlanın okulu bir bitsin.” Telefonlar alınıp veriliyor, ödeme yapılıyor (474-) ve evin yolunu tutuyorum.


(*) Siyez buğdayı, yaklaşık 12.000 yıllık geçmişiyle genetiği bozulmamış en eski buğday türlerinden biri olarak kabul edilir. Bu atalık tohum, modern buğdaylara göre benzersiz besin değerleri ve sağlık faydaları sunması nedeniyle büyük bir öneme sahiptir.


Tarihte Bugün’ü okumayı çok severim. Bazıları geçmişten bazıları günümüzden, pek çok şeyi hatırlatır.


1954 - Türk Migros İstanbul'da hizmete başladı. Şirket, İsviçre Migros Kooperatifler Birliği (**) ve o dönemin İstanbul Belediyesi'nin (İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Fahrettin Kerim Gökay'ın girişimiyle) ortaklığı ile İstanbul'da kurulmuştur. Başlangıçtaki temel amaç, İstanbullu tüketicilere hijyenik koşullarda, aracısız ve uygun fiyatlarla gıda ve temel ihtiyaç maddelerini sunmaktı.


Migros, ilk yıllarında ağırlıklı olarak seyyar kamyonlarla hizmet vererek İstanbul'un farklı semtlerine tanzim satış (doğrudan üreticiden tüketiciye satış) yaparak büyük bir yenilik getirmiş ve modern marketçiliğin temellerini atmıştır.


(**) 25 Ağustos 1925 tarihinde Zürih şehrinde faaliyete geçmiştir. "Migros" adı, yarı toptancı anlamına gelir; "Mi" ve "gros" kelimelerinin yan yana getirilmesinden meydana getirilmiştir.


Seyyar kamyonları çok iyi hatırlıyorum. Gelirken farklı bir korna çalar, duyulunca sokağa çıkılır, park edeceği yerde beklenirdi.























Neye niyet neye kısmet; Beykoz-Yeniköy: Dudullu-Altunizade-Beylerbeyi-Beykoz-(gemi) Yeniköy-Beşiktaş-(gemi) Üsküdar-(metro) İmam Hatip-Dudullu


Tur tarihi: 28 Eylül 2025

Alınan yol:47,17 km
Ortalama hız: 17,8 km/s

En yüksek hız: 46,8 km/s
Bisiklete biniş süresi 2 s 39 dk, dışarıda geçen süre 5 s 10 dk

En yüksek sıcaklık 26 ˚C, en düşük 18 ˚C, ortalama 20,1 ˚C
Yükselti kazancı 
(çıkış) 401 m, kaybı (iniş) 513 m
En düşük yükselti 3,2 m, en yüksek 152 m


Garmin yol bilgiler Neye niyet neye kısmet; Beykoz-Yeniköy


Relive yol bilgiler Neye niyet neye kısmet; Beykoz-Yeniköy




































23 Eylül 2025

Şehir Senin Pedal Çevir


Kadıköy Belediyesi’nin Avrupa Hareketlilik Haftası kapsamında Almanya Federal Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosluğu işbirliğiyle düzenlediği 10 km’lik keyifli bisiklet turunda buluşuyoruz. 


28 Eylül 2025, 10.00 – Kalamış Atatürk Parkı





Katkıları için Filiz’e teşekkürler.










İlginizi çekebilir German Cycling, yükselen bisiklet destinasyonu olarak Türkiye'nin Ege kıyılarını ziyaret etti, Imatra, bisikletle yol alınan kilometreleri dijital paraya çeviriyor…, Doğu-Batı


22 Eylül 2025

bisikletle Eskihisar-Balyanoz/AA


Tam 3L (*) bir rotadır Eskihisar-Balyanoz, tek rampası Bayramoğlu’na geçmek için olan bölümde bulunur, ama o da sağlamdır. Yani dümdüz geldiğin yolda bir duvar gibi çıkar adamın önüne. (…) Sabah arkadaşımla trende buluşmak üzere 8.36'da çıkıyorum evdem, Bostancı’ya. Aydın A. da Cevizli’den dahil oluyor ve sohbet ede ede Gebze’ye ulaşıyoruz. Lokomotif önünde çekilen hatıra fotosu sonrası Eskihisar sahiline inmek üzere başladık pedallamaya (10.24). Feribot yolu üzerinden geçen yaya köprüsünün asansörü çalışmamakta. 1 haftadır böyleymiş, merdiveni tırmanan vatandaş söyledi. Yuh mu yuh, 1 haftadır insanlara, özellikle yaşlı ve engellilere bu eziyet yapılır mı? Yazaca’m belediyeye, bu kadar da sürmemesi lazım bir arızanın! (**)


(*) LayLayLom


Eskihisar, tarih boyunca önemli bir yerleşim ve doğal güzellik alanı olup, Osman Hamdi Bey'in müze evi gibi kültürel miraslarıyla da ön plana çıkmaktadır. Bölgenin sahil kısmı, günümüzde halkın denize eriştiği, yürüyüş yaptığı ve ziyaret ettiği bir alan olarak yer almaktadır.


Eskihisar sahili, kalenin altı artık yazın olduğu gibi kalabalık değil. Mevsim geçti, okullar açıldı, insanlar evlerinde. Sahilin bir ucuna, son noktasına pedallayıp dönüyor ve Şehit Er Gökhan Hüseyinoğlu Sahil Parkı’yla devam ediyoruz. Aydın A. buralardan ilk geçtiğinden hayran kalıyor. Gerçekten de bisiklet için son derece keyifli bir yol. Bu konuda belediyeyi kutlamak lazım.


Bölgeye ilişkin önceki turlarımda ayrıntılı bilgi verdiğimden, merak edilirse buradan okunabilir > Keşif Turları; Hannibal’ın Mezarı/Eskihisar Kalesi/Osman Hamdi Bey Evi, bisikletle Eskihisar-Darıca-Balyanoz


Hava da artık öylesine sıcak değil ama gene de plajda az da olsa insanlar görüyoruz. Darıca’daki kahvede verdiğimiz bir molada yanımızdaki sandviçleri 2’şer çayla (15- ad.) mideye indiriyor, oturan beyle yapılan sohbette mevcut iktidardan duyulan nefret dile geliyor. Memnun olan kimseye rastlamadım. Nerede bu %30’lar?


Darıca sonrası gene sahil boyunca süren yol çimento fabrikasına kadar gelip, sağlam bir rampayı çıkıp Bayramoğlu’na doğru inmekte, Yelkenkaya denilen bölgedeki İşbank Dinlenme Tesislerine. Bayramoğlu Halk Plajı bugün boş. Yazın önü bile insan ve araç kaynardı. Burayla ilgili YZ’ye sorduğunuzda şöyle denilmekte: Plajın halk tarafından kullanımı 2013 yılında başlamıştır. Bu tarihte, dönemin yerel yöneticilerinden İbrahim Karaosmanoğlu'nun halkla birlikte denize girmesiyle sembolik olarak açılmıştır. 


Bayramoğlu içinden geçip sahile indiğimizde daha kuvvetli esen bir rüzgar bizi karşılıyor. Denizden getirdiği iyotlu havayı derin derin içimize çekerek, Su Sporları ve Yelken Kulübü önünden devamla uzunca gidip, bisiklet yolunun sonuna varıyoruz. Son bölümde genede piknikçelerin kalabalığı vardı. Koşturan bebeleri, bisiklet yolunda kay-kay ve paten binen çocuklar tedirgin etti. Ayrılmadan önce bir mola verelim diye yer bakınırken, bankların birinde oturan Azeri baba oğul ile tanışıp edilen sohbette gencin burada üniversite okumaya geldiğinini öğreniyoruz. Biraz oradan biraz buradan, daldan dala atlayan konularla devam eden muhabbetimiz yarım saat kadar sürüp sonlanıyor (13.17). Fatih tren istasyonundan durak başına, daha rahat binelim düşüncesiyle Gebze’ye dönüp oradan boş trende bisikletlerimizi sağlama alarak dönüşe geçiyoruz. Aydın A. Atalar’da iniyor, bense Bostancı’dan metroyla İMES’e ve eve.


Kora diye anılan bir çalgı var, belki bilirsiniz, arpı andırır, 21 tellidir. Gövdesi, üzeri gerili hayvan derisi ile kaplı yarım kesilmiş büyük bir su kabağı. Ama sadece bir enstrüman olmayıp, kora, griotlar (ozan) denilen Batı Afrikalı halk şairleri ve hikaye anlatıcılarının çalgısıdır. Griotlar, tarih boyunca toplumsal hafızayı, efsaneleri ve dini anlatıları müzikle aktarmışlardır. Kora'nın tarihi yaklaşık 700 yıla dayanır, ama sözlü gelenekte bin yılı aşkın süredir var olduğu söylenir.


Dinleyelim; kora çalan ilk kadın griotlardan Sona Jobarteh: Gambia



Sona Jobarteh, Gambiya asıllı İngiliz müzisyendir. Hem klasik müzik eğitimi almış hem de Afrika'nın derin müzikal geleneğini öğrenmiştir. Kora yanında gitar ve viyolonsel gibi telli çalgıları da çalmakta, ayrıca şarkı söylemektedir. Sanatçının müziği, Afrika'nın kültürel mirasını, modern müzikle başarılı bir şekilde sentezlemekte olup, hem batı hem doğu dinleyicilerinden büyük ilgi görmektedir. Sona Jobarteh, aynı zamanda sosyal aktivist olarak birçok platformda Afrika kültürünün doğru temsili ve müziğin pozitif etkileri için çalışmalar yapmaktadır.

















Tur tarihi: 21 Eylül 2025

Alınan yol: 33,49 km
Ortalama hız: 15,2 km/s

En yüksek hız: 52,5 km/s
Bisiklete biniş süresi 2 s 12 dk, dışarıda geçen süre 6 s 47 dk

En yüksek sıcaklık 32 ˚C, en düşük 20 ˚C, ortalama 26,2 ˚C
Yükselti kazancı 
(çıkış) 290 m, kaybı (iniş) 475 m
En düşük yükselti 0 m, en yüksek 159,2 m 


Garmin yol bilgileri bisikletle Eskihisar-Balyanoz/AA


Relive yol bilgileri bisikletle Eskihisar-Balyanoz/AA





























(**)