Bu pazar Riva
yaptık, 100 km’lik yol, gidişi, gelişi, dolanışı vs... Ama esas önemlisi İhsan
bizi orada muhlama yemeğe götürdü. Kaçtır giderim Riva’ya, orasını fark
etmemişim. Muhlama bilirsiniz, kuymak da derler, Samsun'dan Artvin'e yani Ordu, Giresun, Trabzon, Rize, Artvin, Sivas,
Tokat , Amasya ve Erzurum illerinde çok popüler olan bir yemektir. Gürcistan,
Dağıstan, Azerbaycan ve Kafkasya'nın bazı bölgelerinde de çok popülerdir. Mısır
unu, tereyağı ve genellikle minci adı verilen tuzlu çökelek (bazı yörelerde
telli peynir veya su peyniri) peyniri kullanılarak yapılan mısır lapasının
adıdır.
Fındık toplayıcılarının
yemeğidir der İhsan. Tok tutar, midede genişler, şişirir. Biz de daldık içine
zaten. 11 kişiydik sofrada. Yola 12 çıktık ama Varujan Akbaba’dan döndü. Haluk,
Serhan, Levent, Kamil, Mustafa E., Ömer E., Ömer A., İhsan, Mehmet ve biz.
Rüzgar sabah bize
karşı esiyordu, ama dönüşte işe yaradı, arkadan destek verdi yer yer. Bu
günlerde de hava şaşırtıcı derecede sıcak. İklim değişikliği bu sene herhalde
çok şaşırtacak. Yazın oldukça sıcak geçeceği söyleniyor.
Üsküdar’dan
başladılar pedallamaya arkadaşları (bu ‘ı’nın eklenmesinin bir esprisi var da :)),
biz Beylerbeyi’nde katıldık. Evden, yani Dudullu’dan E5’e paralel bir yol
bulduk, 45 dk.’da Beylerbeyi’ne varıyor. Hele de Altunizade’den başlayan iniş.
Nakkaştepe’den müthiş bir asfalttan yağ gibi kayıyor velespit. Herhalde Koç Holding
için yolu böyle kaymak yapmışlardır, diye düşünmemek elde değil. Yol dedim de,
Ataşehir’de yolların bazıları ne feci durumda. Bir kere o dökülen-sertleşen çimento
artıkları, dalga dalga olmuş asfalt, lağım kapakları ve paralel ızgara
delikleri... saymakla bitmez. Geçmemek için alternatif yollar aramak zorunda
kaldım. Şu belediye başkanlarını bisikletle gezdirmek lazım. Başka türlü
anlayamayacaklar durumumuzu.
Kanlıca’dan Mustafa
E., Paşabahçe’den de Kamil dahil oluyor. Ve uzun bir zincir şeklinde süzülerek
geliyoruz Akbaba’ya. Harika bir köy. 2 şirin kahvesi var. Fırını, bakkalı,
güleryüzlü insanları. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde köyden bahsetmekte. 17. yüzyılda köyde bir çarşı ve hamam
mevcuddur. Kiraz ve kestane mevsimlerinde Kestane ve Kiraz Faslı isimli mesire
faaliyetlerinde, İstanbullu "safa ehli" insanların Akbaba Sultan’a
giderek çadırlar kurduğunu, türlü sohbetler yapıldığını ve bunun iki üç ay
sürdüğünü kaydetmektedir.
Kuzguncuk’dan iki saat içeride büyük bir
karyedir, ki mevkinin letafeti ve meyve ve suyunun lezzetiyle meşhur olub,
mezai-i kiramdan İstanbul'un fethine katılan Türkistan asıllı Ak Baba isminde
bir zatın türbesi dahi orada bulunmakla Payitaht’dan tenevvüre ve ziyaret için
gidilir.
Osmanlı sultanları
ile ilgili ilginç bir yazı okudum geçenlerde. Kanuni’nin resminin Amerikan
Temsilciler Meclisi Salonu’nda bulunmasına ilişkin. Aynen aktarıyorum. İddiaya göre Amerikalıların Kanuni’yi baş
tacı etmesi annesi, dolayısıyla kendisi de, Yahudi olması sayesinde! Bilindiği
üzere Musevi inancına göre, “Yahudilik,
babadan değil anneden geçiyor!”
Kanuni’nin babası Yavuz Sultan Selim, annesi ise Yahudi
asıllı Polonyalı Helga Hanım
(Hafza Sultan).
Dünya
Savaşı’nda Hitler’den kaçan
Yahudilerin Türkiye’de önemli hizmetler ve görevler üstlenmeleri gibi; 1492
yılında da, İspanya’dan sürgün edilen Yahudiler Osmanlı’da çok önemli görevlere
getirilmişlerdi. (II. Bayezid ve
Yavuz Selim’in hekimbaşısı Joseph
Yasef Hamon’du). İstanbul’daki vergi toplama düzeninin sorumlusu,
hazinenin başına tayin edilen Eliyah Mizrahi’dir.
Kanuni, Yahudi geleneğini evlilik sonrasında
da sürdürdü. Eşi Hürrem Sultan’ın
Ukraynalı Musevi kızı Roxolena olduğu
cümlenin malumu. Hürrem-Kanuni çiftinin kızları Mihrimah için de damat
olarak Rüstem Paşa’yı
seçmeleri de rastlantı değil, çünkü Rüstem Yahudi. Kaptanı
Deryaları Yusuf Paşa
ise Rüstem Paşa’nın kardeşi! Kanuni’nin, daha sonra Hürrem’den olma oğlu
padişah II. Selim’i, Yahudi
asıllı Raşel (Nurbanu Sultan) ile evlendirmesi
iddiaya göre “zincirin” sürmesi
için. İddia bu.
İslama göre Müslüman bir erkek her tür “ehli kitap ve iffetli” (Yahudi ve
Hıristiyan) hatun ile evlenilebilir... (Maide suresi 5/5). Kanuni’nin
Yahudi evliliğinin İslamca bir sakıncası yok. Yahudi bir anneden doğması ve
hele de çocuklarını Yahudilerle evlendirmesi Musevi törelerine çok
uygun.
Çünkü “Anne Yahudi ise
çocuk da Yahudi!” Babanın esamisi hiç mi hiç okunmuyor!
Akbaba sonrası
Dereseki, çeşmeden suları tazeleme ve rampayı tırmanış. Biraz kopmalar oluyor
ama tepe noktasında grup tekrar toparlanıyor ve birlikte rampayı inip Riva
otoyoluna bağlanıyoruz. Öyle bir ters rüzgar var ki, inişte bile pedal basmak
gerekiyor. 26 km/sa olacak denilmişti hızına.
Üçüncünün bağlantı
çalışmaları sürmekte. Viyadüklerin ayakları hazır. Haliyle altında şantiye
kurulmuş. Bu da kamyon, toz, toprak, kargaşa demek.
Riva’yı görüyoruz
artık. Son tepe noktasında toparlanıp TFF kampının önünden geçip balıkçı
kasabasında soframıza ulaşıyoruz. Dışarda oturma kararı alındı. Hava güneşli, masalar
birleştirildi, siparişler verildi. Kimi kara lahana yemeği, kimi döner ve
ortaya muhlama. Öncesinden ikram olarak salatalar dağıtılıyor, ardından
tereyağlı pideler ve koca bir tencere muhlama geliyor. Firuzan evin hanımı olarak
servisi yapıyor. Herkesin tabağına koca 2 kaşık. Öff anam diyerek pidelerle
dalıyoruz. Tabaktakiler bitip tencerede kalanı da bir kere daha pay ediyor
Firuzan, arkasından ikram çaylar. Off off off... Lokanta sahipleri Karadenizli,
besbelli. Burunlar ele veriyor :)) Ama şeker insanlar. İkramları, ilgileri
eksiksiz.
Şöyle bir kıyıya
uzanalım diyor İhsan ve peşinden basıyoruz pedallara. Ne güzel evler var yamaçlarda.
Hele bir tanesine hayran kaldık. Kaptan köşkü gibi duruyordu denize doğru.
Eski tahlisiye
istasyonu piknik alanına dönüştürülmüş. Adamlar mevsim hazırlığındalar. Keyifli
bir yer, püfür püfür esiyor. Yazın bile eseceğini sanırım.
Dere kenarına
iniyoruz güzel bir yoldan hızla kayarak... ve tekrar denizle buluşma noktasındayız.
Büyük bir daire çizmiş olduk Riva etrafında.
Aykut Aydoğdu,
İstanbul. Dijital tasarım ve çizimler.
Otoyoldan az sonra
ayrılıp Alibahadır üzerinden Mahmutşevketpaşa’dayız. Bu yolculuğun en güzel yolları,
köy içlerinden, tarlalar-bahçeler arasından geçen. İnsanlar evlerinin önünde,
atölyelerinde çalışmakta. Pazar gezisine gelmiş İstanbullular, kimi
lokantalarda, kimi yürüyüşte.
MŞP sonrası bir
tırmanış ve Zerzavatçı molası. İhsan kaybolmuş, gitmiş. Pek de haber vermeden
bu sefer. Gezinin sonunda artık daha fazla beklemeye tahammül edemeyip
ayrılıyor, genelde.
Camii yanındaki
kahvemizde ayran, soda, çay ile tazelenip, biraz simit ve lokum ve devam.
Yapraklı ekmek
alacaktık, kalmamış. Ama yumurta bulduk köyde.
Görele’de Kamil ve
Levent Beykoz istikametine ayrılıyorlar. Kalan sekizli olarak bizler Kavacık,
A.Hisarı ve Üsküdar’a pedal basıyoruz. Boğaz trafiğini ortadan yararak. Zaman
zaman bekleşip devam ederek. Üsküdar Mustafa E., Ömer E. ve Ömer A.’nın ayrılma
noktası. Kadıköy’de Serhan ve Haluk, Söğütlüçeşme’de de Mehmet. Biz de FB
stadındaki güvenlik önlemleri nedeniyle trafiğe kapatılmış yolu biraz iterek,
biraz tersten giderek aşıp Kızıltoprak üzerinden evin yolunu tutuyoruz.
Bisiklet sporuna faaliyetleri arasında ilk
yer veren FB’nin 1912-1960 yılları arasında bir bisiklet branşı vardı (keşke bugün de olsa). Esasen, bir süre yasaklanan yarışların İkinci Meşrutiyet'in ilanından
(1908) sonra tekrar canlanmasında FB’nin bu spora ağırlık vermesinin rolü
büyüktür. İlk yol yarışları Fenerbahçe, Maslak ve Bakırköy'de, pist yarışları
ise günümüzde FB Şükrü Saracoğlu Stadyumu’nun bulunduğu Union Club Sahası'nda
yapılmıştır denilmekte.
Haydoy’a yapılan
bağışlar için teşekkürler.
Riva-Muhlama: (Dudullu)-Üsküdar-Beykoz-Akbaba-Dereseki-Riva-Alibahadır-MŞP-Zerzavatçı-Görele-Kavacık-A.Hisarı-Üsküdar-Kadıköy-(Dudullu)
Tur tarihi: 3 Nisan
2016
Kat edilen mesafe:
115,02 km.
Ortalama hız: 13,9
km/sa.
Bisiklete biniş
süresi 8 sa.15 dk., dışarıda geçen süre 11 sa. 42 dk.
En yüksek sıcaklık
24 ˚C, en düşük 11 ˚C, ortalama 15,9 ˚C
İrtifa kazancı
(çıkış) 1552 m., kaybı (iniş) 1538 m.
En düşük irtifa 0
m., en yüksek 214 m.
Garmin yol
bilgileri Riva-Muhlama
Foto katkıları için
Levent’e teşekkürler.
Bu bölgeye yapılmış
geziler MahmutŞevketPaşa, ±84, Riva, “Hav Hav”, Riva-TuttumSeni, ±90
İlginizi çekebilir
Dünya Barış Günü’nde..., El Trio Chile, Kurna’cılar