Aslında bayramda
İstanbul çok güzel olur, tüm kalabalık, tüm gürültü kalkar, sakin bir şehre
dönüşür. Ama biz bu 9 günü fırsat bilip, özellikle Firuzan’ın yoğun çalışma
programında biraz nefes alması için Safranbolu’ya doğru uzanan bir rota çizdik.
Kıyıdan Zonguldak yakınlarına kadar gidip oradan içerilere geçerek, hem deniz
hem dağ havası alarak Safranbolu’ya ulaşmak.
2 Temmuz 2016, Cumartesi / İstanbul - Kumbaba, 78 km. (1. gün)
Sabah evden çıkışımız
8.20. Hava güzel, rüzgar karşıdan esmekte. Sultanbeyli üzerinden gidiyoruz.
Bende 25, Firuzan’da 23 kilo bagaj var. Yüklüyüz yani. Bayramcılar tatile
çıkmışlar bile. Tem yolu sağımızda, araçlar ağır ağır ilerlemekte. Bizim
yolumuzda trafik abartılı değil. Ama bazı araçların egzoz gazları insanın
boğazını yakıyor. Firuzan dayanamıyor yüzüne bafı (buff) çekiyor. Kurtköy
üzerinden Göçbeyli’ye geliyoruz. Burada bir kısa çay molası. Ramazan nedeniyle
bulunmaz sanıyorduk ama var. Çaycı ile sohbetteyiz. Eski gelişimizde bir kayıp
olayı yaşamıştık. Sandalye üzerinde unuttuğumuz yeleği sonra bulamamış, biraz
kızmıştık Göçbeyli’ye. Bir de suratsız bir çaycı vardı bir zamanlar burada. Asık
bir yüz ifadesiyle dolaşırdı. Sinir ederdi bakışları. Ama sonradan yerine geçen
tam tersi, güleryüzlü sevecen, dost canlısı biriydi. Şimdi memleketi
Ordudaymış.
Ve yolun keyifli
bölümü başlıyor (10.30). Ana yolun gürültüsü patırtısı geride kaldı. Şimdi çok
keyifli bir coğrafya içinden geçmekteyiz. Cırcır böceklerinin sesi o kadar
yüksek ki birbirimizi zor duyuyoruz. Yol kenarında biçilmiş ağaçlar. Ayakta
olanların gölgesi tepemizdeki güneşten koruyor bizi. İnişli çıkışlı
sürmekteyiz, zaman zaman [e] desteğiyle. Desteğin ilk çentiği de 25. km’de
tükendi. Ama bu doğanın içindeki çöpler tüm güzelliği gölgeliyor. Şu çöp işine
kalıcı çözüm bulamadılar. Buraları mahalle olduğuna göre artık belediyelerin
gelip alması gerek ama herhalde savsaklıyorlar ki atılmış vaziyette birikmiş.
Göçbeyli sonrası,
yaklaşık 17 km kadar sonra çeşmeler başlıyor, oldukça da bol. Su sıkıntısı yok
buralarda. Asfaltın durumu da kaymak. Yağ gibi kaymakta velespitler. Daha önce
bir kaç defa geçtiğimiz bir yol. Sağda
akan derede bir molaya ne dersin Firuzan? Hafif toprak inişten dikkatlice
velespitleri indiriyor, suyun üzerinden geçen köprümsü yere park ediyoruz.
Hemen ayakkabıları, çorapları çıkartıp soğuk suya daldırıyoruz ayaklarımızı.
Off nasıl da iyi geldi tahmin edemezsiniz. Pişmiş ayaklarımız sıcaktan. Deredeki
kurbağalar hep bir ağızdan bizi selamlıyorlar. Aralarında küçücükler de var.
Hepsi de fotoğraflık. Karşılıklı bakışıyoruz. Sadece kurbağa değil, oldukça da
fazla kelebek uçmakta burada. Onların sesi pek çıkmıyor, ama havada kanat
çırpışları sanki bize göz kırpar gibi.
[e] desteği 2’nci çentiğini
42. km’de (11.10), 3’üncüsünü de 68,7. km’de (13.45) harcıyor.
Yolda gelirken birer
elmayı paylaşarak biraz açlığımızı bastırmıştık.
Erenler’e geldik.
Bir mola zamanı. Hava sıcak, ağaç altında yanımızdakilerle karnımızı
doyurmaktayız. Güzel yer bulduk bu işe. Sandalye, masa, ağaç altı...
Bisikletleri de gölgeye çektik. Yakındaki bakkaldan aldığım ayranlar da
lezzetliymiş. Cam şişede olması Firuzan’ı çok sevindiriyor.
Firu kitap
okuyarak, ben de biraz kestirerek 2 saat kadar Erenler’de dinlendik. Şimdi gene yoldayız (16.00). Hava biraz hafiflemiş. Artık dümdüz yolumuz. Korucu, Ahmetli,
sonra Ağva ayırımı ve Kumbaba için kavşağı dikine geçeceğiz.
Kumbaba muhtarı Musa
Bey bizi bekliyor. Yıllar önce bir turumuzda tanışmış, yakın bir dostluk kurmuştuk
(Kumbaba–Şile). Buraya ne zaman gelsek onun bahçesine çadırı kuruyor, muhabbet
etme fırsatı buluyoruz. Kendisi aslen Iğdırlı, ancak askerlik nedeniyle geldiği
bu bölgeden ayrılmamış. Çok yer dolaşmış öncesinde, bunların arasında Trakya da
var. Uzundur da Kumbaba’nın muhtarlığını yürütüyor. Ama önce biraz dere kıyısı
boyunca atılan çevre turu, su kenarındaki çay bahçesinde 2 liradan içilen ‘kazzuk’
çaylar.
Tarihe baktığımızda bu bölgenin Bizanslılar
tarafından ‘Güneş Hamamı’ olarak kullanıldığı bilgisine ulaşırız. O
devirlerde bölge kumunun özellikle romatizmal hastalıkların tedavisinde yararlı
olduğu dilden dile dolaştığı için, Theodosius, Justinianus, Commenes’in de
aralarında bulunduğu Bizans saray mensuplarının yaz aylarında gemilerle bu
sahile gelip güneş banyosu aldıkları söylenir.
Evliya Çelebi Seyahatnamesinde,”Kumbaba”nın
günümüzden 400 yıl önce yaşayan bir Türk olduğunu yazar. Gençliğinde Mısır’a
giden bu Türk âlimin, Babillerin ve Mısırlıların kum tedavilerini etüt etmek
için yıllarca orada kaldığını belirtir. Anlatılanlara göre, gerçek adı bilinmeyen
bu alim, İstanbul’a dönünce de uzun araştırmalarının sonucunda, Şile’deki bu
kumların doğal yollarla tedavi süreci için elverişli olduğu kararını verir.
Zaman içinde, gerçek adını kimsenin
hatırlamadığı bu ilk fizyoterapi uzmanın hürmeten, bu bölgeye Kumbaba adı
verilir. Kumbaba’nın mezarı da aynı tepede yer alır.
Musa Bey yaptırdığı
evi bitirmiş, oraya taşınmış. Hemen yanında. Eski yerde, yeni kiracısı Erdal Bey
ve eşi Perihan Hanım ile tanışıyor, çaylar eşliğinde sohbet ile geçiyoruz zamanı.
Musa Beyin 2 torunu da dahil olunca zaman hızla akıyor. İki kardeş ne de
akıllılar. Küçüklerin rahat olmaları, ne istediklerine dair fikir sahibi
olmaları çok önemli. Bu biraz da ailenin verdiği öz güvenle ilgili. Çocuğu
bastırmayacaksın, sindirmeyeceksin. Satmazlı köyündeki iftara davet alıyoruz. Veya
buradakine de katılabiliriz. Ama biz yandaki Göksel Usta’nın pidelerini tercih
edeceğiz.
Çadırın kurulması,
onlar iftara, biz lokantaya. 2 mercimek çorbası+çoban salata+orta boy
vejetaryen pizza+2 su=28 TL ile doyuyoruz. Ses-foto-Garmin, yani aletlerin
aktarılması ve yorgunluğun yavaş yavaş baş göstermesi ile geceyi sonlandırıyoruz.
Yarın Ağva
yolcusuyuz.
İstanbul – Göçbeyli – Ulupelit - Kumbaba
Tur tarihi: 2
Temmuz 2016
Kat edilen mesafe:
78,68 km.
Ortalama hız: 14,1
km/sa.
Bisiklete biniş
süresi 5 sa. 33 dk., dışarıda geçen süre 9 sa. 46 dk.
En yüksek sıcaklık
38 ˚C, en düşük 26 ˚C, ortalama 31,6 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış)
1028 m., kaybı (iniş) 1125 m.
En düşük irtifa 2
m., en yüksek 230 m.
Garmin yol
bilgileri İstanbul-Kumbaba
Tur bilgisi: İstanbul-Göçbeyli
(Sultanbeyli üzerinden) TEM yan yolu düz, 1-2 yerde tırmanışı var. Hafta sonu
sakin, hafta içi trafiği olan bir yol. Kurtköy kavşağı dikkatli geçilmeli.
İstanbul Park yakınlarında 1 çıkış var. Göçbeyli sonrası çeşmeler var. Yolun tamamı
asfalt. Tırmanışlar var. Erenler sonrası düz.
Nehir kenarı çay
evi, Kumbaba
|
Erdal Bey, Musa Bey
ve Eşi ile, Kumbaba
|
2. gün (devamı) Kumbaba–Ağva
[bisikletle]Türkiye: Safranbolu’da Zaman (İstanbul-Safranbolu)
İstanbul-Kumbaba = 78,68 km
Kumbaba–Ağva = 34,36 km
Ağva–Kumcağız = 52,12 km
Kumcağız-Karasu Maden Deresi = 78,63 km
Maden Deresi-Akçakoca = 41,59 km.
Akçakoca-Ereğli = 47,84 km
Ereğli-Devrek = 66,59 km
Devrek–İncebacaklar = 57,10 km
İncebacaklar–Safranbolu = 48,55 km
Genel Toplam = 507,46 km