18 Temmuz 2016

[bisikletle]Türkiye: Safranbolu’da Zaman (İstanbul-Safranbolu)


Aslında bayramda İstanbul çok güzel olur, tüm kalabalık, tüm gürültü kalkar, sakin bir şehre dönüşür. Ama biz bu 9 günü fırsat bilip, özellikle Firuzan’ın yoğun çalışma programında biraz nefes alması için Safranbolu’ya doğru uzanan bir rota çizdik. Kıyıdan Zonguldak yakınlarına kadar gidip oradan içerilere geçerek, hem deniz hem dağ havası alarak Safranbolu’ya ulaşmak.














2 Temmuz 2016, Cumartesi / İstanbul - Kumbaba, 78 km. (1. gün)

Sabah evden çıkışımız 8.20. Hava güzel, rüzgar karşıdan esmekte. Sultanbeyli üzerinden gidiyoruz. Bende 25, Firuzan’da 23 kilo bagaj var. Yüklüyüz yani. Bayramcılar tatile çıkmışlar bile. Tem yolu sağımızda, araçlar ağır ağır ilerlemekte. Bizim yolumuzda trafik abartılı değil. Ama bazı araçların egzoz gazları insanın boğazını yakıyor. Firuzan dayanamıyor yüzüne bafı (buff) çekiyor. Kurtköy üzerinden Göçbeyli’ye geliyoruz. Burada bir kısa çay molası. Ramazan nedeniyle bulunmaz sanıyorduk ama var. Çaycı ile sohbetteyiz. Eski gelişimizde bir kayıp olayı yaşamıştık. Sandalye üzerinde unuttuğumuz yeleği sonra bulamamış, biraz kızmıştık Göçbeyli’ye. Bir de suratsız bir çaycı vardı bir zamanlar burada. Asık bir yüz ifadesiyle dolaşırdı. Sinir ederdi bakışları. Ama sonradan yerine geçen tam tersi, güleryüzlü sevecen, dost canlısı biriydi. Şimdi memleketi Ordudaymış.

Ve yolun keyifli bölümü başlıyor (10.30). Ana yolun gürültüsü patırtısı geride kaldı. Şimdi çok keyifli bir coğrafya içinden geçmekteyiz. Cırcır böceklerinin sesi o kadar yüksek ki birbirimizi zor duyuyoruz. Yol kenarında biçilmiş ağaçlar. Ayakta olanların gölgesi tepemizdeki güneşten koruyor bizi. İnişli çıkışlı sürmekteyiz, zaman zaman [e] desteğiyle. Desteğin ilk çentiği de 25. km’de tükendi. Ama bu doğanın içindeki çöpler tüm güzelliği gölgeliyor. Şu çöp işine kalıcı çözüm bulamadılar. Buraları mahalle olduğuna göre artık belediyelerin gelip alması gerek ama herhalde savsaklıyorlar ki atılmış vaziyette birikmiş.

Göçbeyli sonrası, yaklaşık 17 km kadar sonra çeşmeler başlıyor, oldukça da bol. Su sıkıntısı yok buralarda. Asfaltın durumu da kaymak. Yağ gibi kaymakta velespitler. Daha önce bir kaç defa geçtiğimiz bir yol. Sağda akan derede bir molaya ne dersin Firuzan? Hafif toprak inişten dikkatlice velespitleri indiriyor, suyun üzerinden geçen köprümsü yere park ediyoruz. Hemen ayakkabıları, çorapları çıkartıp soğuk suya daldırıyoruz ayaklarımızı. Off nasıl da iyi geldi tahmin edemezsiniz. Pişmiş ayaklarımız sıcaktan. Deredeki kurbağalar hep bir ağızdan bizi selamlıyorlar. Aralarında küçücükler de var. Hepsi de fotoğraflık. Karşılıklı bakışıyoruz. Sadece kurbağa değil, oldukça da fazla kelebek uçmakta burada. Onların sesi pek çıkmıyor, ama havada kanat çırpışları sanki bize göz kırpar gibi.

[e] desteği 2’nci çentiğini 42. km’de (11.10), 3’üncüsünü de 68,7. km’de (13.45) harcıyor.

Yolda gelirken birer elmayı paylaşarak biraz açlığımızı bastırmıştık.
Erenler’e geldik. Bir mola zamanı. Hava sıcak, ağaç altında yanımızdakilerle karnımızı doyurmaktayız. Güzel yer bulduk bu işe. Sandalye, masa, ağaç altı... Bisikletleri de gölgeye çektik. Yakındaki bakkaldan aldığım ayranlar da lezzetliymiş. Cam şişede olması Firuzan’ı çok sevindiriyor.

Firu kitap okuyarak, ben de biraz kestirerek 2 saat kadar Erenler’de dinlendik. Şimdi gene yoldayız (16.00). Hava biraz hafiflemiş. Artık dümdüz yolumuz. Korucu, Ahmetli, sonra Ağva ayırımı ve Kumbaba için kavşağı dikine geçeceğiz.

Kumbaba muhtarı Musa Bey bizi bekliyor. Yıllar önce bir turumuzda tanışmış, yakın bir dostluk kurmuştuk (Kumbaba–Şile). Buraya ne zaman gelsek onun bahçesine çadırı kuruyor, muhabbet etme fırsatı buluyoruz. Kendisi aslen Iğdırlı, ancak askerlik nedeniyle geldiği bu bölgeden ayrılmamış. Çok yer dolaşmış öncesinde, bunların arasında Trakya da var. Uzundur da Kumbaba’nın muhtarlığını yürütüyor. Ama önce biraz dere kıyısı boyunca atılan çevre turu, su kenarındaki çay bahçesinde 2 liradan içilen ‘kazzuk’ çaylar.

Tarihe baktığımızda bu bölgenin Bizanslılar tarafından ‘Güneş Hamamı’ olarak kullanıldığı bilgisine ulaşırız. O devirlerde bölge kumunun özellikle romatizmal hastalıkların tedavisinde yararlı olduğu dilden dile dolaştığı için, Theodosius, Justinianus, Commenes’in de aralarında bulunduğu Bizans saray mensuplarının yaz aylarında gemilerle bu sahile gelip güneş banyosu aldıkları söylenir.

Evliya Çelebi Seyahatnamesinde,”Kumbaba”nın günümüzden 400 yıl önce yaşayan bir Türk olduğunu yazar. Gençliğinde Mısır’a giden bu Türk âlimin, Babillerin ve Mısırlıların kum tedavilerini etüt etmek için yıllarca orada kaldığını belirtir. Anlatılanlara göre, gerçek adı bilinmeyen bu alim, İstanbul’a dönünce de uzun araştırmalarının sonucunda, Şile’deki bu kumların doğal yollarla tedavi süreci için elverişli olduğu kararını verir.

Zaman içinde, gerçek adını kimsenin hatırlamadığı bu ilk fizyoterapi uzmanın hürmeten, bu bölgeye Kumbaba adı verilir. Kumbaba’nın mezarı da aynı tepede yer alır.

Musa Bey yaptırdığı evi bitirmiş, oraya taşınmış. Hemen yanında. Eski yerde, yeni kiracısı Erdal Bey ve eşi Perihan Hanım ile tanışıyor, çaylar eşliğinde sohbet ile geçiyoruz zamanı. Musa Beyin 2 torunu da dahil olunca zaman hızla akıyor. İki kardeş ne de akıllılar. Küçüklerin rahat olmaları, ne istediklerine dair fikir sahibi olmaları çok önemli. Bu biraz da ailenin verdiği öz güvenle ilgili. Çocuğu bastırmayacaksın, sindirmeyeceksin. Satmazlı köyündeki iftara davet alıyoruz. Veya buradakine de katılabiliriz. Ama biz yandaki Göksel Usta’nın pidelerini tercih edeceğiz.

Çadırın kurulması, onlar iftara, biz lokantaya. 2 mercimek çorbası+çoban salata+orta boy vejetaryen pizza+2 su=28 TL ile doyuyoruz. Ses-foto-Garmin, yani aletlerin aktarılması ve yorgunluğun yavaş yavaş baş göstermesi ile geceyi sonlandırıyoruz.

Yarın Ağva yolcusuyuz.









İstanbul – Göçbeyli – Ulupelit - Kumbaba

Tur tarihi: 2 Temmuz 2016
Kat edilen mesafe: 78,68 km.
Ortalama hız: 14,1 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 5 sa. 33 dk., dışarıda geçen süre 9 sa. 46 dk.  
En yüksek sıcaklık 38 ˚C, en düşük 26 ˚C, ortalama 31,6 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 1028 m., kaybı (iniş) 1125 m.
En düşük irtifa 2 m., en yüksek 230 m.

Garmin yol bilgileri İstanbul-Kumbaba

Tur bilgisi: İstanbul-Göçbeyli (Sultanbeyli üzerinden) TEM yan yolu düz, 1-2 yerde tırmanışı var. Hafta sonu sakin, hafta içi trafiği olan bir yol. Kurtköy kavşağı dikkatli geçilmeli. İstanbul Park yakınlarında 1 çıkış var. Göçbeyli sonrası çeşmeler var. Yolun tamamı asfalt. Tırmanışlar var. Erenler sonrası düz.











Nehir kenarı çay evi, Kumbaba




Erdal Bey, Musa Bey ve Eşi ile, Kumbaba




































2. gün (devamı) Kumbaba–Ağva





[bisikletle]Türkiye: Safranbolu’da Zaman (İstanbul-Safranbolu)

İstanbul-Kumbaba = 78,68 km
Kumbaba–Ağva = 34,36 km
Ağva–Kumcağız = 52,12 km
Akçakoca-Ereğli = 47,84 km
Ereğli-Devrek = 66,59 km

Genel Toplam = 507,46 km