30 Haziran 2023, Cuma / Muğla II (27. gün)
Gece iyi uyudum. Ali’nin evi-odası-yatağı-imkanları insanı rahat ettiriyor. Sabah köpeklerin koşturması ve birbirleri ile olan oyunlarının sesiyle uyanıyorum. Evde bahçede 3 köpek, ev içinde 4 kedi var. Burası da hayvanlı bir ev. Biraz yatakta oyalanıp salona geçtiğimde Ali uyanmış, hayvanların beslenmelerinin hazırlığında. Ben de kanepelerin birine ilişip internet bağlantısını kullanarak tablette geziniyorum. Köpekler için bir tencerede et-kemik kaynatılıyor. Fena bir koku yayıldı. Durulacak gibi değil. Verandaya kaçıyorum.
Kahvaltı hazırlığı başladı. Didem de uyandı. Ben verandada içerden gelenleri alıp masaya yayıyor, bir yandan da kedilerin sofraya çıkmalarına engel olmaktayım. Mükellef bir kahvaltı sofrası. Taze sıkılmış portakal sularıyla başlayıp peynir zeytin çeşitleri, domates hıyar, fesleğen, avokado ve daha bir dolu başka şeyler. Karnımızı güzelce doyurduktan sonra gelecek olan iki arkadaşını bekliyoruz. Bu arada Ali de telefonda okuldan birisiyle bir projenin detaylarını görüşmekte. Öğleden sonra gelen arkadaşları, Kaan ve sevgilisi Selcan ile, onların arabasına binerek Toparlar Şelalesi’ne doğru yol almaktayız. Köyceğiz yolunda bu şelale. Biz Gölcük üzerinden, fazla trafiği olmayan bir yolu tercih ediyoruz. Bu yolu haritada görmüş ama geçmemiştim. İyi oldu. Biraz inişleri çıkışları olan ama sonunda anayola dik inen bir asfalt. Tek şerit ve dar ama. Bayram nedeniyle trafik her yerde fazladan var.
Köyceğiz yolunda bir müddet gidip U dönüşü atıp geri gelerek sağdan şelale diye ayrılıyor, 1 km kadar gidip araçların park ettiği yerden başlıyoruz yürümeğe. Çam ağaçları arasındaki patika yoldan ilerleyerek geldiğimiz bir dereyi taşlar üzerinden aşıp yaklaşık 500 metre sonra ulaşıyoruz. Haliyle kalabalığın da olduğu, 3-4 m yükseklikten dökülen bir minik şelaledeyiz. Döküldüğü yerin altında doğal oluşumlu bir de gölet var. Burada yüzenler, tepeden atlayanlar, halata tutunup Tarzan vari bir şekilde suya kendini bırakanlar... Ortalık insan kaynıyor. Ali de arkadaşları da girip yüzüyorlar. Ben pek de böyle işlere meraklı olmadığımdan kenarda oturup az foto çekiyorum.
Bir saate kadar yakın bir zamanı şelalede geçirip şimdi sırada İztuzu var deniliyor. Dalyan’ın orada, kaplumbağaların da yumurtladığı meşhur sahil. “Biraz uzak, geç kalır sahil girişi kapanır mı?” Yok yetişiriz deniliyor ve yola çıkılıyor, benzinciden alınan su-ayran ve WC ihtiyacı giderilerek. Google yardımıyla İztuzu’na gitmeye çalışıyoruz. Çalışıyoruz diyorum çünkü Ali farklı bir taraftan, Google başka bir taraftan yol tarif ediyor. Kaan Google’ı tercih ediyor ve uzunca bir yoldan, gölü dönerek, sonrasında toprak ve zor bir yoldan giderek bir yerlere çıkıyoruz. Epey uzun sürüyor ama bu yol. Denizi görüyoruz ancak uzağımızda ve aşağılarda. Oraya nasıl ulaşılır bilemiyorum. Neyse bulduğumuz gölgelik bir bölgeye konuşlanıp yanımızdaki portatif sandalye ve masaları açıp bira ve cips ile sohbeti sürdürüyoruz. Ben bira içmediğimden suyla idare ediyorum. Güzel bir yerdeyiz ama. Böyle hafif yüksekte, deniz uzakta ama gözümüzün önünde. Bu arada yol boyunca Kaan’ın Spotify listesinde her türden müziği dinleyerek geldik. Arada benim bildiğim eskiler de çıktı, Türkçe sözlü parçalar da.
Bu tarafı İztuzu’nun kuzeyi mi güneyi mi tartışılıyor. Hangi tarafsa ben buraya daha önce gelmemiştim. Diğerini, uzun kumsalı olanı taaa 1975’de görmüştüm (evet, o yıl babamın arabasını alıp Gülnar’la güzel bir Türkiye turu yapmıştık). Şimdi buranın keşfine devam. Park ettiğimiz yerden arabayı biraz daha denize doğru sürüp, sonra 100 m kadar yürüdükten sonra muhteşem bir sahile ulaşıyoruz. Kıyıda bazı insanlar da bulunuyor. Kaan ve Selcan soyunup yüzmeye gidiyorlar. Uzunca yürüyorlar, derinleşmeyen bir denizi var. Midesi bulanan, arabada dinlenen Didem de kendini iyi hissedince Ali’yle birlikte onlar da sahile geliyorlar. Buraya gelmek için geçilen bölgenin bir kısmını 2009 Kasım’ında, buralara geldiğimizde Firu’yla pedallamıştık. Ekincik, Sultaniye Kaplıcaları vs. O günleri görmek isterseniz > Marmaris–Dalyan
Dönüş yolundayız ve akşam yemeği için Ali’nin önerisi Osman’ın Yeri’ndeyiz. Kalabalık var, şans eseri fıskiyeli havuz kenarında bulduğumuz masada yemekler ısmarlanıyor. Kuru fasulye, cacık. Lokantanın muhteşem bir ekmeği de var, ekşi mayalı sanırım. Önden ikram salata ve acı turşu, ayriyeten taze acı biber de geldi. Afiyetle doyuyor, bolca sohbetle geçiyor zaman. Ayrılırken kahvaltı için birer ekmek de alınıyor (40-). Gerçekten çok lezzetli pişirmişler. Yemekleri kaşla göz arasında Ali ödemiş bile, biz duruma uyanana kadar. Ben de ekmekleri ödeyeyim. Zaten Kaan bizi oradan oraya arabasıyla gezdirdi taşıdı. Eve vardığımızda hava artık kararmıştı. Biraz daha verandada oturuyor, Ali’yle sohbet etmekteyim. Didem çoktan yattı. Ben de uykumun gelmesiyle odama çekilip gözlerimi yumuyorum. Ayrılırken Ali telefonda konuşmaya devam ediyordu.
![]() |
Araçların park ettiği yerden… |
![]() |
… başlıyoruz yürümeğe. Çam ağaçları… |
![]() |
… arasındaki patika yoldan ilerleyerek… |
![]() |
… geldiğimiz bir dereyi taşlar üzerinden aşıp… |
![]() |
… yaklaşık 500 m sonra ulaşıyoruz Toparlar Şelalesi’ne. |
![]() |
Didem, Ali, Selcan ve Kaan. |
![]() |
Haliyle kalabalığın da olduğu, 3-4 m yükseklikten dökülen bir minik şelaledeyiz. |
![]() |
Ali de arkadaşları da girip yüzüyorlar. Ben pek de böyle işlere meraklı olmadığımdan kenarda oturup az foto çekiyorum. |
![]() |
Bulduğumuz gölgelik bir bölgeye konuşlanıp yanımızdaki portatif sandalye ve masaları açıp bira ve cips ile sohbeti sürdürüyoruz. |
![]() |
Güzel bir yerdeyiz ama. Böyle hafif yüksekte, deniz uzakta ama gözümüzün önünde. |
![]() |
Arabayı biraz daha denize doğru sürüp, sonra 100 m kadar yürüdükten sonra muhteşem bir sahile ulaşıyoruz. |
![]() |
Kaan ve Selcan soyunup yüzmeye gidiyorlar. Uzunca... |
![]() |
… yürüyorlar, derinleşmeyen bir denizi var. |
![]() |
Çok güzel bir kumsal burası. |
![]() |
Midesi bulanan, arabada dinlenen Didem de kendini iyi hissedince Ali’yle birlikte onlar da sahile geliyorlar. |
1 Temmuz 2023, Cumartesi, Muğla III (28. gün)
Rahat bir uyku çekerek uyandım. Yataktan-odadan 8 buçuk gibi çıkıyor, salonda internetin çektiği yerdeyim. Tablette geziniyorum, haberler postalar vs. Birazdan da Ali kalkıyor ve ilk iş hayvanların yemeklerini hazırlamak oluyor. Bu iş aradan çıkınca daha rahat ediyorum diyordu. Haklı, sonra zaman kendine kalıyor. Güzel ve zengin bir kahvaltıyı dünkü ekmeklerle yapmaktayız. Öğleden sonra Ali okula gidip tamamlaması gereken işleri hallediyor, ben de kopan ön bagajın kelepçesini yeniliyorum. Bu işe kalıcı çözüm bulma vakti geldi. Didem de evi biraz temizliyor bu arada.
Ali’yle ilk tanıştığımızda, GPA3 sırasında, yıl 2009’du, bu evin arsasını almış ama evi daha yapmamıştı. 2010’da onun üniversite lojmanlarındaki evine misafir olmuş, GPA4’e katılmıştık. Sonra ben 2018 Mayıs’ında, bu ev yapılmıştı, [bisikletle]Türkiye: Lidyalıların İzinde (Yatağan–Muğla) turumda Ali’ye uğramış, çok keyifli bir 3 gün geçirmiştim. Hem arkadaşlığı, yakınlığı, hem de dinlemekten sıkılmayacağınız bilgisiyle insanı alıp götürüyor. Evi ve misafirperverliği ayrı bir değerde. Hele de içinde bulunduğu Karabağlar Yaylası. Burasını biraz tanıyalım mı? Karabağlar Yaylası, yüzlerce yıl boyunca, Muğlalıların yaz aylarında geldikleri ve sonbaharda tekrar göç ettikleri bir kırsal yerleşimdir. Muğlalılar sıcak yaz aylarını yaylada geçirmekte, tarımsal üretim ve hayvancılık faaliyetlerini sürdürmektedirler. Bölgenin jeomorfolojik yapısı, toprak verimliliği, flora ve faunası, bölgeyi önemli ve çekici kılmaktadır. Karabağlar Yaylası, doğal ve kültürel bakımdan oldukça önemli bir alandır. Yaylada 19 adet tescilli kahvehane, 40 adet tescilli konut bulunmakta ve bölge, III. Derece Doğal Sit Alanı olarak koruma altındadır. Yaylada bulunan evler, 3-5 dönüm alan içerisinde tarlası, kuyusu ve yaşam alanları bulunan ve “yurt” denilen kültürel yapılara sahiptir. Bir diğer kültürel değer olan kahvehanelerde, yaylaya has ve yayla sakinlerinin ihtiyaçlarına karşılık gelen mescit, bakkal, terzi, ayakkabıcı gibi meslek grupları da bulunmaktadır.
Karabağlar Yaylası’nın doğal açıdan önemli ve karakteristik özellikleri vardır. Yaylanın jeomorfolojik yapısından dolayı, suyun yer altına tahliyesini sağlayan 3 adet düden bulunmaktadır. Tarlalarda kalan fazla suyun tahliyesi için yüzlerce yıl evvel oluşturulan ve irim-kesik denilen peyzaj yapıları bulunmaktadır. İrimler, tarlalardaki fazla suyun boşaltılması ve yağmurun kendi cazibesi ile akışına imkan sağlayan, kışın dere yatağı olarak ve yazın da yurtlara ulaşım için kullanılan 2-3 metre genişliğindeki toprak yollardır. Kesikler ise irimler oluşturulurken kazılan toprağın tarla sınırlarına doğru biriktirilmesi ile oluşturulan toprak yığınlarıdır. Bu toprak yığınlarda, yabani gül, erik, böğürtlen, üzüm gibi türler bulunmakta, karatavuk, bülbül, yılan, kaplumbağa gibi türler de bu alanlarda yaşamaktadır. Bölgenin endemik çeşidi olan “pıtraklı kavun” da önemli bir tarımsal üründür.
2 Temmuz 2023, Pazar, Muğla IV (29. gün)
Sabah günüm aynı başlıyor. Uyanıp biraz yatakta oyalanıp salona geçiyor, sonra da kahvaltı sofrasına. Kahvaltımız hep çok zengin. Didem ve Ali muhteşem şeyler hazırlıyorlar. Anlatmakla olmuyor, gelip tatmalısınız. Öğleden sonra İztuzu’nun bugün güney ucuna gideceğiz, Kaan ve Selcan’larla gene. Bisikletçi adaşım Mustafa’nın oğlunun arabası Ali’nin bahçesinde parkta. Arabayla Kaan’ların evine gitmeden uğranılan Migros’tan alınan bira ve cipsleri dolduruyoruz çantalara. Kaan üniversitenin lojmanında kalıyor. Üniversite Muğla’nın dışında, Kötekli denilen yerde. Bu arada tanıtayım; Kaan arkeoloji profesörü, Ali’yle aynı üniversitede. Keza Selcan da aynı meslek grubunda bildiğim kadarıyla.
Kaan’ın SUV’una binip Köyceğiz geçilip Dalyan’a doğru yol almaktayız. Neredeyse iki saate yakın bir uzaklıkta gideceğimiz yer, 90 km. Yakıt doldururken Ali’nin ısmarladığı Magnum’ları da mideye indirip müzik eşliğinde keyifli bir yolculuk yapıyorum. Bu yolları fi tarihinde pedalladığımdan tekrar geçmek hoşuma gidiyor. Acaba tanıyabilecek miyim diye merakla çevreyi inceliyorum. Bayram dönüşü başlamış, araçlar uzun uzadıya peş peşe dizililer. Ağır ağır ilerleyen bir trafik var, bereket ters yönde.
İztuzu’na araç girişi 50- TL. Park edip Caretta Hastanesine gidiyor, havuz içinde yaralı kaplumbağaları görüyor, tarihçesini, coğrafi bilgilerini öğreniyor, bol fotoğraf çekiyor, 40 liraya -yardım olsun diye- bir bez torba alıyor, sonra da sahile inip (buraya Kaplumbağa Plajı diyorlar), taşınıp boş bulduğumuz iki şezlonga yayılıyoruz. Şezlong başı 50- TL ücret alıyorlar. Kaan’ların beraberinde getirdikleri iki portatif sandalye ve masayı da ilave ederek kendimize bir mekan çıkarttık. Ben Didem ile kıyıda kalıyor, Ali-Kaan-Selcen denize giriyor, frizbi oynuyorlar. Plaj derin olmayan bir yapıya sahip, onlarca metre açığa gitseniz bile boyunuzu aşmamakta. Kumu incecik, altın sarısı.
İztuzu; Caretta Carettalar (*) ile dünyaca bir üne sahip. 5 km uzunluğunda olduğu söyleniyor bu sahilin. Kumsala Caretta Carettalar yumurtalarını bıraktıkları için Mayıs’tan Eylül’e akşam 8’den sabah 8’e kadar plaja giriş yasak. Bir de Dalyan kanallarında hemen her mevsim, boyu 1 metreyi bulan, Nil Kaplumbağaları olarak bilinen bir türün Caretta Caretta’larla ilgisi olmadığı, ayaklarının tırnaklı ve balıkla beslendiği açıklanmıştı Caretta Hastanesinde.
(*) Caretta cinsine bağlı bir deniz kaplumbağası türüdür. Yumurtlamak haricinde karaya hiç çıkmaz. Sırt tarafı kırmızımsı kahverengi, alt tarafı ise beyazımsı açık sarı renklidir. Bacakları yüzmeye yarayacak biçimde kürek biçimi almıştır ve dış kenarlarında en fazla 2 tırnak bulunur. Erkekleri hem daha uzun hem de geriye doğru kıvrılmış tırnakları ve uzun kuyrukları ile dişilerinden ayrılır. Oksijeni havadan almasına rağmen uzun süre su altında kalabilir. Yumurtalarını gece kumsallarda açtıkları çukurlara gömerler. Tek seferde 100 yumurta bırakabilir (162'ye kadar tespit edilmiştir). Yavrular 2 aylık kuluçka döneminden sonra gece vakti yumurtadan çıkarak denize giderler.
1975’de buraya ilk geldiğimde tüm bu olaylar bilinmiyordu. Dalyan’ın denize bağlandığı noktada ayaklar üzerine dikili çardaklar vardı. Gölden tekneyle buraya gelip denize girmiştik. Bugün artık bambaşka bir havada. Sahil kalabalık, her türden insan var. HaŞeMa’yla (**) dolaşan mı istersin G-String’le (***) mi, yoksa Müslüman olup kapanmış Rus kadını mı... Bu örneği daha önce de görmüştüm, Trabzonluyla evlenip çarşafa girmiş Ukraynalı dilber ve de küçük kız çocuğu.
(**) Hakiki Şeriat Mayosu.
(***) Sadece genital bölgeyi kapatan mayo.
Hava sıcak, güneş yakıyor, alınan biralar içiliyor, ben biracı olmadığımdan pas geçiyorum, cipsler yeniliyor ki nadiren yediğim bir şey ama bir el attın mı kurtulamadığın bir şey. Saat 8’de plaj kapanıyor. Yarım saat öncesinden anonslar başladı, hazırlanın diye. İnsanlarda da ağır ağır da olsa hareketlenme görülüyor. Dönüş aynı yoldan. Akşam yemeği için Karaböğürtlen tarafından Ula diye sapıyoruz. Radyocu Kemal’in Yeri diye bir lokanta varmış, Çiçekli köyünde. Selcan adını duymuş, çok da merak ettiği bir yer olduğundan oraya gidip onlar Ekşili Tavuk, buranın spesiyalitesi, ısmarlıyorlar, yanına bazı mezeler ki bunlar daha çok benim için burada yenilebilecek şeyler; yoğurtlu kızartma, atom, deniz börülcesi, patlıcanlı meze... Deniz börülcesini beğenmedim, fazla limon az zeytinyağı ile hazırlanmış, ekşiydi, patlıcanlı numarayı da pek tutmadım, kızartma ve atom lezzetliydi. Atom da güzel acıydı. Bu yemeği de Ali kaşla göz arasında gidip ödemiş. Aynen cuma akşamı Osman’ın Yeri lokantasında yaptığı gibi. Hani bileydim daha çok şey ısmarlardım : )) Hava karardı. Araca binip evin yolunu tutuyoruz. Ula’dan geçerken etraf çok güzel görünüyor. Keyifli bir ilçe, özellikle de gece ışıklarıyla hoş bir görünümde. Bir turumda içinden geçmiştim, ancak bir kere de gelip kalmak lazım. Türkiye'de kişi başına en çok bisiklet düşen yerlerin başında gelir. Evliya Çelebi'nin eserlerine göre, Menteşe beylerinden Ulama Bey bölgeyi fethettikten sonra ismi Ula olarak değiştirilmiş. Ula yerleşik düzene erken geçen yerlerin başında gelmekte. 1895 yılında belediye teşkilatını kuran Ula 1954 yılında ilçe statüsüne kavuşmuş. Buraya 3 km uzaklıkta bir de antik kent var; Kyllandos. MÖ 4’üncü yüzyıla kadar geri gittiği söyleniyor. İçinde bulunduğu bölgenin adı yapılan son araştırmalarda Thera olarak da tanımlanıyor. Ancak yeterince araştırılmamış bir bölge.
![]() |
İztuzu’na, Caretta Hastanesine gidiyor, havuz içinde yaralı kaplumbağaları… |
![]() |
… görüyor, tarihçesini, coğrafi bilgilerini öğreniyoruz. |
![]() |
Sonra da sahile inip (buraya Kaplumbağa Plajı diyorlar), taşınıp… |
![]() |
… boş bulduğumuz iki şezlonga yayılıyoruz. |
3 Temmuz 2023, Pazartesi, Muğla V (30. gün)
Sabah kalktığımda biraz eşyalarımı düzenliyorum, yolda ihtiyaç duyabileceklerimi dışarıda tutup. Yarın ayrılacağım buradan. Salona geçip evin internetinden faydalanarak Ali ve Didem’in kalkmasını beklemekteyim. Kedilerin biri sevilmeyi çok seviyor, hemen yanıma ilişip okşatıyor boynunu sırtını. Ali’nin kalkmasıyla dün otururken kırdığım klozet kapağını söylüyorum ve Koçtaş’a gidip bir kapak almak istediğimi. Ancak tüm ısrarlarıma rağmen kabul ettiremiyorum bu isteğimi. Beni almadan gidiyor ve kapakla dönüyor.
Bugün evdeyiz. Bayram da bitti normal günler başladı. Öğlen gibi mükellef kahvaltımızı ediyoruz. Tüm gün tutan bir zenginlikte. Öğleden sonra az bir şekerleme yapıyorum.
Fransa’daki isyan durulmuyor. Gözaltına alınanlar artmış, göstericiler vazgeçmiyorlar eylemlerinden. Arabalar, toplu taşım araçları, kamu binaları ve mallar ateşe verilmiş, kuyumcular, büfeler, giyim mağazaları ve marketler de yağmalandığı yazılı haberlerde. Buna karşılık polisin sert müdahalede bulunduğu, bazı göstericilerin ağır şekilde yaralandığı, 3 binin üzerinde kişinin gözaltına alındığı anlatılıyor. Yılların öfkesi kusuluyor anlaşılan.
Ali’yle veranda da bolca sohbet ediyor, kendisini daha yakın tanıma fırsatım oluyor. Pek çok konuda düşüncelerimiz örtüşüyor. Akşam üstü TdF bisiklet yarışının 3’üncü etabına bakıyorum. Akşam yemeğinden sonra Didem fazla oturmayıp yatmaya gidiyor. Biz de Netflix’te bir film açıp veranda’da BS’da izliyoruz ama Ali’nin de uykusunun gelmesiyle ayrılıyor, ben bir müddet daha devam ediyorum ama yarın yolcu olduğumdan bitirmeyip odamda biraz oyalanıp uykuya dalıyorum.
Oyalanırken gözüme ilişen bir yazı: Psikopat olup olmadığınızı bu testle öğrenin. Vayst dedim ve hemen yanıtladım. Merak ediyorsanız buy’run. Bu soruların yarısından çoğuna “biraz” veya “kesinlikle” yanıtını verirseniz bir psikopat olabilirsiniz : ))
1. Düşünmeden konuşan ve samimiyetsiz davranan biri misiniz?
2. Büyük bir öz-değer duygunuz var mı?
3. Uyarılmaya aşırı ihtiyacınız var mı veya can sıkıntısına yatkınlığınız var mı?
4. Patolojik bir yalancı mısınız?
5. Dolandırıcı mısınız yoksa manipülatif misiniz?
6. Pişmanlık veya suçluluk duymuyor musunuz?
7. “Sığ duygulanım” var mı?
8. Duygusuz musunuz yoksa empatiden yoksun musunuz?
9. “Asalak bir yaşam tarzınız” var mı?
10. Zayıf davranış kontrolleriniz var mı?
11. Karışık cinsel davranış öykünüz var mı?
12. Erken dönem davranış sorunlarınız var mı?
13. Gerçekçi uzun vadeli hedefleriniz yok mu?
14. Aşırı düşüncesiz misiniz?
15. Yüksek düzeyde sorumsuzluğa sahip misiniz?
16. Kendi davranışlarınızın sorumluluğunu kabul etmiyor musunuz?
17. Çok sayıda kısa süreli “ciddi” ilişkiniz oldu mu?
18. Çocukken suçluluk geçmişiniz var mı?
19. Hiç “şartlı salıverilmenin iptali”ni yaşadınız mı?
20. “Suçlu çok yönlülük” sergiliyor musunuz?
31. gün (devamı) Muğla-İstanbul - 26. gün (öncesi) Mazı-Muğla
İstanbul–Çerkezköy, 95 km
Çerkezköy-Tekirdağ, 61 km
Tekirdağ-Şarköy, 76 km
Şarköy-Gelibolu, 56 km
Gelibolu-Eceabat, 65 km
Eceabat-Çanakkale, 84 km
Çanakkale-Yenice, 88 km
Yenice-Akbaş, 68 km
Akbaş-Bigadiç, 74 km
Bigadiç-Akhisar, 41 km
Akhisar-Turgutlu, 69 km
Turgutlu-Ödemiş, 86 km
Ödemiş-Nazilli, 72 km
Nazilli–Yatağan, 89 km
Yatağan-Mazı, 94 km
Mazı-Muğla, 76 km
Muğla-İstanbul, 6 km
İlginizi çekebilir [bisikletle]Türkiye: Kommagene Krallığı (Aşkale-Bayburt)



































