Bu aylarda hava öylesine
değişken ki. Bir gün kara bulutlar tepemize yağmur yağdırıyor, fırtına ağaçları
söküyor, ertesi gün güneş içimizi ısıtıyor. Hafta sonu da aynen böyleydi.
Cumartesi günkü kış, pazarı bahara bırakacaktı. Meteorologlar böyle
söylüyorlardı!
Bu hafta rotamızı Avcılar’a
çevirdik. Uzundur gitmemiştik. Artık damperlilerden dolayı her yere gidilemiyor.
Köprüydü havaalanıydı İstanbul darmadağın. Hele bir de kanal çıkarsa başımıza,
bu sefer de Trakya’yı bitirecekler.
Bugün 22 Mart, Dünya Su Günü.
İlk kez 1992'de Birleşmiş Milletler Çevre
ve Kalkınma Konferansı'nda önerilen "Dünya Su Günü", gerek BM
üyelerinin, gerekse diğer dünya ülkelerinin giderek büyüyen temiz su sorununa dikkat çekmek, içilebilir
su kaynaklarının korunması ve çoğaltılması konusunda somut adımlar atılmasının
sağlanmasında teşvik olması amacıyla bu isme bir gün adamak anlamında
oluşturuldu. 1993 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 22 Mart tarihini "Dünya
Su Günü" olarak ilan etti. (Kaynak Vikipedi)
Sabah 8.50, Karaköy’de
buluştuk. Haldun’un da gelmesinden sonra 9 kişi yola koyuluyoruz. Sarkis’in
katılması harika. Uzundur birlikte pedallamamıştık. İlk şehir dışı turunu
Sarkis ve Mete’yle yapmıştım. Yıllar önce İznik’e.
Yolumuz belli, Unkapanı-Fındıkzade-Samatya
diye gidecek. Surların çıkışında polis konuşlanmış. Nevruz kutlamaları var Kazlıçeşme’de.
Akın akın taşınıyorlar. Kornalar, flamalar, bayraklar… ortalık
sarı-kırmızı-yeşil. Kadınlar rengarenk elbiseler içinde, başlarında pullarla
süslenmiş ışıltılı örtüler...
Manastır Cafe&Restaurant,
Seyitnizam Mahallesi (Balıklı Meryem Ana Rum Ortodoks Manastırı karşısı),
mezarlıkların içinde güzel bir bina (metruk haliyle karşılaştırdığınızda epey
iş yapılmış). Önceki geçişimizde görmüştük. Bu sefer oturalım diyoruz. Sahibesi
2 hanım. Bisikletlilere indirim yapıyormuşsunuz diyorum. Pek oralı olmuyor.
Empati yapmaya çalışıyorum ama kıl aldırmıyor. Pek de ucuz değil burası. Çay 2,
Türk kahvesi/espresso 5 lira. Hava güzel, güneş tepemizde. Bahçesine, uzun
masaya yerleşiyoruz. Biraz çok-biraz az ciddi konuların üzerinden geçip yarım
saat sonra ayrılıyoruz mekandan.
Kazlıçeşme arkaları polis ve
bayrama gelenlerle kaynıyor. Yollar kapatılmış, helikopterler tepelerde. Nevruz
pek çok halkın kutladığı geleneksel yeni yıl, ya da doğanın uyanışı ve bahar
bayramı. Nev=yeni, ruz=gün, yani Farsçada ‘Yenigün’ anlamına geliyor. Yazılı olarak ilk kez 2. yüzyılda Pers kaynaklarında
adı geçen Nevruz, İran ve Bahai takvimlerine göre yılın ilk gününü temsil eder.
Günümüz İran'ında, her ne kadar İslami bir kökeni olmasa da bir şenlik olarak
kutlanır. Kürtlerde, Nevruz bayramının Fars mitolojisindeki Demirci Kawa
Efsanesi'ne dayandığına inanılır. Anadolu ve Orta Asya Türk halklarında da
Göktürklerin Ergenekon'dan çıkışı anlamıyla ve baharın gelişi olarak kutlanır.
2010'da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 3000 yıldan beri kutlanmakta olan
Pers kökenli bu şenliği, Dünya Nevruz
Bayramı ilan etmiştir. (Kaynak Vikipedi)
İhsan zaman zaman gruptan
kopuyor. Bazen merakta kalıyoruz. Ama öyle veya böyle sonunda buluşup havaalanı
(kalkışları izleyerek), Florya, Menekşe üzerinden sürüyor yolumuz. Bir ara
kenarda lastik tamir eden 3 yol bisikletçisine Sarkis’in desteği ve devam.
Yeni Bosna metro istasyonunda
2. molamızı veriyoruz. Çaylar neyse ki 1 liraya düşüyor. Polis buraya bile
konuşlanmış. Sıkı önlem var!
Havayı gören fırlamış sokağa.
Araba çok, trafik yer yer tıkanık. Biz aralardan süzülüp devam ediyoruz.
İstanbul’u tanımak mümkün
değil. Geçtiğin yerden bir daha geçtiğinde mutlaka değişmiş buluyorsun. Avcılar
sahil yolu da böyle. İhsan eskiyi hatırlıyor. Hiçbir şey kalmamış o günden.
Sonunda varacağımız yere
geliyoruz: Avcılar. Burada mola yeri fikir ayrılığı yaşatıyor. Orada mı otursak,
burada mı otursak? Her kafadan bir ses: ben burada otururum..., yan bakanların
yanında oturmam..., köşkü göstereceğim..., iştahım kaçtı..., hep gittiğimiz yer
olsun... Böyle durumlara ne güzel de sözleri var atalarımızın; nçob!
Ata Köşk Cafe’de
siparişlerimiz alınmakta. Pek hesaplı değil, hatta Manastır’ı bile geçiyor ama
güneşin sıcaklığı bunu unutturuyor.
Karınlar doyduktan sonra
dönüş başlıyor. Yeşilköy’e kadar sahil yolu oldukça kalabalık. Yani tam kıyıdan
giden yol insan, bebek arabası, çoluk çocuk... havanın güzelliği dökmüş
ortalığa. Bisiklet yolu da işgal altında. Biraz zilli, biraz sesli, biraz da
manevrayla geçiyoruz buraları.
Yeşilköy Acıbadem Hastanesi
önü; aniden geri basan araba Haldun’u yere yıkmış (sonradan öğreniyoruz). Hem
suçlu hem güçlü. Tam zeytinyağı. Bereket fazla bir sıkıntılı durum olmamış.
Geçmiş olsun. Orada olsaydık herhalde olay büyürdü.
Bugün su günü demiştik. Ne
yazık ki çocuklarımıza torunlarımıza hiç de iç açıcı bir gelecek bırakmıyoruz.
5 bilim insanının Dünya Su Günü için hazırladığı
raporda, İstanbul için ürkütücü tespitler yer alıyor. İşte raporda dikkat çeken
noktalar:
- Endüstrileşme tehlikesi: En yüksek seviyeye sahip
ilk üç tatlı su kaynağı Ömerli, Elmalı ve Küçükçekmece. Alibeyköy, en fazla
endüstrileşmiş havzadır.
- Sürdürülebilir değil: 31 Temmuz 2014 tarihinde
İstanbul’un tüm barajlarında toplam 164,5 milyon metreküp su hacmi kalmış,
Sakarya Nehri’nden ek su aktarımı yapılmıştır. İstanbul’a başka havzalardan
sürekli su taşınmasına yönelik bir su yönetimi sürdürülebilir olmayacaktır.
- Arıtma tesisleri yetersiz: Sakarya Nehri’nin sanayi
ve evsel atıklarla kirlenmesi sonucunda su kalitesi çok düşüktür. Melen ve
Yeşilçay’ın su kalitesine göre inşa edilmiş mevcut arıtma tesisleri Sakarya
Nehri’nin suyunu arıtmaya uygun değildir.
- Sıcaklık 2,6 derece artacak: 2020-2050 döneminde
İstanbul’un su varlıklarının önemli kısmını kapsayan alanda yıllık en yüksek
sıcaklıkların yaklaşık 2,6 derece artması beklenmektedir. Sıcaklık artışının
yaz aylarında İstanbul ve çevresinde 3 derece civarında olması öngörülüyor.
- Yaz yağışları azalacak: İstanbul’da 2020-2050 dönemi
için kış mevsimi yağışlarında artış olacağı öngörülürken, yaz ve sonbahar
yağışlarında azalma beklenmektedir.
- Mega projeler iklimi bozacak: 3. Köprü, 3.
Havalimanı ve Kanal İstanbul arazi kullanımı, nemlilik, sıcaklık, gaz ve enerji
akışı ile albedo özelliklerde değişikliklere neden olacak, yeni ve ek ısı
kaynakları yaratacaktır. Bu doğal olmayan değişim iklimler dizisini bozabilecek, hatta yok edebilecektir. Projelerin yapıldığı alanlar yüksek olasılıkla birer
kentsel ısı adasına dönüşecektir.
3. Köprü tamamlandığında Kuzey Marmara Otoyolu ile
birlikte toplamda 8 bin 715 hektarlık ormanlık alan yok edilecektir. Çökelme ve
trafik nedeniyle egzoz gazları baraj göllerinde toplanan suyun kirlenmesine yol
açacaktır. Özellikle Ömerli baraj gölünde oluşacak kirlilik DSİ’nin önemli
yatırımlarından biri olan Melen Projesi’ni de olumsuz yönde etkileyecektir. 3.
Havalimanı işletmesinden kaynaklanacak kurşun bakır ve çinko gibi kirleticiler
Terkos Gölü’nü ağır metallerle kirlenmiş bir göl haline getirecektir. Kanal
İstanbul gerçekleşirse, İstanbul’da kullanılan suyun yüzde 6,7’sini karşılayan
Sazlıdere Havzası ortadan kalkacaktır. Avrupa Yakası’nda yapılacak 4 ayrı yeni
kent projesiyle Silivri’den Bekirli’ye kadar olan tüm yeraltı su kaynakları
tehlike altındadır. Kirlenen yeraltı sularının ise temizlenmesi neredeyse
imkansızdır.
Türkiye
genelinde şebekelerin çok eski olması ve suyun iyi yönetilmemesinden dolayı
yüzde 43 oranında kayıp-kaçak yaşanmaktadır. Megakent için kayıp-kaçak oranı
yüzde 27 seviyesindedir. Yıllık toplam 909 milyon 454 bin metreküp su verilen
İstanbul’da yüzde 24’lük bir kayıp; günlük 600 bin metreküp suyun boşa
gitmesidir. İstanbul’daki mevcut su kayıp oranı, Sakarya’dan getirilen suya
denktir. (Kaynak Yapı)
Bakırköy Beltur ayrılma
noktası. İlkin Candan ve Nur, sonra bu fikre kapılan Haldun, İhsan ve ben (İdo
ile karşıya geçiş). Serhan, Ali, Haluk ve Sarkis ise Beşiktaş’a pedalla devam
edecekler (sonra öğreniyoruz ki Kazlıçeşme kutlamalarında 2 grubun karşılıklı
taş atışları arasından geçerek varmışlar).
Güzel bir gün oldu. Güneşi
özlemişiz. 65 km de cabası.
Haydoy’a yapılan bağışlar
için tekrar teşekkürler.
Avcılar:
Karaköy-Unkapanı-Fındıkzade-Samatya-Silivrikapı-Yedikule-Zeytinburnu-Bakırköy-Ataköy-Yeşilköy-Florya-Menekşe-Deniz
Köşkler-Avcılar ve dönüş sahil yolundan.
Foto katkıları için Haldun’a
teşekkürler.
Bölgeye yapılmış geziler Gürpınar, keşif gezisi, Keşif gezisi: Olimpiyat Stadı
İlginizi çekebilir L’Eroica, Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Bisiklet Sporu, El Yapımı Portreler: Zincirleme Reaksiyon